Samet M.
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 31 Mayıs 2020
- Mesaj
- 1.472
- Tepki
- 4.104
- Şehir
- İstanbul
- İsim
- Samet
- Başlangıç
- 2010—11
- Bisiklet
- Carraro
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
Bu konu başlığı altında bisiklete olan ilgim üzerine bir süredir kendi içimde gerçekleştirmiş olduğum içsel diyalogları seslendiremesem de şöyle bir kenarda dursun diyerek yazıya dökmek istedim.
Minimalizm dediğime bakmayın, kulağa daha karizmatik veya sofistike gelmesi için günümüzde sıkça kullanılan bu kelimenin anlamı sedelik, sadeciliktir esasında.
Dediğim gibi içsel bir konuşma bu, öyle giriş, gelişme ,sonuç bölümlü orta okul kompozisyonlarından ziyade doğrudan konuya dalabileceğim bir ortam var ama ben yine de kısa bir girizgah yapmış oldum.
Efendim sadelik aslına bakarsanız sadece sanatın değil insanın, dünyanın, evrenin üzerine kurulu olduğu temel varlık metaforunun en tartışmalı konularından. Başlı başına öznel bir kavram olmakla birlikte sadelik, detay ve ayrıntı fazlalıklarından soyutlanmış maddenin çıplaklığıdır bana göre. Sadelik insan canlısının anne karnından çıkarkenki halidir, sadelik yaratıcının evrene dokunuşudur. Dolayısıyla sadelik kutsaldır değerli bisikletliler.
Bisiklet dedim bak şimdi peki bisikletin sadesi olur mu?
Önce bir bisiklet tasviri kurun zihninizde.
Ne geldi aklına?
Cevabın sana kalsın bisikletçi dostum benim içsel konuşmam devam ederken söyleyeyim: İki adet ince teker bir gidon bir kadro iki dişli bir de zincir. Hani şu bisiklet yolu tabelalarındaki bisiklet ikonu var ya işte ondan hallice bir bisiklet.
Ama insanoğlu durur mu? Milyon yıllık varoluş serüvenimizde artık genetik kodlarımıza işlemiş olan biriktirme alışkanlığımız bu noktada rahat bırakmıyor peşimizi.
Bisiklet alırız almasına da iş öyle bisiklet almakla kalmaz. Sonra başlarız kaşınmaya. Neyse uzatmayayım dostlar hepimiz bisikleti aldığımız halimiz ile bisikletle geçirdiğimiz bir yıl sonrası biriktirdiklerimizi değerlendirme yeteneğine sahibiz.
E ne oldu peki? Hani sadelik candı? Hani sadelik Yaratıcının evrene attığı imza ve son dokunuşuydu? Hani sadelik insan canlısının anne karnından çıkarkenki haliydi? (Üzerine alınma burada kendime atar yapıyorum)
Dünyaya ayak bastığımız andan bu yana yapamadığımız gibi yine duramadık, yine fazlasını istedik, yine topladık, biriktirdik. Evimizde değilse bile zihnimizde biriktirdik, zihnimizde var olan o sade masum bisiklet ikonunu kirlettik artık.
Artık bisiklet diyince aklına iki teker bir gidon bir kadro iki dişli bir de zincir gelmiyor; çeşitli markalar, modeller, ağırlıklar, ürün kodları, kullanıcı tavsiyeleri, bin bir çeşit aksesuar markası, fiyat aralıkları döviz kurları geliyor tebrikler. Yetmedi iliklerini sömüren vergi sistemini masum hayal dünyanın bir objesine daha soktun tebrikler.
Karmaşık bir zihnin bir konudaki özetini okuyanlara selamlar.
Minimalizm dediğime bakmayın, kulağa daha karizmatik veya sofistike gelmesi için günümüzde sıkça kullanılan bu kelimenin anlamı sedelik, sadeciliktir esasında.
Dediğim gibi içsel bir konuşma bu, öyle giriş, gelişme ,sonuç bölümlü orta okul kompozisyonlarından ziyade doğrudan konuya dalabileceğim bir ortam var ama ben yine de kısa bir girizgah yapmış oldum.
Efendim sadelik aslına bakarsanız sadece sanatın değil insanın, dünyanın, evrenin üzerine kurulu olduğu temel varlık metaforunun en tartışmalı konularından. Başlı başına öznel bir kavram olmakla birlikte sadelik, detay ve ayrıntı fazlalıklarından soyutlanmış maddenin çıplaklığıdır bana göre. Sadelik insan canlısının anne karnından çıkarkenki halidir, sadelik yaratıcının evrene dokunuşudur. Dolayısıyla sadelik kutsaldır değerli bisikletliler.
Bisiklet dedim bak şimdi peki bisikletin sadesi olur mu?
Önce bir bisiklet tasviri kurun zihninizde.
Ne geldi aklına?
Cevabın sana kalsın bisikletçi dostum benim içsel konuşmam devam ederken söyleyeyim: İki adet ince teker bir gidon bir kadro iki dişli bir de zincir. Hani şu bisiklet yolu tabelalarındaki bisiklet ikonu var ya işte ondan hallice bir bisiklet.
Ama insanoğlu durur mu? Milyon yıllık varoluş serüvenimizde artık genetik kodlarımıza işlemiş olan biriktirme alışkanlığımız bu noktada rahat bırakmıyor peşimizi.
Bisiklet alırız almasına da iş öyle bisiklet almakla kalmaz. Sonra başlarız kaşınmaya. Neyse uzatmayayım dostlar hepimiz bisikleti aldığımız halimiz ile bisikletle geçirdiğimiz bir yıl sonrası biriktirdiklerimizi değerlendirme yeteneğine sahibiz.
E ne oldu peki? Hani sadelik candı? Hani sadelik Yaratıcının evrene attığı imza ve son dokunuşuydu? Hani sadelik insan canlısının anne karnından çıkarkenki haliydi? (Üzerine alınma burada kendime atar yapıyorum)
Dünyaya ayak bastığımız andan bu yana yapamadığımız gibi yine duramadık, yine fazlasını istedik, yine topladık, biriktirdik. Evimizde değilse bile zihnimizde biriktirdik, zihnimizde var olan o sade masum bisiklet ikonunu kirlettik artık.
Artık bisiklet diyince aklına iki teker bir gidon bir kadro iki dişli bir de zincir gelmiyor; çeşitli markalar, modeller, ağırlıklar, ürün kodları, kullanıcı tavsiyeleri, bin bir çeşit aksesuar markası, fiyat aralıkları döviz kurları geliyor tebrikler. Yetmedi iliklerini sömüren vergi sistemini masum hayal dünyanın bir objesine daha soktun tebrikler.
Karmaşık bir zihnin bir konudaki özetini okuyanlara selamlar.