delibalta
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 24 Eylül 2004
- Mesaj
- 691
- Tepki
- 2.735
- Şehir
- kuzeyli
- Başlangıç
- 1997—98
- Bisiklet
- Bisan
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
24 Ağustos 2011
(link)
Bugün Pokut çıkışıyla birlikte en hevesle beklediğim rotayı geçeceğim. Elevit, arkasından Tirovit ve Horon geçidi, Palovite iniş oradan bir Amlakit ve geri Samistal'a çıkış. Palovit ve Amlakit ile aynı vadideki Apivanak da unutulmuyor elbette. Palovit şelalesi de aynı dere üzerinde. Bugünün artan yorgunluk, rotanın zorluğu ve yetersiz kondüsyon nedeniyle en zor gün olmasını bekliyorum ama kendime engel olacak da değilim
ilk gün; Ardeşen, Ayder, Avusor, Ayder. 63km, 2400m tırmanma.
Her damlasına değer; Kaçkarlar'da ter, gözyaşı ve yağmur 1/6: Ardesen-Avusor-Ayder (2011)
ikinci gün; Ayder, Yukarı Kavrun, Çamlıhemşin, Pokut. 63km, 2750m tırmanma.
Her damlasına değer; Kaçkarlar'da ter, gözyaşı ve yağmur 2/6: Ayder Kavrun ve Pokut (2011)
üçüncü gün; Pokut, Hazindak, Şenyuva, Çat. 70km, 2000m tırmanma.
Her damlasına değer; Kaçkarlar'da ter, gözyaşı ve yağmur 3/6: Pokut Hazindak Çat (2011)
rotamız bu. Çat'tan yola çıkıp soldaki vadi boyunca tırmanıyorum. Elevit ve Tirovit'ten sonra bu bölgede nadiren karşımıza çıkan vadiler arası geçiş yapan bir yoldan Palovit vadisine geçiyorum. Normalde bizim oralarda özellikle de Rize dağlarında yanyana uzanan vadilerdeki yaylalar birbirine yakın olsa da aralarındaki sırtı aşıp geçen bir yol olmaz. Taa aşağılara kadar inip geri çıkmanız gerekir. Burada ise tam tersi olmuş. Palovit vadisinin en azından o gün için direk vadi boyunca bir yolu yok, aradaki dağı aşıp yandaki vadiden ulaşılıyor. Amlakit sakinleri kendi bütçeleriyle vadi boyunca ilerleyip anayola bağlanacak bir yol açtırıyorlardı, şimdi bitmiş olduğunu tahmin ediyorum.
Ben rotayı çizerken Palovit-Samistal yolu haritada görünmüyordu tahminen işaretlemişim. Şimdi görüntüler güncellenmiş yol da görünür hale gelmiş. Epey tutarlı işaretlemişim ama.
Tirovit (2450m), Horon geçidi (2650m), Palovit (2350m) detayı. Öyle aham şaham bir çıkış değil ama apayrı bir karizması var.
muhasebeciye uğramadan olmaz. 3000m civarı bir tırmanış yapmışım, dünkü 2000m'lik hafif günün acısı çıkmış yani. Hava sabah parlayıp iyice ısıtan güneşin ardından gittikçe bozdu ve 7 derecelere kadar düştü. Tarih 24 Ağustos 2011. Standart saatte 600m yükselme kuralına uymuşum. Babadağ yarışında saatte 1000 metreden fazla yükseldiğim düşünüldüğünde az gelebilir ama 9 saat bisikletin üstünde kalınan ve çok etaplı turlarda öyle bir efor en azından o günü bitirir. Ancak hayati risk vb olduğunda kullanılmak üzere depoda o tempoda bir sürüşü yapacak enerjinin olması önemli. Bu sefer öyle bir enerjim yoktu tabii, görece düşük kondüsyonla başladığım bir turdu.
Profil böyle, günün hikayesi apaçık görünüyor. Hava bozunca Horon geçidi dönüşte daha alçak ölçülmüş.
Sabah 7:30 gibi odamın camından beni karşılayan görüntü. Görür görmez havanın 2 saate bozmaya başlayıp öğleden sonra tam çökeceğini anladım ama pamuk gibi bulutlar öyle sevimli ki kızamıyorum. Hayatının ilk 18 yılını bölgede geçiren birinin şikayet etmesi komik olurdu. Çünkü o bilir ki gök ağlamazsa yer gülmez diye bir deyiş vardır. Böyle yağmasa çöl olur burası.
kaçırmadan sırtımı ve ıslak malzemeyi kurutuyorum.
Şu binayı yazılımcılar için ofis yapacaksın, dünyanın en kalite algoritmaları üretilmezse davul olayım. Uzaktan çalışma diye birşey olursa burayı istiyorum. Yine anlatılan bir olaya göre civardaki ayılar bu evin balkonuna vb çıkmaya bayılıyormuş.
Dere hava durumuna aldırmadan, temposunu bozmadan çağlıyor. gece, gündüz, yaz, kış.
Dağa doğru vurduk yola. Çocukken yaylaya giderken yaşadığım hisleri yaşıyorum. Sabah serinliği, yola düşen gölgeler, dizel kokusu. Mazot kokusu nereden geldi derseniz yolun ilerisineki minübüse dikkat.
Buradan sola, sağda Verçenik var. Bu seferlik planlarda yok Verçenik'e çıkmak.
Güzelim köprülerden bir tane daha. Zamanında ne kadar önemliydiler kimbilir. Şimdiki yollar varken bile zor ilerlenen bölgede eskiden yapılan yolculukların can damarı.
Kimleri yola koydun ey köprü.
Aynı zaman gibi.. tatlı ama öldürücü bir tempoda ilerliyorum.
Çamların arasında sakin sakin.
Yine ufak dereler vadiden tepelere doğru tırmanıyorlar.
şelaleleri bile var ormanın içlerinde.
birkaç yalnız ev.
mavi gök umut verici şekilde kendini gösteriyor.
ileride Elevit göründü. Elevit'i ilk defa 2000'lerin başında Atlas dergisinde görmüştüm. Bana göre sağ taraftaki tepeden çekilmiş fotoğrafları vardı. Bir de ineklerinin başında örgü ören bir yaylacı teyze'nin fotoğrafı basılmıştı. O günden sonra Rize yaylaları denince aklıma hep Elevit geldi.
benim neyim eksik, ben de çekerim bu tabelayı.
Bakkalı bir ziyaret ettikten sonra ilerliyorum evlerin arasından. İrtifada uyumayı isteyenler için burası da iyi bir seçenek.
bölgede sevilen bir uygulama; dere taşından dış kaplama.
Derenin karşısındaki mahalle. Yeterince çocuk olduğu zaman ne mahalle maçları dönüyordur. Gerçi top oynayacak alan göremedim ama bulmuşlardır bir yer.
içinden geçerken anlaşılmasa da epey büyük bir yerleşim.
dereyi izleyerek sol vadiden yukarı. Elevitten sağdaki dere boyu giderseniz Haçivanak yaylasına çıkarsınız. Ben rotayı planlarken yol görünmüyordu oraya çıkan ama şimdi baktığımda açıldığını görüyorum. 2600m yüksekliğiyle ciddi bir irtifada duruyor Haçivanak.
Elevit ve deresi, bulutları, çiçekleri, inekleri...
Eleviti geçer geçmez yol göğe tırmanır gibi bir açı aldı.
haliyle kısa sürede bulutlarla buluştum.
dere geçişi, en sevdiğim. Biraz ıslandım ama değdi.
3000m'lik tepeler sarmış etrafı. Yukarıda bir yerde Horçon gölü. Geçtiğim derenin suyunun bir kısmı da oradan geliyor.
Ufak bir mahalle burası, derenin karşısında da evler var. Karunç ve Nafkar isimlerini gördüm burası için ama doğru mu emin değilim.
inekler iyi besleniyor ama ona eminim. Böyle havaya bayılır hayvanlar sinek ve güneşin yakıcı etkisi olmadığından.
Bulutlara girmek üzere olsamda bulutlardan sızan güneş ışıklarını görüyorum ara ara.
korkuluklar. neyi hedefliyorlar bilmem ama ben ürktüm bir an.
inekler malzemenin hakkını vermeye uğraşıyor var güçleriyle.
ve Tirovit.
oldukça yakın mesafede çok sayıda keliften (evden) oluşuyor.
geçide vurmadan bir vadi hatırası. Dönüşte görüş açık olmayabilir.
boğalar bodyguard gibi dikilmişler geçidin kapısına. Sadece davetliler!! diyecek oldular ama tanıyınca buyur abi, hoşgeldin diye çekildiler iki yana.
vadinin yukarısında bir yayla daha var henüz yolun ulaşmadığı. Karmik sanırım adı ama yine emin değilim. Tek bildiğim o an güneşin tadını çıkarıyor oldukları.
işte Tirovit.
pitonun üstündeki karınca gibi ufak ufak adımlıyorum.
pamuk dedeyle kucaklaştığımdan görüşüm çok azaldı ama açık havada geçit yolunun tamamı görülebiliyor sanırım.
ve geçit. görüş 10m olduğundan bunu çektim ben de.
Biraz alçalınca Palovit göründü.
Geçidin diğer tarafını tutan acemi bodyguard'lar beni gördüğünde geçmiştim bile.
Önce Palovit'e indim. Gideceğim 3 yaylaya da buradan ayrılıp yine buraya döneceğim.
bir köprüyle birbirine bağlanmış iki mahalle var.
karşı mahalleden geçen yolla Samistal'a gidiliyor.
Ben geri dönüp Apivanak yoluna giriyorum. Hava durumunu düşününce en zorlu rotadaki Samistal'a önce gitmem daha iyi olacakmış.
bir dere geçişi daha. Bere devreye girdi ilk olarak.
Palovit kafe ve kurabiye+çay yapmaya giden hanımlar.
Amlakite doğru inişle birlikte pamuk dede de ağlamaya başladı. Daralan vadinin etkisiyle rüzgar da sertleşince neşemizi bulduk.
Palovit, Amlakit yolu civarda gördüğüm en bozuk yol diyebilirim. Amlakitte jip ve pikapların yanında birkaç tane normal araba da görünce geldiklerine şaşırdım açıkcası.
Yol burada bitiyor. Köprüden sağa geçip patikayı izleyerek vadiden aşağı ilerlenebilir. Yakın bir mesafede dün gittiğim Palovit şelalesinden de geçen yol başlıyor. Bitirildiğinde bu noktaya bağlanmış olacak.
elde olta benekli peşinde.
Palovite dönüşte gözüme çarpan çam ağacı. Bu irtifada hayatta kalması mucize. Tam bir kahraman bence bu ağaç. Yakında tek bir ağaç yok, kışın tutunmalarına imkan yok çünkü.
Palovit'e geri çıktıktan sonra kararsız kaldım Samistal'a gidip gitmemek konusunda. Dumandan ne Apivanak'ı görebildim ne Amlakit'i; Samistalı da göremeyeceğim ortada. Üstelik oraya giden yolun önü açık bir sırttan ilerlediğini yani rüzgara tamamen açık olduğunu biliyorum. Ama dayanamayıp girdim yola, hem yüksek irtifası nedeniyle belki duman üstü olan yerler vardır diye kendimi de kandırdım.
Yol yeni açıldığından epey bozuk ve çamur yerleri var. Zamanım kısıtlı olduğundan ve mesafeyi bilmediğimden hiç duraklamadan basarak ilerledim. Saat 16:00 oldu ve dönüşte çıkmam gereken sağlam bir tırmanış var.
Sonuçta Samistal'a ulaştım ama hiç birşey göremedim, yol boyu gördüğüm bu fotoğraftaki gibi bir görüntü oldu. Yaylaya ulaştığımda ileriden sesler geliyordu ve evlerin karaltısını görüyordum ama o kadar. Yol da bittiğinden zorlamayıp geri döndüm. Yol 2600m'nin üzerine çıkıyor yani Horon geçidiyle aynı seviyeye geliyor ve sürekli yandan sert rüzgarı çiseyle birlikte yiyorsunuz. Bizim yayladan Zigana veya Camiboğazı yönüne giderken geçilen rotanın kopyası gibi. Alışkınım yani. Yağmurluğu deniz tarafını iyice kapatacak şekilde kapatınca çadırdaymışım gibi oluyor.
Bu durumda bir sodadan daha iyi ne gidebilir?
Palovit'e yaklaştım. Adam telefonda konuştuğu kişiye yaylanın çimeninde keyif yaptığını havanın çok güzel olduğunu söylüyordu.
Palovit'i son bir kere geçip geçide vurdum.
ve geldim...
içimi son kere değiştiriyorum uzun iniş için. Yol bozuk olduğundan salıp inme gibi bir durum yok. 1 satten fazla sürecek inmek çıktığım yolu.
Elevit'e yaklaşmışken dumandan çıktım. Artık sadece yağmur var.
Elevit ile de vedalaştım. Artık bir dahakine.
Çat köyü ışıklarını yakmaya başladı. Tam zamanında pansiyona ulaşıyorum yine.
Görmedim ama orada bir yayla var! oldu bu günün özeti. Büyük tur yarışçılarına da bir kere daha saygı duydum. Zorlu bir tempoyu 3 hafta sürdürmek... !!??
(link)
Bugün Pokut çıkışıyla birlikte en hevesle beklediğim rotayı geçeceğim. Elevit, arkasından Tirovit ve Horon geçidi, Palovite iniş oradan bir Amlakit ve geri Samistal'a çıkış. Palovit ve Amlakit ile aynı vadideki Apivanak da unutulmuyor elbette. Palovit şelalesi de aynı dere üzerinde. Bugünün artan yorgunluk, rotanın zorluğu ve yetersiz kondüsyon nedeniyle en zor gün olmasını bekliyorum ama kendime engel olacak da değilim
ilk gün; Ardeşen, Ayder, Avusor, Ayder. 63km, 2400m tırmanma.
Her damlasına değer; Kaçkarlar'da ter, gözyaşı ve yağmur 1/6: Ardesen-Avusor-Ayder (2011)
ikinci gün; Ayder, Yukarı Kavrun, Çamlıhemşin, Pokut. 63km, 2750m tırmanma.
Her damlasına değer; Kaçkarlar'da ter, gözyaşı ve yağmur 2/6: Ayder Kavrun ve Pokut (2011)
üçüncü gün; Pokut, Hazindak, Şenyuva, Çat. 70km, 2000m tırmanma.
Her damlasına değer; Kaçkarlar'da ter, gözyaşı ve yağmur 3/6: Pokut Hazindak Çat (2011)
rotamız bu. Çat'tan yola çıkıp soldaki vadi boyunca tırmanıyorum. Elevit ve Tirovit'ten sonra bu bölgede nadiren karşımıza çıkan vadiler arası geçiş yapan bir yoldan Palovit vadisine geçiyorum. Normalde bizim oralarda özellikle de Rize dağlarında yanyana uzanan vadilerdeki yaylalar birbirine yakın olsa da aralarındaki sırtı aşıp geçen bir yol olmaz. Taa aşağılara kadar inip geri çıkmanız gerekir. Burada ise tam tersi olmuş. Palovit vadisinin en azından o gün için direk vadi boyunca bir yolu yok, aradaki dağı aşıp yandaki vadiden ulaşılıyor. Amlakit sakinleri kendi bütçeleriyle vadi boyunca ilerleyip anayola bağlanacak bir yol açtırıyorlardı, şimdi bitmiş olduğunu tahmin ediyorum.
Ben rotayı çizerken Palovit-Samistal yolu haritada görünmüyordu tahminen işaretlemişim. Şimdi görüntüler güncellenmiş yol da görünür hale gelmiş. Epey tutarlı işaretlemişim ama.
Tirovit (2450m), Horon geçidi (2650m), Palovit (2350m) detayı. Öyle aham şaham bir çıkış değil ama apayrı bir karizması var.
muhasebeciye uğramadan olmaz. 3000m civarı bir tırmanış yapmışım, dünkü 2000m'lik hafif günün acısı çıkmış yani. Hava sabah parlayıp iyice ısıtan güneşin ardından gittikçe bozdu ve 7 derecelere kadar düştü. Tarih 24 Ağustos 2011. Standart saatte 600m yükselme kuralına uymuşum. Babadağ yarışında saatte 1000 metreden fazla yükseldiğim düşünüldüğünde az gelebilir ama 9 saat bisikletin üstünde kalınan ve çok etaplı turlarda öyle bir efor en azından o günü bitirir. Ancak hayati risk vb olduğunda kullanılmak üzere depoda o tempoda bir sürüşü yapacak enerjinin olması önemli. Bu sefer öyle bir enerjim yoktu tabii, görece düşük kondüsyonla başladığım bir turdu.
Profil böyle, günün hikayesi apaçık görünüyor. Hava bozunca Horon geçidi dönüşte daha alçak ölçülmüş.
Sabah 7:30 gibi odamın camından beni karşılayan görüntü. Görür görmez havanın 2 saate bozmaya başlayıp öğleden sonra tam çökeceğini anladım ama pamuk gibi bulutlar öyle sevimli ki kızamıyorum. Hayatının ilk 18 yılını bölgede geçiren birinin şikayet etmesi komik olurdu. Çünkü o bilir ki gök ağlamazsa yer gülmez diye bir deyiş vardır. Böyle yağmasa çöl olur burası.
kaçırmadan sırtımı ve ıslak malzemeyi kurutuyorum.
Şu binayı yazılımcılar için ofis yapacaksın, dünyanın en kalite algoritmaları üretilmezse davul olayım. Uzaktan çalışma diye birşey olursa burayı istiyorum. Yine anlatılan bir olaya göre civardaki ayılar bu evin balkonuna vb çıkmaya bayılıyormuş.
Dere hava durumuna aldırmadan, temposunu bozmadan çağlıyor. gece, gündüz, yaz, kış.
Dağa doğru vurduk yola. Çocukken yaylaya giderken yaşadığım hisleri yaşıyorum. Sabah serinliği, yola düşen gölgeler, dizel kokusu. Mazot kokusu nereden geldi derseniz yolun ilerisineki minübüse dikkat.
Buradan sola, sağda Verçenik var. Bu seferlik planlarda yok Verçenik'e çıkmak.
Güzelim köprülerden bir tane daha. Zamanında ne kadar önemliydiler kimbilir. Şimdiki yollar varken bile zor ilerlenen bölgede eskiden yapılan yolculukların can damarı.
Kimleri yola koydun ey köprü.
Aynı zaman gibi.. tatlı ama öldürücü bir tempoda ilerliyorum.
Çamların arasında sakin sakin.
Yine ufak dereler vadiden tepelere doğru tırmanıyorlar.
şelaleleri bile var ormanın içlerinde.
birkaç yalnız ev.
mavi gök umut verici şekilde kendini gösteriyor.
ileride Elevit göründü. Elevit'i ilk defa 2000'lerin başında Atlas dergisinde görmüştüm. Bana göre sağ taraftaki tepeden çekilmiş fotoğrafları vardı. Bir de ineklerinin başında örgü ören bir yaylacı teyze'nin fotoğrafı basılmıştı. O günden sonra Rize yaylaları denince aklıma hep Elevit geldi.
benim neyim eksik, ben de çekerim bu tabelayı.
Bakkalı bir ziyaret ettikten sonra ilerliyorum evlerin arasından. İrtifada uyumayı isteyenler için burası da iyi bir seçenek.
bölgede sevilen bir uygulama; dere taşından dış kaplama.
Derenin karşısındaki mahalle. Yeterince çocuk olduğu zaman ne mahalle maçları dönüyordur. Gerçi top oynayacak alan göremedim ama bulmuşlardır bir yer.
içinden geçerken anlaşılmasa da epey büyük bir yerleşim.
dereyi izleyerek sol vadiden yukarı. Elevitten sağdaki dere boyu giderseniz Haçivanak yaylasına çıkarsınız. Ben rotayı planlarken yol görünmüyordu oraya çıkan ama şimdi baktığımda açıldığını görüyorum. 2600m yüksekliğiyle ciddi bir irtifada duruyor Haçivanak.
Elevit ve deresi, bulutları, çiçekleri, inekleri...
Eleviti geçer geçmez yol göğe tırmanır gibi bir açı aldı.
haliyle kısa sürede bulutlarla buluştum.
dere geçişi, en sevdiğim. Biraz ıslandım ama değdi.
3000m'lik tepeler sarmış etrafı. Yukarıda bir yerde Horçon gölü. Geçtiğim derenin suyunun bir kısmı da oradan geliyor.
Ufak bir mahalle burası, derenin karşısında da evler var. Karunç ve Nafkar isimlerini gördüm burası için ama doğru mu emin değilim.
inekler iyi besleniyor ama ona eminim. Böyle havaya bayılır hayvanlar sinek ve güneşin yakıcı etkisi olmadığından.
Bulutlara girmek üzere olsamda bulutlardan sızan güneş ışıklarını görüyorum ara ara.
korkuluklar. neyi hedefliyorlar bilmem ama ben ürktüm bir an.
inekler malzemenin hakkını vermeye uğraşıyor var güçleriyle.
ve Tirovit.
oldukça yakın mesafede çok sayıda keliften (evden) oluşuyor.
geçide vurmadan bir vadi hatırası. Dönüşte görüş açık olmayabilir.
boğalar bodyguard gibi dikilmişler geçidin kapısına. Sadece davetliler!! diyecek oldular ama tanıyınca buyur abi, hoşgeldin diye çekildiler iki yana.
vadinin yukarısında bir yayla daha var henüz yolun ulaşmadığı. Karmik sanırım adı ama yine emin değilim. Tek bildiğim o an güneşin tadını çıkarıyor oldukları.
işte Tirovit.
pitonun üstündeki karınca gibi ufak ufak adımlıyorum.
pamuk dedeyle kucaklaştığımdan görüşüm çok azaldı ama açık havada geçit yolunun tamamı görülebiliyor sanırım.
ve geçit. görüş 10m olduğundan bunu çektim ben de.
Biraz alçalınca Palovit göründü.
Geçidin diğer tarafını tutan acemi bodyguard'lar beni gördüğünde geçmiştim bile.
Önce Palovit'e indim. Gideceğim 3 yaylaya da buradan ayrılıp yine buraya döneceğim.
bir köprüyle birbirine bağlanmış iki mahalle var.
karşı mahalleden geçen yolla Samistal'a gidiliyor.
Ben geri dönüp Apivanak yoluna giriyorum. Hava durumunu düşününce en zorlu rotadaki Samistal'a önce gitmem daha iyi olacakmış.
bir dere geçişi daha. Bere devreye girdi ilk olarak.
Palovit kafe ve kurabiye+çay yapmaya giden hanımlar.
Amlakite doğru inişle birlikte pamuk dede de ağlamaya başladı. Daralan vadinin etkisiyle rüzgar da sertleşince neşemizi bulduk.
Palovit, Amlakit yolu civarda gördüğüm en bozuk yol diyebilirim. Amlakitte jip ve pikapların yanında birkaç tane normal araba da görünce geldiklerine şaşırdım açıkcası.
Yol burada bitiyor. Köprüden sağa geçip patikayı izleyerek vadiden aşağı ilerlenebilir. Yakın bir mesafede dün gittiğim Palovit şelalesinden de geçen yol başlıyor. Bitirildiğinde bu noktaya bağlanmış olacak.
elde olta benekli peşinde.
Palovite dönüşte gözüme çarpan çam ağacı. Bu irtifada hayatta kalması mucize. Tam bir kahraman bence bu ağaç. Yakında tek bir ağaç yok, kışın tutunmalarına imkan yok çünkü.
Palovit'e geri çıktıktan sonra kararsız kaldım Samistal'a gidip gitmemek konusunda. Dumandan ne Apivanak'ı görebildim ne Amlakit'i; Samistalı da göremeyeceğim ortada. Üstelik oraya giden yolun önü açık bir sırttan ilerlediğini yani rüzgara tamamen açık olduğunu biliyorum. Ama dayanamayıp girdim yola, hem yüksek irtifası nedeniyle belki duman üstü olan yerler vardır diye kendimi de kandırdım.
Yol yeni açıldığından epey bozuk ve çamur yerleri var. Zamanım kısıtlı olduğundan ve mesafeyi bilmediğimden hiç duraklamadan basarak ilerledim. Saat 16:00 oldu ve dönüşte çıkmam gereken sağlam bir tırmanış var.
Sonuçta Samistal'a ulaştım ama hiç birşey göremedim, yol boyu gördüğüm bu fotoğraftaki gibi bir görüntü oldu. Yaylaya ulaştığımda ileriden sesler geliyordu ve evlerin karaltısını görüyordum ama o kadar. Yol da bittiğinden zorlamayıp geri döndüm. Yol 2600m'nin üzerine çıkıyor yani Horon geçidiyle aynı seviyeye geliyor ve sürekli yandan sert rüzgarı çiseyle birlikte yiyorsunuz. Bizim yayladan Zigana veya Camiboğazı yönüne giderken geçilen rotanın kopyası gibi. Alışkınım yani. Yağmurluğu deniz tarafını iyice kapatacak şekilde kapatınca çadırdaymışım gibi oluyor.
Bu durumda bir sodadan daha iyi ne gidebilir?
Palovit'e yaklaştım. Adam telefonda konuştuğu kişiye yaylanın çimeninde keyif yaptığını havanın çok güzel olduğunu söylüyordu.
Palovit'i son bir kere geçip geçide vurdum.
ve geldim...
içimi son kere değiştiriyorum uzun iniş için. Yol bozuk olduğundan salıp inme gibi bir durum yok. 1 satten fazla sürecek inmek çıktığım yolu.
Elevit'e yaklaşmışken dumandan çıktım. Artık sadece yağmur var.
Elevit ile de vedalaştım. Artık bir dahakine.
Çat köyü ışıklarını yakmaya başladı. Tam zamanında pansiyona ulaşıyorum yine.
Görmedim ama orada bir yayla var! oldu bu günün özeti. Büyük tur yarışçılarına da bir kere daha saygı duydum. Zorlu bir tempoyu 3 hafta sürdürmek... !!??
Son düzenleme: