mehmetsunu
Kaldato ile sohbeti kestim.
- Kayıt
- 28 Eylül 2011
- Mesaj
- 5.669
- Tepki
- 13.142
- Şehir
- kayseri
- Başlangıç
- 2010—11
- Bisiklet
- Cube
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
Kaldatonun bir dönem benim için sarfettiği "sende ses var ama görüntü yok agam" demesinden sonra turlamak için bir hırs yaptım ki kısmet bugüneymiş artık.
5-9 nisan tarihleri arasında Mersin'in Silifke ilcesi sınırları içerisinde gerçekleştirmiş olduğumuz bisikletli kamplı tura ilişkin notları sizle paylaşmadan önce şunu ifade etmek istiyorum ki, bisiklet üzerinde dur durak bilmeksizin, amaçsızca, gittiğin yerin ekmeğini yemeden, tarihini bilmeden, insanını tanımadan, börtü böceğini görmeden haldır haldır yaldır yaldır pedallamak benim açımdan bir ehemmiyet ifade etmiyor. Konsept ve konulu turları seviyorum ben. Ne bileyim bir göller bölgesi turu, bir van gölü çevresi turu, bir selçuklu kervansarayları turu gibi bir konu etrafında şekillenen turlar bana daha çok hitap ediyor.
Bu girizgahı çokta uzatmadan turumuza geri dönelim. Neyse efendim her turda olduğu gibi turu planlamak ve ekibi bir araya getirmek tur öncesi hummalı bir çalışmayı da beraberinde getirdi. Daha önceden watsap üzerinden mesajlaştığımız bisikletli şirinler grubu çekirdek kadromuzu oluşturdu. Tur bitiminde sekiz kişilik uyumlu ve sorunsuz (maaşallah deyin) bir ekip oluşturmuştuk.
Herkesin iş programının elverdiği, hava durumunun da lehimize göründüğü nisan ayının ilk günlerini tur için belirledik.
Katılımcı çok olup belli bir saatte çıkış yapmak gerektiğinde otobüs ayarlamak her zaman sancılı olmuştur. Silifke'ye gidecek 13.00 otobüsüne iki kisilik yer ayırttım. Tura gidecek üçüncü kişi için sorun yaşamamak adına otogarda duruma göre yer ayarlamaya karar verdim.
Firmalar salgın nedeniyle müşteriyi adeta havada kapıyorlardı. O nedenle biri römorklu lebaleb dolu üç bisikleti sorun çıkarmadan aldılar.
Bu arada muavine bir sigara parası sakal attım. Bu durumu bir vatan millet meselesi haline dönüştürenler çıkabilir ki ben buna katılmıyorum. Hem hizmet verenin gönlünü hoş tutmak hemde bisikletlerin hasarsız taşınmasını sağlamak için bazen böyle küçük jestlere de ihtiyaç var.
Yedi saatlik yolculuk sonunda bizim fakirhanenin de bulunduğu Susanoğlunda indik. Susanoğlu, Mersin'in kıyı boyunca süphanallah tesbihi gibi dizilmiş belde ve yerleşimlerinin belkide en düzenlisidir diyebilirim. Güzel bir koyu vardır. Pandemi kısıtları nedeniyle hafta sonu 17.00 den sonra açık market bulamayacağımızdan mola sırasında kaldatonun sponsorluğunu yapan market zincirinden alışveriş yaptık. Otobüsten inince romörk işte burada farkını ortaya koydu. Zaten dolu römorkun üzerine olanca malzemeyi yükledik. Eve kadar sıkıntı yasamadan yükü taşıdı.
Ertesi günü kapızlı sahilinde sabah yürüyüşü ardından sırasıyla yapraklı koyu ve kızlar hamamı koyuna gittik.
Gidecegimiz yerler birbirine yakın olmasına ve yükleri evde bırakmamıza rağmen zamanla yarışıyorduk. Buralarda çok oyalanmadan Kanlıdivaneye geçtik. Kanlıdivane Silifkede yirmi yıldır ikamet edenlerin bile görmediği muhteşem bir ören yeri. Kumkuyunun kuzeyinde sahilden 3 km içeride 300 metre yükseklikte bir obruğun etrafına kurulmuş. Farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış.
İsmi için rivayetler muhtelif. Yalnız en ilgi çekici yönünü topoğrafyanın en hakim yerine kraliçe Aba'nın kendi ve esi için yaptırmış olduğu mozole oldu. Aba nın mezara kocası ve kendisi dışında bir başkasının gömülmesini yasakladığı ve lanetlediği yazıt beni derin düşüncelere sevketti. Bir yaz günü bu noktadan samandağının kılıç dağını gözlemlemem de bir anekdot olarak burada kalsın.
Ören yerindeki kaya heykellerini de fotoğrafladıktan sonra Ayaş'ta hemen anayol üzerinde yer alan Sebaste ören yerini gezdik. Agoradaki yer mozaikleri ilk dikkatimi çeken şey oldu ve eski uygarlıkların sanat ve estetik anlayışına bir kez daha hayran kaldım
Sırada kız kalesi vardı. Kız kalesi her zamankinin aksine malum nedenlerle oldukÇa sakindi. Arkadaş grubuyla evden bir hafta uzakta vakit geçirince hanım tarafından yeterli bonusu kazanmak için hemen bir mizanseni uygulayıverdim. Kendisi aşağıdadır.
Akşam yemeğini mersinin geleneksel mutfak lezzeti olan tantuni ile Susanoglu'nda halledip eve döndük. Ertesi sabah Türkiye'de bayan turcu ve bisikletlilerin en önde gelen isimlerinden biri olduğunu düsündüğüm ve yarım yüzyılı devirmiş Nuray hanım İzmir-Şanlıurfa turunu bitirerek bize katıldı.
İkinci gün planda Silifkenin dağlık7yaylalık bölgeleri vardı, sırasıyla cambazlı kilisesi, olba ve uzuncaburç ören yerlerine uğrayacaktık. Yalnız ilk durağımız cambazlı kilisesi sahilden 20 km içeride ve yaklaşık 900 metre yükseklikte olduğu için önceden planladığımız gibi kızkalesinden bir ticari araç ayarlamak için yola koyulduk. İnsanımız hakikaten kalender ve bizimde niyetimiz halis olunca araç ayarlamamız beş dakikamızı aldı. Tesisatçı emin ustanın pikabına dört bisikleti yükleyip aracın urganıyla bağladık. Emin usta ücreti tamamen bize bırakan bir gönül tokluğuyla ekibi cambazlı kilisesi önünde indirdi.
Orada bu tablo gibi harika fotoyu aldıktan sonra yeğenli üzerinden Olba ya gectik.
Olba ile uzuncaburc arasındaki roma yolunda da bir görüntü verip uzuncaburc; antik ismi ile diocaseria (tanrıkenti) ne gectik. Uzuncaburç bence mersinin efes i diyebilecegim bir ören yeri.
1200 metre yükseklikten sıfır metreye kadar 30 km yi kelimenin tam anlamıyla pedal çevirmeden indik. Mezgitkale ve aşağı dünya obruğuna vaktimiz kalmamıştı. Akşam, turumuza Kayseriden iki kişiden oluşan ekip üyeleri araçlarıyla dahil oldu. Sabah tur programına sadık kalmak ve vakit kazanmak için bahsedilen iki yere altı kişi bir araca sığışarak gittik.
Dönüşte son hazırlıklarımızı yaptıktan sonra pedallar silifke merkez için dönmeye başladı.
Açlık durumunu bastırmak için silifkenin meşhur tantunici ve hemen yanındaki künefecisine geçtik. Vakit bir hayli geçmişti ve Taşucu buruna çadırlarımızı kurmak için 2 saatimiz kalmıştı. Bu nedenle planda olan kale ve ilk hristiyanlardan ve havari pavlusun yardımcısı aya teklanın inzivaya çekildiği mağaraya gidemedik.
Taşucunda kamp atmak için planladığımız yer Taşucu'nun ucu olan kumsal burundu. Ama buraya ulaşamayacağımızı anladığımızdan çadırlarımızı kum mahallesinin bitimindeki sahile kurmaya karar verdik. Yalnız oradaki biri carettaların yumurtlama zamanı olduğundan jandarmanın çadır kurmak için izin vermeyeceğini söyledi. Hemen jandarmayı aradım. Jandarma personeli ben size geri dönerim dedi, tabi o saatte başka bir şansımız kalmadığından sahilin hemen gerisinde yer alan ve kıbrıs harekatında kullanılan eski pist alanına çadırlarımızı kurduk. Bu sırada ekibin son iki üyeside araçlarıyla geldi. İki aracı başa ve sona alarak araya çadırlarımızı kurduk. Gece dalga sesleriyle oldukça güzel geçti yalnız sabaha doğru uyku tulumu içinde dahi üşüdüm.
Sabah Taşucu merkezde bir kaç kare fotoğraf aldıktan ve aksam için alışveriş yaptıktan sonra pedallar bir sonraki durak olan boğsak için dönmeye başladı. Ağırlıkların araçlarla taşınıyor olması işimizi bir hayli kolaylaştırmıştı. Boğsakta atıştırmalık bir moladan sonra 1500 metrelik boğsak tünelini araçların eskortluğu eşliğinde geçerek mavikent e doğru yöneldik.
Boğsak tünelinden çıktıktan hemen sonra barbaros koyuna döndük.
Mavikent kamp alanına geçmek için 300 metre yükseklikteki sırtı aşmamız gerekiyordu. Sırta geldiğimizde adeta cennetten bir köşe olan mavikent ve karşısındaki dana adasının enfes görüntüsü bizi karşıladı.
Aşağıya indik ve kamp alanına çadırlarımızı kurduk. Böyle bir güzellikte ağaç kabuğunu bile kemirmek bize doyulmaz bir tat verecekti ki hemen orada yaptığımız soslu makarnada güzel bir lezzet sundu.
Ertesi gün ekip olarak hep birlikte kahvaltı yaptıktan sonra vedalaşıp farklı yönlere doğru dağıldık. Ben ve bir diğer arkadaşım susanoğluna kadar mesafeyi ki buna sıfırdan 300 metre ye kadar yüklü tırmanış da dahil arkamıza aldığımız rüzgar sayesinde zaman zaman 60 km hıza çıkarak 54 km yi 2 saat 20 dakikada aldık. Ertesi gün bütün Türkiye ye hakim olan soğuk ve yağışlı havadan susanoglu da nasibini almıştı. Ben bir gün daha kaldıktan sonra eve dönüş için otobüse bindim.
5-9 nisan tarihleri arasında Mersin'in Silifke ilcesi sınırları içerisinde gerçekleştirmiş olduğumuz bisikletli kamplı tura ilişkin notları sizle paylaşmadan önce şunu ifade etmek istiyorum ki, bisiklet üzerinde dur durak bilmeksizin, amaçsızca, gittiğin yerin ekmeğini yemeden, tarihini bilmeden, insanını tanımadan, börtü böceğini görmeden haldır haldır yaldır yaldır pedallamak benim açımdan bir ehemmiyet ifade etmiyor. Konsept ve konulu turları seviyorum ben. Ne bileyim bir göller bölgesi turu, bir van gölü çevresi turu, bir selçuklu kervansarayları turu gibi bir konu etrafında şekillenen turlar bana daha çok hitap ediyor.
Bu girizgahı çokta uzatmadan turumuza geri dönelim. Neyse efendim her turda olduğu gibi turu planlamak ve ekibi bir araya getirmek tur öncesi hummalı bir çalışmayı da beraberinde getirdi. Daha önceden watsap üzerinden mesajlaştığımız bisikletli şirinler grubu çekirdek kadromuzu oluşturdu. Tur bitiminde sekiz kişilik uyumlu ve sorunsuz (maaşallah deyin) bir ekip oluşturmuştuk.
Herkesin iş programının elverdiği, hava durumunun da lehimize göründüğü nisan ayının ilk günlerini tur için belirledik.
Katılımcı çok olup belli bir saatte çıkış yapmak gerektiğinde otobüs ayarlamak her zaman sancılı olmuştur. Silifke'ye gidecek 13.00 otobüsüne iki kisilik yer ayırttım. Tura gidecek üçüncü kişi için sorun yaşamamak adına otogarda duruma göre yer ayarlamaya karar verdim.
Firmalar salgın nedeniyle müşteriyi adeta havada kapıyorlardı. O nedenle biri römorklu lebaleb dolu üç bisikleti sorun çıkarmadan aldılar.
Bu arada muavine bir sigara parası sakal attım. Bu durumu bir vatan millet meselesi haline dönüştürenler çıkabilir ki ben buna katılmıyorum. Hem hizmet verenin gönlünü hoş tutmak hemde bisikletlerin hasarsız taşınmasını sağlamak için bazen böyle küçük jestlere de ihtiyaç var.
Yedi saatlik yolculuk sonunda bizim fakirhanenin de bulunduğu Susanoğlunda indik. Susanoğlu, Mersin'in kıyı boyunca süphanallah tesbihi gibi dizilmiş belde ve yerleşimlerinin belkide en düzenlisidir diyebilirim. Güzel bir koyu vardır. Pandemi kısıtları nedeniyle hafta sonu 17.00 den sonra açık market bulamayacağımızdan mola sırasında kaldatonun sponsorluğunu yapan market zincirinden alışveriş yaptık. Otobüsten inince romörk işte burada farkını ortaya koydu. Zaten dolu römorkun üzerine olanca malzemeyi yükledik. Eve kadar sıkıntı yasamadan yükü taşıdı.
Ertesi günü kapızlı sahilinde sabah yürüyüşü ardından sırasıyla yapraklı koyu ve kızlar hamamı koyuna gittik.
Gidecegimiz yerler birbirine yakın olmasına ve yükleri evde bırakmamıza rağmen zamanla yarışıyorduk. Buralarda çok oyalanmadan Kanlıdivaneye geçtik. Kanlıdivane Silifkede yirmi yıldır ikamet edenlerin bile görmediği muhteşem bir ören yeri. Kumkuyunun kuzeyinde sahilden 3 km içeride 300 metre yükseklikte bir obruğun etrafına kurulmuş. Farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış.
İsmi için rivayetler muhtelif. Yalnız en ilgi çekici yönünü topoğrafyanın en hakim yerine kraliçe Aba'nın kendi ve esi için yaptırmış olduğu mozole oldu. Aba nın mezara kocası ve kendisi dışında bir başkasının gömülmesini yasakladığı ve lanetlediği yazıt beni derin düşüncelere sevketti. Bir yaz günü bu noktadan samandağının kılıç dağını gözlemlemem de bir anekdot olarak burada kalsın.
Ören yerindeki kaya heykellerini de fotoğrafladıktan sonra Ayaş'ta hemen anayol üzerinde yer alan Sebaste ören yerini gezdik. Agoradaki yer mozaikleri ilk dikkatimi çeken şey oldu ve eski uygarlıkların sanat ve estetik anlayışına bir kez daha hayran kaldım
Sırada kız kalesi vardı. Kız kalesi her zamankinin aksine malum nedenlerle oldukÇa sakindi. Arkadaş grubuyla evden bir hafta uzakta vakit geçirince hanım tarafından yeterli bonusu kazanmak için hemen bir mizanseni uygulayıverdim. Kendisi aşağıdadır.
Akşam yemeğini mersinin geleneksel mutfak lezzeti olan tantuni ile Susanoglu'nda halledip eve döndük. Ertesi sabah Türkiye'de bayan turcu ve bisikletlilerin en önde gelen isimlerinden biri olduğunu düsündüğüm ve yarım yüzyılı devirmiş Nuray hanım İzmir-Şanlıurfa turunu bitirerek bize katıldı.
İkinci gün planda Silifkenin dağlık7yaylalık bölgeleri vardı, sırasıyla cambazlı kilisesi, olba ve uzuncaburç ören yerlerine uğrayacaktık. Yalnız ilk durağımız cambazlı kilisesi sahilden 20 km içeride ve yaklaşık 900 metre yükseklikte olduğu için önceden planladığımız gibi kızkalesinden bir ticari araç ayarlamak için yola koyulduk. İnsanımız hakikaten kalender ve bizimde niyetimiz halis olunca araç ayarlamamız beş dakikamızı aldı. Tesisatçı emin ustanın pikabına dört bisikleti yükleyip aracın urganıyla bağladık. Emin usta ücreti tamamen bize bırakan bir gönül tokluğuyla ekibi cambazlı kilisesi önünde indirdi.
Orada bu tablo gibi harika fotoyu aldıktan sonra yeğenli üzerinden Olba ya gectik.
Olba ile uzuncaburc arasındaki roma yolunda da bir görüntü verip uzuncaburc; antik ismi ile diocaseria (tanrıkenti) ne gectik. Uzuncaburç bence mersinin efes i diyebilecegim bir ören yeri.
1200 metre yükseklikten sıfır metreye kadar 30 km yi kelimenin tam anlamıyla pedal çevirmeden indik. Mezgitkale ve aşağı dünya obruğuna vaktimiz kalmamıştı. Akşam, turumuza Kayseriden iki kişiden oluşan ekip üyeleri araçlarıyla dahil oldu. Sabah tur programına sadık kalmak ve vakit kazanmak için bahsedilen iki yere altı kişi bir araca sığışarak gittik.
Dönüşte son hazırlıklarımızı yaptıktan sonra pedallar silifke merkez için dönmeye başladı.
Açlık durumunu bastırmak için silifkenin meşhur tantunici ve hemen yanındaki künefecisine geçtik. Vakit bir hayli geçmişti ve Taşucu buruna çadırlarımızı kurmak için 2 saatimiz kalmıştı. Bu nedenle planda olan kale ve ilk hristiyanlardan ve havari pavlusun yardımcısı aya teklanın inzivaya çekildiği mağaraya gidemedik.
Taşucunda kamp atmak için planladığımız yer Taşucu'nun ucu olan kumsal burundu. Ama buraya ulaşamayacağımızı anladığımızdan çadırlarımızı kum mahallesinin bitimindeki sahile kurmaya karar verdik. Yalnız oradaki biri carettaların yumurtlama zamanı olduğundan jandarmanın çadır kurmak için izin vermeyeceğini söyledi. Hemen jandarmayı aradım. Jandarma personeli ben size geri dönerim dedi, tabi o saatte başka bir şansımız kalmadığından sahilin hemen gerisinde yer alan ve kıbrıs harekatında kullanılan eski pist alanına çadırlarımızı kurduk. Bu sırada ekibin son iki üyeside araçlarıyla geldi. İki aracı başa ve sona alarak araya çadırlarımızı kurduk. Gece dalga sesleriyle oldukça güzel geçti yalnız sabaha doğru uyku tulumu içinde dahi üşüdüm.
Sabah Taşucu merkezde bir kaç kare fotoğraf aldıktan ve aksam için alışveriş yaptıktan sonra pedallar bir sonraki durak olan boğsak için dönmeye başladı. Ağırlıkların araçlarla taşınıyor olması işimizi bir hayli kolaylaştırmıştı. Boğsakta atıştırmalık bir moladan sonra 1500 metrelik boğsak tünelini araçların eskortluğu eşliğinde geçerek mavikent e doğru yöneldik.
Boğsak tünelinden çıktıktan hemen sonra barbaros koyuna döndük.
Mavikent kamp alanına geçmek için 300 metre yükseklikteki sırtı aşmamız gerekiyordu. Sırta geldiğimizde adeta cennetten bir köşe olan mavikent ve karşısındaki dana adasının enfes görüntüsü bizi karşıladı.
Aşağıya indik ve kamp alanına çadırlarımızı kurduk. Böyle bir güzellikte ağaç kabuğunu bile kemirmek bize doyulmaz bir tat verecekti ki hemen orada yaptığımız soslu makarnada güzel bir lezzet sundu.
Ertesi gün ekip olarak hep birlikte kahvaltı yaptıktan sonra vedalaşıp farklı yönlere doğru dağıldık. Ben ve bir diğer arkadaşım susanoğluna kadar mesafeyi ki buna sıfırdan 300 metre ye kadar yüklü tırmanış da dahil arkamıza aldığımız rüzgar sayesinde zaman zaman 60 km hıza çıkarak 54 km yi 2 saat 20 dakikada aldık. Ertesi gün bütün Türkiye ye hakim olan soğuk ve yağışlı havadan susanoglu da nasibini almıştı. Ben bir gün daha kaldıktan sonra eve dönüş için otobüse bindim.
Dosyalar
Son düzenleme: