@Mustafe
Vtt biraz daha bu tarz bisikletlerin yarışma ya da antrenman, gösteri için üretilmiş olanlarına deniyor. Ben okuduklarımdan bunu anladım, yanlış biliyorsam biri düzeltsin. Markalarla ilgili soruna gelince, bu markaların üçünü de kullanmış birini bulman ve ondan bilgi alman biraz zor. Ben tur bisikleti kategorisinde bir carraro aldım gecen ay, ve onu almadan önce de b-twin rockrider 540 almayı düşünüyordum. Bir hafta mtb mi tour-trekking mi diye tarttım kafamda. Yani soru benim için biraz farklıydı. Son derece öznel bir yorum yapıyorum, Carraro çok kaliteli bir bisiklet değil, Sedona da ondan daha iyi değil (bunu söyleyebiliyorum çünkü tur arkadaşım Sedona kullanıyor ve sıkıntılarına şahit oluyorum). Gelelim B-twin'e, sadece mağaza incelemelerime dayanarak söylüyorum ama bence genel olarak Decathlon malzeme kalitesi konusunda pek parlak bir marka değil. B-twin'in üretiminde de Carraro'da ve Sedona'da olduğundan biraz daha cimri davranılmış gibi. Bunları söylerken bir parça çekiniyorum çünkü herkesin bir şekilde edindiği sahip olduğu bisikleti severek, mutlulukla kullanmasını isterim. Ben öyle yapmaya çalışıyorum, çünkü gerçekte benim bisikletimde de pedal, sele ve lastikler hak getire. Azıcık yağmur çiselese ayak pedaldan kayar mı, 10 km hızla giderken lastik kayıp sizi yere kapaklar mı? Maalesef bunlar başa geliyor ama herhangi bir spora, outdoor etkinliğine tutku duyuyorsanız böyle küçük şeyleri de görmezden geliyorsunuz. Ben genel olarak dünya üzerindeki tüm sportif ürünlerde en küçük bir iyileştirme ya da kalite farkının alıcıya saçma seviyelerde yüksek fiyatlandırmalarla yansıtıldığını düşünüyorum. Bu yüzden 'en kaliteli' ürünler bile bence gerçekte çöp. Bu çöp meselesinin canımızı daha az sıkması için yapılabilecek şeylerden biri bisikletlerimizin komponentlerini idare edebildigi kadar kullanmak, güvenlik sakatlanma riski olmadığı sürece canını çıkarana kadar kullanmak. İşlevi bozulduğunda tamir ettirmek. "Aktarıcım bozuldu, ederi 70 lira, tamiri 20 lira. Şu model 139 liraymış daha iyi diyolar alıyım gitsin" deyivermemek mesela. Bunları kesinlikle basit bir bütçe ihtiyatı ya da tutumluluk savunusu üzerinden ileri sürmüyorum. Bütün markaların az çok fetiş olduğunu ve tüm ürünlerini fetişleştirdiğimizi (adidas saplantısından çok çektim) düşünüyorum. Başta çok beğenerek aldığımız ürünleri kullanmayı bir süre sonra sıkıldığımız, kaliteli bulmadığımız ya da demode görmeye başladığımız için bir kenara atarken onları erken çöpe ayırmış oluyoruz. Halbuki yeni alacaklarımız da altıüstü daha kaliteli çöpler. Öyleyse tüm bunların çöp olmalarının hakkını hakkaten verelim ve çürüyene (hem mecaz, hem de düz anlamıyla) kadar kullanalım. Markalardan söz açmışken, bisikletimin üzerinde Cst marka lastik vardı aldığımda ve ben içeriğinde eser miktarda kauçuk olduğundan bile şüpheliyim. O kadar sert o kadar naylon ki zincir eskir, ruble eskir bu eskimez. Bu lastiğe bile tahammül etmeye, bisiklet sevgime gölge etmemesi için güneş altında sürerek onu eritmeye çabalıyorum. Bilmem anlatabildim mi? Bisikletlerimizi sevelim, çöpün hakkını verelim.
Unutmadan bagaj delikleri hepsinde var evet, rockrider 540 modelini de tur bagajıyla donatabilirsiniz.