five
Part time turcu
- Kayıt
- 29 Temmuz 2005
- Mesaj
- 1.482
- Tepki
- 4.028
- Yaş
- 53
- Şehir
- İstanbul-Bostancı
- Başlangıç
- 1995—96
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
17/09/2013 – 4. Gün Kavala - Stavros
Bugün, dünün iki katı yol yapacağımız için erken çıkmamız şarttı. Bu sebeple 09:00 olmadan yola vurduk kendimizi. Sahil yolundan mı otobandan mı gidelim derken, Uğur’a otobana gidelim deyip kendim sahil yoluna yönelince onu kaybettim. Yaklaşık 20 dakika kadar birbirimize aramışız. Ben sahil yolunu birkaç kez arşınladıktan sonra otele geri dönüp Uğur’u orada beklemeye karar verdim. Bir de baktım ki o da aynı düşünceyle zaten beni otelin önünde bekliyor. Birbirimizi kaybettiğimiz zaman diliminde de anladım ki özellikle yabancı bir ülkede haberleşememek (benim telefonum yurtdışına açıktı ama Uğur’unki değildi) çok ciddi sıkıntı yaratabiliyor. Otel önünde buluşma fikri zor durumda kurtarıcı oldu.
Yolumuz uzun bir süre kıyıdan (hatta en kıyıdan) devam ediyordu. Thasos manzarası da cabası… Nea Peramos civarı kıyı boyu beach’lerle doluydu. Nea Peramos deniz kıyısında küçük bir sayfiye yeriydi. “Deniz kıyısındaki kafelerden birinde bir çay/kahve içsek mi ?” sorusunu sordurdu bize. Erken bir mola olsa da manzara ve çay fikri iyi geldi.
Bu noktada Yunanistan’daki kahve kültürüne değinmek yerinde olacak. Kahve, özellikle Frappe Yunanistan’da çok yaygın. (Frappe, Neskafenin buzlusu olarak tanımlanabilir.) Ama bu kadar yaygın olmasına çok şaşırdım. Sokakta yürüyenlerin elinde, taksicilerin arabalarında hatta bir bisikletli kızın elinde sürerken içtiğini gördüm. Sabah, öğle, akşam, günü her saatinde içiyorlardı. Kahve ve kahve türevlerini seven ve tüketen birisi olmadığım için ben denemedim ama Uğur fena olmadığını söyledi. Benim içecek tercihim olan çayı ise demleme olarak bulmak mümkün değildi. Sadece sallama çay bulabiliyordum ve bulduğuma da şükrediyordum. Bunun tek istisnası Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evinin tam karşısında bulunan müze kafedeydi. Kafenin önünde Türkçe “Demleme çay” yazıyordu. Ben de kaçırmadım tabi
Mola bitiminde bisikletlerimize binerken biraz ötede bisikletleriyle ilgilenen bir çift gördük. Uğur’la beraber yanlarına gidip selamlaştık. Alman bir karı kocaydı. Kısa bir tur yapıyorlarmış. Bisikletleri de ilginçti. Adam bisikletini, araya parça ekleyerek, tandem hale getirmiş. Eşiyle birlikte tandem dolaşıyorlarmış. Onun olmadığı zamanlarda da bisikleti tek kişilik hale getirip kendisi turluyormuş. Bisikletin fotoğrafını özellikle çekmedim ama ortadaki sonradan eklenmiş boru gayet dikkat çekiciydi. İlginç bir şekilde yine isimlerini sormadan vedalaştık.
Thasos adası, manzara anlamında yavaş yavaş arkada kalırken, şimdiki manzarayı başı dumanlı Atos Dağı oluşturuyordu. Haritada elin 3 parmağını andıran Halkidiki’nin en doğusundaki yarımada aynı zamanda dini bir merkez özelliği taşımakta. Ortodoks kilisesi yönetiminde özerk bir statüsü olan yarımadaya erkekler özel izinle girebiliyorken kadınların girişi yasak. (Hatta şimdi Google’ladım dişi hayvan bile alınmıyormuş. ) Yarımadanın çeşitli yerlerinde manastırlar bulunuyor. En ucunda da Atos Dağı var. Burası Osmanlı döneminde “Aynaros” olarak bilinen bir yer. Bütün bu özel durumundan dolayı da bize çok gizemli gelen ve bu etapta sürekli manzaramızda bulunan bir yer.
Yolumuz, dağın ardında kalan otobanla Strimonikos körfezine yaklaştığımızda kesişiyordu. Bunun öncesinde, yine yemek amacıyla ana yoldan deniz kıyısında yazlıkların arasındaki yola ayrıldık. Fakat açıkçası umduğumuzu bulamadık çünkü yazlıkçılar gidince yemek için yer de kalmamıştı. Ana yola tekrar dönmekten başka çaremiz yoktu.
Strimonas Nehri’nin üzerindeki köprüden hemen önce yol Selanik ve Drama-Serres (Serez) olarak ikiye ayrılıyordu. Biz Selanik istikametine devam edecektik ama Serez ayrımını belirten levhanın önünde fotoğraf çektirmek için durdum. Serez’in benim için özel bir önemi var. Kayınpederim dedelerinin Serez’den göç ettiklerini anlatır sürekli. Yaşan zorlukları, sıkıntıları, çekilen özlemleri… Serez ayrımını görünce onun anlattıklarını tekrar aklıma geldi. Mesafenin yakınlığını görünce aslında yolumuzu da Serez’den geçirebileceğimizi düşündüm. Ama bugün Selanik’e doğru devam etmemiz gerekiyordu.
Strimonas Nehri’nin üzerinde bulunan köprü metal yapılı bir köprüydü ve oldukça dardı. Tırların yoğun olarak kullandığı bu güzergah için yetersiz görünse de köprünün iki yakasındaki ağır vasıtaların birbirlerine yol vermeleri dikkatimi çekti. Köprü üzerinde fotoğraf çektikten sonra Selanik yönüne devam ettik. Yol neredeyse 90 derecelik bir dönüşle yine düz bir karakterde devam ediyordu bu bölgede. Yol üzerinde karşımıza çıkan Amphipolis Arslanı (Lion Of Amphipolis) heykeli heybetiyle bizi oldukça şaşırttı. Tek başına, kocaman ve korkutucu bir arslan heykeli. Büyüklüğü, yanında çektirdiğimiz fotoğraflarda çok daha iyi anlaşılıyor. (Amphipolis Arslanı M.Ö. 4. YY’a tarihleniyor. Bir tür zafer anıtı olduğu düşünülüyor. Daha sonraki etaplardan birinde bir tane daha gördük yol üzerinde. )
Yolun düz bölümünde ve nispeten tenha bir kısmında Uğur ile yan yana sürüyorduk bisikletlerimizi. Öyle bir an oldu ki ben sağa Uğur da sola doğru düzeltince bisikletleri barend’ler birbirine takıldı ve hiç beklemediğimiz bir şekilde düşme tehlikesi geçirdik. Uğur düz devam etti. Ben son anda sol-sağ yaparak bisikleti topladım ve düşmedim. Ama asıl dumura uğradığım an tam arkamdan bir ağır vasıtanın çaldığı korna oldu. İyi ki toparlayabilmişim ve düşmemişim de daha büyük bir problemle karşılaşmamışım.
Yolumuz Stavros’a kadar yazlık kesimlerin içinde devam ediyordu. İrili ufaklı otel ve pansiyonları gözümüze kestirip arada bir fiyat soruyorduk. Denize yakın bir bölgede bulduğumuz bir pansiyona yerleştik. Yakınında olduğumuz için akşam üstü de olsa denize girmeye kara verdik ama denizdeki sadece 5. dakikamızın sonunda çok üşüdüğümüz için çıkmaya kara verdik. Akşam yemek için farklı alternatiflerden içinde dolma olanın tercih ettik. Sonunda açlığımız o noktaya gelmiş ki ne varsa sipariş etmişiz masaya Yiyebildiğimiz kadarını yiyip biraz dolaştık ve odaya elimizde bir kavunla döndük. Uğur’un balkondaki Uzo-kavun sefası sonrası uyku zamanıydı.
Çıkış : 08:40
Varış : 17:00
Mesafe : 103,81 km
Sürüş Süresi : 05:36 saat
Ortalama hız : 18,30 km/s
Max. Hız : 48,61 km/s
Ortalama Eğim Çıkış : %2
Max Eğim Çıkış : %8
Ortalama Eğim İniş : %-2
Max Eğim İniş : %-11
http://www.mapmyride.com/gr/kavala-east-macedonia-and-thrace/kavala-stavros-route-301330863
http://s5.postimg.org/gjzl3e7af/4_Kavala_Stavros.png
Kavala’nı çıkışında bisikletler
http://s5.postimg.org/t7t4l4qcn/20130917_095438_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/7iu8h9o4n/20130917_095607_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/ts85ntjl3/20130917_102743_800x600.jpg
.
Nea Peramos sahili
http://s5.postimg.org/6hpuxryp3/IMG_0205_800x600.jpg
.
Kahve-çay molası
http://s5.postimg.org/xtl3z43fr/IMG_0208_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/ssdpxqvzb/IMG_0209_800x600.jpg
.
El yapımı tandemli Alman çift
http://s5.postimg.org/gk4n0idlz/IMG_0211_800x600.jpg
.
Uzaktan Atos Dağı
http://s5.postimg.org/4gzbcy2jr/IMG_0217_800x600.jpg
.
Başı dumanlı
http://s5.postimg.org/lwkr6j3on/IMG_0976_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/70uy71q3r/IMG_0219_800x600.jpg
.
Uğur sahilde dinlenirken
http://s5.postimg.org/te2otur1j/IMG_0224_800x600.jpg
.
Serez ayrımında
http://s5.postimg.org/spyfonhpj/IMG_0230_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/i4ekcnbdz/IMG_0231_800x600.jpg
.
Strimonas Nehri üzerindeki köprü
http://s5.postimg.org/41smxo607/IMG_0238_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/4da3afmg7/IMG_0245_800x600.jpg
.
Amphipolis Arslanı
http://s5.postimg.org/7b7244u3r/IMG_0251_600x800.jpg
.
Stavros’ta kaldığımız pansiyonun manzarası
http://s5.postimg.org/r9hv9e8h3/20130917_181748_800x600.jpg
.
Yemeği abarttık
http://s5.postimg.org/6dsd6j1pj/IMG_0980_800x600.jpg
Uğur her fırsatta facebook’a check-in yapıyor ve fotoğraf koyuyor
http://s5.postimg.org/4ahxyv1wn/IMG_0982_800x600.jpg
.
Akşamki uzo kavun olayı
http://s5.postimg.org/o2rx3idev/20130917_225618_800x600.jpg
Bugün, dünün iki katı yol yapacağımız için erken çıkmamız şarttı. Bu sebeple 09:00 olmadan yola vurduk kendimizi. Sahil yolundan mı otobandan mı gidelim derken, Uğur’a otobana gidelim deyip kendim sahil yoluna yönelince onu kaybettim. Yaklaşık 20 dakika kadar birbirimize aramışız. Ben sahil yolunu birkaç kez arşınladıktan sonra otele geri dönüp Uğur’u orada beklemeye karar verdim. Bir de baktım ki o da aynı düşünceyle zaten beni otelin önünde bekliyor. Birbirimizi kaybettiğimiz zaman diliminde de anladım ki özellikle yabancı bir ülkede haberleşememek (benim telefonum yurtdışına açıktı ama Uğur’unki değildi) çok ciddi sıkıntı yaratabiliyor. Otel önünde buluşma fikri zor durumda kurtarıcı oldu.
Yolumuz uzun bir süre kıyıdan (hatta en kıyıdan) devam ediyordu. Thasos manzarası da cabası… Nea Peramos civarı kıyı boyu beach’lerle doluydu. Nea Peramos deniz kıyısında küçük bir sayfiye yeriydi. “Deniz kıyısındaki kafelerden birinde bir çay/kahve içsek mi ?” sorusunu sordurdu bize. Erken bir mola olsa da manzara ve çay fikri iyi geldi.
Bu noktada Yunanistan’daki kahve kültürüne değinmek yerinde olacak. Kahve, özellikle Frappe Yunanistan’da çok yaygın. (Frappe, Neskafenin buzlusu olarak tanımlanabilir.) Ama bu kadar yaygın olmasına çok şaşırdım. Sokakta yürüyenlerin elinde, taksicilerin arabalarında hatta bir bisikletli kızın elinde sürerken içtiğini gördüm. Sabah, öğle, akşam, günü her saatinde içiyorlardı. Kahve ve kahve türevlerini seven ve tüketen birisi olmadığım için ben denemedim ama Uğur fena olmadığını söyledi. Benim içecek tercihim olan çayı ise demleme olarak bulmak mümkün değildi. Sadece sallama çay bulabiliyordum ve bulduğuma da şükrediyordum. Bunun tek istisnası Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evinin tam karşısında bulunan müze kafedeydi. Kafenin önünde Türkçe “Demleme çay” yazıyordu. Ben de kaçırmadım tabi
Mola bitiminde bisikletlerimize binerken biraz ötede bisikletleriyle ilgilenen bir çift gördük. Uğur’la beraber yanlarına gidip selamlaştık. Alman bir karı kocaydı. Kısa bir tur yapıyorlarmış. Bisikletleri de ilginçti. Adam bisikletini, araya parça ekleyerek, tandem hale getirmiş. Eşiyle birlikte tandem dolaşıyorlarmış. Onun olmadığı zamanlarda da bisikleti tek kişilik hale getirip kendisi turluyormuş. Bisikletin fotoğrafını özellikle çekmedim ama ortadaki sonradan eklenmiş boru gayet dikkat çekiciydi. İlginç bir şekilde yine isimlerini sormadan vedalaştık.
Thasos adası, manzara anlamında yavaş yavaş arkada kalırken, şimdiki manzarayı başı dumanlı Atos Dağı oluşturuyordu. Haritada elin 3 parmağını andıran Halkidiki’nin en doğusundaki yarımada aynı zamanda dini bir merkez özelliği taşımakta. Ortodoks kilisesi yönetiminde özerk bir statüsü olan yarımadaya erkekler özel izinle girebiliyorken kadınların girişi yasak. (Hatta şimdi Google’ladım dişi hayvan bile alınmıyormuş. ) Yarımadanın çeşitli yerlerinde manastırlar bulunuyor. En ucunda da Atos Dağı var. Burası Osmanlı döneminde “Aynaros” olarak bilinen bir yer. Bütün bu özel durumundan dolayı da bize çok gizemli gelen ve bu etapta sürekli manzaramızda bulunan bir yer.
Yolumuz, dağın ardında kalan otobanla Strimonikos körfezine yaklaştığımızda kesişiyordu. Bunun öncesinde, yine yemek amacıyla ana yoldan deniz kıyısında yazlıkların arasındaki yola ayrıldık. Fakat açıkçası umduğumuzu bulamadık çünkü yazlıkçılar gidince yemek için yer de kalmamıştı. Ana yola tekrar dönmekten başka çaremiz yoktu.
Strimonas Nehri’nin üzerindeki köprüden hemen önce yol Selanik ve Drama-Serres (Serez) olarak ikiye ayrılıyordu. Biz Selanik istikametine devam edecektik ama Serez ayrımını belirten levhanın önünde fotoğraf çektirmek için durdum. Serez’in benim için özel bir önemi var. Kayınpederim dedelerinin Serez’den göç ettiklerini anlatır sürekli. Yaşan zorlukları, sıkıntıları, çekilen özlemleri… Serez ayrımını görünce onun anlattıklarını tekrar aklıma geldi. Mesafenin yakınlığını görünce aslında yolumuzu da Serez’den geçirebileceğimizi düşündüm. Ama bugün Selanik’e doğru devam etmemiz gerekiyordu.
Strimonas Nehri’nin üzerinde bulunan köprü metal yapılı bir köprüydü ve oldukça dardı. Tırların yoğun olarak kullandığı bu güzergah için yetersiz görünse de köprünün iki yakasındaki ağır vasıtaların birbirlerine yol vermeleri dikkatimi çekti. Köprü üzerinde fotoğraf çektikten sonra Selanik yönüne devam ettik. Yol neredeyse 90 derecelik bir dönüşle yine düz bir karakterde devam ediyordu bu bölgede. Yol üzerinde karşımıza çıkan Amphipolis Arslanı (Lion Of Amphipolis) heykeli heybetiyle bizi oldukça şaşırttı. Tek başına, kocaman ve korkutucu bir arslan heykeli. Büyüklüğü, yanında çektirdiğimiz fotoğraflarda çok daha iyi anlaşılıyor. (Amphipolis Arslanı M.Ö. 4. YY’a tarihleniyor. Bir tür zafer anıtı olduğu düşünülüyor. Daha sonraki etaplardan birinde bir tane daha gördük yol üzerinde. )
Yolun düz bölümünde ve nispeten tenha bir kısmında Uğur ile yan yana sürüyorduk bisikletlerimizi. Öyle bir an oldu ki ben sağa Uğur da sola doğru düzeltince bisikletleri barend’ler birbirine takıldı ve hiç beklemediğimiz bir şekilde düşme tehlikesi geçirdik. Uğur düz devam etti. Ben son anda sol-sağ yaparak bisikleti topladım ve düşmedim. Ama asıl dumura uğradığım an tam arkamdan bir ağır vasıtanın çaldığı korna oldu. İyi ki toparlayabilmişim ve düşmemişim de daha büyük bir problemle karşılaşmamışım.
Yolumuz Stavros’a kadar yazlık kesimlerin içinde devam ediyordu. İrili ufaklı otel ve pansiyonları gözümüze kestirip arada bir fiyat soruyorduk. Denize yakın bir bölgede bulduğumuz bir pansiyona yerleştik. Yakınında olduğumuz için akşam üstü de olsa denize girmeye kara verdik ama denizdeki sadece 5. dakikamızın sonunda çok üşüdüğümüz için çıkmaya kara verdik. Akşam yemek için farklı alternatiflerden içinde dolma olanın tercih ettik. Sonunda açlığımız o noktaya gelmiş ki ne varsa sipariş etmişiz masaya Yiyebildiğimiz kadarını yiyip biraz dolaştık ve odaya elimizde bir kavunla döndük. Uğur’un balkondaki Uzo-kavun sefası sonrası uyku zamanıydı.
Çıkış : 08:40
Varış : 17:00
Mesafe : 103,81 km
Sürüş Süresi : 05:36 saat
Ortalama hız : 18,30 km/s
Max. Hız : 48,61 km/s
Ortalama Eğim Çıkış : %2
Max Eğim Çıkış : %8
Ortalama Eğim İniş : %-2
Max Eğim İniş : %-11
http://www.mapmyride.com/gr/kavala-east-macedonia-and-thrace/kavala-stavros-route-301330863
http://s5.postimg.org/gjzl3e7af/4_Kavala_Stavros.png
Kavala’nı çıkışında bisikletler
http://s5.postimg.org/t7t4l4qcn/20130917_095438_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/7iu8h9o4n/20130917_095607_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/ts85ntjl3/20130917_102743_800x600.jpg
.
Nea Peramos sahili
http://s5.postimg.org/6hpuxryp3/IMG_0205_800x600.jpg
.
Kahve-çay molası
http://s5.postimg.org/xtl3z43fr/IMG_0208_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/ssdpxqvzb/IMG_0209_800x600.jpg
.
El yapımı tandemli Alman çift
http://s5.postimg.org/gk4n0idlz/IMG_0211_800x600.jpg
.
Uzaktan Atos Dağı
http://s5.postimg.org/4gzbcy2jr/IMG_0217_800x600.jpg
.
Başı dumanlı
http://s5.postimg.org/lwkr6j3on/IMG_0976_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/70uy71q3r/IMG_0219_800x600.jpg
.
Uğur sahilde dinlenirken
http://s5.postimg.org/te2otur1j/IMG_0224_800x600.jpg
.
Serez ayrımında
http://s5.postimg.org/spyfonhpj/IMG_0230_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/i4ekcnbdz/IMG_0231_800x600.jpg
.
Strimonas Nehri üzerindeki köprü
http://s5.postimg.org/41smxo607/IMG_0238_800x600.jpg
.
http://s5.postimg.org/4da3afmg7/IMG_0245_800x600.jpg
.
Amphipolis Arslanı
http://s5.postimg.org/7b7244u3r/IMG_0251_600x800.jpg
.
Stavros’ta kaldığımız pansiyonun manzarası
http://s5.postimg.org/r9hv9e8h3/20130917_181748_800x600.jpg
.
Yemeği abarttık
http://s5.postimg.org/6dsd6j1pj/IMG_0980_800x600.jpg
Uğur her fırsatta facebook’a check-in yapıyor ve fotoğraf koyuyor
http://s5.postimg.org/4ahxyv1wn/IMG_0982_800x600.jpg
.
Akşamki uzo kavun olayı
http://s5.postimg.org/o2rx3idev/20130917_225618_800x600.jpg