tanrım,
beni yavaşlat.
aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir...
(hititlere ait bir duvar yazısından denilse de öyle olmadığı anlaşılan bir metinden.)
yanıtlar için teşekkür ederim.
yukarıda söylediklerimize ilişkin (bisiklet-irade ilgisi üzerine) doğrudan kaynak bulabilmiş değilim. sadece Schopenhauer'ın İstenç(irade) ve Tasarım Olarak Dünya adlı eserinde iradeye yönelik birşeyler görebildim. bunun dışında dini terminolojinin benim için düşünsel anlamda (inançsal anlamda değil) çok doyurucu olmayan klasik bakışla söylediklerini de belirtmek gerekir. bize fikir vermesi açısından çok kısa bir iki noktaya değinerek bu mükemmel ve yoğun felsefi esere dikkati çekmek istiyorum; buraya kadar açıklamamı okuyup anlamadığı bir iki sözcük ve felsefe kelimelerini görmesiyle bu konuyu işe yaramaz,sıkıcı,gereksiz olarak yargılayan arkadaşlara yüksek sesle ama alçakgönüllüce "durun!" ve "bir kere daha düşünün" demek istiyorum.
Schopenhauer şunu söylerken sanırım çok haklı: dış dünyayı algılamaya yönelik gelişmiş sinirsel mekanizmalar, duyarlılıklar, beyin ve hatta tüm organik yaşam parçacıkları istencin nesneleşmiş yani somutlaşmış halidir. Dolayısıyla dünyaya dair tasarımlarımız, istencin çok çeşitli amaç ve ihtiyaçlarına cevap verebilmek için gelişmiştir.
yani örnek olarak söylenirse bizler için bisiklet iradenin somutlaşmış halidir, refleksler, algı dünyası hatta zevkler buna göre şekillenir. ve diğer bazıları için de değişik şekillerde... ancak bundan daha üstte bir algı ise şudur: birtakım yasaların, bağlamların üzerine çıkarak sanat ve inanç özüyle dünyaya bakabilen bir algı.
yazdıklarımın kendini beğenmiş havasını umarım okuyan sizler bağışlarsınız, çoğu zaman düşünmek böyle görünür çünkü; soğuk ve itici. böyle düşünüyorum ve bunun aynısını uzun tura çıktığımda da hissediyorum. soğuk bir insan olmayı değil, düşünen bir insan olmayı kastediyorum.
@Çağlar Çağlayan sevgili çağlar haklı. düşünen insan- uzun tur-sabırlı insan...
uzun bir tura çıktığımda bir sanatçının mükemmel bir şey yaratmak için çaba sarfederken attığı son fırça darbesindeki ya da son sözcükteki veya son notadaki trans halini hissediyorum. bu kanımca "iradenin özü" diye nitelendirebileceğimiz birşey. bazı insanlar iradenin özünü yeniden yaratarak bazıları ise tekrar tekrar yok ederek trans veya arzu nesnesini yaşarlar. kumarbazlar örneğin arzu nesnesi aracılığıyla iradenin özünü yok etme üzerine programlanmış gibidirler. bir tür sisifos söyleni.
sözlerimin dağınıklık ve karmaşıklıktan kurtulamadığını görüyorum.
hoşgörünüze sığınarak güzel bir cümleyle bitirelim: kırık bir kalbin tesellisi için bisiklet biniyorum.