D. Oğuz
Daimi Üye
- Kayıt
- 26 Mart 2014
- Mesaj
- 269
- Tepki
- 531
- Şehir
- İzmir
Herkese merhabalar, yeni bir yolculuktan.
Aynı güzergah üzerinde eski fotoğraflara şu konudan ulaşabilirsiniz.
Günübirlik İzmir-Balıkesir (185 km) - BisikletForum
Yol bilgisini de verelim: (link)
Haritada 343 km görünüyor fakat istediğim gibi çizemedim rotayı, yaklaşık olarak bu. şehir içi gezmesini çıkarınca 330 kalıyor.
Toplam geçen zaman 15 saat (5:15-20:15), pedal süresi yaklaşık 11 saat olarak geçmiş nabız saatinde, ortalama 30larda. (Rüzgar sağlam esiyordu yoksa nerde 30 ortalama )
Yolda kilometre saatimin bozulmasından ötürü saat/km üzerinden hesap yaptık gene, sağlık olsun.
Ortalama nabız da 160 http://upload.wikimedia.org/math/f/8/6/f864e011759d77b1b63ec8e9a9be24fc.png 5 (P>0.05) arasında. Bir SIGMA ROX'umuz yok ki, decathlonun saati ve ufak istatistik bilgileri ile ancak bu kadar.
Sabah 5:15 de İzmir'den çıkıyorum. Hiç iyi de değilim aslında ama koydum kafaya. 4 saat dinlenme nedir?
Yalnızca üç saat uyuyabildim, öksürüğüm var ve ateşim çıkmış. İlaç aldım çıkmadan aslında yanlış fakat gitmeyi gerçekten istediğimden, hiç bir şey vazgeçiremez kafası ile çıktım yola.
Başladım Sabuncubeli'ni çıkmaya, hava da karanlık...
Ama bir terslik var.
Nabız 188 den aşağı düşmüyor, tehlike sınırında. Neyse, Karaçam'a kadar çıktım.
Orada duran bir kamyon şöförüyle konuşup çekmesini rica ettim, kabul etti sağolsun.
Sabuncubeli zirveye çıktık çıkmasına da, zirve aşırı soğuk, hemen çantadan rüzgarlığı çıkarıp giyiyor ve usul usul inmeye başlıyorum. Atatürk ve Kuvay-i Milliye anıtı'nın orda ilk fotoğrafımı da alıyorum, gün yeni ağarmaya başlıyordu.
Burdan devam ederken Saruhanlı'da bir benzinlikte durup yanıma aldığım yolluğumu (tahin helvası ve fıstık ezmeli ekmek) çıkarıp yiyorum, fakat garip olan tarafı benzinlikten aldığım sodanın ve suyun parasını ödememiş olmam. (Akhisar'da geldi aklıma.) Bir dahaki gidişte artık.
Bir de üstüne arkadaşın evinde kaldıydım, çocuğun ev anahtarını almışım. Geceyi arkadaşının evinde geçirmek zorunda kaldı, nasıl da kötü anıyor aman allahım.
Gayet sakin bir şekilde Akhisar'a geliyorum 8 de. Merkeze gidip yemek yiyecek yeri bulana kadar 8 buçuk oldu saat, en sonunda doğrama kelle paça çorbası yapan bir yer buldum ama yok böyle bir çorba, efsane bir şey. Bu da fotoğrafı.
Çıkayım derken olmuş saat dokuz. Yolda da çok oyalanırım, nerde güzel bir şey görsem dururum, muhabbet görsem gene öyle. Nasıl olsa kronometre var, gittiğimiz mesafe de belli, kim takar
Geçen ay Balıkesir'e gittiğimde matarayı köftecide unutmuşum. Oraya da uğradım, görür görmez tanıdılar zaten kardeş senin mataran burada diye, doldurup verdiler sağolsunlar İnsanlık ölmemiş daha. Koçu** kırık bir matara olsa bile insan mutlu oluyor ister istemez.
Akhisar otogar ışıklarda motorsiklet sürücüsüyle biraz muhabbetimiz oldu:
-Hayırdır nere böyle?
+Abi çıktık yola gidiyoruz öyle, nerde pilimiz biterse.
-Daha şuradaki markete (otogarın yanındaki marketten bahsediyoruz.) gitmeye üşeniyor da motorla geliyorum, iyisin iyi diyerekten ışıklar yanıyor ve biz yolumuza devam ediyoruz. O da köşedeki markete.
Gelenbe rampalarını başlıyoruz yavaş yavaş çıkmaya. Hava da sıcaklamaya başlamış. Ehh, ılıktı, iyidi ama neyse. Bu daha güzel
Devekuşları da aynı yerinde, hepinize selamları var
Yokuşları da rahat bir şekilde bitirdikten sonra (her tarafta çeşme vardı), bir benzinlik buluyor ve direk soda+çikolata takviyesiyle devam ediyorum diyecekken, görevliler çay verelim diyorlar, ben de çaya hayır diyemem Oturduk içtik muhabbet sohbet eşliğinde. İleride de tabela var, Balıkesir 40. Saat de 11:20 idi. Hadi artık devam edelim. Bu arada bir tane de vilayet sınırı tabelamız var onu da ekleyelim.
Ayrıca Gölcük tali yolunun gittiği manzara da çok güzel, onun da fotoğrafı aşağıda.
İkiztepeler barajı aslında çok güzel piknik yeri gibi duruyor, bi karayolu geçiyor işte kenarından az buz gürültü yapar, uzağa parkedince geçer gibi, bilemedim.
Saat 12:30'da Balıkesir'e varıyorum. Daha önceden gelmiş olmanın verdiği bilgi birikimiyle direk karnımı doyuruyor ve dinlenme moduna geçiyorum. Hisar ayranı içememenin verdiği hüzün var hala.
Buraya kadar 5 saat 45 dakika pedal dönmüş. Ortalama da yaklaşık 31 km/h.
Geçmeden evvel DDY üst geçitten geçerken, bir bakıyorum İzmir-Balıkesir treni geliyor. Vay be, trenle aynı anda gelmişiz.
Burada fotoğraf yok çünkü bir arkadaşımla muhabbet, sohbet derken hiç gezinti yapmadım.
Diğer konuda fotoğraf varsa, vardır burada çekmedim çünkü.
Kipa'nın oralarda bir grup bisikletli durmuş, birinin bisikletinde sorun vardı, zincir ruble ile jant arasına kaçmış. Onu hallettikten sonra tekrar yoluma devam.
Balıkesir'den çıkana kadar saat 2:30 oluyor tabi. Hava da leş gibi sıcak.
Önümde de Susurluk yokuşu.
İlk benzinliğe gelene kadar matara bitti zaten durup su soda yaptıktan sonra tekrar devam.
Saat 3:50 olmuş. Susurluk'a vardım. Herkes Yörsan'ı bir başka sever de, Belediye Tesisleri candır. Severek yiyoruz tostlarını. Üç sene olmuş yemeyeli. Bir arkadaşıma yolladığım fotoğrafı da alıp sizlere sunuyorum.
Hadi orda gene muhabbete takıldık, havadan sudan konuştuk, yolun verdiği yalnızlıktan bir süre sıyrılıyor insan. Saat olmuş 4:30, dedim ben kaçıyorum, hadi eyvallah.
Susurluk çıkışta yanımdan bir tane Serçe yanımdan geçiyordu.
-H.........
+ABİ KAÇ BASIYOR SAAT BOZULDU
-70 GÖRÜNÜYOR HELAL OLSUN BE KIZAN (TRAKYADA ÇOCUK DEMEKTİR ABİ DE TRAKYALIYMIŞ. )
+HADİ BE OLMUŞ MU O KADAR?? diyene kadar serçe geçiip gidiyor. Rüzgar, ah rüzgar...
Bandırma kavşağına kadar sorun yok.
Kavşakta durup bir su içeyim derken rüzgar da nasıl estiyse, yanımdan tırın geçmesiyle bi sendeledim, ama nasıl bir sendelemektir o içtiğim suyu geri çıkartacaktım
Zaten Balıkesir'de çok kaldım diye suçlu da hissediyorum kendimi hafiften. Bursa vilayet sınırını gördükten sonra içime bi su serpiliyor. İlk defa bu kadar yolu iyi bir performansla geldiğim için olsa gerek. (232. km )
Mustafakemalpaşa (bilerek girmedim) ve Karacabey'i bu suçluluk duygusu yüzünden girmeden geçtim. Yemek falan da yemedim, sonra acısı çok ama çok fena çıktı.
293. kilometrede ben iptal. Karbonhidrat depoları bittiğinden baş dönmesi başlıyor, nabız atmaz hale gelmiş. 130 a bile çıkmıyordu en son. 70 km yolu durmadan gelmişim 2 saatte, öncekilerle birleşince yorgunluk olarak geri döndü ve bu da bana bir ders oldu, size de bir tavsiye olsun. Asla +200 km sürüşlerinde 35-40 km de bir mola vermekten kaçmayın, yoksa bir yerde patlıyor. Özellikle her durduğunuzda soda içmeyi ihmal etmeyin.
Neyse, bir benzinliğe daldım da ne kadar şekerli şey varsa içtim. Yemek yok.
Yorulma formülü olarak da, bir teneke kutu meyve suyu, bir limonlu soda, iki bardak çaya toplam 8 şeker karıştırırsanız bu sizi 30-40 km götürüyor. Hızlı da emildiğinden sorun çıkmıyor.
Giderken Uluabat gölünü de fotoğraflıyorum.
Gitmeden önce Bursa'daki lise arkadaşlarımı arayıp onlara geleceğimi de haber verdikten sonra, Gölyazı, Trilye, Mudanya planımı da iptal etmiş oluyorum. (Havanın kararmasının da etkisi de var.) Daha müsait bir zamanda bunları da yapacağım.
Aslında Balıkesir'de çok bekleme yapmasam gidermişim, ama karıştırmayın orasını.
Evet, bu da mutlu sonumuz.
Arkadaşlara bi bulvara gidip gelcem diye haber veriyorum. Merak ettim ne varmış acep diye.
Daha canlı bir şey beklerken üç gidiş üç geliş yol ve dükkanlar gördüm. "Bu muymuş?" Türkiye'nin en zengin caddelerinden biri diyerek geri döndüm Fotoğraf alınmaya değecek bir şey yoktu.
Görükle'ye döndüğümde doğum günü partisi olacağını söylemişti arkadaşlarım. Ben de salça oldum tam tabiriyle.
Güzel bir doğum günü kutlamasından sonra bir hatıra fotoğrafı çekiliyoruz ve ben de otobüse bineceğim yere doğru gidiyorum usul usul. Ve yolculuğumuz bitiyor.
Umarım okurken keyif almışsınızdır.
Başka gezilerde görüşmek üzere.
Aynı güzergah üzerinde eski fotoğraflara şu konudan ulaşabilirsiniz.
Günübirlik İzmir-Balıkesir (185 km) - BisikletForum
Yol bilgisini de verelim: (link)
Haritada 343 km görünüyor fakat istediğim gibi çizemedim rotayı, yaklaşık olarak bu. şehir içi gezmesini çıkarınca 330 kalıyor.
Toplam geçen zaman 15 saat (5:15-20:15), pedal süresi yaklaşık 11 saat olarak geçmiş nabız saatinde, ortalama 30larda. (Rüzgar sağlam esiyordu yoksa nerde 30 ortalama )
Yolda kilometre saatimin bozulmasından ötürü saat/km üzerinden hesap yaptık gene, sağlık olsun.
Ortalama nabız da 160 http://upload.wikimedia.org/math/f/8/6/f864e011759d77b1b63ec8e9a9be24fc.png 5 (P>0.05) arasında. Bir SIGMA ROX'umuz yok ki, decathlonun saati ve ufak istatistik bilgileri ile ancak bu kadar.
Sabah 5:15 de İzmir'den çıkıyorum. Hiç iyi de değilim aslında ama koydum kafaya. 4 saat dinlenme nedir?
Yalnızca üç saat uyuyabildim, öksürüğüm var ve ateşim çıkmış. İlaç aldım çıkmadan aslında yanlış fakat gitmeyi gerçekten istediğimden, hiç bir şey vazgeçiremez kafası ile çıktım yola.
Başladım Sabuncubeli'ni çıkmaya, hava da karanlık...
Ama bir terslik var.
Nabız 188 den aşağı düşmüyor, tehlike sınırında. Neyse, Karaçam'a kadar çıktım.
Orada duran bir kamyon şöförüyle konuşup çekmesini rica ettim, kabul etti sağolsun.
Sabuncubeli zirveye çıktık çıkmasına da, zirve aşırı soğuk, hemen çantadan rüzgarlığı çıkarıp giyiyor ve usul usul inmeye başlıyorum. Atatürk ve Kuvay-i Milliye anıtı'nın orda ilk fotoğrafımı da alıyorum, gün yeni ağarmaya başlıyordu.
Burdan devam ederken Saruhanlı'da bir benzinlikte durup yanıma aldığım yolluğumu (tahin helvası ve fıstık ezmeli ekmek) çıkarıp yiyorum, fakat garip olan tarafı benzinlikten aldığım sodanın ve suyun parasını ödememiş olmam. (Akhisar'da geldi aklıma.) Bir dahaki gidişte artık.
Bir de üstüne arkadaşın evinde kaldıydım, çocuğun ev anahtarını almışım. Geceyi arkadaşının evinde geçirmek zorunda kaldı, nasıl da kötü anıyor aman allahım.
Gayet sakin bir şekilde Akhisar'a geliyorum 8 de. Merkeze gidip yemek yiyecek yeri bulana kadar 8 buçuk oldu saat, en sonunda doğrama kelle paça çorbası yapan bir yer buldum ama yok böyle bir çorba, efsane bir şey. Bu da fotoğrafı.
Çıkayım derken olmuş saat dokuz. Yolda da çok oyalanırım, nerde güzel bir şey görsem dururum, muhabbet görsem gene öyle. Nasıl olsa kronometre var, gittiğimiz mesafe de belli, kim takar
Geçen ay Balıkesir'e gittiğimde matarayı köftecide unutmuşum. Oraya da uğradım, görür görmez tanıdılar zaten kardeş senin mataran burada diye, doldurup verdiler sağolsunlar İnsanlık ölmemiş daha. Koçu** kırık bir matara olsa bile insan mutlu oluyor ister istemez.
Akhisar otogar ışıklarda motorsiklet sürücüsüyle biraz muhabbetimiz oldu:
-Hayırdır nere böyle?
+Abi çıktık yola gidiyoruz öyle, nerde pilimiz biterse.
-Daha şuradaki markete (otogarın yanındaki marketten bahsediyoruz.) gitmeye üşeniyor da motorla geliyorum, iyisin iyi diyerekten ışıklar yanıyor ve biz yolumuza devam ediyoruz. O da köşedeki markete.
Gelenbe rampalarını başlıyoruz yavaş yavaş çıkmaya. Hava da sıcaklamaya başlamış. Ehh, ılıktı, iyidi ama neyse. Bu daha güzel
Devekuşları da aynı yerinde, hepinize selamları var
Yokuşları da rahat bir şekilde bitirdikten sonra (her tarafta çeşme vardı), bir benzinlik buluyor ve direk soda+çikolata takviyesiyle devam ediyorum diyecekken, görevliler çay verelim diyorlar, ben de çaya hayır diyemem Oturduk içtik muhabbet sohbet eşliğinde. İleride de tabela var, Balıkesir 40. Saat de 11:20 idi. Hadi artık devam edelim. Bu arada bir tane de vilayet sınırı tabelamız var onu da ekleyelim.
Ayrıca Gölcük tali yolunun gittiği manzara da çok güzel, onun da fotoğrafı aşağıda.
İkiztepeler barajı aslında çok güzel piknik yeri gibi duruyor, bi karayolu geçiyor işte kenarından az buz gürültü yapar, uzağa parkedince geçer gibi, bilemedim.
Saat 12:30'da Balıkesir'e varıyorum. Daha önceden gelmiş olmanın verdiği bilgi birikimiyle direk karnımı doyuruyor ve dinlenme moduna geçiyorum. Hisar ayranı içememenin verdiği hüzün var hala.
Buraya kadar 5 saat 45 dakika pedal dönmüş. Ortalama da yaklaşık 31 km/h.
Geçmeden evvel DDY üst geçitten geçerken, bir bakıyorum İzmir-Balıkesir treni geliyor. Vay be, trenle aynı anda gelmişiz.
Burada fotoğraf yok çünkü bir arkadaşımla muhabbet, sohbet derken hiç gezinti yapmadım.
Diğer konuda fotoğraf varsa, vardır burada çekmedim çünkü.
Kipa'nın oralarda bir grup bisikletli durmuş, birinin bisikletinde sorun vardı, zincir ruble ile jant arasına kaçmış. Onu hallettikten sonra tekrar yoluma devam.
Balıkesir'den çıkana kadar saat 2:30 oluyor tabi. Hava da leş gibi sıcak.
