delibalta
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 24 Eylül 2004
- Mesaj
- 691
- Tepki
- 2.735
- Şehir
- kuzeyli
- Başlangıç
- 1997—98
- Bisiklet
- Bisan
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
(link)
Bir işin yapıldığından emin olmak istiyorsan kendin yapacaksın.
Bizim oralarda ne kadar gezdim bilmiyorum, kaç dağı geçtim, kaç vadiyi dolaştım.. Kaç defa bisiklet sporunun son noktası olan etaplı bir tur için buraların ne kadar iyi bir seçenek olduğunu düşündüm. Kaç defa böyle bir tur olsa ve her sene katılsam, gitmeye gücüm kalmadığı zaman süremin dolduğunu anlasam diye hayal kurdum. Bölgemi hep transalp ve cape epic gibi efsanelerin yapıldığı coğrafyalarla karşılaştırdım. Onlardan daha iyi ya da daha kötü değildi, onlarla aynı seviyede ama farklıydı. Belki yıllar sonra olacaktı ama benim göreceğim şüpheliydi.
Cape Epic: İlk günkü zamana karşı etabı hariç tutulursa ortalama günlük mesafe 108 km ve tırmanma 2200 m. Toplamlar ise 781 km ve 16300 m tırmanma.
Trans Alp: ortalama günlük mesafe 76 km ve tırmanma 2555 m. Toplamlar ise 611 km ve 20435 m tırmanma.
Irgat yerde güneş gökteyken...
Zamanı gelmişti, bulmacanın parçaları ben farkında olmadan kafamda birleşti ve bir Mart günü durumu kavrayıverdim. Ben yapacaktım. Kurallar belliydi; 8 gün, bol tırmanma, mümkün olduğunca az ana yol, ciddi ama yarış gibi olmayan tempoda.
Elbette basit ve sarsak bir şey olacaktı, tek katılımcı olacaktım; ayrıca organizatör, sponsor, yönetici, sağlık ekibi, antrenör, mekanik, fotoğrafçı, rehber, gazeteci, masör, diyetisyen, şoför.... hepsi bendim. Yapıldığından emin olmak için antrenmanları yeniden planlayıp sıklaştırdım. Trainer üstünde haftada 6 yerine ortalama 8 saat harcayacaktım. Çok az gelebilir ama iyi bir planlamayla yeterli oluyor.
Önce geçitleri işaretlemeye başladım, olabilecek konaklama noktalarını, hiç geçmediğim ve merak ettiğim yerleri... Sonra noktaları birleştirmeye başladım, yol var mıydı, alternatif rota veya hızlı kaçış rotaları bulunabilir miydi?
En son bu ince uzun çizgileri 1 günlük porsiyonlara bölme işi kaldı. Birbirinden zorlu ve farklı 8 etap.
Trans Doğu Karadeniz: ortalama günlük mesafe 91 km ve tırmanma 2590 m. Zaman karşı etabını saymazsak ortalamalar 102 km ve 2740 m oluyor.
Toplamlar ise 728 km ve 20713 m tırmanma.
Bir heyecan sardı beni, antrenmanları artırdım, yarışlara gittim; değerlerin ve derecelerin iyileştiğini görmek moral verdi ama yeterli olacak mıydı? Yıllar önce daha iyi performansım olmasına rağmen böyle bir eforu hiç göstermemiştim. O zamanlar uzun mesafede çok gelişmemi sağlayan ana neden çok günlük turları yapacak maddi kaynağa ve organizasyon tecrübesine sahip olmamamdı. Yaylada geçirdiğim günler dışında tek çok günlük turum Bülent Savran ve Mehmet Yıldız doktor abilerle onların sponsorluğunda yaptığım 3 günlük Trabzon-Uzungöl-Bayburt-İspir-Trabzon turuydu. O dönemde Google Earth gibi hayati ürünler piyasada değildi, yolu bilmiyorsanız gidip kendiniz bulmak durumundaydınız. Hiç bilediğiniz zorlu bir bölgede haftalar geçirmek demek oluyordu bu da. O yüzden merak ettiğim yerlere tek oturumda gide gele 300 km normal oluverdi.
Şimdi şartlar farklı, bölgeyi kuşbakışı izliyor, eğimleri çıkarıyor, fotoğraflara bakıyoruz. Ulaşım ve konaklama imkanları gelişti, cep telefonu bile çoğu yerde çalışıyor. Yapamıyorsam bu benim eksiliğim olacaktı, şartlar olgunlaşmış bölgemde bir Trans Doğu Karadeniz turunun gelişmeye başlaması için engel kalmamıştı
21-28 Temmuz tur tarihi olarak belirlendi, izin ve biletler ayarlandı, kalacak yerler belirlendi. Fazla bir aksilik olmadan tura başladım ve bu satırları yazmamdan anlaşılacağı gibi turu tamamlayıp geriye sağ dönmeyi de başardım. Aksilikler oldu, rota değişiklikleri veya kısaltmaları yapmak zorunda kaldım. Yüküm biraz ağır oldu çünkü fazla ıssız ve uzun rotalardan geçeceğim için yoldan satın alarak yeterli yiyeceğe ulaşamama ihtimalim vardı. Yükte hafif enerjide ağır olması için enerji jelleri ve protein barları aldım yanıma. İstanbulda tarttığımda elbise, malzeme ve yiyeceklerim 15 kilonun üstündeydi. Yiyecekler zamanla azalacağından ağırlığın düşmesini umut ediyordum Bisikleti ön tarafa sırt çantası yerleştirme yöntemiyle yükledim. Sele borusuna takılan ve az miktarda da olsa yük taşıyabilen bagaj ile de arkaya hacim olarak çok yer tutan ama hafif giysilerimi bağladım. Yükün ağırlığı tam malzeme tur yapanlar gibi 30 kilo olmadı ama gidonun üzerindeki 15 kilo özellikle inişlerde çok zaman kaybettirdi.
Sonuç olarak seneye daha iyisini yapmak üzere değerli bilgi ve tecrübeyi elde ederek döndüm. Etapları tanıtıp aradan çekileyim:
Etap 1 (Trabzon-Taşköprü): 64.5 km, 2715 m
Etap 2 (Taşköprü-Uzungöl): 119.5 km, 3200 m
Etap 3 (Uzungöl-İkizdere): 107.6 km, 3001 m
Etap 4 (İkizdere-Çamlıhemşin): 96.7 km, 2987 m
Etap 5 (Pokut ITT): 12.25 km, 1529 m
Etap 6 (İkizdere-İspir): 101.8 km, 2776 m
Etap 7 (İspir-Yusufeli): 144.4 km, 2321 m
Etap 8 (Artvin-Hatila): 81.1 km, 2184 m
İlk gün saf bir tırmanma etabı, uzun bir uçuşun başındaki kalkış ve seyir irtifasına ulaşma süreci gibi. Başlangıçtaki 8-10 km köy yolu hariç alfaltlanmış yol yok, fıstık gibi stabilize köy ve yayla yollarından gidiyorum.
Sabah 07:30 gibi çıkıp 16:00 civarında sorunsuz hedefime ulaştım. İlk gün olduğu için kendimi hiç zorlamadım, ileride çok zorlu etaplar var.
Yol bu, önce köylerin içinden tırmanıp az kullanılan toprak yola giriyorum. Daha sonra daha işlek bir yola çıkıp sırtın üstünde ilerleyen yolla Santa vadisinin sonuna bağlanıyorum. Daha önce de geçtiğim bu yoldan bugünkü hedef olan Taşköprü yaylasına ulaşılıyor. Daha önce geçmiş ama hiç konaklamamıştım burada. İlgili yazı:
dağlarda 5 günün sonuncusu ve en güzeli: kulat-taşköprü-santa harabeleri-trabzon
Bu ilk kısımda eğim oldukça yüksek, sabah olmasına rağmen hava epey sıcak. %10 üzeri eğimde birkaç km'den sonra manzaralı bir noktada durup yükü ayarlıyorum. Oturma odasında durduğu gibi durmuyor meret. Sürekli bir yana yatma isteği var.
ileride görünen tepenin hizasına çıkacağız, oradan da o tepeye taa yukarıdan bakan bir yere çıkacağız, oradan da...
yolumuz uzun neşemiz bol yani bugün.
yol kayaları yarıp geçiyor. ağaçların altında nisbeten serindeyim. Etraf epey ıssız.
kendi dünyamda tatlı bir ritimdeyim. kafamda önümdeki uzun macera..
dedim size çıkacağız oraya diye.
sıcaktan bulutlar oluşuyor ama zararsızlar. hava konusunda içim rahat.
ana yayla yoluna bağlandım. Daha önceki bozuk kesimlerden sonra çok düzgün bir zemini var yolun. Tabii henüz gerçek bozuk yollara gelmedim..
Sırtın üstündeyim. İki tarafta manzara olabildiğince açık. Bulutlar bir ara coşup korkuttu beni.
baraj kapağı üzerinde gider gibiyim, sağ taraf komple su, sol taraf dik duvar.
sol taraftan aşağı denize kadar uzanan onlarca yol var. Birgün bu yollar da denenebilir. Denize hakim yamaçlarda manzaranın tadını çıkaran evler. Deniz diyip duruyorum ama yakın sanmayın uzaktaki bir mavilik görünen.
dumanın içinde bir şey var sadece sesini duyuyorum.
sesten motorun perkins olduğunu anlamıştım zaten
Çayır yükünün üstünde adrenalin dolu bir yolculuk yapılabilir.
ufak bir çeşme başı molası. Çantanın sol yan gözündeki yağ şişesi düşüp kayboldu, şapka kalıcı olarak sarı bir renk almadan önce son kez bembeyazken görülüyor.
sırtın bir sol yanındayım bir sağ. Bazen de tam üstünde.
yokuşu gülerek çıkıyorum, ineklerini bekleyen teyzelerden biriyle aramda geçen şöyle bir diyalogdan dolayı:
- habu niye çalişmay?
- !?
- ula niye çalişmay bu?
(burada jeton düştü, bisikletten ses duymayınca nasıl motor çalışmadan gittiğimi soruyor)
- ben çalişiylimya
- uyy pokelliyen uşak
- !!
bu yolu hep bu konuşmayla hatırlayacağım. pokelliyens diye bir takım kurup teyzeyi ilk taraftarımız olarak yazsam yeridir.
bir çeşme başına ulaşınca molayı patlattım.
manzaram da bu. fena değil.
Karakaban tepesi taa ileride tam karşıda göründü, Taşköprü yaylası solunda biraz alçakta kalıyor.
rüzgarın etkisiyle kontrolü kaybedip formadan içeri dalan böcek kurtarılıp doğaya salındı.
kalabalığı sevmeyen iki amcanın evleri muhtemelen. etrafta başka ev görünmüyor.
ileride bir dükkan göründü. hemen ilerisinde doğalgaz hattının izleri görünüyor. Bu izleri Taşköprünün yukarısında tekrar göreceğiz.
hiç otlanmamış harika bir çayır. oralarda bir yerlerde bu çayırın hayaliyle uyuyamayan inekler olmalı.
vadilere serpilmiş yaylalar. yol seyir terası gibi.
Santa vadisi.
sıcak hava ciddi bulutlanma yapmış aşağıda. ama bu yerel bir olay, tüm bölge sıcaktan kavrulduğundan etkili olamaz.
Çiçeklerin kimisi çaya katılıyor kimisi kokusu için kimisi süs için kullanılıyor. Epey popüler yayla çiçeği var. Mesela ben de bu turdan sonra yaylaya gidip dağ çayı diyebileceğimiz anık (Dağ kekiği) toplayacağım yayladan. Çaya katılınca süper bir aroması oluyor ve kış günlerinde bana dağlarımı hatırlatıp içimi ısıtıyor (içimi ısıtanın kaynar su olduğunu iddia edenlerle tartışıyorum haberiniz olsun).
işte Karakaban (2700m). bölgede birden çok Karakaban olduğundan o anda size en yakın olanı doğru kabul etmek gerekir. Altından sola geçip Taşköprüye ineceğiz.
Çakılgöl zirve, 3082m. Hemen altında buzul gölü var. Görmek isterseniz:
dağlarda 5 günün dördüncüsü: çakılgöl-eşkiyaboğazı
Taşkesen tepesi, 2820 m. Görmek isterseniz bir önceki linke ve orda verdiğim önceki gün linklerine bakabilirsiniz.
Tam Karakabanın altında Santa vadisini çok net gören balkon gibi bir çıkıntı var. Oraya yollanıp manzaraya bakmak istedim. Önce keskin bir koku karşıladı beni. Biraz arayınca da bunu buldum. Yerel çöplük.
çevredeki kasaplar ve diğer işletmeler atıklarını buraya döküyorlar anlaşılan.
Dünyanın en manzaralı çöplüğü olabilir
Santa köylerinin bazıları görünüyor buradan.
İlk koyun sürüsünü gördüm. Gözlerim köpekleri arıyor. Geçen geçişimde yola yatmış bir grup köpekle epey uğraşmıştım geçmek için.
ve Taşköprü.
otele yerleştikten sonra çıkıp dere boyuna gidiyorum. Uygun bir yer bulursam dereye gireceğim. Derin bir yer bulamayınca mecburen ayak bacak sokmayla idare ettim. Su oldukça sıcaktı, ilk defa yaylada bu kadar sıcak bir dere gördüm diyebilirim.
derenin suyu da epey azalmış, karlar tükendikçe de azalmaya devam edecek.
veriler. Toplam bir saate yakın duraklamışım. 10 dakikadan fazla mola vermemiş olmama rağmen farkında olmadan toplamda oldukça fazla zaman fotoğraf vb için harcanıyor. Bugün yola sabah 7 gibi erken bir saatte çıktığımdan gecikmedim ama sonraki günlerde bu başıma iş açacak.
Neyse şimdilik işler yolunda, enerjik hissediyorum, teknik taktik bir problemim yok, moralim yerinde. Yarın genel klasman için atak yapacağım
Bir işin yapıldığından emin olmak istiyorsan kendin yapacaksın.
Bizim oralarda ne kadar gezdim bilmiyorum, kaç dağı geçtim, kaç vadiyi dolaştım.. Kaç defa bisiklet sporunun son noktası olan etaplı bir tur için buraların ne kadar iyi bir seçenek olduğunu düşündüm. Kaç defa böyle bir tur olsa ve her sene katılsam, gitmeye gücüm kalmadığı zaman süremin dolduğunu anlasam diye hayal kurdum. Bölgemi hep transalp ve cape epic gibi efsanelerin yapıldığı coğrafyalarla karşılaştırdım. Onlardan daha iyi ya da daha kötü değildi, onlarla aynı seviyede ama farklıydı. Belki yıllar sonra olacaktı ama benim göreceğim şüpheliydi.
Cape Epic: İlk günkü zamana karşı etabı hariç tutulursa ortalama günlük mesafe 108 km ve tırmanma 2200 m. Toplamlar ise 781 km ve 16300 m tırmanma.
Trans Alp: ortalama günlük mesafe 76 km ve tırmanma 2555 m. Toplamlar ise 611 km ve 20435 m tırmanma.
Irgat yerde güneş gökteyken...
Zamanı gelmişti, bulmacanın parçaları ben farkında olmadan kafamda birleşti ve bir Mart günü durumu kavrayıverdim. Ben yapacaktım. Kurallar belliydi; 8 gün, bol tırmanma, mümkün olduğunca az ana yol, ciddi ama yarış gibi olmayan tempoda.
Elbette basit ve sarsak bir şey olacaktı, tek katılımcı olacaktım; ayrıca organizatör, sponsor, yönetici, sağlık ekibi, antrenör, mekanik, fotoğrafçı, rehber, gazeteci, masör, diyetisyen, şoför.... hepsi bendim. Yapıldığından emin olmak için antrenmanları yeniden planlayıp sıklaştırdım. Trainer üstünde haftada 6 yerine ortalama 8 saat harcayacaktım. Çok az gelebilir ama iyi bir planlamayla yeterli oluyor.
Önce geçitleri işaretlemeye başladım, olabilecek konaklama noktalarını, hiç geçmediğim ve merak ettiğim yerleri... Sonra noktaları birleştirmeye başladım, yol var mıydı, alternatif rota veya hızlı kaçış rotaları bulunabilir miydi?
En son bu ince uzun çizgileri 1 günlük porsiyonlara bölme işi kaldı. Birbirinden zorlu ve farklı 8 etap.
Trans Doğu Karadeniz: ortalama günlük mesafe 91 km ve tırmanma 2590 m. Zaman karşı etabını saymazsak ortalamalar 102 km ve 2740 m oluyor.
Toplamlar ise 728 km ve 20713 m tırmanma.
Bir heyecan sardı beni, antrenmanları artırdım, yarışlara gittim; değerlerin ve derecelerin iyileştiğini görmek moral verdi ama yeterli olacak mıydı? Yıllar önce daha iyi performansım olmasına rağmen böyle bir eforu hiç göstermemiştim. O zamanlar uzun mesafede çok gelişmemi sağlayan ana neden çok günlük turları yapacak maddi kaynağa ve organizasyon tecrübesine sahip olmamamdı. Yaylada geçirdiğim günler dışında tek çok günlük turum Bülent Savran ve Mehmet Yıldız doktor abilerle onların sponsorluğunda yaptığım 3 günlük Trabzon-Uzungöl-Bayburt-İspir-Trabzon turuydu. O dönemde Google Earth gibi hayati ürünler piyasada değildi, yolu bilmiyorsanız gidip kendiniz bulmak durumundaydınız. Hiç bilediğiniz zorlu bir bölgede haftalar geçirmek demek oluyordu bu da. O yüzden merak ettiğim yerlere tek oturumda gide gele 300 km normal oluverdi.
Şimdi şartlar farklı, bölgeyi kuşbakışı izliyor, eğimleri çıkarıyor, fotoğraflara bakıyoruz. Ulaşım ve konaklama imkanları gelişti, cep telefonu bile çoğu yerde çalışıyor. Yapamıyorsam bu benim eksiliğim olacaktı, şartlar olgunlaşmış bölgemde bir Trans Doğu Karadeniz turunun gelişmeye başlaması için engel kalmamıştı
21-28 Temmuz tur tarihi olarak belirlendi, izin ve biletler ayarlandı, kalacak yerler belirlendi. Fazla bir aksilik olmadan tura başladım ve bu satırları yazmamdan anlaşılacağı gibi turu tamamlayıp geriye sağ dönmeyi de başardım. Aksilikler oldu, rota değişiklikleri veya kısaltmaları yapmak zorunda kaldım. Yüküm biraz ağır oldu çünkü fazla ıssız ve uzun rotalardan geçeceğim için yoldan satın alarak yeterli yiyeceğe ulaşamama ihtimalim vardı. Yükte hafif enerjide ağır olması için enerji jelleri ve protein barları aldım yanıma. İstanbulda tarttığımda elbise, malzeme ve yiyeceklerim 15 kilonun üstündeydi. Yiyecekler zamanla azalacağından ağırlığın düşmesini umut ediyordum Bisikleti ön tarafa sırt çantası yerleştirme yöntemiyle yükledim. Sele borusuna takılan ve az miktarda da olsa yük taşıyabilen bagaj ile de arkaya hacim olarak çok yer tutan ama hafif giysilerimi bağladım. Yükün ağırlığı tam malzeme tur yapanlar gibi 30 kilo olmadı ama gidonun üzerindeki 15 kilo özellikle inişlerde çok zaman kaybettirdi.
Sonuç olarak seneye daha iyisini yapmak üzere değerli bilgi ve tecrübeyi elde ederek döndüm. Etapları tanıtıp aradan çekileyim:
Etap 1 (Trabzon-Taşköprü): 64.5 km, 2715 m
Etap 2 (Taşköprü-Uzungöl): 119.5 km, 3200 m
Etap 3 (Uzungöl-İkizdere): 107.6 km, 3001 m
Etap 4 (İkizdere-Çamlıhemşin): 96.7 km, 2987 m
Etap 5 (Pokut ITT): 12.25 km, 1529 m
Etap 6 (İkizdere-İspir): 101.8 km, 2776 m
Etap 7 (İspir-Yusufeli): 144.4 km, 2321 m
Etap 8 (Artvin-Hatila): 81.1 km, 2184 m
İlk gün saf bir tırmanma etabı, uzun bir uçuşun başındaki kalkış ve seyir irtifasına ulaşma süreci gibi. Başlangıçtaki 8-10 km köy yolu hariç alfaltlanmış yol yok, fıstık gibi stabilize köy ve yayla yollarından gidiyorum.
Sabah 07:30 gibi çıkıp 16:00 civarında sorunsuz hedefime ulaştım. İlk gün olduğu için kendimi hiç zorlamadım, ileride çok zorlu etaplar var.
Yol bu, önce köylerin içinden tırmanıp az kullanılan toprak yola giriyorum. Daha sonra daha işlek bir yola çıkıp sırtın üstünde ilerleyen yolla Santa vadisinin sonuna bağlanıyorum. Daha önce de geçtiğim bu yoldan bugünkü hedef olan Taşköprü yaylasına ulaşılıyor. Daha önce geçmiş ama hiç konaklamamıştım burada. İlgili yazı:
dağlarda 5 günün sonuncusu ve en güzeli: kulat-taşköprü-santa harabeleri-trabzon
Bu ilk kısımda eğim oldukça yüksek, sabah olmasına rağmen hava epey sıcak. %10 üzeri eğimde birkaç km'den sonra manzaralı bir noktada durup yükü ayarlıyorum. Oturma odasında durduğu gibi durmuyor meret. Sürekli bir yana yatma isteği var.
ileride görünen tepenin hizasına çıkacağız, oradan da o tepeye taa yukarıdan bakan bir yere çıkacağız, oradan da...
yolumuz uzun neşemiz bol yani bugün.
yol kayaları yarıp geçiyor. ağaçların altında nisbeten serindeyim. Etraf epey ıssız.
kendi dünyamda tatlı bir ritimdeyim. kafamda önümdeki uzun macera..
dedim size çıkacağız oraya diye.
sıcaktan bulutlar oluşuyor ama zararsızlar. hava konusunda içim rahat.
ana yayla yoluna bağlandım. Daha önceki bozuk kesimlerden sonra çok düzgün bir zemini var yolun. Tabii henüz gerçek bozuk yollara gelmedim..
Sırtın üstündeyim. İki tarafta manzara olabildiğince açık. Bulutlar bir ara coşup korkuttu beni.
baraj kapağı üzerinde gider gibiyim, sağ taraf komple su, sol taraf dik duvar.
sol taraftan aşağı denize kadar uzanan onlarca yol var. Birgün bu yollar da denenebilir. Denize hakim yamaçlarda manzaranın tadını çıkaran evler. Deniz diyip duruyorum ama yakın sanmayın uzaktaki bir mavilik görünen.
dumanın içinde bir şey var sadece sesini duyuyorum.
sesten motorun perkins olduğunu anlamıştım zaten
Çayır yükünün üstünde adrenalin dolu bir yolculuk yapılabilir.
ufak bir çeşme başı molası. Çantanın sol yan gözündeki yağ şişesi düşüp kayboldu, şapka kalıcı olarak sarı bir renk almadan önce son kez bembeyazken görülüyor.
sırtın bir sol yanındayım bir sağ. Bazen de tam üstünde.
yokuşu gülerek çıkıyorum, ineklerini bekleyen teyzelerden biriyle aramda geçen şöyle bir diyalogdan dolayı:
- habu niye çalişmay?
- !?
- ula niye çalişmay bu?
(burada jeton düştü, bisikletten ses duymayınca nasıl motor çalışmadan gittiğimi soruyor)
- ben çalişiylimya
- uyy pokelliyen uşak
- !!
bu yolu hep bu konuşmayla hatırlayacağım. pokelliyens diye bir takım kurup teyzeyi ilk taraftarımız olarak yazsam yeridir.
bir çeşme başına ulaşınca molayı patlattım.
manzaram da bu. fena değil.
Karakaban tepesi taa ileride tam karşıda göründü, Taşköprü yaylası solunda biraz alçakta kalıyor.
rüzgarın etkisiyle kontrolü kaybedip formadan içeri dalan böcek kurtarılıp doğaya salındı.
kalabalığı sevmeyen iki amcanın evleri muhtemelen. etrafta başka ev görünmüyor.
ileride bir dükkan göründü. hemen ilerisinde doğalgaz hattının izleri görünüyor. Bu izleri Taşköprünün yukarısında tekrar göreceğiz.
hiç otlanmamış harika bir çayır. oralarda bir yerlerde bu çayırın hayaliyle uyuyamayan inekler olmalı.
vadilere serpilmiş yaylalar. yol seyir terası gibi.
Santa vadisi.
sıcak hava ciddi bulutlanma yapmış aşağıda. ama bu yerel bir olay, tüm bölge sıcaktan kavrulduğundan etkili olamaz.
Çiçeklerin kimisi çaya katılıyor kimisi kokusu için kimisi süs için kullanılıyor. Epey popüler yayla çiçeği var. Mesela ben de bu turdan sonra yaylaya gidip dağ çayı diyebileceğimiz anık (Dağ kekiği) toplayacağım yayladan. Çaya katılınca süper bir aroması oluyor ve kış günlerinde bana dağlarımı hatırlatıp içimi ısıtıyor (içimi ısıtanın kaynar su olduğunu iddia edenlerle tartışıyorum haberiniz olsun).
işte Karakaban (2700m). bölgede birden çok Karakaban olduğundan o anda size en yakın olanı doğru kabul etmek gerekir. Altından sola geçip Taşköprüye ineceğiz.
Çakılgöl zirve, 3082m. Hemen altında buzul gölü var. Görmek isterseniz:
dağlarda 5 günün dördüncüsü: çakılgöl-eşkiyaboğazı
Taşkesen tepesi, 2820 m. Görmek isterseniz bir önceki linke ve orda verdiğim önceki gün linklerine bakabilirsiniz.
Tam Karakabanın altında Santa vadisini çok net gören balkon gibi bir çıkıntı var. Oraya yollanıp manzaraya bakmak istedim. Önce keskin bir koku karşıladı beni. Biraz arayınca da bunu buldum. Yerel çöplük.
çevredeki kasaplar ve diğer işletmeler atıklarını buraya döküyorlar anlaşılan.
Dünyanın en manzaralı çöplüğü olabilir
Santa köylerinin bazıları görünüyor buradan.
İlk koyun sürüsünü gördüm. Gözlerim köpekleri arıyor. Geçen geçişimde yola yatmış bir grup köpekle epey uğraşmıştım geçmek için.
ve Taşköprü.
otele yerleştikten sonra çıkıp dere boyuna gidiyorum. Uygun bir yer bulursam dereye gireceğim. Derin bir yer bulamayınca mecburen ayak bacak sokmayla idare ettim. Su oldukça sıcaktı, ilk defa yaylada bu kadar sıcak bir dere gördüm diyebilirim.
derenin suyu da epey azalmış, karlar tükendikçe de azalmaya devam edecek.
veriler. Toplam bir saate yakın duraklamışım. 10 dakikadan fazla mola vermemiş olmama rağmen farkında olmadan toplamda oldukça fazla zaman fotoğraf vb için harcanıyor. Bugün yola sabah 7 gibi erken bir saatte çıktığımdan gecikmedim ama sonraki günlerde bu başıma iş açacak.
Neyse şimdilik işler yolunda, enerjik hissediyorum, teknik taktik bir problemim yok, moralim yerinde. Yarın genel klasman için atak yapacağım
Dosyalar
Son düzenleme: