Tunahan_06
Daimi Üye
- Kayıt
- 29 Ağustos 2009
- Mesaj
- 258
- Tepki
- 272
- Şehir
- Edirne
- Bisiklet
- Salcano
Gidecektim,bu turu yapmayı önceden beri istiyordum fakat trafikte sürmekten korkuyordum.Geçen hafta Sadi abi aynı yolu gitmiş,trafiğin de öyle pek sorun olmadığını söylediği anda,bu turu yapacağım kesinleşti.Gün olarak da nedense bu cuma aklıma takıldı,mutlaka o gün yapmalıyım,yoksa çatlarım.Adı İstanbul yollarda ne olacağı belli olmaz dedi herkes,çarpıp gidecekler dediler pek de takdığım söylenemez ama elbette aklımın bir ucunda da o korku da yok değildi.Beraber gitmek için adam aradım ama olmadı bulamadık.Perşembe günü biletimi de aldıktan sonra iş kesinleşmiş oldu.Her tur öncesinde olduğu gibi bunda da yine uyku tutmadı.Yarım saat ya uyudum ya uyumadım.Saa 03,00'te kalkıp hazırlanmaya başladım,bu sefer de içimi ya gündüz uyku bastırırsa ne olacak diye bir korku sardı fakat onu da o zaman düşünürüz deyip aklımdan attım.
Saat 04,00'te bisikleti evden indirdim,farları açtım ve yola koyuldum.Doğal olarak kimsecikler yoktu ortalıkta,Şehri çıkarken ışıklar azaldıkça benim farlara iyice muhtaç kalıyordum onlar da ancak 1 metre mesafe gösteriyorlar.Ha bu arada akşamleyin dolunay vardı,bu şekilde yol gideceğim için çok sevinçliydim,fakat ben çıktıktan hemen sonra ay battı,bilseydim daha erken de çıkardım.Etraftan hep köpek havlamaları gelmeye başladı karanlığın içinden.Sesler yakın olduğu zaman tedirgin oluyordum nereden çıkacaklar ki diye.Derken Edirne çıkışında da ilk köpek peşime takıldı biraz bacaklarımı açmaya yaradı sadece o.Şehri çıktıktan sonra arka bagaja bağladığım matara başıma dert oldu,3 sefer yere düştü her tarafı yara bere içinde kaldı Ve her seferinde de beni durdurduğu için sinirim bozuldu,bir daha düşerse almamaya karar verdim ama o da anlamış olacak ki bir daha hiç düşmedi yolda.Artık zifiri karanlıkta tek başıma ilerliyordum,harika bir duyguydu.Bugüne kadar neden hiç bunu yaşamadım diye düşündüm.İleride daha büyük şehirlerarası gece turları yapacağıma emin olabilirsiniz,bunu daha uzun uzun yaşamam lazım.Aklıma Aytekin abinin gece çorlu'dan edirne'ye yaptığı tur geldi,evet ben de yapacağım bir zaman böylelerini.Arabalar çoğalmaya başladı,ve benim ne olduğu anlamak için uzun farlarını yakıp görüş alanımı tamamen bitirmeleri sinirimi bozmaya başladı.Havsa'nın içine girmeden çevre yolundan geçtim,güneş artık ışımaya başladı keşke hep karanlık olsaydı.Havsa'yı çıkana kadar 2-3 sefer köpekler yüzünden sprinte kalktım
. Havsa'yı çıkınca gün aydınlanırken bir fotoğraf çekindim tabiki.Necatiye,Kuleli gibi yol üzerindeki ilçelerin de hepsinin içinde yine 1-2 sefer köpeklerle oynaştık.Kıyıköy'e giderken yanımızda dazer vardı,hep köpek kovalasın istemiştim hiç kovalamamıştı şimdi ise dazer yok ya arkadaş hepsi kovalıyor.Bir de bu beldelerin yakınlarında çokca su birikintisi olsa gerek ki,bacaklarım sinek ağı gibi oldu onları temizlemeye uğraştım
Saat 06,30 gibi de Babaeski'ye ulaştım yine merkeze girmeden çevreyolundan devam ettim.Babaeski çıkışında Lüleburgaz 18 yazdı,1 saate kalmadan ulaşırım diye düşünüyordum ancak Burgaz ha şu tepenin arkası ha bu tepenin arkası derken iyice yoldan bıktım,varmam da 1,30 saat sürdü.Aklıma artık buradan Çorlu'ya kadar otobüse koymak geldi,yol bazen böyle sıkıcı geçtiği zaman insanı gerçekten bıktırıyor ve turu bırakası dahi geliyor.Tam otogara gidecek iken Sadi abi ile görüştük,onun kendi verilerini söyledi geçen haftaki baktım durum iyi gibi gözüküyor,biraz da gaz verince sadi abi otobüse koymaktan vazgeçtim.