Önümde de Susurluk yokuşu.
İlk benzinliğe gelene kadar matara bitti zaten durup su soda yaptıktan sonra tekrar devam.
Saat 3:50 olmuş. Susurluk'a vardım. Herkes Yörsan'ı bir başka sever de, Belediye Tesisleri candır. Severek yiyoruz tostlarını. Üç sene olmuş yemeyeli. Bir arkadaşıma yolladığım fotoğrafı da alıp sizlere sunuyorum.
Hadi orda gene muhabbete takıldık, havadan sudan konuştuk, yolun verdiği yalnızlıktan bir süre sıyrılıyor insan. Saat olmuş 4:30, dedim ben kaçıyorum, hadi eyvallah.
Susurluk çıkışta yanımdan bir tane Serçe yanımdan geçiyordu.
-H.........
+ABİ KAÇ BASIYOR SAAT BOZULDU
-70 GÖRÜNÜYOR HELAL OLSUN BE KIZAN (TRAKYADA ÇOCUK DEMEKTİR ABİ DE TRAKYALIYMIŞ. )
+HADİ BE OLMUŞ MU O KADAR?? diyene kadar serçe geçiip gidiyor. Rüzgar, ah rüzgar...
Bandırma kavşağına kadar sorun yok.
Kavşakta durup bir su içeyim derken rüzgar da nasıl estiyse, yanımdan tırın geçmesiyle bi sendeledim, ama nasıl bir sendelemektir o içtiğim suyu geri çıkartacaktım
Zaten Balıkesir'de çok kaldım diye suçlu da hissediyorum kendimi hafiften. Bursa vilayet sınırını gördükten sonra içime bi su serpiliyor. İlk defa bu kadar yolu iyi bir performansla geldiğim için olsa gerek. (232. km )
Mustafakemalpaşa (bilerek girmedim) ve Karacabey'i bu suçluluk duygusu yüzünden girmeden geçtim. Yemek falan da yemedim, sonra acısı çok ama çok fena çıktı.
293. kilometrede ben iptal. Karbonhidrat depoları bittiğinden baş dönmesi başlıyor, nabız atmaz hale gelmiş. 130 a bile çıkmıyordu en son. 70 km yolu durmadan gelmişim 2 saatte, öncekilerle birleşince yorgunluk olarak geri döndü ve bu da bana bir ders oldu, size de bir tavsiye olsun. Asla +200 km sürüşlerinde 35-40 km de bir mola vermekten kaçmayın, yoksa bir yerde patlıyor. Özellikle her durduğunuzda soda içmeyi ihmal etmeyin.
Neyse, bir benzinliğe daldım da ne kadar şekerli şey varsa içtim. Yemek yok.
Yorulma formülü olarak da, bir teneke kutu meyve suyu, bir limonlu soda, iki bardak çaya toplam 8 şeker karıştırırsanız bu sizi 30-40 km götürüyor. Hızlı da emildiğinden sorun çıkmıyor.
Giderken Uluabat gölünü de fotoğraflıyorum.
Gitmeden önce Bursa'daki lise arkadaşlarımı arayıp onlara geleceğimi de haber verdikten sonra, Gölyazı, Trilye, Mudanya planımı da iptal etmiş oluyorum. (Havanın kararmasının da etkisi de var.) Daha müsait bir zamanda bunları da yapacağım.
Aslında Balıkesir'de çok bekleme yapmasam gidermişim, ama karıştırmayın orasını.
Evet, bu da mutlu sonumuz.
Arkadaşlara bi bulvara gidip gelcem diye haber veriyorum. Merak ettim ne varmış acep diye.
Daha canlı bir şey beklerken üç gidiş üç geliş yol ve dükkanlar gördüm. "Bu muymuş?" Türkiye'nin en zengin caddelerinden biri diyerek geri döndüm Fotoğraf alınmaya değecek bir şey yoktu.
Görükle'ye döndüğümde doğum günü partisi olacağını söylemişti arkadaşlarım. Ben de salça oldum tam tabiriyle.
Güzel bir doğum günü kutlamasından sonra bir hatıra fotoğrafı çekiliyoruz ve ben de otobüse bineceğim yere doğru gidiyorum usul usul. Ve yolculuğumuz bitiyor.
Umarım okurken keyif almışsınızdır.
Başka gezilerde görüşmek üzere.