delibalta
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 24 Eylül 2004
- Mesaj
- 691
- Tepki
- 2.735
- Şehir
- kuzeyli
- Başlangıç
- 1997—98
- Bisiklet
- Bisan
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
21 Ağustos 2011
(link)
Yıllar önce bir bisiklet antrenman kitabında okumuştum, özetle iyi bir bisikletçi olmak için herşeyden önce şans gerekir diyordu adam. Nasıl yani diyerek okumaya devam ettiğimde aldığım açıklama da şuydu: İyi bir bisikletçi olmak için gerekenler yanlarında parantez içinde bedelleriyle önem sırasına göre şöyle sıralanır; bisiklet sürmeye istekli bir karakter (genler ve yaşam şartları), bisiklet sürmeye uygun bir bünye (genler ve yaşam şartları), bisiklet (para), kolay ulaşılabilen ve gelişime uygun yol ağı (yaşanılan yer), iş ve aileden geri boş zaman ve enerji kalması (yaşam şartları). İstenen bedellerin büyük bir çoğunluğu bizim kontrolümüzde olmayan veya çok az kontrol edebileceğimiz şeylerdir. Demek ki bisiklet sürebildiğimiz veya sevdiğimiz herhangi bir işi yapabildiğimiz her an bu şansa sahip olduğumuz için ayrıca mutlu olmamız gerekir.
İstekliyim, vücudum çalışıyor, bisikletim var, dumanların ardında saklanan dağlara doğru giden yollar var, 1 hafta da zamanım var. Demek ki çok ama çok şanslıyım. O yüzden kaç gündür gittiğim onca yolda 3-5 metreden ötesini görmeme fırsat vermeyen, iliklerime kadar ıslatan ve üşüten, kafadan aşağı toprağa bulayan duman tiseyi bir şanssızlık olarak kabul etmem nankörlük olur. Broşürlerdeki yemyeşil çimenler, ulu çamlar ve masmavi göklere uzanan hırçın dorukları görmeyi bekleyen arkadaşlarımı hayal kırıklığına uğratacağımı peşinen söyleyeyim. Başlıkta da söylediğim gibi bu çok ıslak bir yolculuk olacak, çoğu zaman sırtımızda güneşin sıcaklığıyla coşku içinde değil de suratımızda tisenin ısırığıyla huşu içinde pedallayacağız.
Hiçbir zaman kahramanlarınızla tanışmayın derler zaten, o yüzden huzurlarına gittiğim ama göremediğim o yaylalar, doruklar, dereler, sırtlar... Hepsini en güzel halleriyle resmediyorum kafamda. Ya görseydim de beğenmeseydim !?
Neyse yolum uzun, 6 gün boyunca (21-26 ağustos 2011) bu dağlarda gezeceğim ama önce dağların eteklerine ulaşmam lazım. Bugün için Ardeşenden yola çıkıp Çamlıhemşinden geçip Ayder'e uğradıktan ve kalacak yer ayarladıktan sonra Avusor yaylasına bi soluk çıkıp Ayder'e geri döneceğim.
Uzaydan rota, zaten bilinen bir yol olduğundan detaya girmiyorum.
tek bir büyük tırmanma var, mapmyride başlangıç ve bitiş irtifalarını karıştırsa da eğim ve farklar doğru. Ayderde 30-40 dakika duraklayıp bir oda ayarladım. Eşyalarımı bırakıp yanıma sadece gereken birkaç parça giyecek aldım. Çantamın ağırlığı 9-10 kilo arası birşey olduğundan ve sırtta taşıdığımdan boş yer çok olmasına rağmen otel işini akşama bırakmadım. Avusor da Simge pansiyona gittim, daha önce gelenleri sordum tabii direk. Hatırladılar ama bisikletle gelen başka gruplar da olduğundan hatırladıkları Kevserseri'nin grup mu bilemediler. En yüksek rakım 2400m ile Simge pansiyon oldu, günün toplam tırmanışı da 2400m civarı oldu. Ayder'e doğru bir ara sıkılıp bastım ama onun dışında temiz bir tempoyla gitmeye devam ettim. Ayderden sonra saatte 600m'lik bir tımanışla çıkmaya dikkat ettim, önümüzde daha zorlu yollar var.
Avusordan iniş hariç profil. Sahilde 30 derecenin üstündeki sıcaklıklar giderek düştü ve Avusor'da 11 dereceye kadar indi. Çok soğuk gelmişti ama üşümeye daha yeni başladığımı bilmiyordum tabii.
sıkıcı asfalt yol çevrenin manzarasıyla kendini affettiriyor. Bu "geride" modası da her yanı sardı.
Çamlıhemşin levhası saklandığı yaprakların arkasından kendini gösteriyor.
Çamlıhemşin çıkışında Fırtına deresi üzerindeki köprü.
Büyük dere ile Hala deresi birleşip Fırtına'yı oluşturuyorlar.
Kavak köprüsü.
Bu dere akar gider narino
Taşlari yikar gider
Ne ettum sevduğume narino
Yuzume bakar gider
Güzel bir köprü daha, bu sefer daha yakından görmek istedim.
Hala köprüsü. Girişi hep böyle açılı mıydı yoksa sonradan mı değiştirildi bilmiyorum.
oy oy kıvrımlar harika.
köpük köpük sular heryerde.
rüzgar sağlam esiyor, tepeler duman altında kalkmış çoktan. Çocukken yaylaya giderken pek görmek istemediğim bir sahneydi bu.
vadiden yükselen koca ağaç ne günler görmüştür. Aklıma millennium oak isimli muhteşem programı getirdi direk.
(link)
bu kadar su nereden geliyor..
Ayder'in girişindeki kocaman köpekler.
Ayderin yukarısındaki Gelintülü şelalesi.
Bu vadinin yukarısında Avusor beni bekler. Bulutlara gireceğim tabii.
Ayder'in hemen çıkışında yol ayrımı, sağdan Kavron'a soldan Avusor'a.
vadiye sarıla sarıla tırmanmaya devam. Karşıda yine beyaz sular.
Bulutlara az kaldı.
yine buldum hanaftaları.
yayla evleri görünmeye başladı.
ağaçların boyu kısalmaya başladı artan rakımla birlikte.
boş görünen bir yayla evi.
karşı sırttaki evler de boş görünüyor.
vadinin aşağısında yağış başlamış anlaşılan.
yol Güney Amerika yolları kadar olmasa da neşelendi biraz.
arada biryerden güneş karşı sırta vuruyor.
şaka olsun diye getirilip dikilmiş bir yol tabelası.
Evlerin çoğunun kepenkleri kapalı.
ağaçlar artık 1 metre boya bile erişemiyor, sert dağ havası kendini belli etmeye başladı.
uzakta yalnız bir ev.
ve Avusor da futbol. ciğer açmanın en iyi yolu.
Bir süre sisin içinde ilerleyip yoldan ayrılarak Simge pansiyona doğru gidiyorum. Pansiyonda fazla vakit geçiremeden geri döndüm. Fotoğrafını çekmediğimi de neden sonra farkettim.
yol üzerindeki sayısız dereden biri. kaynağı sisler arasında kaybolmuş.
bölgedeki ayıya karşı güvenli arı kovanları.
bu da aynı yerde çıkışta çektiğim fotoğraf. hava ciddi derecede kapanmış ikindiden sonra.
Ayder'e az bir yolum kalmışken dumandan çıktım. Görüntüde yağmur sonrasına özgü bir berraklık ve ıslaklık var.
yavaş inip çevreyi izlemeyi tercih ediyorum. Bu kaya da yosunlarıyla dikkatimi çekti. Her an dereye inmeye karar verebilir tabii.
ağaçlardaki bu oluşumu arada sırada görsem de hakkında bilgim yok. Hep araştıracağım diyip unutuyorum sonradan.
tepeler sanki testere ağaçlar da dişleri. köpekbalığı ağzı da olabilir.
resimde bir kovan var ama bence boştur zira çok kolay ulaşılabilecek bir yerde.
rakım azalınca ağaçlar da değişiyor.
taşın suyun yönünü değiştirmesini çok beğendim.
fotoğraftaki kovanı bulun.
ve Ayder. yağmurdan hemen sonra.
İyice dinlenip beslenme zamanı. 5-6 saat sıkı bir tempoda sürmüş olsam da bu diğerlerine göre kolay bir gün olarak planlanmıştı. Yarına hazır olmam gerekse de odada sıkıldığımdan akşam çıkıp biraz dolaştım Ayder'de. Dağ havası ve aydınlatılmış sokakları bir arada pek görmediğimden garipsedim. Biri varsa öteki olmazdı genelde.
Bugün güzel bir gün oldu, yarın da güzel bir gün olacak diye düşünerek mağarama çekildim.
(link)
Yıllar önce bir bisiklet antrenman kitabında okumuştum, özetle iyi bir bisikletçi olmak için herşeyden önce şans gerekir diyordu adam. Nasıl yani diyerek okumaya devam ettiğimde aldığım açıklama da şuydu: İyi bir bisikletçi olmak için gerekenler yanlarında parantez içinde bedelleriyle önem sırasına göre şöyle sıralanır; bisiklet sürmeye istekli bir karakter (genler ve yaşam şartları), bisiklet sürmeye uygun bir bünye (genler ve yaşam şartları), bisiklet (para), kolay ulaşılabilen ve gelişime uygun yol ağı (yaşanılan yer), iş ve aileden geri boş zaman ve enerji kalması (yaşam şartları). İstenen bedellerin büyük bir çoğunluğu bizim kontrolümüzde olmayan veya çok az kontrol edebileceğimiz şeylerdir. Demek ki bisiklet sürebildiğimiz veya sevdiğimiz herhangi bir işi yapabildiğimiz her an bu şansa sahip olduğumuz için ayrıca mutlu olmamız gerekir.
İstekliyim, vücudum çalışıyor, bisikletim var, dumanların ardında saklanan dağlara doğru giden yollar var, 1 hafta da zamanım var. Demek ki çok ama çok şanslıyım. O yüzden kaç gündür gittiğim onca yolda 3-5 metreden ötesini görmeme fırsat vermeyen, iliklerime kadar ıslatan ve üşüten, kafadan aşağı toprağa bulayan duman tiseyi bir şanssızlık olarak kabul etmem nankörlük olur. Broşürlerdeki yemyeşil çimenler, ulu çamlar ve masmavi göklere uzanan hırçın dorukları görmeyi bekleyen arkadaşlarımı hayal kırıklığına uğratacağımı peşinen söyleyeyim. Başlıkta da söylediğim gibi bu çok ıslak bir yolculuk olacak, çoğu zaman sırtımızda güneşin sıcaklığıyla coşku içinde değil de suratımızda tisenin ısırığıyla huşu içinde pedallayacağız.
Hiçbir zaman kahramanlarınızla tanışmayın derler zaten, o yüzden huzurlarına gittiğim ama göremediğim o yaylalar, doruklar, dereler, sırtlar... Hepsini en güzel halleriyle resmediyorum kafamda. Ya görseydim de beğenmeseydim !?
Neyse yolum uzun, 6 gün boyunca (21-26 ağustos 2011) bu dağlarda gezeceğim ama önce dağların eteklerine ulaşmam lazım. Bugün için Ardeşenden yola çıkıp Çamlıhemşinden geçip Ayder'e uğradıktan ve kalacak yer ayarladıktan sonra Avusor yaylasına bi soluk çıkıp Ayder'e geri döneceğim.
Uzaydan rota, zaten bilinen bir yol olduğundan detaya girmiyorum.
tek bir büyük tırmanma var, mapmyride başlangıç ve bitiş irtifalarını karıştırsa da eğim ve farklar doğru. Ayderde 30-40 dakika duraklayıp bir oda ayarladım. Eşyalarımı bırakıp yanıma sadece gereken birkaç parça giyecek aldım. Çantamın ağırlığı 9-10 kilo arası birşey olduğundan ve sırtta taşıdığımdan boş yer çok olmasına rağmen otel işini akşama bırakmadım. Avusor da Simge pansiyona gittim, daha önce gelenleri sordum tabii direk. Hatırladılar ama bisikletle gelen başka gruplar da olduğundan hatırladıkları Kevserseri'nin grup mu bilemediler. En yüksek rakım 2400m ile Simge pansiyon oldu, günün toplam tırmanışı da 2400m civarı oldu. Ayder'e doğru bir ara sıkılıp bastım ama onun dışında temiz bir tempoyla gitmeye devam ettim. Ayderden sonra saatte 600m'lik bir tımanışla çıkmaya dikkat ettim, önümüzde daha zorlu yollar var.
Avusordan iniş hariç profil. Sahilde 30 derecenin üstündeki sıcaklıklar giderek düştü ve Avusor'da 11 dereceye kadar indi. Çok soğuk gelmişti ama üşümeye daha yeni başladığımı bilmiyordum tabii.
sıkıcı asfalt yol çevrenin manzarasıyla kendini affettiriyor. Bu "geride" modası da her yanı sardı.
Çamlıhemşin levhası saklandığı yaprakların arkasından kendini gösteriyor.
Çamlıhemşin çıkışında Fırtına deresi üzerindeki köprü.
Büyük dere ile Hala deresi birleşip Fırtına'yı oluşturuyorlar.
Kavak köprüsü.
Bu dere akar gider narino
Taşlari yikar gider
Ne ettum sevduğume narino
Yuzume bakar gider
Güzel bir köprü daha, bu sefer daha yakından görmek istedim.
Hala köprüsü. Girişi hep böyle açılı mıydı yoksa sonradan mı değiştirildi bilmiyorum.
oy oy kıvrımlar harika.
köpük köpük sular heryerde.
rüzgar sağlam esiyor, tepeler duman altında kalkmış çoktan. Çocukken yaylaya giderken pek görmek istemediğim bir sahneydi bu.
vadiden yükselen koca ağaç ne günler görmüştür. Aklıma millennium oak isimli muhteşem programı getirdi direk.
(link)
bu kadar su nereden geliyor..
Ayder'in girişindeki kocaman köpekler.
Ayderin yukarısındaki Gelintülü şelalesi.
Bu vadinin yukarısında Avusor beni bekler. Bulutlara gireceğim tabii.
Ayder'in hemen çıkışında yol ayrımı, sağdan Kavron'a soldan Avusor'a.
vadiye sarıla sarıla tırmanmaya devam. Karşıda yine beyaz sular.
Bulutlara az kaldı.
yine buldum hanaftaları.
yayla evleri görünmeye başladı.
ağaçların boyu kısalmaya başladı artan rakımla birlikte.
boş görünen bir yayla evi.
karşı sırttaki evler de boş görünüyor.
vadinin aşağısında yağış başlamış anlaşılan.
yol Güney Amerika yolları kadar olmasa da neşelendi biraz.
arada biryerden güneş karşı sırta vuruyor.
şaka olsun diye getirilip dikilmiş bir yol tabelası.
Evlerin çoğunun kepenkleri kapalı.
ağaçlar artık 1 metre boya bile erişemiyor, sert dağ havası kendini belli etmeye başladı.
uzakta yalnız bir ev.
ve Avusor da futbol. ciğer açmanın en iyi yolu.
Bir süre sisin içinde ilerleyip yoldan ayrılarak Simge pansiyona doğru gidiyorum. Pansiyonda fazla vakit geçiremeden geri döndüm. Fotoğrafını çekmediğimi de neden sonra farkettim.
yol üzerindeki sayısız dereden biri. kaynağı sisler arasında kaybolmuş.
bölgedeki ayıya karşı güvenli arı kovanları.
bu da aynı yerde çıkışta çektiğim fotoğraf. hava ciddi derecede kapanmış ikindiden sonra.
Ayder'e az bir yolum kalmışken dumandan çıktım. Görüntüde yağmur sonrasına özgü bir berraklık ve ıslaklık var.
yavaş inip çevreyi izlemeyi tercih ediyorum. Bu kaya da yosunlarıyla dikkatimi çekti. Her an dereye inmeye karar verebilir tabii.
ağaçlardaki bu oluşumu arada sırada görsem de hakkında bilgim yok. Hep araştıracağım diyip unutuyorum sonradan.
tepeler sanki testere ağaçlar da dişleri. köpekbalığı ağzı da olabilir.
resimde bir kovan var ama bence boştur zira çok kolay ulaşılabilecek bir yerde.
rakım azalınca ağaçlar da değişiyor.
taşın suyun yönünü değiştirmesini çok beğendim.
fotoğraftaki kovanı bulun.
ve Ayder. yağmurdan hemen sonra.
İyice dinlenip beslenme zamanı. 5-6 saat sıkı bir tempoda sürmüş olsam da bu diğerlerine göre kolay bir gün olarak planlanmıştı. Yarına hazır olmam gerekse de odada sıkıldığımdan akşam çıkıp biraz dolaştım Ayder'de. Dağ havası ve aydınlatılmış sokakları bir arada pek görmediğimden garipsedim. Biri varsa öteki olmazdı genelde.
Bugün güzel bir gün oldu, yarın da güzel bir gün olacak diye düşünerek mağarama çekildim.
Dosyalar
Son düzenleme: