dercan
Üye
- Kayıt
- 18 Eylül 2020
- Mesaj
- 96
- Tepki
- 596
- Şehir
- İstanbul
- İsim
- Deniz E.
- Başlangıç
- 1986—87
- Bisiklet
- Specialized
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
Tariflediğiniz yalnızlaşmak. Bugün yahudi, hristiyan, hinduizm inançlarında tarikat örgütlenmeleri var. İnsan diğer primatlar gibi, sosyal bir varlık. Sosyalleşme ise hiyerarşik yapılanmayı içeriyor. Eşitlikçi birlikteliklerin sonu ya anarşi, ya totalitere doğru evrilir.
Sol görüşlü eşitlikçi arkadaşların mutabık kaldıkları şu örneğim var. 100 solcu ankaradan izmire gidin. Sivrihisarda 40 i eskişehirden gitmek ister, 60 i afyondan. Afyonda 20si konyadan geçelim der. 40 uşağa gelir. 10 tanesi denizliye inelim aydından geliriz der. 30 u turgutluya gelir. 10 tanesi manisa dan dolanırız der 20 si bornova ya gelir. 10 tanesi 35.5 karşıyakaya gidelim ordan vapurla geliriz der. 10 tanesi alsancağa varır. 6 si oturup bira içek der. 4 tanesi izmir konağa varır. Amaç izmire gitmekse yüzde 4 bir başarı olur. Bireysellik, üstte bir devlet erki olmaz ise bu sonuca varıyor.
Birey olarak kendi karakterinin farkına varmak yalnızlaşmak demek değildir. Beraberinde ayrışmayı getirebilir ancak özgür düşünmek eşittir yalnız kalmak denklemi kurulamaz.
Haklısınız, insan diğer primatlar gibi sosyal bir varlık ancak bizi primatlardan ayıran çok sayıda farkımız mevcut. Siz doğada pantolon giymiş bir primat gördünüz mü? ama biz giyiyoruz çünkü bizde diğer tüm hayvanlardan farklı olarak oluşturduğumuz kültür ve bu kültürel kodlar mevcut. Bu kültüren kodların gücünü, örnek verdiğiniz hristiyan ve hinduizm inançlarından bir örnekle açıklayayım; üreme ve neslin devamı, insan dahil tüm canlıların hayatta kalmayla birlikte birinci önceliğidir bildiğiniz üzere. Hatta bazı canlı türleri soyunun devamı için kendi yaşamını feda ederek bunu en öne koyar. Ancak örneğin katolik papazları ve hindu sufistleri hayatlarından cinselliği tamamen çıkarmışlardır.( ya da deniyorlar diyelim ) Peki bu kadar güçlü bir güdüyü bastıracak kadar kuvvetli olan şey nedir? işte bu bizim sahip olduğumuz kültür ve beraberinde getirdiği kültürel davranışlardır. Dolayısıyla bizler de bir primatız ve tüm primatlarda hiyerarşi vardır o zaman bize de primatlarda olduğu şekilde bir otorite, hiyerarşi lazım sonucuna varamayız.
Verdiğiniz analoji üzerinden devam etmek gerekise, eğer Ankara'dan İzmire gidecek olan 100 kişi bu noktaya farklı noktalardan ulaşmak istiyorsa, bunun çözümü sizin işaret ettiğiniz bir otoritenin, erkin tüm talepleri göz ardı ederek raconu kesip yolu çizmesi değildir. Çünkü demokrasi dediğimiz şey, çoğunluğun azınlığa tahakkümü değil, insanların kendilerini ilgilendiren kararlarla ilgili süreçlere katılımları demektir.
Bizim adımıza iyiye, kötüye, doğruya, gideceğimiz yola bir kişinin ya da bir gücün karar vermesinin sonuçlarını bugün kendi ülkemizde yaşıyoruz. İronik olarak bireyselleşme totaliterlik getirir demişsiniz ancak bugün mevcut totaliter ülkelerin tamamına baktığımızda tek ve hakim güçlerin egemenliğini görüyoruz. Tam tersine bireyseleşmeyi başarabilmiş ülkelerde ise çoğulcu, katılımcı bir demokrasi olduğunu, ya da bu yolda ilerlenmeye çalışıldığını görüyoruz.
Özetle İzmire farklı yoldan gidilmek isteniyorsa katılımıcı bir şekilde ve azınlıkların da taleplerini gözeterek yeni bir rota çizmek yerine, en kısa yol bu, buradan gidiyoruz diyerek kestirip atmak, bir çözüm olarak sunulamaz. Evet, yeni rota çizmek zor, zahmetli ve uzun ama bunu bir kültür olarak yerleştirmediğiniz sürece, tepeden inmeci, sorgulamaya izin vermeyen ve biat etmeye yönelten bir anlayışı devam ettirmiş olursunuz.
Aksi takdirde, "verin kardeşinize yetkiyi, bakın görün o zaman Ankaradan İzmir'e nasıl da hızlı gidiyoruz" diyen adam olmak kolay yol, bunun içinde yaşıyoruz