Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Uygun bisiklet nasıl seçilir?

Admin

Yönetim Kurulu
Kayıt
5 Eylül 2004
Mesaj
1.738
Tepki
2.902
Aslında uzun zamandır uygun bisiklet seçimi üzerine yazmak istiyordum. Mesleğim gereği bu konuyu derinlemesine işleyen araştırmalar elime geçiyor. Ancak karşılaştığım kaynaklardaki grafikli ve çizimli prova sistemleri, bilgisayar yazılımları, ölçüm aletleri ve 'göz kararı' değerlendirmeler bayağı kafa karıştırıyor. Bu yüzden, derlediğim bilgilerin ve kazandığım tecrübelerin ışığında, çoğu insan için oldukça gizemli olan bu hadiseyi, size basitleştirerek aktarmaya karar verdim. Bisiklet-insan ahengi üzerine söylemiş sevdiğim bir laf var; "Bir organizmayla, ona uyumlu duruma getirilmiş bir mekanizma arasında, başka hiçbir yerde benzer başarıya ulaşmış bir ilişki yoktur." Sanıyorum bahsedilen görüşe hepimiz katılıyoruz. Öncelikle dikkatinizi insana değil de, üzerinde devinilen bisiklete yöneltmenizi istiyorum. Tarihsel gelişimine göz attığımızda, yüzyıllar önceki ademoğlunun fiziksel yapısıyla, günümüzün insanları arasında küçük farklar var. Oysa bisikletin formu sürekli değişime uğratılarak, sürücü ile ideal uyumu yakalayabilecek tasarımlar yaratılmaya çabalanmış.

1900'lerin başına gelindiğinde, bisikletin geçerli temel biçimini aldığını gözlüyoruz. Bu dönemden günümüze uzanan devrede, tasarımcılar, iki tekerlekli aletin temel konstrüksyonu üzerinde detay çalışmalar yapmışlar, kas gücünün bir dizi teknik adımla daha da verimlileştirilmesine uğraşmışlar. Tabii bu hummalı faaliyetler sırasında, bisiklet üzerinde yapılan geliştirmelerin tek başına bir şey ifade etmeyeceği, insan vücudunun ölçülerinin de, efektif sürüş için dikkate alınması gereken bir bileşen olduğu fark edilmiş.

Başlangıçta sadece cinsiyet farklılığı temel alınarak, kadınların erkeklerden daha dar omuzları, daha küçük göğüs kafesleri, daha kısa gövdeleri, daha geniş ve eğik leğen kemikleri, daha kısa kolları, daha küçük elleri ile ayakları olduğu varsayılarak, onlara özel bisikletler dizayn edilmiş. Ama bakmışlar ki iş bununla bitmiyor; aynı boyda ve hatta eşit kiloda olsalar da, kişilerin vücut uzantıları ve orantıları farklılık gösterebiliyor. 'Çiftteker Guruları' çareyi, kullanıcıya uygun bireysel bisiklet ölçüsünü ve ideal sürüş pozisyonunu bulabilmek için sihirli yöntemler ve formüller aramaya girişmekte bulmuşlar. Tam bu dava kotarıldı diye düşünülürken, bisikletlerin değişik amaçlar için kullanılmaya başlanması ve dağ bisikletlerinin piyasada patlamasıyla, "kullanım amacına göre sürüş pozisyonu" denen bir bileşen daha peydahlanmış. Başka bir deyişle; bir yol yarışçısının, triatletin, pist yarışçısının, BMX sürücüsünün, iniş (downhill) binicisinin veya bir dağ bisikletçisinin sürüş pozisyonlarının farklılık göstermesi gerekliliği belirmiş.

Doğal olarak tasarlanan her gelişme projesi, olayın sağlık yönü de hesaba katılarak gerçekleştirilmiş. Uygun bisiklet seçimi, sağlayacağı konfor dışında sakatlanmaları önlemeye yardımcı olacağı için çok önemli. Yanlış ölçüde veya kötü ayarlanmış bir bisikleti kullanmak, sürücü sağlığı için küçümsenmeyecek riskler (erkeklerde iktidarsızlık gibi) taşıyor. Olayı uzattığımın farkındayım. Ama konunun giriftliğini ve içinden çıkılmasının zorluğunu kavrayabilmeniz için belli başlı bilgileri vermek istedim. Günümüzde farklı bisikletçi ekolleri, uygun bisikleti ve ideal sürüş pozisyonunu yakalayabilmek için değişik formüller ve yöntemler öneriyorlar. Aralarından mantıklı bulduklarım ile şirketimde edindiğim tecrübeleri harmanlayarak, sizlere önerilerde bulunmaya gayret edeceğim.

Uygun bisikleti ve ideal sürüş pozisyonunu keşfetmek biraz zahmetli ve zaman alıcı bir süreçtir. Çünkü sürücünün anatomisi, form seviyesi ve esnekliği, sürüş tekniği ve stili, bisiklet üzerindeki en iyi pozisyonu bulmayı etkiler. Vücudumuzun bisiklet üzerindeki pozisyonu, sürüşümüze direkt tesir eder. Gücün pedallara verimli şekilde iletilmesi ve bisiklet üzerindeki duruşun rahatlığı, daima sürüş pozisyonun uygunluğu ile ilintilidir. Bisiklet seçimindeki iki ana kriterimiz 'Konfor' ve 'Performans' olmalıdır. Bu iki kriterin arasındaki denge, bisikletin kullanım maksadına göre farklılaşır. Bisiklet satın almadan önce kendinize sorun, "Bisikletimle ne yapmak istiyorum?", "Bu aleti nerelerde, ne amaçla kullanacağım?". Örneğin bir pist yarışçısı, bisiklet üzerinde ne kadar rahat oturacağıyla pek ilgilenmez. Zaten yarış boyunca, taş çatlasa, kabası seleye 5-10 saniye değer. Tersine, bisikletli uzun yol gezginleri, günün 5-10 saatini sele üzerinde oturarak geçirirler. Doğal olarak onların ilgilendiği, ne kadar hızlı yol kat edebileceklerinden çok, konforlu sürüş yaparken yol manzaralarının keyfine varmaktır.

Aslında ülkemizden de çarpıcı bir örnek verebiliriz. Son dönemin pek popüler çift amortisörlü, enli ve kalın dişli tekerlekli, motosiklet benzeri iniş (down hill) bisikletlerini, şehir içinde kullanan sürücülere rastlıyorum. Halbuki yapıları tamamıyla dağlardan, bayırlardan yokuş aşağı inebilmek için tasarlanan bu modelleri asfalt caddelerde pedallamak, işkenceden başka bir şey değildir. Sürüş esnasında vücudun üç bölgesi bisikletle temas eder; eller, kalça ve ayaklar. Bisiklet üzerindeki konfor ve verimliliği, bu üç bölgenin oransal pozisyonları belirler. Doğru pozisyonu saptamak için farklı teknik değişkenler vardır. Gelecek hafta sözü edilen teknik değişkenlerin detayına gireceğim.

Bunun yanı sıra, bir sonraki yazımda ölçme-biçme konularına ve aynı dili konuşabilmemiz amacıyla, bisikletin bazı parçalarının adlarını ve bölgelerini tanımlama mevzularına girmek istiyorum. Parça adlarından bahsetmişken, bu husustaki eksikliğimize de değinmem gerekli. Türkiye'nin değişik bölgelerinde bisiklet parçaları farklı isimlerle anılıyor. Mesela bisikletin arka tekerleğinde bulunan dişliye; ruble, filibir veya vites dişlisi denebiliyor. Kullanılan ortak bir terminoloji ne yazık ki yok. Halbuki ISO'nun (Uluslararası Standardizasyon Örgütü) bu konuda, üç ayrı lisanda yayınladığı bir standart mevcut (ISO 8090:1990 CycleTerminology).
 
Scudo
Bisiklet seçimi hakkında söylenen yalan-yanlış pek çok laf var. Bu yüzden duyduğunuz veya okuduğunuz şeyler konusunda ihtiyatlı olun. Yazımın bu bölümünde, fazla detaya girmeden, uygun bisiklet seçiminin temel prensiplerine değineceğim. Şimdilik fiyatları makul seviyedeki bisikletleri baz alacağım. Çünkü üst-sınıf, pahalı bisikletlerin seçimi, nasıl sürüş yapacağınıza ve sürüş stilinizi nasıl geliştireceğinize karar verebilecek deneyimi kazandıktan sonra yapılmalıdır.

Bir kere; ucuz fiyatlı, garantisi ve servis hizmeti olmayan, yeniyken bile düzgün çalışmayan ve bir türlü ayar tutmayan bisikletlerden uzak durun. Ayrıca bisiklet seçmek, ille de yeni bir bisiklet almak anlamına gelmez. Özellikle bu aktiviteye yeni başlayacaksanız veya uzun bir aradan sonra yeniden bisiklete binmeye karar verdiyseniz, bir yerlerden bisiklet ödünç almak veya eski çifttekerinizi sınamak iyi bir fikir olabilir. Böylece kendi sürüş stiliniz ve bisiklete uyumunuz hakkında bilgi sahibi olup, yeni almayı planladığınız bisikletin, gerçekten istediğiniz bisiklet olmasını güvence altına alabilirsiniz.

Makul fiyat seviyesindeki bisikletleri üç ana grupta toplayabiliriz; hizmet bisikletleri, dağ bisikletleri ve yol bisikletleri. "Hizmet Bisikletleri" bunların arasında en ucuz olanıdır. Ülkemizde, Hindistan'da ve Çin'de en çok satılan bisiklet modelidir. Kısa mesafeler arası ulaşım ve çoğunlukla hafif yükler taşımak için kullanılırlar. Ağırdırlar, dayanaklıdırlar, kısa gezintiler için konforlu, uzun mesafeler için rahatsız ve hantaldırlar. Bisiklet sürüşünün temel öğeleri hizmet bisikletiyle öğrenilebilir, fakat biraz bilinçlenmeye başladığınızda daha iyi bir bisikletin değerini anlarsınız. Genelde şehir içi kullanım için tercih edilse de, ağırlığı ve verimsizliği, trafik içinde manevra kabiliyetinizi kısıtlar.

Yükseltilmiş geniş gidonlu, yaylı yumuşak seleli, yük veya insan taşımaya elverişli bagajları, çelik çamurlukları ve lastik tırtıllı pedalları olan bu klasik bisikletler ülkemizde vites sistemi ile donatılmazlar. Avrupa'daki versiyonları ise 3, 4 veya 7 viteslidir ve genelde arka tekerlek göbekleri kontra fren tertibatlıdır. Büyük şehirlerimizde hizmet bisikletleri apartman kapıcıları arasında çok popülerdir. Kırsal bölgelerde ise, bağ-bahçe işleriyle uğraşanlar tarafından, hem ulaşım, hem de taşıma hizmeti görmek üzere tercih edilirler. Bahsettiğim amaçlar için bir araç alacaksanız, "hizmet bisikletleri" doğru seçimdir.

"Dağ Bisikletlerinin" düz gidonları, tatlı-sert seleleri, iki haneli vites sayıları, genelde geniş metal-plastik karışımlı pedalları, (biraz üst seviyeli modellerde bu pedallar ayak tutma bantlı veya mekanizmalı olabilir), daha küçük kadroları ve çamurlu-taşlı-topraklı yüzeyler için tasarlanmış tırtıklı ve şişman lastikleri bulunur.

Çoğu kişi dağ bisikletlerini; konforlu beden duruşu ve sürüşü sağlanabildiği, engellerin ve çukurların üzerinden zarar görmeden geçilebildiği, dik tepeleri aşmak için geniş-menzilli vites seçeneği sunduğu ve hasarlara karşı dirençli lastiklerle donatıldıkları için, günümüzün hizmet bisikletleri olarak görüyorlar. Belki ülkemizin her türden tümsek, çukur ve hendekten geçilmeyen, berbat yol koşulları için bu düşünce mantıklı sayılabilir. Ancak sürüş sırasında dik vücut pozisyonu alınması ve kullanılan kalın tırtıklı lastikler gibi ana karakteristikler, yol açtıkları aşırı rüzgar direnci ve yol tutuş rezistansı sonucunda dağ bisikletlerini, şehir içinde ihtiyaç duyulan uzun sürüşler için elverişsiz kılarlar.

Amacınız asfalt yollar dışındaki arazi şartlarında, patikalarda, dağlarda ve bayırlarda sürüş yapmak ise, dağ bisikleti doğru seçimdir. Ancak şehir içinde bu tür bisikletleri, özellikle de ön maşası ve kadrosu amortisörlerle donatılmış ve dış görünüşleri motosiklete benzeyen iniş (down-hill) bisikletlerini kullanmak işkenceden başka bir şey değildir.

Dağ bisikletleri çoğunlukla çamurluksuz satışa sunulurlar. Eğer satın almaya karar verirseniz, bisikletiniz çamurluk ve bagaj takmaya uygun olup olmadığını, satıcıya mutlaka sorun. Yağmursuz ve çamursuz yaz günlerinde her şey toz pembedir. Lakin havalar biraz bozulup, yollar ıslandığında çamurluğun kıymetini anlarsınız. Bagaj ne işe yarayacak diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bisikletle bakkala kadar, ekmek-gazete almaya gidip, dönüş yolunda aldıklarınızı nereye koyacağınızı bilemediğinizde, beni hatırlarsınız...

"Yol bisikletleri", ya da ülkemizde telaffuz edildiği şekliyle "yarış bisikletlerinin" belirgin özellikleri; damla biçimli eğik gidonları, yaysız ince uzun seleleri, orta seviyeli modellerde 10 ila 21 hızlı vites donanımları, kilit mekanizmalı veya kayışlı pedalları ve dar lastikleridir.

Yol bisikletleri, kuşkusuz, asfalt ve düzgün yollarda kullanım için üstün nitelikli tasarıma sahiptirler. Eğik gidonları yol şartlarına göre değişik pozisyonlarda sürüş yapmayı olanaklı kılar. Seleleri, bacaklara sürtünmeden vücudu destekler, yaysız olmaları da sarsıntıyı ve güç kaybını engeller. Dar lastiklerinin düşük yol tutuş rezistansları vardır, ve modern malzemeler sayesinde hasara karşı yeterli dirence sahiptirler.

Yol bisikletleri, değişik kullanım amaçlarına göre farklı tiplerdedirler. Bazıları, Fransa Bisiklet Turunda görebileceğimiz gibi, profesyonel anlamda yol yarışlarında kullanılırlar. Daha ekonomik parçalar ve malzemeler ile üretilmiş diğer tip yol bisikletleri, günlük antrenmanlar ve gezintiler içindir. Üçüncü tip yol bisikletleri, uzun mesafeli turlar için tasarlanmıştır. Bu üçüncü tip, ülkemizde şehir bisikleti olarak ta tanınır.

Günümüzde satılan çoğu yol bisikletinin, yarış tipi olarak piyasaya sunulduğunu görüyoruz. Durumun bu şekilde gelişmesinin nedeni, kısmen müşteri taleplerinin yansımasından, kısmen de üreticilerin bu konuda tutucu olmalarından kaynaklanıyor. Eğer iki tekerlekli aracınızı sadece düzgün yüzeyli asfalt yollarda kullanacaksanız, yol bisikleti almayı düşünebilirsiniz. Ancak, yol-dışı arazilerde veya hizmet ve taşıma amacıyla bu bisikleti kullanamayacağınızı aklınızdan çıkartmayın.

Sırası gelmişken uzun tur bisikletlerine değinmeliyim. Yurtdışında yol bisikleti kategorisinde görülen tur bisikletleri, daha geniş lastiklere, eşya taşımak üzere dizayn edilmiş ön-arka bagajlara ve daha konforlu sele ile gidonlara sahiptirler. Genellikle 28" tekerlek ölçüsünde üretilen bisikletler, nedense ülkemizde 26" tekerlek ölçüsünden başlayarak piyasaya sunulurlar. Çamurluk, aydınlatma, sepet gibi ekstra donanımlara sahip olan tipleri de bulunur. Bence bisikletinizi şehir içinde veya sayfiye yerlerinde gezmek için kullanacaksanız, bu tür bisiklet modellerini tercih etmek doğru olacaktır.

Tekrar etmekte fayda görüyorum, aslında en önemli şey bisikletin sürücü ölçülerine, yapısına ve sürüş stiline uygun olmasıdır. Olayın en zor tarafı, size tam anlamıyla uyacak bisikleti, ancak belirli deneyimlerden sonra belirleyebilmenizdir. Bu yüzden işe doğru ölçüde olduğuna inandığınız ortalama bir bisikletle başlayın. Doğru ölçü derken, bacaklarınızı iyice açıp ata biner gibi bisikletin üst borusuna oturduğunuzda, iki ayağınızın da tabanları yere tamamen temas etmelidir. Bu, trafikte ilerlerken güvenli duruş yapmanızı sağlar.

Bisiklet satın almaya karar vermeden önce, işleri sadece bisiklet satmak olan yerler (bunların sayısı ülkemizde iki elin parmaklarını aşmaz) ile hipermarketler, beyaz eşya bayileri veya oyuncak dükkanları arasındaki büyük farkları göz önünde tutmalısınız. Yalnızca bisiklet satışı yapan mağazalarda, büyük ihtimalle bilinçli satıcılar ile karşılaşırsınız. Satıcının yardımıyla satın almadan önce bisikletin her fonksiyonuyla işler halde kurulmasını ve ayarlarının yapılmasını sağlayın ve teslim almadan önce test edin.

Yazımın üçüncü ve son bölümünde, bisiklet gurularının ve profesyonel kullanıcıların önerdikleri birkaç sayısal ölçüm tekniğinden ve uygun bisiklet seçimi için uygulanan ileri seviye yöntemlerden bahsedeceğim.
 
Daha önce de belirttiğim gibi; yazımın üçüncü ve son bölümünde, bisiklet gurularının ve profesyonel kullanıcıların önerdikleri birkaç sayısal ölçüm tekniğinden ve uygun bisiklet seçimi için uygulanan ileri seviye yöntemlerden bahsedeceğim. Bazı kaynaklarda Eddie Borysewicz, Greg LeMond, Davis Phinney, Connie Carpenter gibi antrenörlerin ve yarışçıların önerdikleri kullanışlı ölçme yöntemleri ve bisiklet üzerinde uygun pozisyonu bulmaya yönelik bilgiler var. Ayrıca bu iş için geliştirilen Fit Kit, BioRacer ve Serotta'nın Size-Cycle ürünleri gibi ticari ölçümleme sistemleri mevcut. Sizlere konuyu aktarırken, Coloradolu bisikletçilerin bu konuyla ilgili yayınladığı ve rastladığım kaynakların içindeki en konsantre bilgilerin yer aldığı dokumandan yararlanacağım.

A. Bacak-Arası Boyu
Uygun kadro boyutunu saptamak için öncelikle 'Bacak-Arası Boyunun' hassas ölçümü yapılmalıdır. Bunun için sert ve düzgün zeminli bir yerde bisiklet kıyafetlerinizi ve sadece çoraplarınızı giyerek ayakta dik durun, bacaklarınızı hafifçe aralayarak (ayak bilekleri arasındaki mesafe 5cm olacak şekilde), sırtınızı duvara dayayın ve dümdüz ileriye doğru bakın. Bacaklarınızın arasına, bir kenarı dayandığınız duvara değecek şekilde, kalın ciltli bir kitap veya gönye yerleştirip kasıklarınıza doğru iyice çekin (sürüş sırasında bisiklet selesine uygulanan baskının benzerini yaratabilmek için). Bu arada yanınızda, kitabın üst kenarı ile zemin arasındaki mesafeyi ölçecek bir arkadaşınızı bulundurun. Tutarlı bir ölçüm için işlemi iki-üç kez tekrarlayarak, bulduğunuz sonuçların ortalamasını 'Bacak-Arası Boyu' olarak kaydedin.

B.Kadro Ölçüsü
Kadro ölçüsünün referansı, kadronun sele borusunun boyudur. Profesyonel yarışçıların kadroları, yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi, sele borusundan ileriye doğru iki yöntemle ölçülür; 'merkezden tepeye' (C-T) veya 'merkezden merkeze' (C-C). C-T mesafesi daha yüksek bir noktadan ölçüldüğü için, C-T boyu 55cm olarak hesaplanan bir kadronun C-C boyu aşağı yukarı 53.5-54cm'dir. Yani C-T ile C-C boyu arasındaki fark kabaca 1-1,5cm'dir. Kullanıcıya uygun yol yarış bisikletinin C-T ölçüsünü hesaplamak için '0,67xBacak-Arası Boyu' formülü bize kılavuzluk etmektedir. Örneğin, Bacak-Arası Boyu 85cm olan bir bisikletçi, 0,67x85cm C-T ölçüsünde veya 57cm boyutunda bir kadro seçmelidir. LeMond'un yönteminde ise uygun C-C ölçüsü '0,65xBacak-Arası Boyu' formülü ile hesaplanır-ki, bu da C-T ile C-C boyu arasındaki 1-1,5cm'lik fark eklendiğinde hemen hemen aynı kadro ölçüsüne denk gelmektedir.

Bahsedilen formülü kullanan iri sürücülerin, kendilerini çok küçük ve rahatsız bir kadronun üzerinde bulmaları olasıdır. Daha konforlu kadro isteyen uzun boylu bisikletçilerin, C-T boyu, Bacak-Arası Boyundan 27-28cm daha kısa olan kadroları seçmeleri daha doğru olacaktır. Dağ Bisikletleri için tavsiye edilen ölçü, yol bisikletinden 10-12cm daha kısadır. Yani C-T boyu 55cm gelen bir yol bisikleti kullanan sürücü, 43-45cm C-T ölçüsünde bir dağ bisikleti kadrosu tercih etmelidir. Dağ bisikletlerinde uygun kadronun seçimi için üst borunun boyu da önemli rol oynamaktadır. Mesela uygun kadro açıklığını, sele yüksekliğini ve nötr diz pozisyonunu (yazının ilerleyen bölümlerinde bahsedeceğim) hem 41cm ölçüsündeki hem de 48cm ölçüsündeki bir kadroda sağlayabilirsiniz. Ama, 48cm'lik kadronun üst borusu 41cm'lik kadronunkinden muhtemelen 2,54cm daha uzun olacaktır. Bu durum, gidon sapının boyunu da değiştirecektir. İşte bu yüzden, dağ bisikletinizin kadrosunu seçerken üst boru ve gidon sapı boylarının sürüş sırasında rahatsızlık yaratmayacağından, deneme yaparak, emin olun.

Matematiksel hesaplama yöntemini kullanarak, uygun kadro ölçüsü ile birlikte, '0.883xBacak-Arası Boyu' formülüyle, doğru sele yüksekliği ayarlayabilirsiniz. Bu değer, kadro Alt Braketinin (bkz. Kadro Boyutları) merkezi ile selenin tepesinin en alçak noktası arasındaki mesafe ölçülerek bulunmalıdır. Saptanan ölçü; pedal çevirme hareketinin en alt noktasındayken, bacakların hafifçe bükülü kalarak tamamen uzatılabilmesini sağlar. LeMond, eğer klipsli (kilit mekanizmalı) pedal kullanıyorsanız, bu ölçüyü 3mm kısaltmanızı öneriyor. Bunun yanı sıra, eğer sürüş sırasında ayak ucunuz aşağıya ve topuklarınız yukarıya doğru bakıyor ise sele yüksekliğini azıcık arttırmayı düşünebilirsiniz. En önemlisi, arada sırada sele yüksekliğinizi değiştirerek, vücudunuza uygun ideal pozisyonu yakalamaya çalışmaktır.

Mevcut bisikletinizin sele yüksekliğini şöyle kontrol edebilirsiniz; pedal çevirirken ayağınızı yere en yakın pozisyonda durdurun. Bu durumda bacağınız hafifçe bükük olmalıdır. Eğer bacağınız düz ise (diz kilitlenmesi), seleniz çok yüksek demektir. Eğer diziniz aşırı bükülmüşse, seleniz çok alçaktadır. Her iki uygunsuz pozisyon da dizinizi incitebilir. Alçak ayarlanmış sele gücünüzden çalarak sürüşü zorlaştırır. Hemen sele vidasını gevşeterek, duruma göre selenizi yükseltin veya alçaltın (selenin altındaki destek borusunun üzerinde, seleyi emniyetli şekilde nereye kadar yükseltebileceğinizi gösteren, maksimum seviye çizgisi bulunmalıdır). Eğer selenizi yeteri kadar yukarıya veya aşağıya doğru ayarlayamıyorsanız, bisikletinizin ölçüsü size uygun olmayabilir veya sele altındaki destek borusun boyu yetersizdir. Böyle bir ortamda, güvendiğiniz bir bisiklet servisine danışın. Unutmadan söyleyeyim, seleyi yükselttiğinizde gidonunuzu da kaldırmanız gerekebilir.
 
D.Nötr Diz Pozisyonu
Bu adımda, bisikletinizi sabit bir antrenman aletine, ön ve arkası aynı seviyede olacak şekilde bağlayın. Pozisyonunuzu video kamera veya ön ve yanlara yerleştireceğiniz aynalar ya da bir arkadaşınızın yardımıyla denetleyin. 8-10 dakika sürüş yaparak ısının. Ardından ileriye doğru bakarak, yavaşça pedal çevirmeyi durdurun ve pedal kollarını yatay biçimde, resimde gördüğünüz gibi yere ve birbirlerine paralel olacak duruma getirin. Öndeki dizinizin duruşunu, 'Nötr Diz Pozisyonunu' gözünüzle saptamak için, pedal milinden hizalayarak kontrol edin. İlerideki dizkapağınız aşağıya doğru şakul oluşturmalıdır. 'Nötr Diz Pozisyonu' kontrolü yaparken topuklarınızı ve kalçanızı yerinden kaldırmamaya özen gösterin. Ardından, uygun pozisyonu almak için gerekirse selenizi öne veya geriye doğru hareket ettirin.

'Nötr Diz Pozisyonu' çoğu bisikletçi için iyi bir başlangıç noktasıdır, yine de profesyonel sporcular ayarlarını değişik şekilde yaparlar; uzun mesafe yol yarışçıları ve dağ bisikletçileri genelde güç kazanımı için selelerini 1cm gibi geride ayarlarlar. Sprinterler ise, üst dişlilere daha hızlı çıkmak ve ani hız kazanabilmek için selelerini ideal pozisyondan biraz daha ileride sabitlerler. Kadro ölçüsü ve geometrisi üzerine söylenmesi gereken bir konu da, 'Nötr Diz Pozisyonu' sağlandıktan sonra sele yüksekliğini tekrar kontrol edilmesi gerekliliğidir. Selenizi ileriye veya geriye doğru hareket ettirdiyseniz, sele yüksekliğini etkilemiş olabilirsiniz ve tekrar ayar yapmanız gerekebilir.

E.Üst Boru ve Gidon Sapı Boyu
Sırada sürücünün gidona doğru erişimini sağlamak için hesaba katmamız gereken etkenler var. Uygun erişim; daha rahat soluk alıp vermeyi, daha fazla boyun ve bel konforunu ve daha iyi ağırlık dağılımı ile bisiklet hakimiyetini sağlar. Söz konusu "ideal pozisyon"; sürüş stiline, esnekliğe, vücut orantılarına ve kadro yapısına göre çeşitlilik gösterir. Dahası, vücudumuzun üst bölümünün sürüş sırasında aldığı pozisyon, sele üzerinde geçirilen kilometrelerin ardından evrim geçirir. Yani, formunuz ve esnekliğiniz geliştikçe, bisiklet üzerinde daha düşük ve yayılan bir vücut pozisyonu alırsınız.

Ne yazık ki, yukarıda bahsedilen ölçüler gibi, üst boru ve gidon sapı için belirlenmiş bir formül yok. Yol bisikletçileri için önerilen bir gösterge ise şöyle; sürüş sırasında elleriniz gidon kıvrımları üzerindeyken ön tekerlek göbeğine baktığınızda, ön tekerlek göbeğinin görünüşü gidon tarafından engellenmelidir. LeMond eller gidon üzerindeyken dirseklerin 65-70° açıyla bükülmesini tavsiye ediyor.

Yine de sayısal bir şeyler istiyorsanız kullandığınız bisikletin üst borusunu ve gidon sapını ölçün. Üst borunun uzunluğunu gidon sapının boyuna ekleyerek toplam üst ölçünüzü elde edebilirsiniz. Zamanla, daha ekonomik olacağı için, gidon boğazı ölçüleriyle oynayarak size en iyi uyabilecek değerlere ulaşmaya çalışın. Yinelemek istiyorum, burada uygulanabilecek kesin bir formül maalesef mevcut değil.

F.Gidon Ölçüsü
Yol ve dağ bisikletleri farklı enlerde ve bükümlerde piyasaya sürülmektedir. Pek çok bisiklet sürücüsü, omuzlarının genişliği (omuz eklemlerinin ara mesafesi) ile aynı ölçüde gidon kullanmayı tercih ederler. Daha geniş gidon kullanmak, göğsü açarak daha iyi nefes alıp vermeyi ve güç üretmeyi sağlar, ancak aerodinamik açıdan verimi düşürür. Daha kısa gidonlar ise manevra kabiliyetini arttırır. Örneğin New York'taki bisikletli kuryeler, akan trafikte daha hızlı hareket etmek için çok kısa gidonlar kullanırlar.

G.Krank Kolu Boyu
Doğru krank kolu (aynakol) boyu seçimi, sürücünün ölçüsüne ve sürüş stiline bağlıdır. Daha uzun krank kolları daha fazla güç üretilir, zincir büyük dişliler üzerindeyken pedal basmak kolaylaşır (özellikle yokuş tırmanırken). Diğer taraftan yüksek ritimle pedal çevirmek istiyorsanız standart krank kolları kullanmak daha iyi bir alternatiftir. Başlangıç seviyesi için uzmanlar C-T ölçüsü 54cm olan yol bisikletleri için 170mm ve daha küçük boylarda krank kolları, 55-61cm ölçüsünde kadrolar için 170-172.5mm krank kolları ve 62cm ile daha büyük ölçüdeki bisikletler için 172.5-175mm'lik krank kolları kullanılmasını öneriyorlar. Dağ bisikletlerine takılan krank kolları genelde yol bisikletlerinkinden 2.5-5mm daha uzundur; yani yol bisikletinde 172.5mm ölçüsünde krank kolu bulunan bir sürücü, kullanacağı dağ bisikleti için 175mm'lik bir krank seçmelidir. Biliyorum, kafanızı epeyce karıştırdım. Beyninizi daha fazla bulandırmadan yazımı bitiriyorum. Takıldığınız bölümler için atacağınız mesajları yanıtlamaktan mutluluk duyacağım.

nethaber.com.Sayın Selim Ataz ın izinleriyle yayınlanmıştır..Kendilerine Teşekkür ediyorum.
 
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler... :)
 
  • Beğen
Tepkiler: ufuk1905
"Dağ Bisikletleri için tavsiye edilen ölçü, yol bisikletinden 10-12cm daha kısadır. Yani C-T boyu 55cm gelen bir yol bisikleti kullanan sürücü, 43-45cm C-T ölçüsünde bir dağ bisikleti kadrosu tercih etmelidir..."

Tur bisikleti için uygun ölçü yol bisikletiyle mi aynı dağla mı peki?
 
Teşekkür ederim ancak yazınızdan belirttiğiniz şekli göremiyorum. Dolayısıyla C-C ve C-T ölçülerinin kadronun hangi bölümünü ifade ettiğini algılayamıyorum.
 
  • Beğen
Tepkiler: ufuk1905
Paylaştığınız bilgiler için öncelikle teşekkür eder, adminimize konunun Sabit Konu bölümüne taşınmasını nacizane öneririm....
 
  • Beğen
Tepkiler: ufuk1905
"Aslında ülkemizden de çarpıcı bir örnek verebiliriz. Son dönemin pek popüler çift amortisörlü, enli ve kalın dişli tekerlekli, motosiklet benzeri iniş (down hill) bisikletlerini, şehir içinde kullanan sürücülere rastlıyorum. Halbuki yapıları tamamıyla dağlardan, bayırlardan yokuş aşağı inebilmek için tasarlanan bu modelleri asfalt caddelerde pedallamak, işkenceden başka bir şey değildir."

Şu yazdıklarınız tüm duygu ve düşüncelerimi ifade etti:) Etrafımdaki on bisikletin 8-9 tanesi böyle.
 
Geri