bisikletin girmesi gereken bir yerden bahsedeyim size. 1995 ten sonraki izmir sahil bulvarı bisiklet yolu. o zaman hava okulundan karataşa kadar bir yoldu. bisiklet yoluna girince karşınıza çıkan manzara, üzerinde içtikten sonra kırınız yazan bire ve şarap şişeleri ile bezeli bir yol, yol kenarındaki zakkumların duldasında içki içen ayyaşlar. bir de, apansız ağzınızı yüreğinize geitren başıboş köpek atakları. bir kaç denemeden sonra, sahil bulvarında en sağ şeridin de kaldırımı yalayan kıyısında seyr-ü sefere başladım. bir daha da o yola girmedim. hem yürek, hem de sağlam cüzdan istiyordu yarılan tekerleği yenilemek için.
2016 yılı işsizliğimde, deniz kenarına taşınmış yeni bisiklet yoluna da girmezlendim epyce bir zaman. ama tramvay inşaatının yolu daraltan makinaları nedeniyle neolacaksa olsun diye attım kendimi yola. o da ne? bir kere şişe kırığı yok. ikinci başıboş köpekler bisikletleri o kadar kanıksamış ki, dönüp bakmıyorlar bile. nefisti. 20 yılda çok olumlu gelişmeler oldu. ben umutsuz değilim. eminim 500 yıl içinde ülkemiz muasır medeniyetler seviyesine çıkartılacak.
2016 yılı işsizliğimde, deniz kenarına taşınmış yeni bisiklet yoluna da girmezlendim epyce bir zaman. ama tramvay inşaatının yolu daraltan makinaları nedeniyle neolacaksa olsun diye attım kendimi yola. o da ne? bir kere şişe kırığı yok. ikinci başıboş köpekler bisikletleri o kadar kanıksamış ki, dönüp bakmıyorlar bile. nefisti. 20 yılda çok olumlu gelişmeler oldu. ben umutsuz değilim. eminim 500 yıl içinde ülkemiz muasır medeniyetler seviyesine çıkartılacak.