Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Genç yaşta aramızdan ayrılan Bahadır Gürel'in anısına...

Karsiladigindan kalan bedeli oduyorsunuz. Sonrasinda sa 12.000 tl lik auto bibap sv aletinin de 10.000 yl sini karsiladi kalanini yine ben odedim.
 
Scudo
@Bahadır Gürel

Bahadır kardeşim... Bence siz tanıdık bir KBB uzmanına danışın.. Ola ki uyku apnesi benzeri bir rahatsızlığınız varsa uzmanlarca tespiti ve tedavisinden sonra bu sıkıntılarınızın biteceği kanaatindeyim.
Saygılarımla.
 
  • Beğen
Tepkiler: Bahadır Gürel
İlk mesajı yazdığım tarihten sonra, cihazla takibe devam ettim. Ayrıca, Serkan Bey'in tecrübeleri çok yardımcı oldu. Edindiğim bazı şeyleri açıklamam gerekiyor.

Grafikte belirttiğim kırmızı ve mavi bölgeler, sırasıyla hafif ve derin uykuda olduğum dönemlere denk geliyor. Yani uyanıklık halim değilmiş. Bunu nereden anladığımı da devamında yazacağım. Bu dönemler büyük olasılıkla REM ve N-REM dönemlerime ait (büyük olasılıkla dememin nedeni, hangi bölgenin REM ve N-REM olduğunu kesinleştirememiş olmam). Sanıyorum kırmızı bölgeler REM, mavi bölgeler N-REM.

Genel bilgi olarak, N-REM'in her dönemi ortalama 1.5 saat sürüyor ve gecede 4-6 kez tekrarlıyor, uyuma süreminizin de %75'ini oluşturuyor. REM'in her dönemi ise ortalama 20 dk sürüyor, uyuma süremizin %25'ini oluşturuyor. REM döneminin tipik göstergesi, o sırada gözlerimizin hareket ediyor olması (Rapid-Eye Movement), rüya görüyor olmamız ve beyin aktivitemizin aynı uyanıkken beyin aktivitemize benzemesi. REM dönemindeyken uyandırılırsak kendimizi yorgun, sersem gibi hissetmemiz ve gün boyu asabi olmamız söz konusu (çünkü bu dönemde vücut felç modunda bulunuyor, yani beyin sapımızda gerçekleşen şiddetli aksiyonlara iyi ki vücudumuz yanıt vermiyor). Başka kaynaktan okuduğuma göre (Alışkanlıkların Gücü), rüyalar aslında korteksin devre dışı kaldığı ve sadece alışkanlıklarımızın bizi yönettiği aşama (aynı zamanda uyurgezelik de böyle).

Doğru zamanda uyanmak çok önemli (Serkan Bey'in de belirttiği şey). REM zamanında değil de N-REM zamanında uyanmamız gerekiyor. Normal alarmlar bu işi çözmüyor.

Telefonuma bir program yükledim (Sleep as an droid). Yaptığı şu: telefonu yatakta uygun bir yere yerleştiriyorsunuz, titreşimlerinizi ölçerek REM ve N-REM dönemlerinizi keşfediyor. Daha sonra sabah kalkacağınız zamana yakın, N-REM dönemi başlangıcında sizi uyandırıyor. Program bunun dışında çok şey yapıyor: horlamalarınızı yakalayıp kaydediyor, çok detaylı uyku analizleri yapıyor. Henüz işin başında sayılırım, ancak olumlu belirtilerini görüyorum.
 
Merhaba, bu mesajı psikoloji forumlarından birisine mi yazsam diye düşündüm ama bir şekilde bisikletle de alakası vardır sanırım :)

Her zaman olmasa da bazen beklentimin karşılanmadığını görünce hayal kırıklığına uğradığım oluyor; devamında da kızgınlık ve öfke beliriyor. Kendime hep soruyordum neden hayal kırıklığı yaşıyorum? daha doğrusu öncesinde neden beklentiye giriyorum?

Charles Duhigg'in Alışkanlıkların Gücü kitabını okuyordum, cevabı burada buldum ve gerçekten de şaşırtıcı geldi bana.

80'li yıllarda Shultz adında bir nörobiyolog, alışkanlıklar üzerine olan bir araştırmasında maymunları denek olarak kullanıyor. Bu amaçla bir deney odası tasarlıyor. Bu odada bir masa ve sandalye; masanın üzerinde bir ekran ve bir manivela kolu, sandalyenin üst hizasında olmak üzere tavandan sarkan bir boru.

Bir maymunu sandalyeye oturtuyor (maymunun ilgili beyin kısmına sinyalleri ölçen bir elektrod bağlanıyor) ve sürekli değişmekle birlikte 3 farklı renkte sembol ekrana gelmeye başlıyor. Bu sırada maymunun derdi yerinden kalkmak olduğu için kıpırdanıyor. Ancak tesadüf eseri kolu çektiğinde yukarıdaki borudan en sevdiği böğürtlen suyunun geldiğini görünce iş değişiyor. Ancak kolu her çektiğinde su gelmiyor, sadece kırmızı ve sarı sembolde su geliyor. Maymun bunu öğrenir öğrenmez yerinden kalkmayı bırakıp doğrudan ekrana gelen sembollere ve kola odaklanıyor. Maymun bu dikkati sonunda, hangi renkler ekrana çıktığında böğürtlen suyunun geldiğini keşfediyor. Maymunun beyin sinyal grafiği şu şekilde:

http://i60.tinypic.com/2d9ckyc.jpg

Öğrenme süreci diye tabir edilen bu aşamada, maymunun beyin sinyali böğürtlen suyunu aldığı sırada en üst seviyeye ulaşıyor. Yani bir tür ödül diyebiliriz.

Bu maymun bu işi tekrar tekrar yaptıkça bir alışkanlık kazanıyor. Çok daha pratik ve hızlı hareket ediyor. Bu alışkanlık sürecinde beyin grafiği şu şekilde:

http://i60.tinypic.com/10ih1rr.jpg

Bu grafikte ilginç olan, ödül sinyalinin öne gelmesi, yani ekranda doğru sembolü görür görmez ödül sevinci yaşaması. Buna arzu deniyor ve beklenti yaratıyor. Özetle, daha böğürtlen suyunu içmeden bunun hazzını yaşıyor.

Deneyin en ilginç yanı, Shultz'un düzeneği biraz değiştirmesiyle başlıyor; maymun doğru sembolde doğru hareketi yapsa bile su bazen gelmiyor veya geç geliyor.

Maymunun tepkisi hayal kırıklığı, öfke ve kızgınlık olmaktadır.

Yaşamımızdaki her tecrübeyi (bisiklete binmek, sinemaya gitmek, arkadaşlarla vakit geçirmek vb.) alışkanlığa dönüştürmemeye dikkat etmeliyiz ki buna rutini yaşamak denir (an'ı yaşamamak). Çünkü tecrübe ettiğimiz şeyler alışkanlığa dönüşürse, beklenti ve hayal kırıklığı süreci de kaçınılmaz oluyor.
 
Güzel yazınız için teşekkürler. Meseleye biraz farklı yönlerden bakacağım ben.
Buna benzer bir şekilde reflekslerimiz de bir tür hareket alışkanlıkları oluyorlar. Örneğin kaya tırmanışı yapan kişiler antremanlarında düşe kalka, deneme yanılma yapa yapa vücuduna doğru hareketi öğretirler ve yalçın kayalara çıkarken en aşılmaz görünenlere dahi kusursuz bir şekilde tek seferde çıkarlar. Önceki alıştırma ve idman hareketleri beyinlerine aynı maymun örneğindeki gibi kodlanmıştır çünkü.
...
Anlattığınız alışkanlık meselesi herkes tarafından bir şekilde gözlemlenmiştir. Ancak her ne kadar alışkanlıklarımızın çoğunun hayatımızı yönettiğini bilsek de; bu yanlışı yapmaya çoğu zaman devam ederiz. Alışkanlıkların spor gibi iyi olanları ne iyi, ne ala. Lakin iş kötü alışkanlıklara geldiğinde bir yerde devamlılığı kırmamız ve kötü alışkanlığı sona erdirmemiz gerekiyor. Kumar gibi, her gün alkol almak gibi, küfür etmek gibi, tırnak yemek gibi...
Gandi'nin bu konuda güzel bir sözü var
 
Alışmada problem yok. Hatta alışma sürecindeki her başarılı gelişme alışkanlığı kuvvetlendiriyor, güven veriyor. Alışılmışlığın dışında gelişen olaylar ise bahsettiğiniz gibi öfke ve kızgınlığa sebep oluyor. Alışmış kudurmuştan beterdir diye boşuna söylememiş atalarımız. 30 yıl boyunca sürekli kavga eden bir karı-kocayı düşünün. Hayat bir şekilde devam ediyor. Ancak taraflardan biri ayrılmak istediğinde diğeri ona zarar verebiliyor. Hatta öldürebiliyor. Çok sevdiği için mi? Hayır! Çünkü o hep yanındaydı, her türlü soruna rağmen gene beraber yaşıyorlardı. Terkedilmek ise alışılmışın dışında bir hareket. Bu noktadan sonra öfkeye hakim olmak zorlaşıyor.

İnsan ne olursa olsun, gerek ailesine, gerek işine, gerek de bir hobisine sıkı sıkıya, haddinden fazla bağlanmamalı. Her zaman birşeylerin istediği gibi gitmeyeceği gerçeğini benimsemeli. Bunu merkeze oturtursa hayalkırıklıkları derin yaralar oluşturmaz, sarsılır ama yıkılmaz. Oysa hayata 'Olmazsa olmazlar' sabitlenmezse, hayatın kendi akışında gelişen olaylar kişiyi olur olmaz yerde mutlu etmeye yetecektir.

Bu konuda nâcizane bir sözüm var, onu da burada paylaşayım;

Büyük beklentiler büyük hayalkırıklıklarına, küçük beklentiler ise büyük sürprizlere gebedir...
 
Nereden gelip nereye gideceğini iyi idrak etmiş bir birey asla hayal kırıklığına uğramaz ve tüm olumsuzluklara karşı gösterilebilecek en büyük sabrı ve erdemi içinde taşır. Demek ki, neden insan olduğumuzu ve yaratıldığımızı iyi anlamamız gerekiyor. Anlamak ve araştırmak istemeyenler bugün insanlığın büyük çoğunluğunu oluşturuyor...
 
@MehmetAliB.

Teşekkürler, alışkanlıklığın en güzel tarafı, düşünerek yapmak zorunda olduğumuz şeyleri (ayakkabı bağlamak, bisiklet sürmek, araba kullanmak) düşünmeden yapabilmemizi sağlamasıdır. Aslında alışkanlık kontrolü ele alınca, beynimiz daha az meşgul olduğundan daha az yoruluyor (alışkanlık devreye girince korteks kısmı işi üstlenmeyi bırakıp beyin sapına görevi devrediyor, korteks daha üst seviye konulara odaklanabiliyor).

@MehmetAliB.

Alışkanlık tetikleyici-rutin-ödül mekanizmasından oluşuyor. Kötü alışkanlıklarda tetikleyici ve ödül aynı kalmak üzere kötü olan rutini iyi olanla nasıl değiştirileceği önem kazanıyor. Aslında alışkanlık duygularda, düşüncelerde, davranışlarda var. Çoğunluğu genetik veya çocuklukta kazanılıyor. Farkında olsak da olmasak da hayatımızın yüzde 90'ını alışkanlık yönetiyor, ama biz düşünerek yaşadığımızı sanıyoruz :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hami Bulut
Ahmet Akyürek'in hazırladığı 'Sporbilimciler için bisiklet ders notları' dökümanı, yarışlarda ve grup sürüşlerinde kazaları en aza indirmek için dikkat edilmesi gerekenleri açıklıyor (Ahmet Akyürek, Türkiye Bisiklet Federasyonu Teknik Kurul Üyesi).

(link)
 
Teşekkürler Bahadır bey, çok faydalı bir çalışmayı bulup getirmişsiniz. İnsanın "bir yarış olsa da şöyle peloton olarak gitsek" diyesi geliyor.

Ben geçen Ağustos ayında 30 km lik bir yarışa katılmıştım, ilk yarışımdı. Tamamen amatörlerin katıldığı ama içerisinde amatör de olsa takımların olup, değişerek gittikleri bir yarıştı. 150 den fazla yol bisikletli ve arkadan gelen 500 den fazla mtb ye rağmen yol geniş olduğundan ve çabuk kopmalar neticesinde rahat bir yarış oldu.

Anlatmak istediğim, yarış esnasında birbirine yakın seyreden yarışçılar birleşerek guruplar oluşturuyorlardı, amaç belli, dizilerek gidip değişerek rüzgarı yenmek. Birbirini hiç tanımayan ve aslında rakip olan yarışçıların bu davranışı şüphesiz yarışı aynı zamanda bir antrenman olarak değerlendirmek veya tv den izledikleri turlardaki gibi pelotonculuk oynamak olmalıydı, emin değilim. Ben de 6-7 kişilik bir guruba dahil oldum, son 7-8 km kala. Hatta çoğunlukla gurubu çektim, değiştim arkada gidip yine öne vs. Ama son 2-3 km kala guruptan kopup tek başıma finişe gittim. Finiş noktası eğimli bir yoldaydı ve bana yakın bir eleman yüzünden onu geçmek için son sürat basmıştım, hız 60 km nin üzerindeydi, sonuçta belki 5-10 cm farkla bitirdik. Finiş noktasına engebe koymaları nasıl salakça bir mantıktı bilmiyorum ama az kaldı dengeyi kaybedim fırlayıp gidecektim. Tahminim en az 5 metre havada süzülüp yere kondum.

Yarıştan sonra oralarda dolanırken yarıştaki gurup beni gördü "aha bu O" dediler, ben tanıyamadım tabi, kişilerden çok yola konsantre olmuştum. "Abicim sen bizi niye sattın?" dediler. "Birlikte finişe kadar gelebilirdik ve daha önlerde olurduk", "ama sen egoistlik yaparak hepimize zarar verdin"...

inanın çok mahcup olmuştum, özür diledim, acemiliğime verin dedim, bir daha olmaz dedim. Anlamıştım ki olay "kazan-kazan" win-win olayıydı ve ben loser olmayı seçmiştim. Sporda bencillik iyi bir şey değilmiş, belki son 300 metre kop git ama daha önce koparak kendimi de yordum, geride kaldım. "Gendim ettim gendim buldum"(RIP Neşet Ertaş)

Tecrübe bu işte, ne kadar çok yarış o kadar tecrübe.
 
En iyi performansı göstermek açısından, sabah bisiklet sürmekle akşam sürmek arasında fark var mıdır?

Bicycling dergisine göre, var. Sabah salgılanan hormonlar/metabolizma hızıyla akşam salgılanan arasında bir fark söz konusu.

Brezilyalı araştırmacılar, bir grup bisikletçiyi sabah 8 ve akşam 6'da 1 km'lik zamana karşı sürüşe çıkarıyorlar. Bisikletçilerin glikoz seviyesi sabah %11 oranında daha düşük. Buna ek olarak, performansı olumsuz etkileyen stres hormonuyla ve diğer kimyasal salgılar da sabah işin içinde yer alıyor.

Sonuç: Bisikletçiler akşam daha fazla güç üretiyorlar ve %7 daha kısa zamanda bitiriyorlar.

(link)

Yazın sabah 5-7 arasında sürdüğüm gibi kışın akşam 10-12 arasında da sürdüm. Bu farkı hep hissediyordum ama net açıklamayı bu yazıda görmüş oldum.
 
Sabah sürüşlerinde biraz daha planlı sürmek daha avantajlı gibi geliyor. Uyanır uyanmaz direk bisiklet atlayıp tempolu sürüş yapmak akşama göre daha zor olabilir, biraz ısınma hareketi yapılabilirse, bisiklete binilince hafif tempolu 8-10 km ısınma şansı da varsa sabahları daha avantaj gibi geliyor.
 
  • Beğen
Tepkiler: Ceyhun Özkan
Profesyonel ve hobi amaçlı olarak değişir bence. Deneyde akşamları gidecekler hafif ısınmalar yapmış ve vücudu yormamışlardır. Hele zihni hiç yormamışlardır. Hobi amaçlı yapan çalışan kişiler. Günün getirdiği zihinsel yorgunlukya var. Çalışan kişi akşam yorgun olurken, sabah kafası dinç olur. Akşam eve gelince dil eğitimi yapmaya çalışın o yorgunlukta zor gelecektir. Sabah 1 saat erken kalkıp çalışın kafanız daha rahat bir şekilde öğreneceksinizdir.
 
  • Beğen
Tepkiler: YüzSürKoş
Güzel bir araştırma, fakat 1000 metrelik zamana karşı için günün hangi saatinin uygun olduğunu bilmek çok da önemli değil gibi geldi bana.

Keşke şunların cevaplarını bulmuş olsalardı:
Sabah mı antreman yapmak daha faydalı yoksa akşam mı?
30 kilometrelik zamana karşı veya uzun tırmanış performansı günün hangi saatinde en yüksek?
 
Yaklaşık 3 sene önce bi yazı okumuştum insanın spor yapması için en iyi saat akşam üstü 17.00 saatinden sanırım 8 e kadardı insan hormonları ile ilgili bir durumdandı herhalde
 
@Murat B.

Evet ben de ilk okurken bunların cevabını bulurum sandım.
 
@Murat B.

Yapılan sporun/antremanın çeşidine göre değişebilir, bisiklet ve benzeri için düşünürsek: Sabah ve öğlen alınan besinlerin birikimi ile bünyede en verimli/enerjili saatlar 14:00 - 17:00 arası mantıklı geliyor.

Eğer olaya sadece antreman yapmak ve gelişim sağlamak olarak bakarsak, sabah erken saatler daha etkili.
 
Ben de farklı bir açıdan ekleme yapayım; yağ yakımı için en iyi saatin uyandıktan sonra olduğunu okumuştum.
Yani kilo vermek isteyenler kahvaltıdan önce 1 saat pedallarsa akşam saatine göre daha kolay kilo verebilirler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Bahadır Gürel
Geri