Scudo Sports

Bisiklete binerken terliyorum! Ne yapayım?

Ali Kılıç 35.5

Çılgın Fixieci (fren yok, vites yok, kural yok)
Kayıt
10 Mart 2015
Mesaj
1.302
Tepki
3.868
Şehir
İzmir
İsim
Ali Kılıç
Başlangıç
2015—16
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Fixed Gear
Günlük ulaşım ihtiyacını bisikletle karşılamak isteyen insanları düşündüren en önemli sorun terlemedir. Herkes işe bisikletle gitmek ister ancak hiç kimse terli bir biçimde de akşama kadar çalışmak istemez. Şehirlerimizde bisikletli ulaşımın gelişmemesinin en önemli sebeplerinden biri terlemedir. Şehirlerimizde yeterli miktarda bisiklet yollarının olmaması ya da trafikte karşımıza çıkması muhtemel tehlikeler bisikletli ulaşımın gelişmesine terleme sorunu kadar engel teşkil etmiyor.

İşe bisikletle gidip gelmelerini tavsiye ettiğim normal insanların tamamının terleme konusunda büyük endişeler taşıdığını görüyorum. İşe bisikletle gidip gelen anormal bir insan olan bana ilk sordukları soru "Terlemiyor musun?" oluyor. İşe bisikletle gitmeme konusunda ortaya attıkları ilk bahane de yine "terleme" oluyor. Konuştuğum herkes bir şekilde işe bisikletle gitmek istiyor; ancak hiç kimse terlemek istemiyor. Anlayamadığım bir nokta var burada: İnsanların hayvan gibi otobüslere-metrolara doldurulduğu toplu taşıma araçlarında da terliyorlar ama bunu hiç dert etmiyorlar. Fazla benzin yakmasın diye klimasını açmadan kullandıkları otomobillerinde bir türlü açılıp da akmayan trafiğe karşı sinir krizleri geçirip ağız dolusu söverek işe gidip gelirken de terliyorlar; ama bunu da hiç dert etmiyorlar.

Yaklaşık olarak 5 yıldır işe bisikletle gidip geliyorum. Her gün terliyorum. Ama hiç kokmuyorum. Peki, bunu nasıl başarıyorum. Yıllardır işe bisikletle gidip gelen biri olarak bu konuda kendi yaşamsal pratiğimden elde ettiğim çözüm yollarını size sunmak istiyorum. Bu çözüm yollarını uygulayıp uygulamamanızı ise pek önemsemiyorum. Zira ben hâlimden memnunum. Bu yöntemler beni temiz tutmaya yetiyor. Sizi de temiz tutmaya yetebilir diye düşünüyorum. Benden önermesi. Uygulayıp uygulamamak size kalmış. Hatta sizlerin de terlememe konusunda yahut terledikten sonra kokmama konusunda birtakım pratik yöntemleriniz vardır mutlaka. Benim önerilerimden farklı yöntemleriniz varsa siz de yorumlarda bunlardan söz edebilirsiniz. Ben de sizin yaşamsal pratiğinizden farklı bir şeyler öğrenebilirim diye düşünüyorum.

Öncelikle terleme nedir, insan neden terler oradan başlayalım. Vücut ısımızı sabitlemek için ter bezlerinin sıvı üretmesi olayına terleme diyoruz. Bu açıdan bakarsak, vücudun soğutma sistemi terlemedir. Otomobillerde radyatörün yaptığı işi vücudumuz açısından terleme yerine getiriyor. Artan vücut ısısını düşürmek ve sabitlemek için ter bezleri sıvı üretir ve bu sıvıyı deri aracılığıyla dışarı atar. Bu sıvı kirli bir sıvı değildir. Bilinenin aksine ter kokmaz. Terin kendi kokusu yoktur. Koku, terli bölgenin ıslak kalması sonucunda o bölgede üreyen mikroorganizmaların ürünüdür. Yani kokan şey sizin teriniz değildir, terledikten sonra kurulanmayan vücutta türeyen bakterilerdir.

Herhangi bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkmıyor ise terleme gayet sağlıklı ve doğal bir süreç. Bir vücudun ısınınca terlemesi gayet doğal ve sağlıklı bir durum. Sözgelimi koşunca terlerseniz bunu pek dert etmeyin, terlemiyorsanız işte o zaman sorun büyük. Terlediğiniz için suçluluk duymayın, bu çok saçma bir şey. Yemek yemeye ihtiyaç duyduğunuz için suçluluk duyuyor musunuz? Yahut tuvalete gittiğiniz için? Peki, gaz çıkardığınız için? Ya da sevdiğiniz biriyle seviştiğiniz için suçluluk duyuyor musunuz siz?

Bunların tamamı bedeninizin temel işleyiş mekanizmasının yâni doğasının bir ürünü. Bunları yaptığımız için utanç duyamayız. Ancak bunları yapmanın belli toplumsal kuralları var. Ortalık yere dışkılamaya çalışamazsınız, toplum içinde gaz çıkaramazsınız, açık alanlarda sevişemezsiniz, yemek yemeye ayrılmış mekânlar dışında yemek yiyemezsiniz. Bunlar çok büyük kabalık, değil mi? Terlemek de vücudumuzun doğal bir sürecidir; ama terledikten sonra temizlenmediğimiz için ortaya çıkan kokuya çevremizdeki insanları katlanmak zorunda bırakmak çok büyük bir kabalıktır.

Terledikten sonra kokmak istemiyorsanız terledikten sonra yıkanmalı yahut bir şekilde vücudunuzu kurulamalısınız. Koku yaratan bakterilerin üremesine imkân sağlayan ıslaklığı yok ederek kokuya engel olabilirsiniz. Ben işe bisikletle gidip terledikten sonra kokmamak için şu yöntemleri kullanıyorum. Belki sizin de işinize yarar.

1. Her gün sabah bir, akşam bir yıkanırım. Yaz kış bu düzende bir değişiklik olmaz. Gün içinde bisiklet sürüp terlesem de kokunun oluşumuna imkân vermeden yıkanmış olurum.

2. Bir gün giydiğim iç çamaşırını asla ama asla ertesi gün giymem. Her gün düzenli olarak iç çamaşırlarımı değiştiriyorum. Gün içinde terlemeyle ıslanmış olsalar da ertesi gün aynı çamaşırları kullanmadığım için koku üretemiyorlar.

3. Sabah iş yerine gittiğimde değiştirmek üzere bir adet iç çamaşırı takımını bisiklet çantama akşamdan yerleştiriyorum. Çantam su geçirmez olmasına rağmen yine de çamaşırları iyice katlayıp kilitli buz dolabı poşetinin içine yerleştiriyorum.

4. Başka bir poşete de küçük bir havlu koyup akşamdan çantama yerleştiriyorum. Ertesi gün iş yerine gittiğimde çok terlemişsem iş yerimin tuvaletinde havlu ile vücudumu iyice kuruladıktan sonra iç çamaşırlarımı değiştiriyorum.

5. Böylece duş almadığım hâlde iş yerimde kuru ve temiz kalmayı başarabiliyorum. Sabah iş yerime bisikletle giderken terlemiş olmama rağmen kendimi kuruladıktan sonra iç çamaşırlarımı değiştirdiğim için akşama kadar kuru bir şekilde işimi yapabiliyorum. Kimsenin ruhu duymuyor. Tuvalete çantayla girip çantayla çıkmam dışında dikkat çekecek bir davranış yok. 007 Bisikletçi James Bond iş başında!

6. Akşam işten çıkıp eve bisikletle dönüyorum. Genelde yolu uzatarak eve dönüyorum ve doğal olarak daha çok terliyorum. Eve girer girmez ilk işim banyoya gidip yıkanmak oluyor. Tabiî ki yıkadıktan sonra temiz çamaşırlar giyiyorum. Terli çamaşırları makineye atıyorum.

Gördüğünüz gibi herkesin bildiği temel temizlik kuralları dışında mucizevi şeyler yaparak terleme ve onun sonucu olan kokudan kurtulmuyorum. Kişisel bakım ve temizliğime dikkat etmenin dışında yaptığım tek şey iş yerime her gün bir takım iç çamaşırı götürmek ve onu iş yerimde buna müsait bir alanda değiştirmek oluyor. Öyle kimsenin bilmediği bir numarası yok yâni. Atomu parçalamaktan kolay! Ter kokusunu perdelemek için parfüm yahut terlemeyi engellemek için deodorant gibi doğal olmayan kimyasal maddeleri kesinlikle vücuduma sürmüyorum. Çünkü benim vücudum kâr amaçlı kimya şirketlerinin pazar alanı falan değil. Benim vücudum benim kararım!!!

Günlük rutin hâline getirilen birtakım yaşamsal ilkeler sayesinde bisiklet sürerken de temiz ve kuru kalabiliyorsunuz. Bahaneler icat etmeden, bizi esir alan ve işlevsel olmayan yanlış günlük rutinlerimizden kurtularak terlemeye çözüm bulabiliyoruz. Basit birtakım ilkesel değişiklikler ile işe bisikletle gidip gelirken bile ter kokmuyor, temiz ve kuru kalmayı başarabiliyoruz. İşin tek olumsuz yanı evdeki çamaşır makinenizi birazcık yoruyorsunuz. Ama işe bisikletle gidip gelerek elde ettiğiniz kazanımların yanında makinenin fazla çalışmasının lafı mı olur allasen?

Bu önerilere bile "İş yerimde çamaşır değiştirebileceğim bir yer yok!" bahanesini ileri sürerek kendi uyuşukluğuna kılıf ayarlamaya çalışanlara söylenecek bir sözümüz yok. Onların hayatta karşılaştıkları her soruna uygun birer bahaneleri vardır zaten. Uyuşukluk karakterleri olmuş. Onlara ne deseniz kâr etmez. Onları bisikletli bir yaşama ikna etmenin imkânı kalmamıştır. İğrenç toplu taşıma araçlarında kan ter içinde işe gidip gelmek onların hak ettikleri bir yaşam tarzı. Ellemeyin. Çeksinler.

(Burada sağlık sorunları yüzünden bisiklet binemeyecek durumda olan insanlar için bir parantez açmak istiyorum. Onlar tabii ki toplu taşıma araçlarını kullanacaklar; çünkü kullanmak zorundalar. Umuyorum ki en kısa zamanda bisiklet sürebilecek kadar sağlıklı olurlar ve onları da bisikletli yaşamda aramızda görebiliriz. Ekonomik durumu yüzünden bir bisiklet sahibi olamayanları da bu konuda ayırıyorum. Onlar da toplu taşımaya mecbur edilen insanlarımız. Yiğidin töresinde mazluma vurulmaz!)

Hiçbir geçerli bahanesi olmadan toplu taşıma araçlarında yahut akmayan metropol trafiğinde ömür tüketenlere ne söylenebilir ki zaten? Onlar toplu taşıma araçlarında el âlemin ağız kokusunu çekerek, sıkış tepiş bir ortamda sicim sicim terleyerek işe gidip gelsinler; biz bisikletlerimiz üzerinde sadece kendi ter kokumuzu çekerek püfür püfür işe gidip gelmeye devam edeceğiz.

Anlayana kıssadır vesselâm!

EK 1: Son kısım bazı arkadaşlar için biraz ağır ve kırıcı olmuş galiba. Kendilerine kesinlikle katılmadığımı belirterek onlara birkaç soru yöneltmek istiyorum. Ve yanıt bekliyorum. Benim toplu taşıma araçlarını kullananlar hakkındaki bazı ifadelerimi eleştirenlere soruyorum: Yani siz toplu taşıma araçlarına insanların hayvanlar gibi doluşturulmadığına mı inanıyorsunuz? Yani siz toplu taşıma araçlarında başkalarının ağız kokusunu çekmeden yolculuk yaptığınıza mı inanıyorsunuz? Yani siz yaz sıcağında klimasız araçlarda sicim sicim terlemediğınizi mi iddia ediyorsunuz? İlginç. Sizlerin aşağılama dediğiniz şeylerin tamamı nesnel gerçekliktir. Bir otobüse 120 insan kapasitesi vardır yazmak ve 120 insanı o otobüse binmeye mecbur kılmanın kendisi aşağılamadır. Bizleri insanlık dışı toplu taşımaya mecbur ve muhtaç eden zihniyete tek kelime söylemeden o zihniyetin yarattığı ortamın sonuçlarını nesnel bir şekilde tahlil eden bir yazarı, insanları aşağılamakla suçluyorsunuz. Acaba bir kere bile kendinize sordunuz mu? Biz neden bu otobüslere-metrolara sıkış tepiş binmek zorunda bırakılıyoruz? Neden biz böyle bir toplu taşıma düzenine karşı başkaldırmıyoruz? Asıl sormanız gereken sorular bunlar. Önce bir bunu sorgulayın. Sonrasına bakacağız artık!

(link)
 
Scudo
Çiçek gibi konu olmuş @Ali Kılıç 35.5 , metrobüs gibi ter kokmuyor :harika:

Yaz kış, güneşte yağmurda bisikletle işe gidip geliyorum. Rotam gereği mecburen vapur kullanıyorum. Vapurda açık alanda dahil duyulan kokuları henüz formamda, kıyafetlerimde üretemedim desem yeridir.
 
Daha önceki iş yerimde işe bisikletle gidip geliyordum. İşte haftada iki, maksimum üç gün mayıs haziran döneminde git gel 65 km yolum vardı. Toplu taşımayı kullandığımdan daha erken evdeydim ama büyük efor gerektiriyordu. Ayrıca sabah terlemesi haliyle o mevsim ve mesafede inanılmaz olurdu. Ben şanslıydım kullanabildiğim temiz bir duşum kıyafetlerimi değiştirebileceğim bir oda, bisikleti bağlayacağım bir arşiv odası vardı. yani demem o ki, yaz döneminde türkiye'nin mevcut konumunda hele hele büyük şehirlerde 5 km bile yol yapsan terlememe şansın yok. Ben yürürken bile terliyorum. Ayrıca bisiklet terlemesi ve günlük terlemeyi karıştırmamak lazım. Bisiklet terlemesinde duş almadığınız sürece, kıyafetlerinizi değiştirmediğiniz sürece kokacaksınız. O yüzden öncelik duş öyle bir seçenek yoksa alternatif yollara bakmak lazım. Mesela büyük boy ıslak mendille wc de her yerinizi silebilirsiniz. Tamam çok konforlu değil ama bir seçenek. Ya da sabah gün doğmadan yola çıkarsınız veya güneşin çok kuvvetli olmadığı saatleri seçersiniz. Katlanır bisikletiniz varsa yolun büyük bölümünü toplu taşımayla geçirirsiniz vb...
 
Işi ile evi arasında ki mesafe 50-60km olmasına rağmen işe bisikleti ile gidenleri tebrik etmeme rağmen şahsi fikrim 5km sonrası terleme açısından sorun teşkil ediyor.
Önceden farklı bir yerde çalışırken ben de bisiklet ile gidiyordum. Yol düzdü ve gidiş geliş 10 km idi. Korkunç bir terleme olmuyordu. Ama ağustos sıcağında 50 km gidince korkunç bir terleme olacaktır. Bu terleme sonrası duş alınması ve kiyafet değiştirilmesi zorunludur. Aksi takdirde rahat edilemez. Benim bu konudaki düşüncem budur. Birde ülkemiz coğrafyası gerçekten bisiklet için zor. Şimdi izmirde oturan birisi diyelim ki evka-4 de oturuyor. Gultepede çalışıyor. Gitsin bakalım nasıl gidiyor 😀 sevgiler.
 
Herkesin teri farklı kokular üretebilir.
Yediğimiz-içtiğimiz şeylere göre terledikçe istenmeyen kokular oluşabiliyor....
Her ne kadar "Temizlik İmandan Gelir" Hadisi atasözü gibi yerleşse de kafalar "İmana gelip ilk araçla geri dönmüş" durumda...
Toplumsal temizliğimiz şu pandemi döneminde övgüyü hak etse de, öz-bakım becerilerimizin yetersiz/işlevsiz olduğu ortada...İç çamaşırına gelmeden, şu en dıştaki kıyafetini en azından yıl da bir kuru temizlemeye kaç kişi veriyor?
Eskiler banyo yapılmadığında :- boynunu - kulağını - koltuk altını sabunlu bez ile silmeyi ihmal etme- derlerdi, ki toplum içine çıkıldığında çevreyi rahatsız etmeyelim diye...
Bisikletçi camiasında ter konusu toplumla paralel değil..Bizler mevsimine göre kıyafet ve ekipman kullandığımız ve sık pedalladığımız için(büyük çoğunluk) temizliğe özen gösteriyoruz..
Ulaşım bittiğinde terlemenin getirdiği sorunların yanı sıra yedek kıyafet konusu da stres yaratan bir durumdur...
Ben bisiklet kullanan kişinin terleme sorunu nedeniyle bisikletten vazgeçtiğini görmedim...
Kişi seçimlerini kendi yapar, sonuçlarına da katlanır...Bundan sonra sosyal mesafe nedeniyle bisiklet kullanıcısı arttığında temizliğe bakış açısı da değişecektir..
 
Şöyle bir durum aklıma gelir hep bu temizlik ve banyo-duş alışkanlıklarıyla ilgili;
Malum su az artık dünyada (tatlı su), enerji de çok pahalı ve onu üretmek hala %10 yeşil. Yani bildik hesaplar, bir duş için, bir atletin yıkanışı için gerekli su elektrik vs...Rezistansından hidroforuna kadar hep enerji harcıyor, deterjanın 100 gr ını üretmek için gereken kaynak miktarı...Hatta daha ileri giderek hergün yıkanan ve ömrünün 10 da birine kısaldığı çamaşırı üretmek için gerekli enerji, hatta ve hatta o çamaşırın pamuğunu yetiştirmek için harcananlar...Bunun sonu yok ama şu bir gerçek, 1 yerine 2 olması demek bütün bu tüketimin 2 ile çarpılması anlamına geliyor..
Acaba hani diyorum, elektrikli bir scooter ya da bisiklet bu kaynak kullanımını azaltıyorsa, doğaya saygı adına en azından işe giderken bu yol tercih edilip, temizlik yarıya, ya da 3 te bire indirilebilir mi? Birde insan vücudunun yıkanma sıklığı nedir? Elleri sürekli yıkamayın deniyor malum, yararlı bakterileride öldürüyoruz, deri üzerindeki koruyucu tabakayı yok ediyoruz diye..
Pis olalım demiyorum sakın yanlış anlaşılmasın, ama tek kişi dev SUV lara binen Amerikan kafasında da olmayı istemem açıkçası..
 
Ben de uzun yıllardır işe bisikletle gidenlerdenim. Sabah evde sporumu yaptıktan sonra duşumu alıp kahvaltı edip bisiklet kıyafetlerimi giyerek yola çıkıyorum. iş yerimde tüm kıyafetimi değiştiriyorum. Sabah duş almak gerçekten terleseniz de kokmamanızı sağlıyor. Ayrıca gün içinde bol bol su içmek ve yediğinize dikkat etmek de ter kokmanızı önler. Kahvaltıda yarım kilo pastırma yeyip işe bisikletle giderseniz ne kadar uğraşsanız da kokar ;)
 
@Ali Kılıç 35.5 Şimdi hocam , öncelikle belirtmeliyim ki genelde yazıların manifesto ile ültimatom arasında bir yerde oluyor . Sözlü ve yazılı anlatım arasında muhakkak fark olacaktır . Bunu zaten kabul ediyoruz. Şimdiye kadarki yazdiklarinizin hatta yazacaklarinizin %90 ina imza bile atabilirim. Demek istediğim anlaşılmıştır sanırım.
Yanlız toplu taşıma ilgili eleştirinizde eksiklik var yada yaşadığımız zamanin getirdiklerini/götürdüklerini farketmemek var. Malûm yaz ayındayız . Insanlar sahil beldelerine gidecek. Hangi sosyo ekonomik seviyede olursa olsun yapacakları etkinlikler %90 metrobüs tarzinda yarı çıplak , daha terli ve daha kumlu /tozlu ortamda olacak. Öğretmendiniz sanırım ; ilkokuldan askerliğe kadar eğitimin nasıl toptanci anlayışta yapıldığını da gayet iyi biliyorsunuz. Isyerlerini bu durumdan muaf tutamayız sanırım. Servisiyle, ofisiyle, yemekhanesiyle, uretim bantlarıyla...... alış-veriş, kafe, restoran , eskinin kemeraltisi /mahmutpasasi , yada yeninin avm si arasında da fark yok. Maksat birim zaman ,birim alanda yüksek üretim, yüksek satış ve kar elde edebilmek. Hatta 15 yil kredi odenerek icine girilen yaşama alanlarını da listenin başına yazmak lazım.
Demek ki modern tavuk yada inek çiftliklerinden farklı olmayan bir durumdayız . Ama bizi oyalayan meşgul eden o kadar çok şey var ki neyin icinde oldugumuzu fark edemiyoruz. Saygılar. Sağlıcakla pedallayın.
 
Ter kokusu sadece bakterilerin ürettiği maddelerden kaynaklanmaz. Vücüttaki kimyasallardan da kaynaklanır. Yani Ter kokusuz değildir her insanda. Hormonlardan tutun atılan çeşitli mineraller hatta vücudun ürettiği amonyak gibi kokular vardır. Siz şanslıymışsınız. Herkes öyle değil. Bir çamaşır değiştireyim, kurulanayım kokmayayım diyemiyorsunuz. Örneğin ergenlik çağında gençleri ele alalım her gün yıkansalar dahi hormonlar yerli yerine oturana kadar günlük koku üretirler. Üretilen maddeler bazen de bakteri vs besler daha çok koku çıkmasına sebep olur.
Ben ergenlik çağlarımdan bu yana Gilette jel deodorant kullanıyorum. Çok zorlu şartlarda ve seyahatlerde mecburen her gün kıyafet değiştirmek ve duş almak mümkün olmadığında da 2-3 güne kadar kokmuyorum. Koku duyum aşırı hassastır. Hafif ter kokayım arkadaşlara sorarım kokuyormuyum diye, hayır derler ama ben rahatsız olurum.
Deodorantlar da elbette alüminyum silikat gibi bileşen içerenleri başta olmak üzere zararlıdır ama duş alırken kullanılan temizlik ürünleri, şebeke suyunun içindeki materyaller, deterjan kalıntıları, havadan yapışan örneğin araçların balatalarındaki frenlemede açığa çıkan asbest tozları, yolda efor sarfederken derin nefes aldığımızda içimize daha çok çektiğimiz yanımızdan geçen yada yoldaki araçların egzostları gibi maruz kaldığımız ama farkında dahi olmadığımız çok sayıda zararlı kimyasal var. Bu nedenlerden dolayı bulvar/cadde kenarlarındaki koşu/bisiklet yolları vs çok daha kötüdür sağlık açısından.
 
Haftada 1 kez işe bisiklet ile gitmeye gayret ediyorum. Karşıyaka - Kemalpaşa, Kemalpaşa - Karşıyaka git 30 km gel 30 km toplam 450 metre tırmanış. Karşıyaka - Kemalpaşa rotasında yaklaşık 300 metre tırmanış yani işe giderken daha fazla, dönerken daha az bir tırmanış oluyor. Sabahın 5:30 unda çıktığım ve max 1 saat 5 dakika da işe gittiğim için biraz hızlı olsa da tam performans ile gitmiyorum. Ona rağmen tabi ki ter oluyor. İş yerinde her zmana temiz pantalon iç çamaşırı ve tshirt bulunduruyorum. Ben bu güne kadar koktuğumu hatırlamıyorum. Gelince elimi yüzümü yıkıyorum formayı çıkarıp biraz soğuyorum havlu ile kurulanıp giyiniyorum ve sıfır sorun. Eve dönerken ona keza pek dikkat etmeden bacak ne verdiyse basarak dönüyorum sonrasında direk duşa giriyorum.

Keşke Belkahve yokuşuna bisiklet için bölüm ayırsalar da sürekli gidip gelsek :hasta::(
 
Buradan elektrikli bisiklet karşıtlarına sesleniyorum. Elektrikli bisiklet mi olurmuş, bisikletin mantığına aykırı gibi tezlerle elektrikli bisiklet alayım işime gideyim diyen arkadaşların heveslerini kaçırmayınız
Elektrikli bisiklet de bir bisiklettir. Konvansiyonel bisikletlerin parçalarından oluşur, ölçek ekonomisi ile maliyetlerin düşmesine faydaları olurlar, bu bisikletler bisiklet endüstrisinin gelişmesine ön ayak olabilir. Ayrıca trafiğe çıktıklarında normal bir bisikletmiş gibi algılanacaklarından bisiklet farkındalığına da çok büyük destek olurlar.
Terleme korkunuz varsa elektrikli bisiklet alarak da bizim kabileye girebilirsiniz.
 
Tayt, forma, çorap, ayakkabı ne varsa hepsini değiştirin. Bir havlu ile kurulanın yeni çamaşır ve kıyafet giyinin neden kokasınız?
Günlük kıyafet ile geleyim, oturup çalışayım mantığı bisiklet için hele ofis ortamı için uygun olmayabilir.
Mevsime uygun giyinip bisiklet kıyafetinin tamamını çıkarın muhtemelen koku problemi olmayacaktır.
Buradan elektrikli bisiklet karşıtlarına sesleniyorum. Elektrikli bisiklet mi olurmuş, bisikletin mantığına aykırı gibi tezlerle elektrikli bisiklet alayım işime gideyim diyen arkadaşların heveslerini kaçırmayınız
Elektrikli bisiklet de bir bisiklettir. Konvansiyonel bisikletlerin parçalarından oluşur, ölçek ekonomisi ile maliyetlerin düşmesine faydaları olurlar, bu bisikletler bisiklet endüstrisinin gelişmesine ön ayak olabilir. Ayrıca trafiğe çıktıklarında normal bir bisikletmiş gibi algılanacaklarından bisiklet farkındalığına da çok büyük destek olurlar.
Terleme korkunuz varsa elektrikli bisiklet alarak da bizim kabileye girebilirsiniz.
Bu da elbette bir çözüm. Bu durumda günlük kıyafet ve çamaşır ile bile çalışmak mümkün.
Ancak yağışlı havalar, su, çamur sıçratanlar vs. düşünülerek yine de bisiklete özel giyinmek gerekir.

Bu arada elektrikli katlanır bisikletleri ile yokuşta biz yolculara hava atanları kınamadan geçemeyeceğim..
 
Bu arada elektrikli katlanır bisikletleri ile yokuşta biz yolculara hava atanları kınamadan geçemeyeceğim..
O kadar iyi tırmanan elektrikli katlanır var mıymış yaw ;)


Işi ile evi arasında ki mesafe 50-60km olmasına rağmen işe bisikleti ile gidenleri tebrik etmeme rağmen şahsi fikrim 5km sonrası terleme açısından sorun teşkil ediyor.
Şimdi denk geldim. Tam da bu konuya örnek olmuş. Teşvik için 8 km ve altını örnek göstermişler. Ki katlanır bisiklet gibi ulaşıma entegre modellerin esas amacı da budur. Herkese uyabilecek bir çözüm oluşturmak.

 
İşe giderken yol bisikletini şehir veya dağ bisikleti hızında kullanın ve farkı görün.

Bir yol bisikleti diğer bisiklet türlerine göre:

-Yol bisikletleri, kadro geometrileri itibariyle en fazla enerjiyi harcayarak karşı koyduğumuz aero kuvvetlere karşı en verimli bisikletlerdir
-Daha ince ve akıcı lastikleri vardır. Yuvarlanma dirençleri daha düşüktür
-Daha hafif olduklarından yokuşa daha kolay çıkarsınız. (benzer aynakol - ruble oranı ile) Düz yolda da ivmelenmesi daha kolaydır
-Hızınızı daha uzun süre koruyabilirsiniz.

Buradan özetle aynı ortalama hızla yapılan bir sürüşte yol bisikleti, diğerlerine oranla çok daha verimli olacağından, daha az efor harcatıp çok daha az terletir:harika:
Benim hem hibrid hem de yol bisikletim vardı işe yol ile gitmeyi tercih etmemin en büyük nedenlerinden biri de yol bisikletinin çok az terletmesi idi.
 
Geri