Lüleburgaz'da bir soda içip kahvaltılık atıştırdıktan sonra yola koyuldum.Trafik arttı artık buradan sonra servis araçları falan çok yoğundu.Ancak çok ciddi yokuş olmadığı için yolun gideri vardı.Kimi yerlerde yol yapım çalışmaları olduğu için sıkıntı oluyordu.Molayı ha şurda ha burda veriyim derken Muratlı kavşağındaki bir benzinlikte 100.km'de verdim molamı.Buradan çıktıktan sonra fotoğraf çekerken makina elimden yere bir düştü kaç takla attığını hatırlamıyorum,dışı da savaştan çıkmış gibi oldu.Ve makina çalışmıyordu artık işte bu oldu mu şimdi?Tam turun ortasında.Her neyse artık bir an önce çorlu'ya varmak istiyordum,Sadi abinin söylediği sıkıcı yokuşlar başladı artık,her tarafta fabrikalar var ama şehir merkezine bir türlü ulaşamıyorum.Kendimi Çorlu 120 km'ye göre şartlandırmıştım fakat 120'de tabelaya geldim ki orada kipa 16 km tabelasını görünce dünyam yıkıldı,kendimi 140'ta mola vermeye göre hazırlasaydım belki böyle olmazdı ama öbür türlü şartlandırınca bu yolu gitmesi tamamen işkence oluyor.Zaten Çorlu'nun içinde de yine berbat bir trafikte toprak yoldan gitmek de beni mahvetti.Saat 11,20'de orion gözükünce rahat bir nefes aldım ama artık iyice yorgunluk çökmüştü üzerime,burada oturunca dinlenemezsem turu bırakırdım muhtemelen bu yorgunlukla kesinlikle gidemem.Burada 2 hamburger üstüne de 2 litre kola içince bayağı bir doymuş gibi oldum
Sonra makinenin içini açtım tamir etmeye uğraştım beceremedim,servisine telefon ettim oradaki abiye anlattım durum böyle böyle telefonda halletmemiz lazım bu işi,o da sağolsun anlattı ve makina çalıştı 
Kipa'ya girip soda,kuruyemiş,muz vs.erzak depomu yaptım ve saat 13,20'de çorlu'dan hareket ettim yorgunluğum da geçmişti.Çorlu'yu çıktıktan sonra,bariyerle bölünmüş çift yönlü yol vardı silivriye kadar,asfalt da güzeldi.Ancak deniz göründükten sonra Silivri bir türlü gelmek bilmedi.Sanırım Tekirdağ tarafına giden yol ile birleştikten sonra da yol iyice kalabalıklaştı ve emniyet şeridi denen bir şey olmadığı için arkadan hayvan gibi gelen bazı tırlardan kaçmak için defalarca toprak yola inmek zorunda kaldım.Bu yol üzerinde benzinlik de yok hiç,mataradaki su bitti,arkada bagajdaki güneşin altında yüksek ısıya ulaşınca onu da içemedim.Yolda yolcu alan bir otobüsten istedim,tam o da kalkıyordu dayı 2 bardak salladı ordan ama onlar da çalıların arasına girdi,tabi o soğuk sulara erişmek için o dikenlere katlanıyor vallahi insan.Suyu içtikten sonra tepenin birinde bir çeşme gördüm ki sormayın,uçarak gittim vallahi çeşmenin yanına.Buz gibi de bir suyu vardı,elimi yüzümü yıkayıp bir kendime geldim.1 litre orada içip 2 litre de yanıma doldurduktan sonra tekrar yola koyuldum.Silivri'nin merkezini çıkarken dik bir rampa tırmanmıştım devebağırttıran dedikleri yeri orası sanmıştım,bu muymuştu lan o kadar adını söyledikleri yer hiç tınlamadı demiştim.Buradan sonra Büyükçekmece'ye ulaşmak benim için tam bir işkence oluyor.Rampalar çıkmakla bitmiyor,her çıkışın arkasında bir tane daha,yok arkadaş hiç düzlük gelmiyor.Üzerime yine dehşet derecede yorgunluk ve bıkkınlık geldi,yolu yetiştiremeyeceğimden korkmaya başladım.Sadi abi ile konuştuk,onun gittiği vakitlere göre neredeyse aramızda 2 saat fark olmuş.İyice moralim de çöktü zaten
Kavun karpuz satılan bir sergide duruyorum ve ordaki malatyalı abi sağolsun bir karpuz kesiverdi hemen beraber yedik para da almadı benden.Ona teşekkür edip yoluma devam ediyorum,bir benzinlikte durup 1,5 lt su depoluyorum ve bir tane redbull çakıyorum belki faydası olursa diye,yoksa bu şekilde gidemeyeceğim artık.Benzinliği geçince karşımda devasa bir rampa görünüyor,arada yol da var gibiydi,yoksa burayı tırmanacakmıydım?Büyükçekmece gölünden geçerken kendimi atasım geldi aşağıya.Derken rampaya yavaş yavaş sardım,6-7 km hızla 3-4 sefer mola vererek ve tırmanış sırasında 1 lt su içerek tırmanışı bitirdim.İşte esas devebağırttıran burası olsa gerek idi
Burayı çıktıktan sonra esas İstanbul trafiğinin başladığı kalabalık bir yola bağlandım.Sağdan solan gelen arabaların keşmekeşi beni önce bi folloş etti,sonra yavaş yavaş ayak uydurduk.Muhammed ile buluştuk burada bir 5-10 dk,Ondan da biraz yol tarifleri alıp,bu trafikte nasıl gidecen,çarpılırsın,gidemezsin,gibi moral düzeltici sözler duyduktan sonra attım kendimi trafiğin içine.
Bayağı güzel inişler vardı,sağ şeridi yarım yamalak kapatabildim ancak,gözümü ise aynadan hiç ayıramıyordum hele ki o mavi yeşilli otobüsler varya hepsi hayvan gibi sürüyor.Ama trafik böyle akınca diğer arabaların arasında ben de gaza geliyordum 55-60 allah ne verdiyse gidiyordu bisiklet.Yorgunluktan ise eser kalmadı kaptırdım bir kere tamamdır.Yolların bağlantı noktaları ise acayip sıkıntı oldu bana,hem sağdan geleni hem soldan gelen araçları kollamak çok zor oluyor,çaldıkları kornaların haddi hesabı yok zaten,be öküz be hayvanoğlu hayvan çalıyosun da ne oluyor kornayı uçayım mı bariyerin arkasına mı geçeyim ne yapayım?.Bir yerde ise daracık olan emniyet şeridini mazgallarla çukur çukur yapmışlar arkam boş olmasaydı direk çukura sonra ise 8 takla
Ayrıca Avid Juicy 5'e de saygılarımı sevgilerimi gönderiyorum bu turdan sonra.Ben daracık emniyet şeridinde gidiyor iken arkadan gelen mavi-yeşilli öküzü aynadan görüyordum önüme baktığımda ise bariyerin emniyet şeridine doğru genişlediğini gördüm,sola kırsam otobüsün altındayım düz gitsem bariyere çarpıp takla atacağım en iyisi avide güvenmek deyip iki frene birden asıldım zrank diye duruverdim teker bariyere dokundu tam milimlik bir şekilde,tabi bunların hepsi de 1-2 sn içinde olan şeyler
Yolda bir araba arkamda durdu geçmek istese tıpkı diğerleri gibi öküzce geçebilirdi o da ama durdu sol şerit boşalınca sola geçti,İstanbul'da böyle bir insanın yaşadığını görmek beni duygulandırdı
Yine bir yol ayrımında giderken mecburen sağ tarafta kaldım,sola geçmem lazım fakat trafiğin akışı kesilmiyor 3-4 dakika elle işaret yaptım arabalara durmaları için en sonunda bir bayan sürücü durdu trafikte yol verdi bana ancak o şekilde geçmiş oldum.Bayan sürüceler iyi süremiyor diye karşı idim hep buna ancak gördüm ki az sürsün insan gibi sürsün,haydi bayanlar ehliyet almaya artık görüşüm
) Bazı yerlerde trafik durduğu zaman benim yanlarından akıp gitmemin zevki de çok başka idi.Ha bir de dik bir yerden inerken 55-60 hız var idi,bir elimde telefon,yol birden kazınmış yola geçti sağdan da araçlar bağlanmaya başlayınca bir an ne yapacağımı şaşırdım direksiyonun kontrolünü dahi sağlayamadım,o refleksle telefonu direk karşımdakinin yüzüne kapatıverip koydum hemen direksiyonu tuttum
Bu şekilde trafikte bi 40 km kadar ilerledikten sonra cevizlibağ'dan tramvaya bindim.kabataş'ta indim burada Enver abi ve Vural abi bekliyordu beni sağolsunlar onlarla buluştuk,tanıştık.O çevrede biraz gezindik sonra ise servisin saatini sormaya gittiğimizde hemen gidecek dediler 23,00 arabasının servisi 20,45'te kalkıyor işe bak.Bisikleti servise alma konusunda da sıkıntı çıkarttılar da biz 3 kişi olunca öyleydi böyleydi ufalttık daralttık aldırttık bisikleti.İşin iyisi adam bu servis dolacak bagajı nereye koyacam diye almıyordu,servise ise hiç binen olmadı toplamda 4-5 kişi geldi otogara.Otogarda da beni Edirne ile alakası olmayan bir perona indirdiler,tekrar tekerleri tak Edirne peronunu bulmaya uğraş.O yazıhanedeki hıyar kandırdı demek ki bizi,ortalıkta ne Edirne arabası var ne de servisi.Bir buçuk saat te otogarda bekledim otobüsün gelmesini bisikletin başından da ayrılamadım.Otogardaki abi Edirne'ye küçük araba gidecek bu bagaja sığmaz deyince iyice dünyam çöktü
Ama araba geldi küçüktü fakat bagaj boş olunca,yarısına benim bisikleti yatırdık yarısına da valizleri koydu
Edirne'ye inince bisikleti topladım binmeyi denedim diz kapaklarım kıvrılmıyor,seleye oturamıyorum falan.Eve gelmek istanbula gitmekten daha yorucu oldu 
gün boyunca yaklaşık 18-20 litre sıvı aldığımı zannediyorum,dışarı geri iade edilen miktar ise 0,5 lt ya var ya yok
Toplam yol; 260 km,sürüş süresi 12,5 saat ortalama hız silivriye kadar 22,8 silivri'den sonra 21.
Tur boyunca gerek yol bilgisi gerek moral veren Sadi Çalışkan'a ve İstanbul'da beni karşılayan Enver ve Vural abilerime teşekkür ediyorum.
Fotoğraflar büyük oldu yeniliyorum.
Saat 04,00'te bisikleti evden indirdim,farları açtım ve yola koyuldum.Doğal olarak kimsecikler yoktu ortalıkta,Şehri çıkarken ışıklar azaldıkça benim farlara iyice muhtaç kalıyordum onlar da ancak 1 metre mesafe gösteriyorlar.Ha bu arada akşamleyin dolunay vardı,bu şekilde yol gideceğim için çok sevinçliydim,fakat ben çıktıktan hemen sonra ay battı,bilseydim daha erken de çıkardım.Etraftan hep köpek havlamaları gelmeye başladı karanlığın içinden.Sesler yakın olduğu zaman tedirgin oluyordum nereden çıkacaklar ki diye.Derken Edirne çıkışında da ilk köpek peşime takıldı biraz bacaklarımı açmaya yaradı sadece o.Şehri çıktıktan sonra arka bagaja bağladığım matara başıma dert oldu,3 sefer yere düştü her tarafı yara bere içinde kaldı Ve her seferinde de beni durdurduğu için sinirim bozuldu,bir daha düşerse almamaya karar verdim ama o da anlamış olacak ki bir daha hiç düşmedi yolda.Artık zifiri karanlıkta tek başıma ilerliyordum,harika bir duyguydu.Bugüne kadar neden hiç bunu yaşamadım diye düşündüm.İleride daha büyük şehirlerarası gece turları yapacağıma emin olabilirsiniz,bunu daha uzun uzun yaşamam lazım.Aklıma Aytekin abinin gece çorlu'dan edirne'ye yaptığı tur geldi,evet ben de yapacağım bir zaman böylelerini.Arabalar çoğalmaya başladı,ve benim ne olduğu anlamak için uzun farlarını yakıp görüş alanımı tamamen bitirmeleri sinirimi bozmaya başladı.Havsa'nın içine girmeden çevre yolundan geçtim,güneş artık ışımaya başladı keşke hep karanlık olsaydı.Havsa'yı çıkana kadar 2-3 sefer köpekler yüzünden sprinte kalktım
Lüleburgaz'da bir soda içip kahvaltılık atıştırdıktan sonra yola koyuldum.Trafik arttı artık buradan sonra servis araçları falan çok yoğundu.Ancak çok ciddi yokuş olmadığı için yolun gideri vardı.Kimi yerlerde yol yapım çalışmaları olduğu için sıkıntı oluyordu.Molayı ha şurda ha burda veriyim derken Muratlı kavşağındaki bir benzinlikte 100.km'de verdim molamı.Buradan çıktıktan sonra fotoğraf çekerken makina elimden yere bir düştü kaç takla attığını hatırlamıyorum,dışı da savaştan çıkmış gibi oldu.Ve makina çalışmıyordu artık işte bu oldu mu şimdi?Tam turun ortasında.Her neyse artık bir an önce çorlu'ya varmak istiyordum,Sadi abinin söylediği sıkıcı yokuşlar başladı artık,her tarafta fabrikalar var ama şehir merkezine bir türlü ulaşamıyorum.Kendimi Çorlu 120 km'ye göre şartlandırmıştım fakat 120'de tabelaya geldim ki orada kipa 16 km tabelasını görünce dünyam yıkıldı,kendimi 140'ta mola vermeye göre hazırlasaydım belki böyle olmazdı ama öbür türlü şartlandırınca bu yolu gitmesi tamamen işkence oluyor.Zaten Çorlu'nun içinde de yine berbat bir trafikte toprak yoldan gitmek de beni mahvetti.Saat 11,20'de orion gözükünce rahat bir nefes aldım ama artık iyice yorgunluk çökmüştü üzerime,burada oturunca dinlenemezsem turu bırakırdım muhtemelen bu yorgunlukla kesinlikle gidemem.Burada 2 hamburger üstüne de 2 litre kola içince bayağı bir doymuş gibi oldum
Kipa'ya girip soda,kuruyemiş,muz vs.erzak depomu yaptım ve saat 13,20'de çorlu'dan hareket ettim yorgunluğum da geçmişti.Çorlu'yu çıktıktan sonra,bariyerle bölünmüş çift yönlü yol vardı silivriye kadar,asfalt da güzeldi.Ancak deniz göründükten sonra Silivri bir türlü gelmek bilmedi.Sanırım Tekirdağ tarafına giden yol ile birleştikten sonra da yol iyice kalabalıklaştı ve emniyet şeridi denen bir şey olmadığı için arkadan hayvan gibi gelen bazı tırlardan kaçmak için defalarca toprak yola inmek zorunda kaldım.Bu yol üzerinde benzinlik de yok hiç,mataradaki su bitti,arkada bagajdaki güneşin altında yüksek ısıya ulaşınca onu da içemedim.Yolda yolcu alan bir otobüsten istedim,tam o da kalkıyordu dayı 2 bardak salladı ordan ama onlar da çalıların arasına girdi,tabi o soğuk sulara erişmek için o dikenlere katlanıyor vallahi insan.Suyu içtikten sonra tepenin birinde bir çeşme gördüm ki sormayın,uçarak gittim vallahi çeşmenin yanına.Buz gibi de bir suyu vardı,elimi yüzümü yıkayıp bir kendime geldim.1 litre orada içip 2 litre de yanıma doldurduktan sonra tekrar yola koyuldum.Silivri'nin merkezini çıkarken dik bir rampa tırmanmıştım devebağırttıran dedikleri yeri orası sanmıştım,bu muymuştu lan o kadar adını söyledikleri yer hiç tınlamadı demiştim.Buradan sonra Büyükçekmece'ye ulaşmak benim için tam bir işkence oluyor.Rampalar çıkmakla bitmiyor,her çıkışın arkasında bir tane daha,yok arkadaş hiç düzlük gelmiyor.Üzerime yine dehşet derecede yorgunluk ve bıkkınlık geldi,yolu yetiştiremeyeceğimden korkmaya başladım.Sadi abi ile konuştuk,onun gittiği vakitlere göre neredeyse aramızda 2 saat fark olmuş.İyice moralim de çöktü zaten
Bayağı güzel inişler vardı,sağ şeridi yarım yamalak kapatabildim ancak,gözümü ise aynadan hiç ayıramıyordum hele ki o mavi yeşilli otobüsler varya hepsi hayvan gibi sürüyor.Ama trafik böyle akınca diğer arabaların arasında ben de gaza geliyordum 55-60 allah ne verdiyse gidiyordu bisiklet.Yorgunluktan ise eser kalmadı kaptırdım bir kere tamamdır.Yolların bağlantı noktaları ise acayip sıkıntı oldu bana,hem sağdan geleni hem soldan gelen araçları kollamak çok zor oluyor,çaldıkları kornaların haddi hesabı yok zaten,be öküz be hayvanoğlu hayvan çalıyosun da ne oluyor kornayı uçayım mı bariyerin arkasına mı geçeyim ne yapayım?.Bir yerde ise daracık olan emniyet şeridini mazgallarla çukur çukur yapmışlar arkam boş olmasaydı direk çukura sonra ise 8 takla
gün boyunca yaklaşık 18-20 litre sıvı aldığımı zannediyorum,dışarı geri iade edilen miktar ise 0,5 lt ya var ya yok
Toplam yol; 260 km,sürüş süresi 12,5 saat ortalama hız silivriye kadar 22,8 silivri'den sonra 21.
Tur boyunca gerek yol bilgisi gerek moral veren Sadi Çalışkan'a ve İstanbul'da beni karşılayan Enver ve Vural abilerime teşekkür ediyorum.
Fotoğraflar büyük oldu yeniliyorum.