five
Part time turcu
- Kayıt
- 29 Temmuz 2005
- Mesaj
- 1.478
- Tepki
- 4.019
- Yaş
- 53
- Şehir
- İstanbul-Bostancı
- Başlangıç
- 1995—96
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
İnebolu-Türkeli 06.09.2012
Bir gün önceki 100 Km.’yi aşan, eğim grafiği bir tanıma göre testere dişine başka bir tanıma göre kalp grafiğine benzeyen ve sayın Derya Keçeci’nin güzel tabiriyle “insanın posasını çıkaran” Cide-İnebolu etabından sonra dinlenmeyi hak ettiğimi düşünerek (!) bugünü kısa bir etapla geçme kararı vermiştim. Güne geç başlayıp erken bitirecektim. Kaldığım oteldeki küçücük ve penceresi olmayan odamın içindeki eşyalarım dört bir tarafa dağılmıştı. Toparlama işini de kahvaltının sonrasına bırakmıştım. Bisikletimi, bin bir ısrar sonucu koyabildiğim küçük odadan çıkardım ve kısa sürede yola hazır hale geldim. Sahildeki ana yola hemen bağlanıp iki adımda bir fotoğraf çekerek İnebolu’dan yavaş yavaş çıkmaya başladım. İşin doğrusu kendimi hiç zorlamadan devam ediyordum. Etrafa baka baka, kafam sürekli yukarılarda pedal basıyordum. Biraz ilerleyince yolun sağında (solu her zaman deniz ) dumanların çıktığı ve üstünde kuşların uçuştuğu bir yamaç gördüm. Meraklanmama rağmen yangın olmadığını anladım. Üzerinden duman tüten yer İnebolu’nun çöplerinin atıldığı bir çöplüktü. Dumanlı görüntüsünün yarattığı gizem ne olduğunu anlamamla bir anda dağıldı. İnebolu’yu çıkmadan gördüğüm Küre-Kastamonu ayrımı yepyeni tur hayalleri kurmama sebep oldu. Batı Karadeniz rotasından sonra aklımda olan başka bir rota da Sinop-Anamur rotasıydı. Sinop’tan başlayacak olsa da aslında bu ayrımdan güneye doğru yol almaya başlayacaktım. Ayrımdan geçip yeni tur hayallerimi de yanıma alarak yola devam ettim.
Yol bir gün önceye göre bariz bir biçimde “yumuşamıştı”. Yokuş ve inişler devam ediyordu ama bir gün önceki o “kırıcı” eğimler yoktu. Bugün kısa aralıklarla önce Abana, Çatalzeytin ve son olarak da Türkeli’ye varacaktım. Aralıkların kısa olması da eğlenceyi arttıracaktı. Abana’nın yakınlarında, yol kenarında, birkaç otel-motel vardı. Üstlerinde pazarlamacılara yaptıkları promosyonların olduğu bez afişler… 25 Km. mesafedeki Abana küçük ama bir o kadar da şirin bir yerleşim yeri. Açık ve sıcak olan hava ve pazarın kurulmuş olması insanların daha fazla ortalıkla olmalarının sebebiydi. Merkezdeki çay bahçesinde oturmak ve çayla beraber bir tostu mideye indirmek kaçınılmaz olmuştu. Bu arada Fatih’in yarı yoldan geri dönmesi de Samsun’dan İstanbul’a yapacağım dönüş planının değişmesine yol açmıştı. Yoldaki performansıma ve kalan günlere bakarak Cuma akşamı, en kötü Cumartesi günü Samsun’a varacağımı hesaplamıştım. Bu durumda aile ziyaretlerini de katarak Pazar sabahı dönebileceğimi düşündüm. Zaten bisikleti de Samsun’da bırakacağım için herhangi bir yüküm de olmayacaktı. Daha önce Çarşamba günü için aldığımız biletleri turu erken tarihte başlattığımız için Pazar akşamına değiştirmiştik. Şimdi ise yapmam gereken Fatih’in biletini iptal ederek akşam uçağı için olan bileti sabah uçağına almaktı. Tabi bütün bunları yapabilmem için bir internet kafe bulmam gerekiyordu. Kısa sürede buldum da… Hatta devredilmeye hazır bir internet kafe… Internet kafe sahibiyle bisiklet ve tur muhabbetlerini bilet işlerimin sonuna sakladım. İş maillerimi kontrol ettim. Sonra da bilet güncellemelerini. Pegasus’tandı biletim ve her değişiklikte para alındığını biliyordum ama ne kadardı ve bu iki değişiklik bana ne kadara mal oldu hala bilmiyorum.
Eşimle arabayla geldiğimizde de Abana’yı tatlı ve şirin bulmuş, “tam emeklilik geçirilecek yer” diye nitelendirmiştik. Şimdi tekrar alıcı gözle baktım. O güzel havada insanların mutlu ifadeleri, hareketlilik ama her şeye rağmen küçük bir yer oluşu ilgimi çekmeye devam etti. Hala emeklilik planları yapılabilecek bir yer olabileceğini düşünüyorum.
Çay, tost, internet kafe işleri derken yol nasıl olsa kısa diye iyice savsaklamaya başlamıştım. “Nasıl olsa giderim. Bugün yol kısa.” Bugünün sloganı buydu. Abana’yı çıkıp Bozkurt ayrımından içeriye doğru yola bir bakış atıp pedala asılmaya başladım. Zaten ilerisi Çatalzeytin… Yol ufak ufak inip çıksa da bugün sorun yoktu. Yolum kısaydı ya Ama yolun esas rampaları yine denizden uzak Yakabaşı, Denizbükü köyleri civarındaki çıkışlardı. Eğim haritasında bu etabın kalp atışı buradaydı. Daha sonra tekrar deniz kıyısına inen yol kıyıdan Çatalzeytin’e varıyordu. Daha sonra ise kıyıdan ayrılmayan yol Türkeli’nin yerleştiği burnu görmeye başlıyordu. Ben de ufukta Türkeli’ni gördükten sonra rölanti bir tempoda pedal çevirmeye devam ediyordum. O zamana kadar ne köpek ne de başka bir hayvan için yolda durup bisikletten inmiştim. Ama yolun üzerinde gördüğüm büyükbaş sürüsü hem sayısı hem de birbirlerine tos vurarak güç gösterisi yapan genç irisi bireyleriyle tehlike yaratıyordu. Bu bana İzmir Bodrum turumuzun son etabı olan Kazıklı köy rampalarından Bodrum Havaalanı’na doğru inerken karşıma çıkan bir ineği hatırlatmıştı. Sağ elimde makine ile video çekiyordum. Sol elim gidonda ve dolayısıyla ön frendeydi. İnişte çok hızlanmıyordum ama sol tarafta bulunan inek benden ürküp sağa doğru önümden geçmişti. Daha sonra, ben tam yanından geçerken tekrar ürküp benim üzerime doğru gelmesiyle ona çarpmamak için fren yaptım ve yere kapaklandım. Sol dirseğimi asfaltın taşları kesti. Dirseğimi Bodrum’a varınca Devler Hastanesi’nde diktirebildim gece vakti. İşte bu kazadan sonra yoldaki büyükbaşlara daha fazla dikkat eder oldum. Şimdi de aynı durum yaşanmaması için tepişen sığırların yanından yürüyerek geçtim. Türkeli’nin merkezinde uygun otel ararken aslında uygun otel yerine sadece otel aramamın yeteceğini düşündüm. Çünkü sorup soruşturduğumda zaten bir iki tane otel vardı. Onlar da genelde pazarlamacılara hizmet ediyordu. Merkez denebilecek noktadaki otele yerleştim. Yine otel görevlileriyle ufak bir sohbet yaptıktan sonra saat erken olduğu için enikonu duş aldım ve dinlendim. Akşam yemek için dışarı çıktığımda ufak bir tur atmayı da ihmal etmedim. Bir pidecide lahmacun yedim. Sokaklarda yalnız başıma dolaşıp otele geri döndüm ve erkenden yattım. Yarın uzun bir yolum vardı Sinop’a kadar. Ne de olsa bugünü bu sebeple kısa tutmuştum.
VDO MC 2.0 verileri
Çıkış : 09:45
Varış : 16:30
Mesafe : 59,21 km.
