delibalta
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 24 Eylül 2004
- Mesaj
- 691
- Tepki
- 2.735
- Şehir
- kuzeyli
- Başlangıç
- 1997—98
- Bisiklet
- Bisan
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
(link)
1.etap (Trabzon-Taşköprü)
2.etap (Taşköprü-Uzungöl)
3.etap (Uzungöl-İkizdere)
4.etap (İkizdere-Şenyuva)
4.etap (İkizdere-Şenyuva)
5.etap (Pokut tırmanışı)
6.etap (İkizdere-Ovit-Moryayla-İspir)
7.etap (İspir-Devedağı-Uzundere-Yusufeli)
Uzun bir aradan sonra tanıdık bir mekanda olmak güzel. Yusufeli'ne bu 4. gidişimdi yanlış saymıyorsam. İlk gittiğimde bana dağcı ve maceracı kaynayan dağdan önce son kasaba izlenimi vermişti. Etrafta yanık tenli, acaip dayanıklı ve sert görünen insanlar dolaşıyordu. Yer bulmak zordu, rafting yoğun şekilde yapılıyordu. Her gittiğimde kalabalık azaldı, insanların enerjisi düştü. Siyasi olaylar ve bölgede devam eden inşaatlardan dolayı ulaşımın aksaması ve nehrin ortadan kalkması ziyaretleri de çok etkilemiş.
Akşam hızlıca yarının rotasını çıkarmam gerekti, çünkü B planına geçtiğimden ve Uzundere civarında kalıp yine ıssız ve bol ayılı bir yola yapmak yerine Yusufeli'ne geldiğimden dolayı Artvin'e devam etme kararı almıştım. Konuştuğum insanlar Yusufeli-Artvin yolunun araç dışında geçilemez olduğunu söylediler. Bu tipik pisikletle gidilir mi oraya tepkisi değildi, beni tanıyan ve çok bisikletçi görmüş insanların ciddi bir uyarısıydı. Söylediklerine göre tüm yol tek bir şantiyeymiş ve yeni ulaşıma açılan tüneller henüz altyapıdan yoksunmuş. İşin ciddiyetine inanıp Artvin'e minibüsle gidip ilgimi çeken ilk yer olan Hatila vadisini gezmeye karar verdim. Sabah 07:00 minibüsüne yetişmek üzere hazırlığımı yapıp yattım. Yine gece 2 gibi uyuyup 4 saatlik uykuyla zombi modunda pistbaşı yapmam gerekti. Buralarda mnibüse inek bile koyulduğundan o bisiklet oraya girer mi vb muhabbeti olmadı, ilk gelen ve son inecek yolcu olarak bisikleti parçalayıp çantamla birlikte koydum Ford Transitin arkasına.
Yola çıktıktan kısa süre sonra ne kadar doğru bir karar aldığım ortaya çıktı. Gördüğüm onca berbat yol bunun yanına bile yanaşamazdı. En az 10 cm toz tabakası, ağır araçlar, iş makinaları, göğe kalkan toz. Tüm yol böyle geçecek derken bir de tüneller eklendi. Sayılarıyla şoke oldum diyebilirim. Ben diyeyim 30 siz anlayın 50 tünel. Tek bir lamba yok, farlara rağmen tozdan 3-5 metreye düşen görüş. Araçlar 40 km hızla geçiyorlar tünelleri. Kimisi oldukça uzun ve viraj şeklinde, düz olan 1-2 tane saydım. Bu yolu bisikletle geçmeye kalksaydım ciğerime kadar toz dolardım, bisiklette işe yarar parça kalmazdı, zaten kirli olan elbiselerimi atmam gerekirdi. Elime tek geçen de eğer sağlam geçersem bununla duyacağım gurur olurdu herhalde. Artvin'e yaklaşınca asfalt başladı ve Deriner barajı kadraja girdi. Su tutmaya başlayan baraj ne kadar ciddi olduğunu göstermeye başlamış
rota bu, vadiye girip 2000 m'lere kadar tırmanıp geri dönüyorum.
Uzun süre yolun genel durumu.
Artvin'e çok yakınız. Tüneller birbirine neredeyse ekli. Geçtiğimiz de nadiren gördüğüm düz tünellerden.
tünel veya viyadük olmayan kısımlar %10 falandır herhalde.
ve Deriner. Su tutmaya başlasa da daha yapılacak çok iş var.
Araba sürmek için çok iyi bir yol. yoldan çıkarsanız olayınız biter tabii.
su altında kalacak tepecik. tekrar güneşi gördüğünde çoğumuz gitmiş olacağız.
boşaltılmış bir köy.
ve duvar.
yukarıda Ardahan ve Ardanuç yönüne giden yeni yol görünüyor.
sabah saat 9 ve Artvin'den yola çıkmaya hazırım. Hiç fena değil.
daha önce dikkatimi çekmeyen bir kale kalıntısı.
Borçka barajının suyu. Irmak üzerinde bir barajın suyunun bittiği noktada diğeri yükseliyor.
İçecek birşeyler alıp şehirden çıktım. Yol balkon gibi dağın kenarından ilerliyor. Manzara çok iyi.
bölgeye yakışacak darlıkta ve yükseklikte. sıkılacağım diye boşa korkmuşum.
kayaların arasına girince iyice keyiflendim. santim santim ilerlemişlerdir yolu açana kadar.
baba dediğimiz taş bariyerler son derece gerekli.
ve vadiyi ilk görüşüm.
yol dereye inip oradan tırmanışa geçiyor. Bulunduğum nokta muhteşem ama vakit geçirmeyi dönüşe bırakıyorum.
yolun iki tarafı da dimdik duvar.
zaman zaman kayaya oyulmuş noktalardan geçiyor.
ve ormana girdim. yeterince orman, vadi, dere, kaya, dağ vb görmüş olmama rağmen beni etkiledi.
etraf çok ıssız, Trabzon tarafındaki milli parklar gibi tıkış tıkış yerlere benzemiyor.
bölgenin ayı nüfusu da kalabalık olduğundan dikkatliyim. tüm dikkatime rağmen ancak ölü bir ayının duyularına sahip olduğumdan ne işe yarar bilmiyorum.
muhteşem..
nadir açıklık alanlardan.
gps sinyali alınamadığından rotayı veya haritadaki yerimi göremiyorum. burada bir hata yapıp ormandan devam ettim.
yol iyice orman içlerine daldı. bir şikayetim yok ama geri dönmem gerekecek.
dönüp yamaca tırmanan yola giriyorum.
ufak bir tertibat. Yol üzerinde az sayıda tek tük ev var.
yol orman içine göre daha düzgün. Burası da orman içi ama vadideki gibi yoğun değil.
ağaçların şakası yok ama.
bu arada hava fena bozuyor. tepelerdeki yağmur alçalmaya başladı.
ağaç sınırına yaklaştım.
hava aniden serinliyor. Serinliyor dediysem 18 derecelere düşüyor. Artvin ve vadi boyunca 30-35 derecelerde gezdiğinden epey serin hissediyorum.
irtifa 2000 m olunca bu kadar yeter diyorum. yağmur atıştırıyor ve azalmayıp artacağı ve alçak irtifalara ineceği ortada. Kendimi iyi hissediyor olsam da daha fazla zorlamak istemiyorum.
bu dereyi geçmeden dönmeye karar veriyorum.
bu yollar önümüzdeki TDK'ları bekleyecek artık. Yükü Artvin'de bıraksaydım daha yukarılara gidebilirdim. Sonuçta erzağın çoğunu yesem de hala 12 kg gelen bir çanta duruyor önümde.
yol üzerindeki nadir evlerden. Yağmur geldiğinden çayırı örtme faaliyeti var.
hızla vadiye iniyorum. yağmur geride kaldı.
kartal yuvası gibi kulübe dikkatimi çekti.
kayalıklar göğe uzanıyor sanki.
2 metrelik yol hariç insana dair hiçbir iz yok.
dere çok güzel ve doğal. balık kaynıyordur.
ilerlemenin (!) henüz buraya gelmemiş olması güzel.
dere kayayı kendine yetecek kadar yarmayı başarmış.
doğal bir köprü.
kayaları yararak geçen nokta buradan net görünüyor.
sol tarafta uzuun bir düşüş var.
şöyle
yemek vakti, manzarasıyla yarışacak lokanta azdır.
levha dikkatimi çekiyor.
yolun yapılışı.
Artvin'e az kaldı. Borçka barajı daha net görülüyor.
milli park çıkışı (ya da girişi).
veriler. diğer günlere göre sönük olsa da fena bir gün değil. 7 saatten fazla sürüş, çoğu tek parça 2170 metre tırmanış. Nabzın ne kadar düşük olduğu dikkatimi çekti. Turların sonuna doğru dayanıklılık yetse de yüksek performans göstermek çok zor. Kaslar bitik olduğundan dolaşım sistemini zorlayacak işi üretemiyorlar.
Artvin'e döndüğümde saat 6'yı yeni geçmişti ve terminalden ayrılan son otobüsün de yola çıktığını öğrendim. Ya otelde kalıp sabah otobüse binecektim ya da Trabzondan kiralamam gereken aracı buradan kiralayıp yola devam edecektim. Sonuçta bir gece daha otelde kalmak yerine kısa sürede evde olmak çekici geldi. Şehirde bildiğim tek büyük araç kiralama firmasından bir araba alıp 3 gün sonra Trabzon havalimanına teslim etmek üzere yola çıktım.
k.çım yumuşak koltuğa değince ve makinenin gücü ve konforunu hissedince kendimden geçiyorum. İstersen tek düğmeyle sıcak bir esinti istersen soğuk. Ufak bir hareketle acaip hızlara çıkıp bisikletin rüyasında görmeyeceği ivmeyle yavaşlamalar.
Yoldaki araçların farkımda olup ona göre hareket etmeleri. Ağır ve biçimsiz yüklerimi yutan bir bagaj, ihtiyaç duyduğum şeyleri elimin altında yola düşürme tehlikesi olmadan taşıyan bol alan.
Kısa süre sonra yağmur başladı ve tüm bölgesi etkisi altına aldı. Trabzon'a kadar ara ara kesilse de devam etti. Bu durumlarda arabanın keyfi ayrı.
Trafiğin iftar nedeniyle sıfıra yakın olması ve benim tüm hafta kağnı hızında ilerlemekten bıkmam nedeniyle abarttığımı hatırlıyorum. 2 saatte Trabzondaydım.
Turdan çok ders çıkardım, yapmak için gereken performansı ölçmüş oldum. Artık hangi performansta ne yapabileceğimi daha iyi biliyorum. Temel gibi bir kova suyu içip içemeyeceğimi öncesinde bir kova su içerek deneme şansım yok. İstanbul'da evde trainerda çevirip bir hafta sonra turda nasıl bir sonuç alacağımı tahmin etmem gerekiyor. Rotayı 2 kere kısattım, bir kere de iptal edip yenisini yaptım. En büyük etken yükle ve biriken yorgunlukla tempo üzeri performanslara çıkamamamdı. Yani geç kalmışken 1 saat gazlayıp günü kurtarma şansım yoktu. Planlamayla ilgili öğrendiğim en önemli şey şüphesiz inişleri de aynı çıkışlar gibi detaylı inceleme ve hesaplamadan geçirmem gerektiğiydi. Tüm geç kalmalarım detaylı planladığım ve hedefime ulaştığım çıkışlardan değil ne de olsa kaptırıp inerim diye yaklaşıp hesapladığım inişlerde oldu. Çok bozuk yollar, yük, hasarı göze alacak durumda olmamam ve fotoğraf için inişleri tercih etmem çok vakit kaybettirdi.
Neyse geride kalan 727 km ve 20713 m tırmanma ile hedefim olan günde 3000 m tırmanışa ulaşamasam da yaklaştım. Artık önümüzdeki senenin hazırlıkları ve planlamasına bakacağım. Rota ufak değişikliklerle aynı doğrultuda kalacak. Geçmediğim büyük geçit kalmadığından yine aynı geçitleri kullanacağım, yeni bir iki 2500-2700 m'lik geçit ekleyebilirim.
Kaderimde varsa TDK 2013 en az bu yılki kadar güzel olur. Havanın iyi olması büyük bir şans olur ama iki sene peş peşe olacak iş gibi gelmiyor. Muhtemelen duman tise perişan bir tur olacak
1.etap (Trabzon-Taşköprü)
2.etap (Taşköprü-Uzungöl)
3.etap (Uzungöl-İkizdere)
4.etap (İkizdere-Şenyuva)
4.etap (İkizdere-Şenyuva)
5.etap (Pokut tırmanışı)
6.etap (İkizdere-Ovit-Moryayla-İspir)
7.etap (İspir-Devedağı-Uzundere-Yusufeli)
Uzun bir aradan sonra tanıdık bir mekanda olmak güzel. Yusufeli'ne bu 4. gidişimdi yanlış saymıyorsam. İlk gittiğimde bana dağcı ve maceracı kaynayan dağdan önce son kasaba izlenimi vermişti. Etrafta yanık tenli, acaip dayanıklı ve sert görünen insanlar dolaşıyordu. Yer bulmak zordu, rafting yoğun şekilde yapılıyordu. Her gittiğimde kalabalık azaldı, insanların enerjisi düştü. Siyasi olaylar ve bölgede devam eden inşaatlardan dolayı ulaşımın aksaması ve nehrin ortadan kalkması ziyaretleri de çok etkilemiş.
Akşam hızlıca yarının rotasını çıkarmam gerekti, çünkü B planına geçtiğimden ve Uzundere civarında kalıp yine ıssız ve bol ayılı bir yola yapmak yerine Yusufeli'ne geldiğimden dolayı Artvin'e devam etme kararı almıştım. Konuştuğum insanlar Yusufeli-Artvin yolunun araç dışında geçilemez olduğunu söylediler. Bu tipik pisikletle gidilir mi oraya tepkisi değildi, beni tanıyan ve çok bisikletçi görmüş insanların ciddi bir uyarısıydı. Söylediklerine göre tüm yol tek bir şantiyeymiş ve yeni ulaşıma açılan tüneller henüz altyapıdan yoksunmuş. İşin ciddiyetine inanıp Artvin'e minibüsle gidip ilgimi çeken ilk yer olan Hatila vadisini gezmeye karar verdim. Sabah 07:00 minibüsüne yetişmek üzere hazırlığımı yapıp yattım. Yine gece 2 gibi uyuyup 4 saatlik uykuyla zombi modunda pistbaşı yapmam gerekti. Buralarda mnibüse inek bile koyulduğundan o bisiklet oraya girer mi vb muhabbeti olmadı, ilk gelen ve son inecek yolcu olarak bisikleti parçalayıp çantamla birlikte koydum Ford Transitin arkasına.
Yola çıktıktan kısa süre sonra ne kadar doğru bir karar aldığım ortaya çıktı. Gördüğüm onca berbat yol bunun yanına bile yanaşamazdı. En az 10 cm toz tabakası, ağır araçlar, iş makinaları, göğe kalkan toz. Tüm yol böyle geçecek derken bir de tüneller eklendi. Sayılarıyla şoke oldum diyebilirim. Ben diyeyim 30 siz anlayın 50 tünel. Tek bir lamba yok, farlara rağmen tozdan 3-5 metreye düşen görüş. Araçlar 40 km hızla geçiyorlar tünelleri. Kimisi oldukça uzun ve viraj şeklinde, düz olan 1-2 tane saydım. Bu yolu bisikletle geçmeye kalksaydım ciğerime kadar toz dolardım, bisiklette işe yarar parça kalmazdı, zaten kirli olan elbiselerimi atmam gerekirdi. Elime tek geçen de eğer sağlam geçersem bununla duyacağım gurur olurdu herhalde. Artvin'e yaklaşınca asfalt başladı ve Deriner barajı kadraja girdi. Su tutmaya başlayan baraj ne kadar ciddi olduğunu göstermeye başlamış
rota bu, vadiye girip 2000 m'lere kadar tırmanıp geri dönüyorum.
Uzun süre yolun genel durumu.
Artvin'e çok yakınız. Tüneller birbirine neredeyse ekli. Geçtiğimiz de nadiren gördüğüm düz tünellerden.
tünel veya viyadük olmayan kısımlar %10 falandır herhalde.
ve Deriner. Su tutmaya başlasa da daha yapılacak çok iş var.
Araba sürmek için çok iyi bir yol. yoldan çıkarsanız olayınız biter tabii.
su altında kalacak tepecik. tekrar güneşi gördüğünde çoğumuz gitmiş olacağız.
boşaltılmış bir köy.
ve duvar.
yukarıda Ardahan ve Ardanuç yönüne giden yeni yol görünüyor.
sabah saat 9 ve Artvin'den yola çıkmaya hazırım. Hiç fena değil.
daha önce dikkatimi çekmeyen bir kale kalıntısı.
Borçka barajının suyu. Irmak üzerinde bir barajın suyunun bittiği noktada diğeri yükseliyor.
İçecek birşeyler alıp şehirden çıktım. Yol balkon gibi dağın kenarından ilerliyor. Manzara çok iyi.
bölgeye yakışacak darlıkta ve yükseklikte. sıkılacağım diye boşa korkmuşum.
kayaların arasına girince iyice keyiflendim. santim santim ilerlemişlerdir yolu açana kadar.
baba dediğimiz taş bariyerler son derece gerekli.
ve vadiyi ilk görüşüm.
yol dereye inip oradan tırmanışa geçiyor. Bulunduğum nokta muhteşem ama vakit geçirmeyi dönüşe bırakıyorum.
yolun iki tarafı da dimdik duvar.
zaman zaman kayaya oyulmuş noktalardan geçiyor.
ve ormana girdim. yeterince orman, vadi, dere, kaya, dağ vb görmüş olmama rağmen beni etkiledi.
etraf çok ıssız, Trabzon tarafındaki milli parklar gibi tıkış tıkış yerlere benzemiyor.
bölgenin ayı nüfusu da kalabalık olduğundan dikkatliyim. tüm dikkatime rağmen ancak ölü bir ayının duyularına sahip olduğumdan ne işe yarar bilmiyorum.
muhteşem..
nadir açıklık alanlardan.
gps sinyali alınamadığından rotayı veya haritadaki yerimi göremiyorum. burada bir hata yapıp ormandan devam ettim.
yol iyice orman içlerine daldı. bir şikayetim yok ama geri dönmem gerekecek.
dönüp yamaca tırmanan yola giriyorum.
ufak bir tertibat. Yol üzerinde az sayıda tek tük ev var.
yol orman içine göre daha düzgün. Burası da orman içi ama vadideki gibi yoğun değil.
ağaçların şakası yok ama.
bu arada hava fena bozuyor. tepelerdeki yağmur alçalmaya başladı.
ağaç sınırına yaklaştım.
hava aniden serinliyor. Serinliyor dediysem 18 derecelere düşüyor. Artvin ve vadi boyunca 30-35 derecelerde gezdiğinden epey serin hissediyorum.
irtifa 2000 m olunca bu kadar yeter diyorum. yağmur atıştırıyor ve azalmayıp artacağı ve alçak irtifalara ineceği ortada. Kendimi iyi hissediyor olsam da daha fazla zorlamak istemiyorum.
bu dereyi geçmeden dönmeye karar veriyorum.
bu yollar önümüzdeki TDK'ları bekleyecek artık. Yükü Artvin'de bıraksaydım daha yukarılara gidebilirdim. Sonuçta erzağın çoğunu yesem de hala 12 kg gelen bir çanta duruyor önümde.
yol üzerindeki nadir evlerden. Yağmur geldiğinden çayırı örtme faaliyeti var.
hızla vadiye iniyorum. yağmur geride kaldı.
kartal yuvası gibi kulübe dikkatimi çekti.
kayalıklar göğe uzanıyor sanki.
2 metrelik yol hariç insana dair hiçbir iz yok.
dere çok güzel ve doğal. balık kaynıyordur.
ilerlemenin (!) henüz buraya gelmemiş olması güzel.
dere kayayı kendine yetecek kadar yarmayı başarmış.
doğal bir köprü.
kayaları yararak geçen nokta buradan net görünüyor.
sol tarafta uzuun bir düşüş var.
şöyle
yemek vakti, manzarasıyla yarışacak lokanta azdır.
levha dikkatimi çekiyor.
yolun yapılışı.
Artvin'e az kaldı. Borçka barajı daha net görülüyor.
milli park çıkışı (ya da girişi).
veriler. diğer günlere göre sönük olsa da fena bir gün değil. 7 saatten fazla sürüş, çoğu tek parça 2170 metre tırmanış. Nabzın ne kadar düşük olduğu dikkatimi çekti. Turların sonuna doğru dayanıklılık yetse de yüksek performans göstermek çok zor. Kaslar bitik olduğundan dolaşım sistemini zorlayacak işi üretemiyorlar.
Artvin'e döndüğümde saat 6'yı yeni geçmişti ve terminalden ayrılan son otobüsün de yola çıktığını öğrendim. Ya otelde kalıp sabah otobüse binecektim ya da Trabzondan kiralamam gereken aracı buradan kiralayıp yola devam edecektim. Sonuçta bir gece daha otelde kalmak yerine kısa sürede evde olmak çekici geldi. Şehirde bildiğim tek büyük araç kiralama firmasından bir araba alıp 3 gün sonra Trabzon havalimanına teslim etmek üzere yola çıktım.
k.çım yumuşak koltuğa değince ve makinenin gücü ve konforunu hissedince kendimden geçiyorum. İstersen tek düğmeyle sıcak bir esinti istersen soğuk. Ufak bir hareketle acaip hızlara çıkıp bisikletin rüyasında görmeyeceği ivmeyle yavaşlamalar.
Yoldaki araçların farkımda olup ona göre hareket etmeleri. Ağır ve biçimsiz yüklerimi yutan bir bagaj, ihtiyaç duyduğum şeyleri elimin altında yola düşürme tehlikesi olmadan taşıyan bol alan.
Kısa süre sonra yağmur başladı ve tüm bölgesi etkisi altına aldı. Trabzon'a kadar ara ara kesilse de devam etti. Bu durumlarda arabanın keyfi ayrı.
Trafiğin iftar nedeniyle sıfıra yakın olması ve benim tüm hafta kağnı hızında ilerlemekten bıkmam nedeniyle abarttığımı hatırlıyorum. 2 saatte Trabzondaydım.
Turdan çok ders çıkardım, yapmak için gereken performansı ölçmüş oldum. Artık hangi performansta ne yapabileceğimi daha iyi biliyorum. Temel gibi bir kova suyu içip içemeyeceğimi öncesinde bir kova su içerek deneme şansım yok. İstanbul'da evde trainerda çevirip bir hafta sonra turda nasıl bir sonuç alacağımı tahmin etmem gerekiyor. Rotayı 2 kere kısattım, bir kere de iptal edip yenisini yaptım. En büyük etken yükle ve biriken yorgunlukla tempo üzeri performanslara çıkamamamdı. Yani geç kalmışken 1 saat gazlayıp günü kurtarma şansım yoktu. Planlamayla ilgili öğrendiğim en önemli şey şüphesiz inişleri de aynı çıkışlar gibi detaylı inceleme ve hesaplamadan geçirmem gerektiğiydi. Tüm geç kalmalarım detaylı planladığım ve hedefime ulaştığım çıkışlardan değil ne de olsa kaptırıp inerim diye yaklaşıp hesapladığım inişlerde oldu. Çok bozuk yollar, yük, hasarı göze alacak durumda olmamam ve fotoğraf için inişleri tercih etmem çok vakit kaybettirdi.
Neyse geride kalan 727 km ve 20713 m tırmanma ile hedefim olan günde 3000 m tırmanışa ulaşamasam da yaklaştım. Artık önümüzdeki senenin hazırlıkları ve planlamasına bakacağım. Rota ufak değişikliklerle aynı doğrultuda kalacak. Geçmediğim büyük geçit kalmadığından yine aynı geçitleri kullanacağım, yeni bir iki 2500-2700 m'lik geçit ekleyebilirim.
Kaderimde varsa TDK 2013 en az bu yılki kadar güzel olur. Havanın iyi olması büyük bir şans olur ama iki sene peş peşe olacak iş gibi gelmiyor. Muhtemelen duman tise perişan bir tur olacak
Dosyalar
Son düzenleme: