five
Part time turcu
- Kayıt
- 29 Temmuz 2005
- Mesaj
- 1.490
- Tepki
- 4.048
- Yaş
- 53
- Şehir
- İstanbul-Bostancı
- Başlangıç
- 1995—96
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
4. Gün : Zonguldak-Amasra
Zonguldak’ta, artık müdavimi olduğum otelin çatı katında veriliyordu kahvaltı. Manzara olarak da tüm liman ayaklarımızın altındaydı. Açık büfeden esaslı bir kahvaltı yaptıktan sonra yola çıkma vakti gelmişti. Normal rotamız Kilimli-Filyos üzerinden devam edecekti -ki ben bu rotayı Mayıs başında Amasra-Zonguldak şeklinde geçmiştim- ama Fatih’in Cehennemağzı Mağaraları’na gösterdiği ilgiyi ve aldığı keyfi gördükten sonra rotayı Gökgöl’e çevirdim. Daha sonra da Çaycuma üzerinden Bartın ve Amasra’ya... Daha önceki turdan tecrübeliydim. Gökgöl Mağarası 09:00’da ziyarete açıldığı için acele etmeye gerek yoktu. Zonguldak’tan çıkış yavaş yavaş yükseliyor yeşillikler arasından devam ediyordu. 5 Km. sonra çıkarken solda, yolun hemen kenarındaydı Gökgöl. İlk olarak yıllar önce eşimle yaptığımız (arabayla) Batı Karadeniz turu sırasında ziyaret ettiğimiz, o vakte kadar gördüğüm gezi mesafesi en uzun olan mağaraydı. Muhteşem bir girişi ve içeride muhteşem güzellikler ve çok büyük hacimler vardı. Bisiklet farımı da yanıma almıştım ki daha önce de yaptığım gibi mağaradaki lambaların aydınlattığı alanlar haricinde karanlıkta kalan yerleri de görebilelim. Gökgöl Mağarası’nın, 5.000 metreden uzun olmasına rağmen, 1875 metresi gezilebiliyor. Ayrıca ana kolun haricinde sarkıt ve dikitlerin olduğu galerilere çıkan ara yollar da bulunuyor. Mayıs başında geldiğimizde taban suyu oldukça yükselmiş ve yer yer yürüyüş yolunu kaplamıştı.
1 saat civarı süren mağara gezisinden sonra yola koyulduk. Yol 15 km. kadar tırmanıyordu ama bu tırmanışın ortalama eğimi çok yüksek olmadığı için insanı bezdirmiyordu. Çıkışta zaman zaman su molaları veriyor ve fotoğraf çekiyorduk. Tırmanış bir tünelle sonlanıyordu. Tünelin ortasından itibaren iniş başladı. Artık uzun ve geniş bir yolda inişe devam ediyorduk. Yol boyu benzin istasyonlarında mola veriyorduk. Hatta bir molamızda Zonguldak’a doğru inen bir bisikletli gördük ama konuşamadık. Uzun inişimiz eğimin azalması sonlandı ve düz devam etmeye başladık. Çaycuma’ya yaklaştık. Daha önceki turdan aklımda Gökçebey ayrımına yakın mola verdiğimiz bir restoranda içtiğimiz Tavuk çorbasında kalmıştı. (Aslında tavuk suyu çorba sevmem ama bu hem farklıydı hem de tavuk suyu değil tavuk çorbasıydı.) Sırf çorba içmek için taa Gökçebey ayrımına kadar ters istikamette devam ettik yola. Aslında Devrek-Bartın yoluna vardığımızda sola dönmemiz gerekiyordu ama çorba içmek uğruna sağa dönmüştük. Fatih de birkaç gündür hastalık emareleri gösterdiği için çorbanın ona iyi geleceğini düşünmüştüm ama hayal kırıklığına uğradım. Çünkü ben tavuk çorbası sürekli var sanırken öyle olmadığını gördüm. Sonuçta karnımızı başka yemeklerle doyurduk ve onlar da lezzetliydi ama fazladan yol almamıza rağmen istediğimizi bulamamamıza üzülmüştüm. Oysa Fatih’e de o kadar reklam yapmıştım.
Aynı yoldan geri dönerek Bartın’a doğru yolda devam ettik. Karnımız da toktu ve iyi basıyorduk pedala ama karşı rüzgar epeyce zorluyordu düz yolda. Bartın’a akşam üstü vardık. Hedefimizde Amasra olduğu için durmadan devam ettik. Ana yoldan Amasra’ya döndüğümüzde ise çoktan güneş gitmiş ardında kısa süre sonra kaybolacak ışıklarını bırakmıştı. Pazar gününün akşamı olduğu için tek şeritli dar ve virajlı yolda trafik oldukça yoğundu. Tüm ışıklarımızı yaktık ve dik yolda tırmanışa başladık. Yolun kenarında bisiklete uygun bir boşluk olmadığı için yolu araçlarla paylaşıyorduk. Yolun 9-10 Km.’si çıkış 6 Km’si de inişti. İnişe bir başlasak tamamdır diyordum ama hem gecenin soğuğu hem yoğun trafik hem yokuş bizi oldukça zorluyordu. Karşıdan gelen araçların farları gözümü aldığı için de yolu görememeye başladım. Bir süre sonra karşıdan araba gelmemesine rağmen hala yolu göremediğimi fark ettim. En beklemediğim şey olmuş ve ön farımın pili bitmişti. Nasıl olsa az kaldı diyerek ve pili değiştirmeye üşenerek yola devam ettim ama önde olduğum için oldukça zorlanıyordum. Fatih’in Kuşkayası yol anıtını da görmesini istiyordum ama zifiri karanlıkta görülmesi mümkün değildi. Seyir noktasından Amasra’nın ışıklarını seyredip donduran rüzgarda inmeye başladık. Dik ve sürekli dönen yolda zorluk yaşasak da hidrolik disk frenler ve tamamen açık amortisörle sorunsuz bir iniş gerçekleştirdik. Varış saatimiz 21:00’i geçmişti ve yorgunduk. Yemek işimizi Amasra standartlarının altında balıksız geçiştirdik. Fiyatını uygun bulduğumuz bir otele yerleşip duştan sonra uyku ile bütünleştik.
Rota : Zonguldak - Amasra
VDO MC 2.0 verileri
Çıkış : 09:15
Varış : 21:15
Mesafe : 119,75 km.
Pedal Çevrilen süre : 07:23 saat
Ortalama Hız : 16,20 km/s
En yüksek hız : 55,12 km/s
Ortalama Eğim Çıkış : %6
Maksimum eğim çıkış : %13
Ortalama Eğim iniş : -%5
Maksimum eğim iniş : -%13
Zonguldak-Amasra link
(link)










Zonguldak’ta, artık müdavimi olduğum otelin çatı katında veriliyordu kahvaltı. Manzara olarak da tüm liman ayaklarımızın altındaydı. Açık büfeden esaslı bir kahvaltı yaptıktan sonra yola çıkma vakti gelmişti. Normal rotamız Kilimli-Filyos üzerinden devam edecekti -ki ben bu rotayı Mayıs başında Amasra-Zonguldak şeklinde geçmiştim- ama Fatih’in Cehennemağzı Mağaraları’na gösterdiği ilgiyi ve aldığı keyfi gördükten sonra rotayı Gökgöl’e çevirdim. Daha sonra da Çaycuma üzerinden Bartın ve Amasra’ya... Daha önceki turdan tecrübeliydim. Gökgöl Mağarası 09:00’da ziyarete açıldığı için acele etmeye gerek yoktu. Zonguldak’tan çıkış yavaş yavaş yükseliyor yeşillikler arasından devam ediyordu. 5 Km. sonra çıkarken solda, yolun hemen kenarındaydı Gökgöl. İlk olarak yıllar önce eşimle yaptığımız (arabayla) Batı Karadeniz turu sırasında ziyaret ettiğimiz, o vakte kadar gördüğüm gezi mesafesi en uzun olan mağaraydı. Muhteşem bir girişi ve içeride muhteşem güzellikler ve çok büyük hacimler vardı. Bisiklet farımı da yanıma almıştım ki daha önce de yaptığım gibi mağaradaki lambaların aydınlattığı alanlar haricinde karanlıkta kalan yerleri de görebilelim. Gökgöl Mağarası’nın, 5.000 metreden uzun olmasına rağmen, 1875 metresi gezilebiliyor. Ayrıca ana kolun haricinde sarkıt ve dikitlerin olduğu galerilere çıkan ara yollar da bulunuyor. Mayıs başında geldiğimizde taban suyu oldukça yükselmiş ve yer yer yürüyüş yolunu kaplamıştı.
1 saat civarı süren mağara gezisinden sonra yola koyulduk. Yol 15 km. kadar tırmanıyordu ama bu tırmanışın ortalama eğimi çok yüksek olmadığı için insanı bezdirmiyordu. Çıkışta zaman zaman su molaları veriyor ve fotoğraf çekiyorduk. Tırmanış bir tünelle sonlanıyordu. Tünelin ortasından itibaren iniş başladı. Artık uzun ve geniş bir yolda inişe devam ediyorduk. Yol boyu benzin istasyonlarında mola veriyorduk. Hatta bir molamızda Zonguldak’a doğru inen bir bisikletli gördük ama konuşamadık. Uzun inişimiz eğimin azalması sonlandı ve düz devam etmeye başladık. Çaycuma’ya yaklaştık. Daha önceki turdan aklımda Gökçebey ayrımına yakın mola verdiğimiz bir restoranda içtiğimiz Tavuk çorbasında kalmıştı. (Aslında tavuk suyu çorba sevmem ama bu hem farklıydı hem de tavuk suyu değil tavuk çorbasıydı.) Sırf çorba içmek için taa Gökçebey ayrımına kadar ters istikamette devam ettik yola. Aslında Devrek-Bartın yoluna vardığımızda sola dönmemiz gerekiyordu ama çorba içmek uğruna sağa dönmüştük. Fatih de birkaç gündür hastalık emareleri gösterdiği için çorbanın ona iyi geleceğini düşünmüştüm ama hayal kırıklığına uğradım. Çünkü ben tavuk çorbası sürekli var sanırken öyle olmadığını gördüm. Sonuçta karnımızı başka yemeklerle doyurduk ve onlar da lezzetliydi ama fazladan yol almamıza rağmen istediğimizi bulamamamıza üzülmüştüm. Oysa Fatih’e de o kadar reklam yapmıştım.
Aynı yoldan geri dönerek Bartın’a doğru yolda devam ettik. Karnımız da toktu ve iyi basıyorduk pedala ama karşı rüzgar epeyce zorluyordu düz yolda. Bartın’a akşam üstü vardık. Hedefimizde Amasra olduğu için durmadan devam ettik. Ana yoldan Amasra’ya döndüğümüzde ise çoktan güneş gitmiş ardında kısa süre sonra kaybolacak ışıklarını bırakmıştı. Pazar gününün akşamı olduğu için tek şeritli dar ve virajlı yolda trafik oldukça yoğundu. Tüm ışıklarımızı yaktık ve dik yolda tırmanışa başladık. Yolun kenarında bisiklete uygun bir boşluk olmadığı için yolu araçlarla paylaşıyorduk. Yolun 9-10 Km.’si çıkış 6 Km’si de inişti. İnişe bir başlasak tamamdır diyordum ama hem gecenin soğuğu hem yoğun trafik hem yokuş bizi oldukça zorluyordu. Karşıdan gelen araçların farları gözümü aldığı için de yolu görememeye başladım. Bir süre sonra karşıdan araba gelmemesine rağmen hala yolu göremediğimi fark ettim. En beklemediğim şey olmuş ve ön farımın pili bitmişti. Nasıl olsa az kaldı diyerek ve pili değiştirmeye üşenerek yola devam ettim ama önde olduğum için oldukça zorlanıyordum. Fatih’in Kuşkayası yol anıtını da görmesini istiyordum ama zifiri karanlıkta görülmesi mümkün değildi. Seyir noktasından Amasra’nın ışıklarını seyredip donduran rüzgarda inmeye başladık. Dik ve sürekli dönen yolda zorluk yaşasak da hidrolik disk frenler ve tamamen açık amortisörle sorunsuz bir iniş gerçekleştirdik. Varış saatimiz 21:00’i geçmişti ve yorgunduk. Yemek işimizi Amasra standartlarının altında balıksız geçiştirdik. Fiyatını uygun bulduğumuz bir otele yerleşip duştan sonra uyku ile bütünleştik.
Rota : Zonguldak - Amasra
VDO MC 2.0 verileri
Çıkış : 09:15
Varış : 21:15
Mesafe : 119,75 km.
Pedal Çevrilen süre : 07:23 saat
Ortalama Hız : 16,20 km/s
En yüksek hız : 55,12 km/s
Ortalama Eğim Çıkış : %6
Maksimum eğim çıkış : %13
Ortalama Eğim iniş : -%5
Maksimum eğim iniş : -%13
Zonguldak-Amasra link
(link)










Son düzenleme: