delibalta
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 24 Eylül 2004
- Mesaj
- 691
- Tepki
- 2.735
- Şehir
- kuzeyli
- Başlangıç
- 1997—98
- Bisiklet
- Bisan
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
yıllar sonra gelen güncelleme aracılığıyla:
elinde o yılların Shimano kataloğu olanlar haber etsin. Değerinden alırım.
Elinde bu tip Bisan kadrolarından ve Shimano malzeme olanlar için de teklifim geçerli.
1999-2009 arası kullandığım silah arkadaşım, çelik atım, inatçı katırım, sırdaşım, canavar bisikletim: baraküda
kayıp günlüklerimi bulmamla yakın bisiklet tarihimin karanlık sayfalarında gezmeye başlamam bir oldu.
eylül 1997 ilk bisikletim. Montero. olabilecek en ucuz bisikletti, piyasada daha kötü bir malzemeye hiç rastlamadım. Sürekli kırılan, ayarları bozulan ağır mı ağır lanet birşeydi. Sürmekten çok tamirle uğraşarak ileride bana çok faydası olacak teknik yeteneklerimi geliştirdim. fotoğrafı yok, internette de bulamadım. 4'lü aynakola ve çürük bir kadroya sahip 24 vites bir hurdayla 2-3 ay harcadıktan sonra ilk gerçek bisikletimi aldım: Bisan montana, al jantları ve altus shimano grubuyla gerçek bir devrimdi. Akşam eve geldiğimde jantların hala dümdüz olduğunu görünce gözlerim yaş dolmuştu. Ama kaşınma devam etti, süspansiyon istiyordum. Mutlaka gerekliydi. Montanamı satıp al kadrolu ve amortisörlü bisan apennin aldım, altus olan donanımını da stx ile değiştirdim. 400 $ gibi bir para tutmuştu ki aynı paraya diğer seçeneğim stc-rc donanımlı tahminen 96 üretimi bisan mont-blanc idi. Ama amortisörü yoktu!! Basit bir yaylı amortisör uğruna yapılan seçime bakın. O mont-blanc her yönüyle o kadar üstün bir bisikletti ki hala üzülürüm yaptığım hataya.
Neyse 98 yazını amortisörlü ve ayar tutmayıp sürekli janta değen v-frenli bisikletimle geçirip üniversite için Ankara'ya gittim. Bu arada araştırıp öğrenmem gerekenleri de öğrenmiştim. Bu bisiklette gitmeliydi.
Ankarada alakasız bir nedenle bindiğim ve Dışkapının oradan geçen otobüs hattı sayesinde sürüyle bisikletçi görmüştüm ve gözlerim faltaşı gibi açılmıştı.
Bir süre sonra aynı otobüse binip bu sefer bisikletçilerin orada indim. Dükkanları gezip iyi bir bisiklet soruyordum. Uygun fiyatlı, çok sağlam, ağırlık önemli değil, yeni teknolojilere gerek yok diye anlatıyordum ne istediğimi. Bir dükkanda sevecen bir amca öğrenci misin diye sorduktan ve bisikleti nerede nasıl kullandığımı öğrendikten sonra senin ilacın bunlar diyip 3 tane bisiklet gösterdi: 700 $, yabancı marka, al kadrolu, çok iyi donanımlı (xtr vb), çok hafif; 450 $ kaliteli çelik kadrolu, orta donanımlı (xt-lx), orta ağırlıkta, bisan marka ve 300 $, düşük donanımlı (alivio), görece ağır, çelik kadrolu, bisan marka. Ben olsam 450$ olanı alırım boruları tange'dir çok iyi bir bisiklet bu dedi. Bu 3 bisiklette tamamı satılan ve geri kalan nadir modeller dedi. İnsanlar eski model istemedikleri için fiyatları böyle ama yeni üretilenlere fark atarlar dedi. Tamam dedim, geleceğim gene bunlar için.
Alüminyum Apennin'i bir sonraki memleket ziyaretinde otobüse atıp Ankaraya getirdim ve zorla da olsa sattım. Uğraşa didine biraz daha para artırıp bisikletçinin yolunu tuttum. Hala dükkanda olmasını umarak içeri girdim ve ortancayı istiyorum dedim. Amca gülerek geldin mi dedi ve senin bisiklet duruyor dedi. 700 $ olan artık vitrindeydi, birkaç sene durdu sonra kayboldu şanslı biri aldı muhtemelen. Çok değişik malzemeleri olan ilginç bir bisikletti.
Bisikletin ayarları yapıldı ve dışkapıdan okula doğru yola çıktım bilmediğim şehirde elimde bir haritayla. Daha ilk metrelerde farkı görmüştüm, bir makinanın vucudun bir parçası olması ne demektir anlamıştım. Ölçülerime son derece uygun, agresif bir pozisyonda durduğum, kayıpsız güç aktardığım bir makine. Seninle büyük işler yapacağız, deli yerler göreceksin dedim barracuda'ya. İsmini oracıkta vermiştim, artık bana düşen bu ismin hakkını vermekti.
2003 mayıs sonu. yepyeni bir sezona hazır.
üzerindeki malzemenin çoğu 96 LX serisinden. Kollar 95 LX, arka aktarıcı 96 XT.
(link)
canavar gibi arka göbek. aslında içinde stx-rc mekanizma var. Flibir Torul'da kırılmıştı da Trabzon'a zor sürmüştüm kırık göbekle. Bulabildiğimiz en uygun göbeği söküp değiştirmiştik içini.
XT aynakol. Orijinal LX aynakol yeni zincirle çok atlama yapınca değişmek zorunda kalmıştım. Tabii o zamanlar türkiyede yedek yaprak olayı pek yoktu olsa bile 96 model malzeme olunca bulunması imkansızdı. Yine eski model depoda tek kalan malzemelerle revizyon yapmıştım bisiklete sanırım 2002'de. Pedallarda yine çok uygun fiyata 747'lerle değişmişti ki hala kullanıyorum bu pedalları
Lastikler de maxxis wormdrive. Uzun süre bu hibrit desenli lastiklerden kullandım.
bir yaz sezonunda Haziran 1- Eylül 20 arası yaklaşık 5500-6000 km yol yapıyordum. Her yaz bir ruble ve bir zincir, iki yeni lastik gidiyordu. Bu da düşeş getirdiğim XT 739 8'li ruble.
99 model XT aynakol. İlk çıkan 9'lü XT serisinden. Çizikler Tirebolu-Torul yolunda yeni yapılmakta olan Torul barajının yakınındaki ~1800m'lik viraj tüneli karanlıkta geçmeye çalışırken vertigo olup kaldırıma ve ardından duvara çarpıp takla atmam sonucu oluştu. Sağlam aynakol 40+ km hızla kaldırıma sürtmesine rağmen sadece çizildi ama zincir ağır hasar alıp Trabzon'da sahile indiğim sırada kesildi. Şanslı bir günümdü, sadece 5 km kalmıştı eve.
fren papuçları da çok sık değiştiğinden ve artık v-frenler kullanıldığından kaliteli cantilever papuç bulmam çok zor oluyordu. Sürekli cantilever papuç sorup beğendiğimi alıyordum. Ve birgün neredeyse papuçların fiyatına bu seksi xtr ayaklar üzerinde papuçlarla teklif edildi. Kaçırmadım
bisikletin üzerinde gelen XT aktarıcı bağlantı noktasından kırıldığında aynı modeli sudan ucuz bulmam büyük bir şanstı. 739 serisi XT aktarıcı, 96 üretimi olması lazım.
"her şartta çalışan komponentler" Shimano katalogundan.
14 Haziran 2003. doğal ortamında. lastikler continental, arkada explorer modeli. Çok iyi tutan, çok kaliteli lastiklerdi. Asfaltta çimento kamyonu gibilerdi ama bozuk zeminde veya ıslak çimende çoşuyorlardı. Continental çıkartması bir gelenek oldu onlardan sonra. Bir de deltabisiklet.com çıkartması.
bizim için ulaşılmaz ve korkutucu olan Zigana yoluna artık alıştığımız zamanlar. Sağdan sağdan ilerlediğimiz yolda artık bütün gücümüzle denizden esen rüzgarı yarıp hız yapmaya çalışıyor hatta araba solluyoruz
Cantilever frenler sayesinde ileriyi düşünerek inmeyi öğrendiğim yıllar. Frenlere bütün gücünle asılıyorsun, kitlenmeden az salıyorsun; dozlama nedir, çok kol gücü isteyen fren nasıl dozlanır öğrendiğim zamanlar. Islak havada freni sürekli sıkılı tutup frenlemeye hazır halde tutmak elzemdi. Yoksa yağmur altında 70 km/s ile frene asılınca epey süre sıfır frenleme ile gidiliyor janttaki su temizlenince de aniden sert bir tutuş yaşanıyordu.
16 Haziran 2003. Dağların arkasını keşfettiğimiz zamanlar. Önce kuzeyde kendi yaylalarımızdaydı herşey. "Tünelin arkası" bir bilinmezdi. Sonra bir gün tüneli geçtik. Arkanın sıcağında bisiklette neden iki tane matara tutacağı ve 750 cclik matara gerektiğini beraber erimiş asfatta öğrendik.
tam bir tırmanma bisikletiydi baraküda. Dişli lastiklere rağmen akıcıydı. Burada Torul tarafından Ziganaya çıkarken görülüyor. Tam dinlenik performansın bir anlamı olmadığını asıl önemli olanın devamlılık olduğunu Ziganayı çıkıp Torula indikten sonra geri çıkarken beraber öğrendiğimiz yollar.
13 Temmuz 2003. ilk çok günlük tur tecrübemiz. ilk defa Bayburt'u, İspir'i, Çoruh'u görmemiz, Ovit'e çıkmamız ve İkizdere. Şimdi yakın olan o yerler o zamanlar çok uzaktı.
kulat patikalarında antrenman. 17 ağustos 2005. 18 eylüldeki babadağ tırmanma yarışına hazırlık. Antrenman süreci ve yarışın konusu burada:
yaz 2005 örnek antrenman
bu da bir gün öncesi. Trabzon-Maçka-Zigana-Kulat yolu. Rampaların başına yakın yoldan çıkıp araziden ilerlerken. Serkan hatırlıyor musun aşağıdaki virajı? Köpeklerden sonra çıktığın rampanın sonu
10 temmuz 2004. Hızla Torul'a ve Zigana çıkışına doğru ilerliyoruz. 325 km'lik zorlu bir rotadayız, günün kaderi rampada belirlenecek:
Türkiye'de ultra maraton macerasının ilk adımları: Altın vuruş 325 km / gün (2004)
28 temmuz 2004. performansın zirvesindeyken.
yakalayıp geçeceğim olm seni az kaldı
Powermeter kullanımı ve kişisel gelişim araçları
aksilikler sadece bana olmuyor. baraküdanın kadrosu sele altından çatlıyor. Uzun süre bu halde kullandım ama birgün çatlak tamir isteyecek hale geldi ve ilk kaynak atıldı. Bu görüntü bilmem kaçıncı kaynağın atılması için eskilerini traşlama sürecinden.
artistik foto çekelim derken lastiği taşa yandan çarpıp patlattık. Yapıştırıcı uçup geriye kutuyu bırakmış olunca bisikleti sırtlayıp kestirme yoldan tepeye tırmanmak şart oldu. Bisikletin başına gelen nadir aksiliklerdendi, yer İstavri.
her 1000 km'de kendime bir ziyafet hediye ediyordum. Burada Sümela inişinde 10.000 km olurken görülüyor. Tabii bu km saatiyle 10 bininci km. Eylül 2003, toplam km 30 bin civarı o sıralar.
Şimdi evde kolduğun arkasında demonte yatıyor baraküda. Eski günlerin hatırına hala benimle. Sende ne bisiklet var sorusunun otomatik cevabı
huzur içinde dinlen baraküda. what a ride it has been!!
Son düzenleme: