Üç bisikletim oldu.
Birincisi 1996 Bisan Mountain Cat. Kendisini 1998'e kadar kullanıp baba evinin balkonunda çürümeye terkettim. Bisikletle aram kalmamıştı, gidip geldikçe pencereden bakardım, babam koyduğu yerde değişiklik dahi yapmadığı ve sürekli kıyı egenin nemli açık havasında durduğu gerçeğinden yola çıkarak arada soruyordum "şunu hurdacıya versene yer kaplıyor balkonda" diye.
2008 yazında, yani 33 yaşımda bisiklete yeniden sardığımda, kendisine 10 sene sonra ilk defa dokunmuş oldum. Tabi zincir, vites telleri falan pas tutmuş çürümüş, ancak, temizlendiğinde kadro ve jantların, hatta ekonomik davranmak adına, dış lastiklerin de hala iş görebileceğine korku dolu bakışlarla şahit oldum. Bisikletçileri dolaştım yeni parçalar aldım ve bisiklet tamircisinde bunları monte ettirerek aleti ayağa kaldırdım.
Hayır kendim tekrar binmedim. Bu şekliyle bir arkadaşıma hediye ettim. Çünkü o sırada kendime sıfır bir Amoeba Hussar almıştım (Haziran 2008). Bu şekilde 2012 yılına kadar Amoeba mtb'm ile hafta sonları şehir içi orta mesafe binicisi oldum, arada yakın çevreye Yalova- İznik taraflarına sürüşlerim oldu.
2012 yılından itibaren "işe bisikletle gitme" fikri ciddi ciddi oluşmaya başladı. Ne yazık ki kendim Anadolu yakasında, işyeri Avrupa'da olduğundan çok rahat bir konumda değildim, ancak, "oğlum murat, Amoeba'yı da alırken doğru bir karar vermiştin, şimdi de tereddüttesin. Bunu şimdi yapmazsan araya başka şeyler girecek, yapamayacaksın" diyerek katlanır Kron'umu aldım. Temmuz 2012.
Katlanır Kron, bundan 2 sene sonra, iş değişikliği sonucu Anadolu yakasında çalışmaya başlamam ile, full throttle iş görmeye başladı. Mtb yi ise yine hafta sonu arkadaşım olarak saklıyorum.
Doğru dürüst km saati takıp ölçme fırsatım olmadı ancak Tahminim odur ki 800 km civarı Amoeba ile, 400 km de Kron ile yapmışımdır.
İkisinin de bakımlarını yapmak suretiyle yıllar boyu kullanmayı düşünüyorum. :nota:

