Bu yarış işi kimseyi tam olarak mutlu etmenin imkansız olduğu işlerden maalesef. Ne yapılsa birinin faydasına olurken bir diğerinin zararına olur.
Bu organizasyona katılmadım, artısını eksisini bilemem. Katıltığım görüşler var nasıl daha iyi olabileceğiyle ilgili. Mesela ödül daha dengeli dağıtılabilirdi ama anladığım bir firma üst model tek bir bisiklet vermek istediği için mecbur 1. olana vermişler. Bu da ödül miktarını çok değiştirmiş. Mesela kadınların 1.sine en azından 10 bin tl ödül verilmediyse çok yanlış olmuş.
Geri kalana fazla bir kusur bulmak zor. Çok az sayıda olan ve profesyonel denilen ama en azından maddi olarak amatörlerden beter şartlarda olan arkadaşları ayırmak ve ikinci bir kategori yapmak anlamlı değil. Organizasyonu zorlaştırmak ve kafa karıştırmaktan başka işe yaramaz zira o kategoriye 3-5 kişi bile düşmüyor. Türkiye şartlarında "lisanslı" kategorisi UCI lisanslı yarışmacılardır zira standart yerli lisans her isteyene veriliyor ve uluslararası bir geçerliliği yok. Adamlar startta bu sporcuları öne koyarak zaten yarışı iki parçaya ayırmışlar.
Lisanslı sporcularla yarışmak istemeyen arkadaşların çekincesi olmasın, onlar size bir zarar vermezler. Yeter ki tur atılan yarışlarda tur yerken zamanında ve güvenli bir şekilde yol verin.
Benim şartlarım farklı kendim gibilerle yarışmak istiyorum diyenler için yapacak birşey yok. Sizi tehlikeye atsalar bile o başlangıç çizgisine kendi isteğinizle geldiğiniz sürece bir itiraz hakkınız yok. Parkur bizim için tehlikeliydi, rakipler çok iyiydi, fazla dik, fazla uzundu vb gibi itirazların bir temeli yok. Millet yarışını size göre ayarlayacak değil. Sen kendini yarışlara göre ayarlayacaksın. Çok teknik parkurlarda koşulan yarışlar var mesela, kendine güvenmiyorsan gitmezsin yoksa sen yürüyerek inerken üstünden atlarlar, kızmaca yok.
Bu işler dünyanın her yerinde böyle zira içinde yarışma ve rekabet olan her işin doğası bu. O işin en iyileri hep bir avantaja sahip olurlar. Bu avantajların tamamı da kendileri tarafından kazanılmıştır. Kas, bisiklet, tecrübe, beceri, önde başlamak, küçük yarış numarası, parkuru bilmek, rampa çıkabilmek, rüzgar gibi inmek vb.
Avrupa vb bu konularda çok açık görüşlüdür. Adam öldürecek parkurlardan geçen yarışlara her geleni alırlar. Ama kendini ispatlayıp ön kutulardan bir yeri hakettiğini göstermediysen "geri kalanlar" kutusundan başlarsın. Onun en önünde olmak halka karışmamak istiyorsan sabah 7:00'da başlayan yarışa 2 saat önceden gider sıraya girersin ve 3000. yerine 1000. sırada başlarsın. Babalar başladıktan 15 dakika sonra start çizgisinden yeri göremeyeceğin bir kalabalıkla geçersin. Ödül varsa aslan payını gerçek prolar alır, dünya şampiyonu olmuş tipler falan. Bazen lisanssız kategorisine de ödül verilir ama 300-500 euro falan olur bu.
Kimse var olan antrenman zamanına ve bisikletine bakmaz, bu adam çok az antrenman yapıyor, zaten geç başlamış ona da ödül verelim demez. Binlerce insan sırf yarışmak için toplanır, zaten şansım yok demez. Zira dünyadan haberi vardır, zaten dünyadaki birkaç yüz sporcu hariç kimsenin "şansı" olmadığının bilincindedir.