Pedal çevirme süresi : 04:27 saat
Ortalama Hız : 13,37 km/s
En yüksek hız : 52,11 km/s
Ortalama eğim çıkış : %4
Maksimum eğim çıkış : %13
Ortalama eğim iniş : -%4
Maksimum eğim iniş : -%13
İnebolu-Türkeli link
(link)
Bir gün önceki 100 Km.’yi aşan, eğim grafiği bir tanıma göre testere dişine başka bir tanıma göre kalp grafiğine benzeyen ve sayın Derya Keçeci’nin güzel tabiriyle “insanın posasını çıkaran” Cide-İnebolu etabından sonra dinlenmeyi hak ettiğimi düşünerek (!) bugünü kısa bir etapla geçme kararı vermiştim. Güne geç başlayıp erken bitirecektim. Kaldığım oteldeki küçücük ve penceresi olmayan odamın içindeki eşyalarım dört bir tarafa dağılmıştı. Toparlama işini de kahvaltının sonrasına bırakmıştım. Bisikletimi, bin bir ısrar sonucu koyabildiğim küçük odadan çıkardım ve kısa sürede yola hazır hale geldim. Sahildeki ana yola hemen bağlanıp iki adımda bir fotoğraf çekerek İnebolu’dan yavaş yavaş çıkmaya başladım. İşin doğrusu kendimi hiç zorlamadan devam ediyordum. Etrafa baka baka, kafam sürekli yukarılarda pedal basıyordum. Biraz ilerleyince yolun sağında (solu her zaman deniz ) dumanların çıktığı ve üstünde kuşların uçuştuğu bir yamaç gördüm. Meraklanmama rağmen yangın olmadığını anladım. Üzerinden duman tüten yer İnebolu’nun çöplerinin atıldığı bir çöplüktü. Dumanlı görüntüsünün yarattığı gizem ne olduğunu anlamamla bir anda dağıldı. İnebolu’yu çıkmadan gördüğüm Küre-Kastamonu ayrımı yepyeni tur hayalleri kurmama sebep oldu. Batı Karadeniz rotasından sonra aklımda olan başka bir rota da Sinop-Anamur rotasıydı. Sinop’tan başlayacak olsa da aslında bu ayrımdan güneye doğru yol almaya başlayacaktım. Ayrımdan geçip yeni tur hayallerimi de yanıma alarak yola devam ettim.
Yol bir gün önceye göre bariz bir biçimde “yumuşamıştı”. Yokuş ve inişler devam ediyordu ama bir gün önceki o “kırıcı” eğimler yoktu. Bugün kısa aralıklarla önce Abana, Çatalzeytin ve son olarak da Türkeli’ye varacaktım. Aralıkların kısa olması da eğlenceyi arttıracaktı. Abana’nın yakınlarında, yol kenarında, birkaç otel-motel vardı. Üstlerinde pazarlamacılara yaptıkları promosyonların olduğu bez afişler… 25 Km. mesafedeki Abana küçük ama bir o kadar da şirin bir yerleşim yeri. Açık ve sıcak olan hava ve pazarın kurulmuş olması insanların daha fazla ortalıkla olmalarının sebebiydi. Merkezdeki çay bahçesinde oturmak ve çayla beraber bir tostu mideye indirmek kaçınılmaz olmuştu. Bu arada Fatih’in yarı yoldan geri dönmesi de Samsun’dan İstanbul’a yapacağım dönüş planının değişmesine yol açmıştı. Yoldaki performansıma ve kalan günlere bakarak Cuma akşamı, en kötü Cumartesi günü Samsun’a varacağımı hesaplamıştım. Bu durumda aile ziyaretlerini de katarak Pazar sabahı dönebileceğimi düşündüm. Zaten bisikleti de Samsun’da bırakacağım için herhangi bir yüküm de olmayacaktı. Daha önce Çarşamba günü için aldığımız biletleri turu erken tarihte başlattığımız için Pazar akşamına değiştirmiştik. Şimdi ise yapmam gereken Fatih’in biletini iptal ederek akşam uçağı için olan bileti sabah uçağına almaktı. Tabi bütün bunları yapabilmem için bir internet kafe bulmam gerekiyordu. Kısa sürede buldum da… Hatta devredilmeye hazır bir internet kafe… Internet kafe sahibiyle bisiklet ve tur muhabbetlerini bilet işlerimin sonuna sakladım. İş maillerimi kontrol ettim. Sonra da bilet güncellemelerini. Pegasus’tandı biletim ve her değişiklikte para alındığını biliyordum ama ne kadardı ve bu iki değişiklik bana ne kadara mal oldu hala bilmiyorum.
Eşimle arabayla geldiğimizde de Abana’yı tatlı ve şirin bulmuş, “tam emeklilik geçirilecek yer” diye nitelendirmiştik. Şimdi tekrar alıcı gözle baktım. O güzel havada insanların mutlu ifadeleri, hareketlilik ama her şeye rağmen küçük bir yer oluşu ilgimi çekmeye devam etti. Hala emeklilik planları yapılabilecek bir yer olabileceğini düşünüyorum.
Çay, tost, internet kafe işleri derken yol nasıl olsa kısa diye iyice savsaklamaya başlamıştım. “Nasıl olsa giderim. Bugün yol kısa.” Bugünün sloganı buydu. Abana’yı çıkıp Bozkurt ayrımından içeriye doğru yola bir bakış atıp pedala asılmaya başladım. Zaten ilerisi Çatalzeytin… Yol ufak ufak inip çıksa da bugün sorun yoktu. Yolum kısaydı ya Ama yolun esas rampaları yine denizden uzak Yakabaşı, Denizbükü köyleri civarındaki çıkışlardı. Eğim haritasında bu etabın kalp atışı buradaydı. Daha sonra tekrar deniz kıyısına inen yol kıyıdan Çatalzeytin’e varıyordu. Daha sonra ise kıyıdan ayrılmayan yol Türkeli’nin yerleştiği burnu görmeye başlıyordu. Ben de ufukta Türkeli’ni gördükten sonra rölanti bir tempoda pedal çevirmeye devam ediyordum. O zamana kadar ne köpek ne de başka bir hayvan için yolda durup bisikletten inmiştim. Ama yolun üzerinde gördüğüm büyükbaş sürüsü hem sayısı hem de birbirlerine tos vurarak güç gösterisi yapan genç irisi bireyleriyle tehlike yaratıyordu. Bu bana İzmir Bodrum turumuzun son etabı olan Kazıklı köy rampalarından Bodrum Havaalanı’na doğru inerken karşıma çıkan bir ineği hatırlatmıştı. Sağ elimde makine ile video çekiyordum. Sol elim gidonda ve dolayısıyla ön frendeydi. İnişte çok hızlanmıyordum ama sol tarafta bulunan inek benden ürküp sağa doğru önümden geçmişti. Daha sonra, ben tam yanından geçerken tekrar ürküp benim üzerime doğru gelmesiyle ona çarpmamak için fren yaptım ve yere kapaklandım. Sol dirseğimi asfaltın taşları kesti. Dirseğimi Bodrum’a varınca Devler Hastanesi’nde diktirebildim gece vakti. İşte bu kazadan sonra yoldaki büyükbaşlara daha fazla dikkat eder oldum. Şimdi de aynı durum yaşanmaması için tepişen sığırların yanından yürüyerek geçtim. Türkeli’nin merkezinde uygun otel ararken aslında uygun otel yerine sadece otel aramamın yeteceğini düşündüm. Çünkü sorup soruşturduğumda zaten bir iki tane otel vardı. Onlar da genelde pazarlamacılara hizmet ediyordu. Merkez denebilecek noktadaki otele yerleştim. Yine otel görevlileriyle ufak bir sohbet yaptıktan sonra saat erken olduğu için enikonu duş aldım ve dinlendim. Akşam yemek için dışarı çıktığımda ufak bir tur atmayı da ihmal etmedim. Bir pidecide lahmacun yedim. Sokaklarda yalnız başıma dolaşıp otele geri döndüm ve erkenden yattım. Yarın uzun bir yolum vardı Sinop’a kadar. Ne de olsa bugünü bu sebeple kısa tutmuştum.
VDO MC 2.0 verileri
Çıkış : 09:45
Varış : 16:30
Mesafe : 59,21 km.
Pedal çevirme süresi : 04:27 saat
Ortalama Hız : 13,37 km/s
En yüksek hız : 52,11 km/s
Ortalama eğim çıkış : %4
Maksimum eğim çıkış : %13
Ortalama eğim iniş : -%4
Maksimum eğim iniş : -%13
İnebolu-Türkeli link
(link)
Son düzenleme: