Barış Kılınç
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 22 Eylül 2007
- Mesaj
- 729
- Tepki
- 1.105
- Şehir
- İstanbul
Herkese merhaba,
Uzun bir süredir üzerine okuduğum, araştırdığım bir konuyu, yeterince ikna olduğumu hissettiğimden dolayı paylaşmak istedim.
(link) adında, bir doktor hocamızın kişisel deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı ve örneklerle de tezini desteklediği bir web sitesi var. Burada yeme alışkanlıklarımız irdeleniyor. Bu bir diyet ya da doğru şeyleri yeme önerisi değil, tamamen yaşam tarzınızı değiştirecek bilgiler ihtiva ediyor.
Temel argümanı özetleyecek olursam, insanoğlunun geni on binlerce yıldır aynı şekilde çalışıyor, ama bizim beslenmemiz son iki yüz yılda inanılmaz bir evrim geçirdi. Yani biz değişmezken boğazımızdan geçenler değişti. Tüm hastalıkların kaynağı olarak beslenmeyi işaret eden bu görüş, hedefe şekerli gıdaları alıyor. Ama sadece bisküvi, çikolatayı değil; hızla şekere dönüşebilecek bütün gıdaları (ekmek, makarna, pilav). Temel sorunun vücudun insülin direnci kazanarak gereksiz derecede adrenalin ve büyüme hormonu salgılaması, ve kendini sürekli krizde hissetmesi, en ufak hatada cezayı yağlanarak kesmesi olarak görüyoruz.
Eğer birkaç makale okursanız ne demek istediğimi, mekanizmanın nasıl işlediğini anlarsınız. Biraz müjde vereyim; bu görüşe göre her sabah en az 2 yumurtalı, tereyağlı, pastırmalı kahvaltı mümkün. Ancak yanında ekmek yemeyeceksiniz! Çünkü asıl fazla kolesterolü yaratan vücudun dengesizliği. Normalde bizim kolesterole de bolca ihtiyacımız var, çünkü atalarımız et yiyerek diğerlerinden ayrıldı ve modern insana ulaştı.
Benim ikna olmamdaki asıl nedene gelirsek; uzun süredir corn fleaks, makarna ve türevi basit şekerlerle uzun bisiklet turlarına çıkmaya çalışıyordum. Rampalardan önce kola içerdim, zirvelerde ellerimin titremesini karamelli çikolatalarla geçiştirirdim. Ama evet, sadece geçiştirirdim. Vücudumun kriz halinde olduğunu, ve aslında dünyanın en sağlıksız işini yaptığımı bilmiyordum. Birkaç doğru hamleyle uzun süre yemek yemeden ilerleme yetisini ve açlığın el titremesiyle değil karın gurultusuyla hatırlanan bir şey olduğunu tekrar tecrübe ettim. "Bendeki değişim muazzam" demiyorum, ama bu tarz sık sık şekerli şeyler yeme ihtiyacı olan birinin mutlaka tekrar ele alması gereken bir konu bu beslenme.
Forumdan dışarıya link verme olayına pek sıcak bakılmadığını biliyorum. Ancak burada ne bir ticari kaygım söz konusu, ne de sitenin kendisinde böyle bir dayatma/pazarlama politikası mevcut. Yalnızca gerçek gördüklerini yazan makaleler bulacaksınız.
Teşekkürler.
Uzun bir süredir üzerine okuduğum, araştırdığım bir konuyu, yeterince ikna olduğumu hissettiğimden dolayı paylaşmak istedim.
(link) adında, bir doktor hocamızın kişisel deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı ve örneklerle de tezini desteklediği bir web sitesi var. Burada yeme alışkanlıklarımız irdeleniyor. Bu bir diyet ya da doğru şeyleri yeme önerisi değil, tamamen yaşam tarzınızı değiştirecek bilgiler ihtiva ediyor.
Temel argümanı özetleyecek olursam, insanoğlunun geni on binlerce yıldır aynı şekilde çalışıyor, ama bizim beslenmemiz son iki yüz yılda inanılmaz bir evrim geçirdi. Yani biz değişmezken boğazımızdan geçenler değişti. Tüm hastalıkların kaynağı olarak beslenmeyi işaret eden bu görüş, hedefe şekerli gıdaları alıyor. Ama sadece bisküvi, çikolatayı değil; hızla şekere dönüşebilecek bütün gıdaları (ekmek, makarna, pilav). Temel sorunun vücudun insülin direnci kazanarak gereksiz derecede adrenalin ve büyüme hormonu salgılaması, ve kendini sürekli krizde hissetmesi, en ufak hatada cezayı yağlanarak kesmesi olarak görüyoruz.
Eğer birkaç makale okursanız ne demek istediğimi, mekanizmanın nasıl işlediğini anlarsınız. Biraz müjde vereyim; bu görüşe göre her sabah en az 2 yumurtalı, tereyağlı, pastırmalı kahvaltı mümkün. Ancak yanında ekmek yemeyeceksiniz! Çünkü asıl fazla kolesterolü yaratan vücudun dengesizliği. Normalde bizim kolesterole de bolca ihtiyacımız var, çünkü atalarımız et yiyerek diğerlerinden ayrıldı ve modern insana ulaştı.
Benim ikna olmamdaki asıl nedene gelirsek; uzun süredir corn fleaks, makarna ve türevi basit şekerlerle uzun bisiklet turlarına çıkmaya çalışıyordum. Rampalardan önce kola içerdim, zirvelerde ellerimin titremesini karamelli çikolatalarla geçiştirirdim. Ama evet, sadece geçiştirirdim. Vücudumun kriz halinde olduğunu, ve aslında dünyanın en sağlıksız işini yaptığımı bilmiyordum. Birkaç doğru hamleyle uzun süre yemek yemeden ilerleme yetisini ve açlığın el titremesiyle değil karın gurultusuyla hatırlanan bir şey olduğunu tekrar tecrübe ettim. "Bendeki değişim muazzam" demiyorum, ama bu tarz sık sık şekerli şeyler yeme ihtiyacı olan birinin mutlaka tekrar ele alması gereken bir konu bu beslenme.
Forumdan dışarıya link verme olayına pek sıcak bakılmadığını biliyorum. Ancak burada ne bir ticari kaygım söz konusu, ne de sitenin kendisinde böyle bir dayatma/pazarlama politikası mevcut. Yalnızca gerçek gördüklerini yazan makaleler bulacaksınız.
Teşekkürler.