delibalta
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 24 Eylül 2004
- Mesaj
- 691
- Tepki
- 2.735
- Şehir
- kuzeyli
- Başlangıç
- 1997—98
- Bisiklet
- Bisan
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
(link)
1.etap (Trabzon-Taşköprü)
2.etap (Taşköprü-Uzungöl)
3.etap (Uzungöl-İkizdere)
4.etap (İkizdere-Şenyuva)
4.etap (İkizdere-Şenyuva)
5.etap (Pokut tırmanışı)
Bugünkü plan İkizdere'den başlayıp Ovit'e çıkmak ve Çayırözüne kadar indikten sonra anayoldan sola Moryayla yönüne ayrılmak. Moryayla'da 800 m daha tırmanıp Yedigöller'e çıkıp çıkamayacağıma karar vereceğim.
Sabah geç kalmasam da erken de çıkamadım, 8:30 civarıydı teker döndüğünde. Üzerimdeki yorgunluğu anlatamam, beynimin el freni çekilmiş gibi. Bisikleti odaya çıkaramadığım için yine çantaları sabah takmam gerekti. Akşamdan aşağıya inip çanta vb takacak durumum olmuyor, tek yapabildiğim yatağa uzanıp tv izlemek ve bir şeyler yiyip içmek. Bir termal havuza gireyim iyi gelir diye aşağı indim ama 10 dakika sonra uykum gelince geri çıktım. Otelin akşam yemeğinin açık büfe olması mükemmel bir avantaj. Çünkü akşam yemeğinde 2 saatten fazla zaman harcayıp yavaş yavaş bildiğiniz 3 normal adam kadar yemek yiyorum. Diğer kaldığım yerlerde böyle bir imkan olmadığından epey hesap ödemem gerekti. Hesaplasak dizel bir arabayla aynı yolu daha ucuza geçeceğim anlaşılabilir.
Önümde bir büyük bir de küçük tırmanış var. Ovit geçidine bu yönden bisikletle hiç tırmanmamıştım, güney taraftan biri 2003'te biri de 2009'da iki tırmanışım var. Kuzeyden Ovit ciddi bir tırmanış, 33 km civarında, ortalama %6.6 eğimi var ve 2650 m'lere çıkıyor. Burası bölgede güneye geçen en doğudaki geçit, taa Artvin yoluna kadar başka arabanın geçebileceği yol yok. Bugünle birlikte tur kuzey yamaçları terkedip arkalara yöneliyor, hava çok iyi olduğu için bu şekilde yaptığıma pişman olmadım değil. Güney hava bozukken de gezilebilir ama kuzey öyle mi?
Üstüne bir de asfalt şehirlerarası yollara olan kıllığım eklenince epey keyifsiz vurdum rampaya.
Rota bu, gerisini yolda anlatırım.
İkizdere'ye 6 km inişin tadını çıkarıyorum. Güne inişle başlamak gibisi var mı? Bölgede tali yollarda bile çok sayıda eski köprü var, epey de güzelmiş yapısı.
tırmanış başlıyor. siperdeki askerin görüş açısıyla bakıyorum yola. Bir taraftan da bir şeyle çarpışırsam ne olacağını merak ediyorum. Çanta yastık görevi görüp darbeyi yumuşatabilir miydi?
Arada kafayı koyup uyuyasım da geliyor
Haberleri düşünebiliyor musunuz: -Ovit dağında şoförü uyuyan don yüklü bisiklet şarampole yuvarlandı, 1 yaralı. - İspirde tuğla yüklü kamyon ile gıda maddesi yüklü bisiklet çarpıştı, şoförlerin kavgası mobesede (çanta darbeyi yumuşatmış).
3.etapta indiğim Anzer yolu. Buradan karanlıkta geçmiştim. Şimdi güneşin altında çok farklı görünüyor.
çığ tünelini dışarıdan geçmeyi tercih ettim.
rampa kendini hissettiriyor. ciddi bir sele ağrım var, ilk günden beri krem+merhem vb kullanmamanın cezasını çekiyorum. Normalde pek sele acısı çekmem, gerim kerpiç gibidir ama birkaç tam gün sürüşten sonra o da pes ediyor. Pes ettiğinde de ilaçla müdehale için çok geç oluyor. Mantıklı düşünürsek en rambo prolar bile bunu sürdüklerine göre sen neyine güvenip sürmüyorsun diyebiliriz.
Ovit tünelinin girişi burası olacak, yaklaşık 1900 m yükseklikte ve İkizdere'den 21 km yukarıda. Maçka-Zigana tüneli çıkışının tam bir kopyası: irtifalar, mesafe ve eğim aynı.
Tabii tünelin açılmasını bekleyecek halim olmadığından geri kalan 750 m'yi tırmanmak üzere devam ediyorum.
bingo! suyum bitti. nasıl becerdiysem yoldan son teknoloji arabaların geçtiği, gökte 200 sene önce rüyamızda göremeyeceğimiz uçakların süzüldüğü bir günde memleketin en ıslak coğrafyasında, ana yolun üzerinde susuz kalmayı başardım.
Ve bildiniz, bu yamaca çıkıp bu sızıntıdan su doldurmayı denedim ama bulanık olduğundan geri döktüm.
neyseki manzara güzelleşti de biraz keyiflendim. Bitmek bilmeyen asfalt yollar bana fındık toplama gibi sonsuz bir işmiş gibi geliyor.
yaklaşık aynı yerlerde 9 sene önce çektiğim fotoğraf. vay arkadaş vay..
su almaya çıkmışken manzarayı kaçırmayayım.
agresif bir yol bisikleti geometrisine sahip, full shimano 96 LX 24 vites, cantilever frenler, tange cro-moly çelik borular ve cro-moly kontrol aksamları. 13 küsür kg ile 97 yılının en seksi modellerinden biri, 450 $ etiketiyle de dağlar kadar ulaşılabilir.
neyse susuzluğum gördüğüm en baba çeşmelerden biriyle sona eriyor. Dereden doldurduğum suyu hemen boşaltıyorum. Çevredeki çöpleri görünce canım sıkılıyor. Bisikleti bırakıp karateye başlasam mı acaba?
Yarım karpuzu fırlatan elemanın çenesi bir hiyaaa nidasıyla karpuzdan önce yere çarpsa nasıl olur acaba!?
bir türlü istediğim tempoda gidemiyorum sele ağrısı ve genel yorgunluk yüzünden. Ortalama 95-105 kadans aralığı en sevdiğim devir ama bu deviri yapmak isteyince seleye binen ağırlık beni bitiriyor.
tanıdık geldi mi?
9 sene önce aynı fotoğraf (yaklaşık)
2009 versiyonu da bu sayfada.
bulutlar yoğunlaştı birden, sağnak kesin vuracak ama nereye belli değil. Neyseki yol ve geçit çevreye göre alçakta.
oldukça çorak bir arazi ve yaşam savaşı verilen köylerden biri.
komiklikler şakalar derken yokuşu bitirdim neredeyse. arkanın açık olduğunu görünce sevindim. bulunduğun yerde hava epey karardı, bir yerlere yıldırımlar düşüyor.
adamlar 2700 metrede bile moloz dökecek yere ihtiyaç duymuşlar. Arkada güzel bir göl var, enerjim kısıtlı olduğundan gitmedim. 2009'da da gitmemiştim.
ama 2003'te gitmiştim. işte burası.
yağmur yıldırımlarla birlikte geliyor ama bu benim hatıra fotoğrafı çekip üstümü değiştirmeme engel değil. Onca gıda malzemesini yememe rağmen çantanın hafiflememesi kafama takılmıştı tırmanış boyunca. Muhtemelen yorulduğum için bana öyle geliyordu ama taşıdığım herşey gerekli miydi sorusunu da sordum kendime.
oysa 9 sene önce zımba gibiyken ne kadar az yüküm varmış. Bu arada gidonda çanta fikrini o zamanlar bulmuşum zaten. Geçen seneki Çoruh kampımda bulduğumu sanmıştım ama daha önce de akıl edilmiş zaten.
Çayıroba'da ana yoldan ayrılıp içeriye sapıyorum. Yolun kenarında bir süre durup dosdoğru İspir'e insem mi diye düşünüyorum bir taraftan. İsteksizliğim had safhada.
neyse biraz kendime geldim. değişen manzara dikkatimi aktiviteye vermemi sağlıyor.
günün ikinci tırmanışına da başlamış oluyorum. 8 km içinde %6 eğimle 2000 m'den 2500 m'ye çıkacağım. Ayrımdan sonra yol stabilize.
çekici görünse de yakıcı güneş nedeniyle oturulacak gibi değil. Ben çoktan mumya gibi boyanmışım tabii.
Ulutaş köyü. Gayet bakımlı görünüyordu. Köylerin kaderini genelde çevrelerindeki arazinin verimi belirliyor ve burası da epey geniş çayırlıklara sahip.
keçi bu kurbanı atlatabilecek mi acaba?
az da olsa inek var çevrede.
epey de arıcılık faaliyeti var. Her gittiğimde kuzeyi güneyi tüm dağlar artan bir arıcılık faaliyeti içinde.
köye uzaktan bir bakış.
Çayırözü, Moryayla arası uzaydan.
yol yükselince manzarası da açılıyor. Tüm vadiyi görüyorum. Yoldan ayrılmayıp İspir'e inseydim kaçıracaktım bunları. Moryayla'ya kadar başka yerleşim yok.
Moryayla.
küçükken makinadan geçmiş çayır toplarının (gerçek adı ne bilmiyorum, bunu uydurdum) fotoğraflarına ilgiyle bakardım (hala bakıyorum). Bizim oralarda hiç görmediğimiz şekillerdi bunlar. Birincisi adam gibi çayır yoktu, ikincisi makinenin ilerleyebileceği açıklık ve nisbeten düzlük yer yoktu, üçüncüsü hadi çayır oldu ve makineyle bu hale getirdiniz, dereye yuvarlanmadan yerinde durması imkansızdı. Yani merakla bakmam boşuna değildi.
masa başında ele geçirmeyi planladığım tepe 3150 m yüksekliğiyle Yedigölleri çok güzel gören bir nokta. şehirdeki hesap dağa uymadı tabii.
turu büyük planla, seneye de sürersin.
Köyde durup biraz hesap yaptım. Acaba Yedigöllere çıksam geceye kalmadan İspir'e yetişebilir miydim?
Kesinlikle olmayacağına kanaat getirdim. 2 saat sürerdi çıkıp geri gelmem.
Sonuçta pas geçip yola devam kararı aldım. Yedigöller seneye artık.
(link)
Mehmet Emin Bora beyin diğer yazıları da süper, ben keyifle okudum hepsini.
Yazının sonlarında cağ kebabı yedikleri yer benim geçen sene rastgelip yediğim yer
Çayırözü, Ulutaş, Moryayla ve Yedigöller.
Morkaya'ya indiğim yol. Geçit 2500m civarında, Moryayla 2300m.
nedir insanlığın bu gurbetten çektiği.
Moryayladan aşağı daha büyük bir dereyi izliyor yol. Çevre çok sessiz ve güzel.
Tabii bölge ayı saldırılarıyla bilindiğinden tetikteyim.
sık sık fotoğraf için duruyorum.
Moryayla ve arkasında 3000'lik tepeler. Orada manzara mükemmel ama yapacak birşey yok.
baraj için izleme altında bu dere de.
dağların gözetiminde yalnız ev.
artık vadiye az kaldı, iniş dikleşti. Yamaçta dev bir taş ocağı var.
2022. Benim o zaman taş ocağı sandığım bu taşıma usulü santralin inşaatıymış. Derenin suyu kanalla alınıp tesise aktarılıyor.
aşağıda Çoruh vadisi göründü.
ama Çoruh'tan eser yok. Birkaç kurbağa havuzu var yerine.
o ara küfretmeye ara vermem gerekti çünkü keklik ailesiyle karşılaştım. 8-10 tane yavru ve anneleri yolun kenarındaydılar, aniden karşılaşında yakındaki bir çalılığa kaçtılar koşarak. Anneleri yavrulardan uzaklaşıp benim gittiğime emin olunca onları çağırmaya başladı. Ben de sessizce buluşmalarını izledim. Çekebildiğim bir iki karede de kuş zor farkediliyor.
yol henüz tamamlanmamış, çalışma devam ediyor.
Yeşilyurt köyü.
Bölge çevreye göre ormanlık olunca ayılar için ideal bir yer oluyor. Şakası yok olayın, arabaya saldıran ayı bisiklete ne yapmaz.
(link)
(link)
işte Çoruh. Kral kobra gibi nehirken solucana dönmüş bildiğin.
Çoruh vadisi demek dozer demek, toz demek, toprak demek.
tünelde çalışma var ama yol açık.
epeydir tünel geçmemiştim iyi oldu. Havadaki toz fotoğrafa yansıyor.
yolun buradan sonrası tamamlanmış. Tünelin ve barajın yapılma sürecini merak edenler 2009 Bayburt-Yusufeli gününe bakabilirler.
su toplama tamamlanmış. çöp toplama da öyle görünüyor. İspir gibi küçük bir ilçeden bu kadar atık malzeme üremesi ilginç.
bölgedeki ciddi erozyona ne kadar dayanacak bakalım. Aklıma yaylada yaptığımız ve seneye tekrar geldiğimizde ağzına kadar çakıl ve taşlarla dolduğunu gördüğümüz göller geldi ki bizim yaylalarda erozyon fazla olmaz.
İspir'i geçip yol ayrımına çıktım. Kalacağım otel İspirden 5 km yukarıda Rize yol ayrımında.
Nehirde olması gereken su.
odamın pervazında korsan yerleşim var. Arıların gözüyle bakarsak tam tersi tabii.
Hava kararmak üzereyken ulaştım otele yani Yedigöllere çıksaydım çok kötü olacaktı, ayılarla tanışmam bu sefer kesindi.
Bugün nisbeten kısa bir sürüş yaptım. 7:55 hareket, 1:40 duraklama.
2775 m tırmanma günlük 3000 m hedefinin biraz altında. Mesafe ise asfalt kısımların etkisiyle 102 km, 70 km asfalt ve 32 km stabilize olmak üzere.
Ovit geçidini asfalt yola rağmen 3 saat 30 dakikada çıkmışım, 600 m/saat. Yayla yolunda iyi bir değer olsa da düzgün zeminde biraz yavaş kaldığım ve yorgun olduğum anlamına geliyor. İkinci tırmanıştaki 500 m çıkışı ise 1 saatin altında geçmem toparlanmanın bir göstergesi. Bir şekilde tempomu korumuşum.
Nabız değerleri ise oldukça düşük.
Yorgun olsam da nehrin kenarında yürüyüş, sakin çevre, iyi bir yemek ve üstüne tesisteki gençlerle sohbet iyi geldi. İşler çok iyiymiş ancak Davos olayından sonra bölgenin müdavimi israilli turistler gelmemeye başlayınca durma noktasına gelmiş. Tesis daha önce gördüğüm haline göre epey bakımsızdı. Odalarda zamanın durduğunu hissediyorsunuz.
Yarın hedefim Uzundere, Tortum gölü ve hemen dibindeki Yedigöller. Kendimi fazla zorlamadığım ve stressiz bir günden sonra yarına hazır olacağımı hayal ederek üst ranzada yatışa geçiyorum.
1.etap (Trabzon-Taşköprü)
2.etap (Taşköprü-Uzungöl)
3.etap (Uzungöl-İkizdere)
4.etap (İkizdere-Şenyuva)
4.etap (İkizdere-Şenyuva)
5.etap (Pokut tırmanışı)
Bugünkü plan İkizdere'den başlayıp Ovit'e çıkmak ve Çayırözüne kadar indikten sonra anayoldan sola Moryayla yönüne ayrılmak. Moryayla'da 800 m daha tırmanıp Yedigöller'e çıkıp çıkamayacağıma karar vereceğim.
Sabah geç kalmasam da erken de çıkamadım, 8:30 civarıydı teker döndüğünde. Üzerimdeki yorgunluğu anlatamam, beynimin el freni çekilmiş gibi. Bisikleti odaya çıkaramadığım için yine çantaları sabah takmam gerekti. Akşamdan aşağıya inip çanta vb takacak durumum olmuyor, tek yapabildiğim yatağa uzanıp tv izlemek ve bir şeyler yiyip içmek. Bir termal havuza gireyim iyi gelir diye aşağı indim ama 10 dakika sonra uykum gelince geri çıktım. Otelin akşam yemeğinin açık büfe olması mükemmel bir avantaj. Çünkü akşam yemeğinde 2 saatten fazla zaman harcayıp yavaş yavaş bildiğiniz 3 normal adam kadar yemek yiyorum. Diğer kaldığım yerlerde böyle bir imkan olmadığından epey hesap ödemem gerekti. Hesaplasak dizel bir arabayla aynı yolu daha ucuza geçeceğim anlaşılabilir.
Önümde bir büyük bir de küçük tırmanış var. Ovit geçidine bu yönden bisikletle hiç tırmanmamıştım, güney taraftan biri 2003'te biri de 2009'da iki tırmanışım var. Kuzeyden Ovit ciddi bir tırmanış, 33 km civarında, ortalama %6.6 eğimi var ve 2650 m'lere çıkıyor. Burası bölgede güneye geçen en doğudaki geçit, taa Artvin yoluna kadar başka arabanın geçebileceği yol yok. Bugünle birlikte tur kuzey yamaçları terkedip arkalara yöneliyor, hava çok iyi olduğu için bu şekilde yaptığıma pişman olmadım değil. Güney hava bozukken de gezilebilir ama kuzey öyle mi?
Üstüne bir de asfalt şehirlerarası yollara olan kıllığım eklenince epey keyifsiz vurdum rampaya.
Rota bu, gerisini yolda anlatırım.
İkizdere'ye 6 km inişin tadını çıkarıyorum. Güne inişle başlamak gibisi var mı? Bölgede tali yollarda bile çok sayıda eski köprü var, epey de güzelmiş yapısı.
tırmanış başlıyor. siperdeki askerin görüş açısıyla bakıyorum yola. Bir taraftan da bir şeyle çarpışırsam ne olacağını merak ediyorum. Çanta yastık görevi görüp darbeyi yumuşatabilir miydi?
Arada kafayı koyup uyuyasım da geliyor
Haberleri düşünebiliyor musunuz: -Ovit dağında şoförü uyuyan don yüklü bisiklet şarampole yuvarlandı, 1 yaralı. - İspirde tuğla yüklü kamyon ile gıda maddesi yüklü bisiklet çarpıştı, şoförlerin kavgası mobesede (çanta darbeyi yumuşatmış).
3.etapta indiğim Anzer yolu. Buradan karanlıkta geçmiştim. Şimdi güneşin altında çok farklı görünüyor.
çığ tünelini dışarıdan geçmeyi tercih ettim.
rampa kendini hissettiriyor. ciddi bir sele ağrım var, ilk günden beri krem+merhem vb kullanmamanın cezasını çekiyorum. Normalde pek sele acısı çekmem, gerim kerpiç gibidir ama birkaç tam gün sürüşten sonra o da pes ediyor. Pes ettiğinde de ilaçla müdehale için çok geç oluyor. Mantıklı düşünürsek en rambo prolar bile bunu sürdüklerine göre sen neyine güvenip sürmüyorsun diyebiliriz.
Ovit tünelinin girişi burası olacak, yaklaşık 1900 m yükseklikte ve İkizdere'den 21 km yukarıda. Maçka-Zigana tüneli çıkışının tam bir kopyası: irtifalar, mesafe ve eğim aynı.
Tabii tünelin açılmasını bekleyecek halim olmadığından geri kalan 750 m'yi tırmanmak üzere devam ediyorum.
bingo! suyum bitti. nasıl becerdiysem yoldan son teknoloji arabaların geçtiği, gökte 200 sene önce rüyamızda göremeyeceğimiz uçakların süzüldüğü bir günde memleketin en ıslak coğrafyasında, ana yolun üzerinde susuz kalmayı başardım.
Ve bildiniz, bu yamaca çıkıp bu sızıntıdan su doldurmayı denedim ama bulanık olduğundan geri döktüm.
neyseki manzara güzelleşti de biraz keyiflendim. Bitmek bilmeyen asfalt yollar bana fındık toplama gibi sonsuz bir işmiş gibi geliyor.
yaklaşık aynı yerlerde 9 sene önce çektiğim fotoğraf. vay arkadaş vay..
su almaya çıkmışken manzarayı kaçırmayayım.
agresif bir yol bisikleti geometrisine sahip, full shimano 96 LX 24 vites, cantilever frenler, tange cro-moly çelik borular ve cro-moly kontrol aksamları. 13 küsür kg ile 97 yılının en seksi modellerinden biri, 450 $ etiketiyle de dağlar kadar ulaşılabilir.
neyse susuzluğum gördüğüm en baba çeşmelerden biriyle sona eriyor. Dereden doldurduğum suyu hemen boşaltıyorum. Çevredeki çöpleri görünce canım sıkılıyor. Bisikleti bırakıp karateye başlasam mı acaba?
Yarım karpuzu fırlatan elemanın çenesi bir hiyaaa nidasıyla karpuzdan önce yere çarpsa nasıl olur acaba!?
bir türlü istediğim tempoda gidemiyorum sele ağrısı ve genel yorgunluk yüzünden. Ortalama 95-105 kadans aralığı en sevdiğim devir ama bu deviri yapmak isteyince seleye binen ağırlık beni bitiriyor.
tanıdık geldi mi?
9 sene önce aynı fotoğraf (yaklaşık)
2009 versiyonu da bu sayfada.
bulutlar yoğunlaştı birden, sağnak kesin vuracak ama nereye belli değil. Neyseki yol ve geçit çevreye göre alçakta.
oldukça çorak bir arazi ve yaşam savaşı verilen köylerden biri.
komiklikler şakalar derken yokuşu bitirdim neredeyse. arkanın açık olduğunu görünce sevindim. bulunduğun yerde hava epey karardı, bir yerlere yıldırımlar düşüyor.
adamlar 2700 metrede bile moloz dökecek yere ihtiyaç duymuşlar. Arkada güzel bir göl var, enerjim kısıtlı olduğundan gitmedim. 2009'da da gitmemiştim.
ama 2003'te gitmiştim. işte burası.
yağmur yıldırımlarla birlikte geliyor ama bu benim hatıra fotoğrafı çekip üstümü değiştirmeme engel değil. Onca gıda malzemesini yememe rağmen çantanın hafiflememesi kafama takılmıştı tırmanış boyunca. Muhtemelen yorulduğum için bana öyle geliyordu ama taşıdığım herşey gerekli miydi sorusunu da sordum kendime.
oysa 9 sene önce zımba gibiyken ne kadar az yüküm varmış. Bu arada gidonda çanta fikrini o zamanlar bulmuşum zaten. Geçen seneki Çoruh kampımda bulduğumu sanmıştım ama daha önce de akıl edilmiş zaten.
Çayıroba'da ana yoldan ayrılıp içeriye sapıyorum. Yolun kenarında bir süre durup dosdoğru İspir'e insem mi diye düşünüyorum bir taraftan. İsteksizliğim had safhada.
neyse biraz kendime geldim. değişen manzara dikkatimi aktiviteye vermemi sağlıyor.
günün ikinci tırmanışına da başlamış oluyorum. 8 km içinde %6 eğimle 2000 m'den 2500 m'ye çıkacağım. Ayrımdan sonra yol stabilize.
çekici görünse de yakıcı güneş nedeniyle oturulacak gibi değil. Ben çoktan mumya gibi boyanmışım tabii.
Ulutaş köyü. Gayet bakımlı görünüyordu. Köylerin kaderini genelde çevrelerindeki arazinin verimi belirliyor ve burası da epey geniş çayırlıklara sahip.
keçi bu kurbanı atlatabilecek mi acaba?
az da olsa inek var çevrede.
epey de arıcılık faaliyeti var. Her gittiğimde kuzeyi güneyi tüm dağlar artan bir arıcılık faaliyeti içinde.
köye uzaktan bir bakış.
Çayırözü, Moryayla arası uzaydan.
yol yükselince manzarası da açılıyor. Tüm vadiyi görüyorum. Yoldan ayrılmayıp İspir'e inseydim kaçıracaktım bunları. Moryayla'ya kadar başka yerleşim yok.
Moryayla.
küçükken makinadan geçmiş çayır toplarının (gerçek adı ne bilmiyorum, bunu uydurdum) fotoğraflarına ilgiyle bakardım (hala bakıyorum). Bizim oralarda hiç görmediğimiz şekillerdi bunlar. Birincisi adam gibi çayır yoktu, ikincisi makinenin ilerleyebileceği açıklık ve nisbeten düzlük yer yoktu, üçüncüsü hadi çayır oldu ve makineyle bu hale getirdiniz, dereye yuvarlanmadan yerinde durması imkansızdı. Yani merakla bakmam boşuna değildi.
masa başında ele geçirmeyi planladığım tepe 3150 m yüksekliğiyle Yedigölleri çok güzel gören bir nokta. şehirdeki hesap dağa uymadı tabii.
turu büyük planla, seneye de sürersin.
Köyde durup biraz hesap yaptım. Acaba Yedigöllere çıksam geceye kalmadan İspir'e yetişebilir miydim?
Kesinlikle olmayacağına kanaat getirdim. 2 saat sürerdi çıkıp geri gelmem.
Sonuçta pas geçip yola devam kararı aldım. Yedigöller seneye artık.
(link)
Mehmet Emin Bora beyin diğer yazıları da süper, ben keyifle okudum hepsini.
Yazının sonlarında cağ kebabı yedikleri yer benim geçen sene rastgelip yediğim yer
Çayırözü, Ulutaş, Moryayla ve Yedigöller.
Morkaya'ya indiğim yol. Geçit 2500m civarında, Moryayla 2300m.
nedir insanlığın bu gurbetten çektiği.
Moryayladan aşağı daha büyük bir dereyi izliyor yol. Çevre çok sessiz ve güzel.
Tabii bölge ayı saldırılarıyla bilindiğinden tetikteyim.
sık sık fotoğraf için duruyorum.
Moryayla ve arkasında 3000'lik tepeler. Orada manzara mükemmel ama yapacak birşey yok.
baraj için izleme altında bu dere de.
dağların gözetiminde yalnız ev.
artık vadiye az kaldı, iniş dikleşti. Yamaçta dev bir taş ocağı var.
2022. Benim o zaman taş ocağı sandığım bu taşıma usulü santralin inşaatıymış. Derenin suyu kanalla alınıp tesise aktarılıyor.
aşağıda Çoruh vadisi göründü.
ama Çoruh'tan eser yok. Birkaç kurbağa havuzu var yerine.
o ara küfretmeye ara vermem gerekti çünkü keklik ailesiyle karşılaştım. 8-10 tane yavru ve anneleri yolun kenarındaydılar, aniden karşılaşında yakındaki bir çalılığa kaçtılar koşarak. Anneleri yavrulardan uzaklaşıp benim gittiğime emin olunca onları çağırmaya başladı. Ben de sessizce buluşmalarını izledim. Çekebildiğim bir iki karede de kuş zor farkediliyor.
yol henüz tamamlanmamış, çalışma devam ediyor.
Yeşilyurt köyü.
Bölge çevreye göre ormanlık olunca ayılar için ideal bir yer oluyor. Şakası yok olayın, arabaya saldıran ayı bisiklete ne yapmaz.
(link)
(link)
işte Çoruh. Kral kobra gibi nehirken solucana dönmüş bildiğin.
Çoruh vadisi demek dozer demek, toz demek, toprak demek.
tünelde çalışma var ama yol açık.
epeydir tünel geçmemiştim iyi oldu. Havadaki toz fotoğrafa yansıyor.
yolun buradan sonrası tamamlanmış. Tünelin ve barajın yapılma sürecini merak edenler 2009 Bayburt-Yusufeli gününe bakabilirler.
su toplama tamamlanmış. çöp toplama da öyle görünüyor. İspir gibi küçük bir ilçeden bu kadar atık malzeme üremesi ilginç.
bölgedeki ciddi erozyona ne kadar dayanacak bakalım. Aklıma yaylada yaptığımız ve seneye tekrar geldiğimizde ağzına kadar çakıl ve taşlarla dolduğunu gördüğümüz göller geldi ki bizim yaylalarda erozyon fazla olmaz.
İspir'i geçip yol ayrımına çıktım. Kalacağım otel İspirden 5 km yukarıda Rize yol ayrımında.
Nehirde olması gereken su.
odamın pervazında korsan yerleşim var. Arıların gözüyle bakarsak tam tersi tabii.
Hava kararmak üzereyken ulaştım otele yani Yedigöllere çıksaydım çok kötü olacaktı, ayılarla tanışmam bu sefer kesindi.
Bugün nisbeten kısa bir sürüş yaptım. 7:55 hareket, 1:40 duraklama.
2775 m tırmanma günlük 3000 m hedefinin biraz altında. Mesafe ise asfalt kısımların etkisiyle 102 km, 70 km asfalt ve 32 km stabilize olmak üzere.
Ovit geçidini asfalt yola rağmen 3 saat 30 dakikada çıkmışım, 600 m/saat. Yayla yolunda iyi bir değer olsa da düzgün zeminde biraz yavaş kaldığım ve yorgun olduğum anlamına geliyor. İkinci tırmanıştaki 500 m çıkışı ise 1 saatin altında geçmem toparlanmanın bir göstergesi. Bir şekilde tempomu korumuşum.
Nabız değerleri ise oldukça düşük.
Yorgun olsam da nehrin kenarında yürüyüş, sakin çevre, iyi bir yemek ve üstüne tesisteki gençlerle sohbet iyi geldi. İşler çok iyiymiş ancak Davos olayından sonra bölgenin müdavimi israilli turistler gelmemeye başlayınca durma noktasına gelmiş. Tesis daha önce gördüğüm haline göre epey bakımsızdı. Odalarda zamanın durduğunu hissediyorsunuz.
Yarın hedefim Uzundere, Tortum gölü ve hemen dibindeki Yedigöller. Kendimi fazla zorlamadığım ve stressiz bir günden sonra yarına hazır olacağımı hayal ederek üst ranzada yatışa geçiyorum.
Dosyalar
-
trans_20120726_1422.JPG87,4 KB · Okunma: 3
-
drTour0012.JPG311,2 KB · Okunma: 3
-
trans_20120726_1424.JPG126,5 KB · Okunma: 3
-
trans_20120726_1444.JPG84,8 KB · Okunma: 3
-
drTour0007.JPG313,4 KB · Okunma: 3
-
trans_20120726_1455.JPG109,3 KB · Okunma: 1
-
drTour0003.JPG317,3 KB · Okunma: 1
-
trans_20120726_1460.JPG140,3 KB · Okunma: 2
-
drTour0005b.JPG394,7 KB · Okunma: 2
-
drTour0004.JPG368,6 KB · Okunma: 2
-
drTour0002b.JPG323,3 KB · Okunma: 3
-
drTour0001.JPG328,3 KB · Okunma: 3
-
trans_20120726_1468.JPG123,8 KB · Okunma: 3
-
trans_20120726_1489.JPG120,1 KB · Okunma: 3
-
trans_20120726_1520.JPG173,4 KB · Okunma: 3
-
trans_20120726_1522.JPG91,4 KB · Okunma: 2
-
trans_20120726_1551.JPG135,8 KB · Okunma: 2
-
trans_20120726_1563.JPG148,3 KB · Okunma: 2
-
trans_20120726_1565.JPG93,8 KB · Okunma: 2
-
trans_20120726_1573.JPG93,7 KB · Okunma: 2
-
trans_20120726_1578.JPG118,5 KB · Okunma: 2
-
trans_20120726_1588.JPG148,6 KB · Okunma: 2
-
trans_20120726_1598.JPG76,1 KB · Okunma: 1
-
trans_20120726_1600.JPG58,6 KB · Okunma: 1
-
trans_20120726_1605.JPG197,8 KB · Okunma: 1
-
trans_20120726_1628.JPG139,7 KB · Okunma: 2
-
trans_20120726_1638.JPG118,1 KB · Okunma: 2
Son düzenleme: