Yavuz.M
Üye
- Kayıt
- 23 Nisan 2012
- Mesaj
- 96
- Tepki
- 372
- Şehir
- İstanbul / Kütahya
- Başlangıç
- 1949—50
- Bisiklet
- Trek
Hazırlıklarımı yaptıktan sonra 2 eylül e biletimi almıştım bile.Otobüs firmasının (Kütahya'dan Rize istikametine giden tek firma)Metro Tur olması sebebiyle yolculuk ile ilgili endişelerim vardı.Acaba bisiklet için ekstradan bi ücret talep edecekler mi,arızasız yolculuğu bitirebilecekmiyiz gibisinden.Çünkü ne zaman bu firma ile seyahat etsem mutlaka bi arıza çıkıyor.
Bisiklet için ayrıca ücret talep etmediler .Otobüs saat 15,15 te Kütahya'dan hareket etti.Gece saat 3 civarında yarı uykulu vaziyette iken otobüs içindeki konuşmalar çoğalmaya başladı,otobüs arıza yapmış aktarma yapılacaktı,yaklaşık 1 saat sonra başka bir otobüs geldi ve Sinop yakınlarından yolculuğun geri kalan kısmını Trabzon Of'a kadar onunla tamamladık.Beni yine yanıltmayan firmaya sevgilerimi sunuyorum
19 saatlik yolculuğun ardından ertesi gün saat 10 gibi Of-Çaykara yol ayrımında bir benzinlik kenarında eşyalarımı araçtan indirdim ve hemen monte edip çantalarımı da taktıktan sonra artık çok heveslendiğim turuma başlayabilirdim.Ruhuma bir çocuk neşesi gelmişti.Hemen yakında bulunan bir lokantada çorba içtim,arkasından az pilav üstü az kuru yedikten sonra yeşilliklerin kalbine doğru pedalları çevirmeye başladım
Gıda alışverini Çaykara’ya bıraktım.Daha önceden nerede hangi marketler var internet ten onun araştırmasını yaptım.Boşu boşuna 30 km yük taşımaya gerek yoktu.Hava durumu önümüzdeki 10 günlük süreçte 1-2 gün yağışlı diğer günler parçalı bulutlu gösteriyordu.Bu gün ise gayet güzel güneşli bir hava vardı.Bu, ilk kez tek başıma yapacağım(bu kadar uzun) ana hatları belli, doğaçlama bir tur olacaktı ve süre olarak bir kısıtlama yoktu .Gün- gün rota belirlemedim,ne kadar gidebilirsem orada konaklayacaktım.İlk hedefim Derebaşı Virajları'nı tırmanıp Soğanlı Geçidi’ne ulaşmaktı.
Pedallar döndükçe çay bahçeleri yamaçlarda kendini göstermeye başladı,evler çay bahçelerinin etrafına yamaçlara sanki el ile serpilmiş gibi yayılmıştı.
İlk önce Cumapazarı’ndan ,ilerisinde Dernekpazarı’ndan geçtim.Dernekpazarı’nda mola verdim,yol kenarındaki marketten meyve alıp, kahve önündeki bankta karşı camide ağdalı bir şekilde, kulakları zorlayan bir ses seviyesi ile okunan öğle ezanı ile beraber meyveleri bitirdim.Sezonun son demleri olmasına rağmen Uzungöl’e giden araçlar yol üzerinde kırmızı ışıkta yoğunluk oluşturuyor,yeşil ışıkla beraber telaşlı bir şekilde gaza yükleniyorlardı.Yakıtımı almıştım benim de gaza yüklenme zamanım gelmişti.Yarım saatlik molanın ardından Çaykara’ya doğru pedallara yüklendim.
Saat 15 civarında Çaykara’ya geldim.İlçenin ortasında büyük bir kanal içinde yukarılardan gelen sular Karadeniz’e doğru akmaktaydı.Kurulu olan pazarın çadırlarını gördüğümde biraz dolaşmaya karar verdim,meyve-sebzenin bol olduğu pazarda bisiklet elimde dolaşırken meraklı bakışlar beni süzüyordu.
Marketten 3 günlük gıda ihtiyacımı tamamladım.Akşama henüz vakit vardı saat 17 civarı ilerlesem mi yoksa çadır kuracak bi yer mi baksam diye kararsız kaldım. Daha 30 km yol gelmiştim.Namaz için durduğum cami imamı sağ olsun cami kenarındaki odada konaklayabileceğimi söyledi fakat içim rahat etmedi biraz daha ilerlemek istedim.
Uzungöl- Karaçam ayrımına geldiğimde artık yüksek dağların etkisiyle gölgede pedal çeviriyordum.Bir taraftan da çadır kurabileceğim yer bakıyorum ama yolun bir tarafındaki dere, diğer tarafındaki hemen yol kenarından duvar gibi yükselen dağ buna izin vermiyordu..Çadır kuracak kadar bir alan yok üstelik yol ayrımından sonra eğim daha da fazlalaşmıştı.Bir çadırlık yer bulma hayali ile rampayı çıkarken mola verdim, yarım muz biraz kendime getirdi beni.Mola anında yukarıdan gelen araçta bulunan iki genç ile biraz lafladık.Karaçam’a kadar baya bir rampa tırmanacağımı söylediler.Ben de keşke alıştırarak söyleseydiniz dedim.Aslında tura çıkmadan önce nerede ne kadar yükseleceğimi incelemiştim ve başıma geleceklerden yaklaşık olarak haberim vardı fakat turda her şey hesaplanan gibi olmuyor.Ben aslında bu gün sonunda Karaçam’da olurum diye düşünüyordum.Hava kararmaya yüz tutmuştu bakalım neler olacak derken sertleşen rampayı yavaş- yavaş tırmanıyordum.
Eğimin hafif düzleştiği bir bölgede yol kenarında bir mescit gördüm,yanındaki köprü bulunduğum ana yolu karşıdaki 8-10 evin bulunduğu küçük bir yerleşime bağlıyordu.Köprüyü geçip evlerin olduğu yere yöneldim:Kapı önünde iki çocuk oyun oynuyordu etrafta onlardan başka kimse yoktu.Babalarının evde olup olmadığını sordum yok dediler,başka kimse yok mu buralarda dedim ,hemen yan taraftaki evi gösterdiler,yaklaşıp yeni kireç badanası kokan ve kapısı açık olan odadan selam vererek seslendim.
İçeriden 80 yaşlarında bir dede çıktı,durumumu, işiten diğer kulağına yaklaşarak kısaca izah ettim ve mescitte kalmamın sakıncalı olup olmayacağını sordum,kalabilirsin diye karşılık verdi.
Hemen geri dönerek yol kenarındaki mescide yöneldim,çantalarımı mescide koyup içinden yemek için lazım olan ekipmanları ve yiyecekleri alıp mescidin girişindeki alana taşıdım.Yemeğimi yedikten sonra cemaati olmayan mescitte akşam namazımı kıldım.Çadır kurmak için uğraşmayacaktım ve buna çok memnun olmuştum.
Mescitte bulunan rulo şeklinde halıfleksi altıma kalın bir katman yaparak yatak konforuna yakın bir rahatlıkta sabaha kadar uyuma imkanına da kavuştum.
İşim denk gitmişti,bu yerleşim alanı olmasaydı yola devam etmek zorunda kalsaydım, ileride nerede kalabilirdim ?
bu merakımın cevabını ancak yarın öğrenebilecektim.
1. gün sonunda gidilen yol 42 km , rakım yaklaşık 700 m
Bisiklet için ayrıca ücret talep etmediler .Otobüs saat 15,15 te Kütahya'dan hareket etti.Gece saat 3 civarında yarı uykulu vaziyette iken otobüs içindeki konuşmalar çoğalmaya başladı,otobüs arıza yapmış aktarma yapılacaktı,yaklaşık 1 saat sonra başka bir otobüs geldi ve Sinop yakınlarından yolculuğun geri kalan kısmını Trabzon Of'a kadar onunla tamamladık.Beni yine yanıltmayan firmaya sevgilerimi sunuyorum
19 saatlik yolculuğun ardından ertesi gün saat 10 gibi Of-Çaykara yol ayrımında bir benzinlik kenarında eşyalarımı araçtan indirdim ve hemen monte edip çantalarımı da taktıktan sonra artık çok heveslendiğim turuma başlayabilirdim.Ruhuma bir çocuk neşesi gelmişti.Hemen yakında bulunan bir lokantada çorba içtim,arkasından az pilav üstü az kuru yedikten sonra yeşilliklerin kalbine doğru pedalları çevirmeye başladım
Gıda alışverini Çaykara’ya bıraktım.Daha önceden nerede hangi marketler var internet ten onun araştırmasını yaptım.Boşu boşuna 30 km yük taşımaya gerek yoktu.Hava durumu önümüzdeki 10 günlük süreçte 1-2 gün yağışlı diğer günler parçalı bulutlu gösteriyordu.Bu gün ise gayet güzel güneşli bir hava vardı.Bu, ilk kez tek başıma yapacağım(bu kadar uzun) ana hatları belli, doğaçlama bir tur olacaktı ve süre olarak bir kısıtlama yoktu .Gün- gün rota belirlemedim,ne kadar gidebilirsem orada konaklayacaktım.İlk hedefim Derebaşı Virajları'nı tırmanıp Soğanlı Geçidi’ne ulaşmaktı.
Pedallar döndükçe çay bahçeleri yamaçlarda kendini göstermeye başladı,evler çay bahçelerinin etrafına yamaçlara sanki el ile serpilmiş gibi yayılmıştı.
İlk önce Cumapazarı’ndan ,ilerisinde Dernekpazarı’ndan geçtim.Dernekpazarı’nda mola verdim,yol kenarındaki marketten meyve alıp, kahve önündeki bankta karşı camide ağdalı bir şekilde, kulakları zorlayan bir ses seviyesi ile okunan öğle ezanı ile beraber meyveleri bitirdim.Sezonun son demleri olmasına rağmen Uzungöl’e giden araçlar yol üzerinde kırmızı ışıkta yoğunluk oluşturuyor,yeşil ışıkla beraber telaşlı bir şekilde gaza yükleniyorlardı.Yakıtımı almıştım benim de gaza yüklenme zamanım gelmişti.Yarım saatlik molanın ardından Çaykara’ya doğru pedallara yüklendim.
Saat 15 civarında Çaykara’ya geldim.İlçenin ortasında büyük bir kanal içinde yukarılardan gelen sular Karadeniz’e doğru akmaktaydı.Kurulu olan pazarın çadırlarını gördüğümde biraz dolaşmaya karar verdim,meyve-sebzenin bol olduğu pazarda bisiklet elimde dolaşırken meraklı bakışlar beni süzüyordu.
Marketten 3 günlük gıda ihtiyacımı tamamladım.Akşama henüz vakit vardı saat 17 civarı ilerlesem mi yoksa çadır kuracak bi yer mi baksam diye kararsız kaldım. Daha 30 km yol gelmiştim.Namaz için durduğum cami imamı sağ olsun cami kenarındaki odada konaklayabileceğimi söyledi fakat içim rahat etmedi biraz daha ilerlemek istedim.
Uzungöl- Karaçam ayrımına geldiğimde artık yüksek dağların etkisiyle gölgede pedal çeviriyordum.Bir taraftan da çadır kurabileceğim yer bakıyorum ama yolun bir tarafındaki dere, diğer tarafındaki hemen yol kenarından duvar gibi yükselen dağ buna izin vermiyordu..Çadır kuracak kadar bir alan yok üstelik yol ayrımından sonra eğim daha da fazlalaşmıştı.Bir çadırlık yer bulma hayali ile rampayı çıkarken mola verdim, yarım muz biraz kendime getirdi beni.Mola anında yukarıdan gelen araçta bulunan iki genç ile biraz lafladık.Karaçam’a kadar baya bir rampa tırmanacağımı söylediler.Ben de keşke alıştırarak söyleseydiniz dedim.Aslında tura çıkmadan önce nerede ne kadar yükseleceğimi incelemiştim ve başıma geleceklerden yaklaşık olarak haberim vardı fakat turda her şey hesaplanan gibi olmuyor.Ben aslında bu gün sonunda Karaçam’da olurum diye düşünüyordum.Hava kararmaya yüz tutmuştu bakalım neler olacak derken sertleşen rampayı yavaş- yavaş tırmanıyordum.
Eğimin hafif düzleştiği bir bölgede yol kenarında bir mescit gördüm,yanındaki köprü bulunduğum ana yolu karşıdaki 8-10 evin bulunduğu küçük bir yerleşime bağlıyordu.Köprüyü geçip evlerin olduğu yere yöneldim:Kapı önünde iki çocuk oyun oynuyordu etrafta onlardan başka kimse yoktu.Babalarının evde olup olmadığını sordum yok dediler,başka kimse yok mu buralarda dedim ,hemen yan taraftaki evi gösterdiler,yaklaşıp yeni kireç badanası kokan ve kapısı açık olan odadan selam vererek seslendim.
İçeriden 80 yaşlarında bir dede çıktı,durumumu, işiten diğer kulağına yaklaşarak kısaca izah ettim ve mescitte kalmamın sakıncalı olup olmayacağını sordum,kalabilirsin diye karşılık verdi.
Hemen geri dönerek yol kenarındaki mescide yöneldim,çantalarımı mescide koyup içinden yemek için lazım olan ekipmanları ve yiyecekleri alıp mescidin girişindeki alana taşıdım.Yemeğimi yedikten sonra cemaati olmayan mescitte akşam namazımı kıldım.Çadır kurmak için uğraşmayacaktım ve buna çok memnun olmuştum.
Mescitte bulunan rulo şeklinde halıfleksi altıma kalın bir katman yaparak yatak konforuna yakın bir rahatlıkta sabaha kadar uyuma imkanına da kavuştum.
İşim denk gitmişti,bu yerleşim alanı olmasaydı yola devam etmek zorunda kalsaydım, ileride nerede kalabilirdim ?
bu merakımın cevabını ancak yarın öğrenebilecektim.
1. gün sonunda gidilen yol 42 km , rakım yaklaşık 700 m
Son düzenleme: