AHMTB
Daimi Üye
- Kayıt
- 9 Eylül 2007
- Mesaj
- 305
- Tepki
- 1.258
- Şehir
- KONYA
GUZUMM.... NİNEM….
18 Mayıs 2008 Pazar günü çıktığımız Transtoros’un…bizlere Translators olabileceği aklımıza gelmezdi….Duygularımıza tercüman olabileceği….
Transtoros Gezimizin güzel fotoğraflarındaki ihtişamı mutlaka görmüş olmanız lazım. Bunları anlatmayacağım sizlere.... Çünkü hepsi ortada.... Size; Bir nineden bahsetmek istiyorum. Bahsetmek benim haddime değil gerçi ama….. Çünkü o ninenin ÇELİKliği karşısında, bizim İRONluğumuzun lafı bile olamaz.
Resimde gördüğünüz 80-90 yaşlarındaki o sırtı odun yüklü Nineden bahsetmek istiyorum birazcık... haaalaaa gözlerim dolarak şu anda bile...
http://i295.photobucket.com/albums/mm134/mygirgic/anta116.jpg
Yaka Avşar Köyü'nden Aksu'ya yokuş yukarı 2 km kadar çıktık. Öğle saatleri idi ve hava sıcaktı. Haliyle çok susadık ve yokuşun tepesinde buz gibi akan bir çeşmede mola verdik... Buzz gibi sudan doyasıya içtik ve arkasından 3-5 lokma bişeyler daha yedikten sonra suluklarımızı doldurarak Aksu’ya doğru inişe geçtik. 3-4 kilometrelik inişin daha ilk 500 ncü metresinde önümüze, arkasında odun yüklü bir nine rastgeldi. Hızımız saatte 60-65 km kadardı. Dede ile ben Mesut Abi'nin 300 metre kadar önünde idik. Alaettin Abi yavaşladı ve ninenim fotoğrafını çektikten sonra yola deva etti. Ben de o hızla arkama dönerek Mesut Abi’nin, ninenin fotoğrafını çekmesi için işaret ettim. Gözüm bir anda ninenin o iki büklüm beli ile yükten dolayı çapraz yürüyen ayaklarının haline takıldı. 60 km hızla giderken bisikletimin frenleri V frenden Disk frene dönüştü sanki. Bir anda bisikletimi yavaşlatıp beni geriye çeviren bir güç vardı sanki. Ninenin yanına geldim… ve bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordum. Ninem beni ilk anda anlamadı ve cevaben:”Ocakta yakmak için topladım guzum…” dedi…ağlamaklı, korkak ve bittmişş bir ses tonuyla…. Konuşmaya bile mecali yoktu. Tekrar sordum… “Yok ninem!...ben onu sormadım… İstediğin bişey var mı? dedim. O da bana "Yok guzum" dedi....başı önde.... Doğal olarak başı önde.. çünkü çektiği çile ve dertler belini ve boynunu o denli bükmüş ki...
http://i295.photobucket.com/albums/mm134/mygirgic/anta117.jpg
doğrulamıyordu cevap vermek için. Yorgunluktan, susuzluktan ve çilelerden bıkmış… Tabii sırtındaki o koca yükün de etkisi yok değildi.... Su içer misin ninem? diye sordum.."İçerim guzum" dedi cansız ve titrek sesiyle... Yeni doldurmuş olduğum suluğun kapağını açarak uzattım. O yanık toprak rengi elleri ile suluğa uzandı ve bana baktı. Gözlerinde dünyanın tüm dertlerini ve çilelerini gördüm...sanki bir büyücünün sihirli küreden dünyaya bakması ve görmesi gibi (teşbihte hata varsa affola). Ve sanki mezarın, taze ölüyü beklediği gibi, ninem de ölümü bekler gibiydi…. Gözlerinin akı, karasına karışmış; bu dünyaya ait hiçbirşeyi görmek istemezmiş gibiydi. Uzattığım suluğun yarısını 1 yudumda içiverdi. ve arkasından öyle bir "ooohhh" dedi ki...Bu "ohhh" alışılagelmiş "ohh"lardan değildi. 80-90 senenin verdiği sıkıntı ve çilesi idi bu ses belki de… Unutmuştu kim bilir “ohhh” demeyi ninem... Bir "ooohhh" bu kadar acılı, hüzünlü, bıkmış… ve… taaaa ciğerden söylenebilir miydi? Var mıydı böyle bir "ooohhh" yeryüzünde.... Ya da "ooohhh" kelimesi yolunu mu şaşırmıştı?...Ya da ninemin ağzından yanlışlıkla “Ahh” yerine “Ohh” mu çıkmıştı? Neyse.... bir daha sordum... Ninem....bişeyler yemek ister misin? Kuruyemiş vereyim mi" diye (Alaettin Abimin hızlı kuruyemişlerinden)… Mesut Abim de Nineye ; “dişlerinin olup olmadığını” sordu. Ben, daha nine cevabı vermeden…. ninemin dişlerinin olması için...İçimden dua ettim…..”İnşaallah vardır….inşaallah vardır…” diye…. Nihayet beklediğim cevap geldi nineden…."Var guzum dişim" dedi… Bolca kuruyemiş ve kuru üzüm verdik nineye. Şalvarının içine sıkıştırdı kuruyemişleri. Şalvarının cebi bile yoktu…. Aynı cepsiz kefen gibi…. Yaşarken giymişti zaten kefenini garip ninem…Tek farkı…..siyah olmasıydı…. Ben bir daha su isteyip istemediğini sordum. Çünkü hava çok sıcaktı ve önünde 2 km kadar daha yol vardı ve ileride hiç su emmaresi de yoktu. Ayrıca….ağzından çıkan "oohh"’un... gerçek ohh olmadığını da biliyordum... İçindeki çile ve dert ateşi o kadarcık suyla sönmezdi…. O da cevaben "Bi daha içeyim guzum" dedi.. Kalan suyun dibinde bir yudum su kalıncaya kadar yine aynı hararetle ve şiddetle içti… ve yine o dehşet… evet evet .... insanı dehşete düşüren bir "ooohhh " daha çekti. ve arkasından .... belki de beni ve arkadaşlarımın buralara kadar gelmesine, gelebilmesine vesile olan şu duayı etti....:
belki de beni ve arkadaşlarımın buralara kadar gelmesine, gelebilmesine vesile olan şu duayı etti....:
DÜNYA DÖNDÜKSIRA (DÖNDÜKÇE); ALLAH, NE MURADINIZ VARSA VERSİN GUZUUUM....
ve suluğu tekrar geri uzattı bana.... İşte bu noktada; yani transtoros gezimizin 200 üncü km.sinde benim için gezi, gezi olmaktan çıktı… Anladım ki yaptığımız bu gezi, sadece kendimize değil; daha nice insanlara hayırlar getirecekti. Az da olsa, bir insana faydamız olabildi ise…. Her ne kadar… ACI da olsa…. “Ooohh” dedirtebildi isek, ne mutlu bizlere… Mesut Abim ile ninemizden müsaade alarak yanından ayrıldık. Suluğun dibinde kalan o 1 yudum dualı suyu dökmedim yere. İlk çeşmede üzerini doldurup çoğalttım... bitmeye yakın olduğu zamanlarda yine doldurdum ve yine çoğalttım o suyu... O su, benim için kutsal bir su olup çıktı birden. O sudan içtikçe güç buldum kendimde... O sudan içtikçe edilen duaya sevindim çocuklar gibi.... O sudan içtikçe... Rahmetli babam... Sanki bana; "Aferin oğlum... Ne iyi yaptınız o nineye yardım etmekle..." deyip başımı okşuyordu sanki... ve.. gerçekten ne iyi yapmışız... "BİR GÖREN...." olmakla... Bu gezimizde her nereye gitsek işimiz rast gitti. Hep izzet-ikram gördük, hep saygı gördük....
Ne demiş atalarımız..? iyilik yap, denize at... Balık bilmez ise Hâlık (Allah) bilir...
Hepinizi seviyorum pedal dostlarım... Çünkü hepinizin yüreği... güzellikler için atıyor, ....Dünya ile eşdeğer dönüyor aynakollarımız….. Güzeli görmek için, güzeli sevmek için, güzel yaşamak ve güzel ölmek için... Rabbim, herkese güzel yaşamayı ve ölmeyi nasip etsin. Mesut Abime ve Alaeddin Abim'e buradan tekrar tekrar şükranlarımı sunuyorum. Benimle birlikte aynı güzellikleri paylaştıkları için... Eğer onlar olmasalar idi bu gezide.... pardon....SEFER'de....Bu gördüklerimin ve yaşadığım ibret olaylarının ağırlığını tek başıma kaldıramaz ve altında ezilirdim herhalde. İyi ki de varlar...ve iyi ki de aynı pedala ayak basıyorlar benimle.....
http://i295.photobucket.com/albums/mm134/mygirgic/anta112.jpg
Allah, bizleri bir çift pedalda kocatsın… Amin. Hoşçakalın.
http://i295.photobucket.com/albums/mm134/mygirgic/anta40.jpg
__________________
18 Mayıs 2008 Pazar günü çıktığımız Transtoros’un…bizlere Translators olabileceği aklımıza gelmezdi….Duygularımıza tercüman olabileceği….
Transtoros Gezimizin güzel fotoğraflarındaki ihtişamı mutlaka görmüş olmanız lazım. Bunları anlatmayacağım sizlere.... Çünkü hepsi ortada.... Size; Bir nineden bahsetmek istiyorum. Bahsetmek benim haddime değil gerçi ama….. Çünkü o ninenin ÇELİKliği karşısında, bizim İRONluğumuzun lafı bile olamaz.
Resimde gördüğünüz 80-90 yaşlarındaki o sırtı odun yüklü Nineden bahsetmek istiyorum birazcık... haaalaaa gözlerim dolarak şu anda bile...
http://i295.photobucket.com/albums/mm134/mygirgic/anta116.jpg
Yaka Avşar Köyü'nden Aksu'ya yokuş yukarı 2 km kadar çıktık. Öğle saatleri idi ve hava sıcaktı. Haliyle çok susadık ve yokuşun tepesinde buz gibi akan bir çeşmede mola verdik... Buzz gibi sudan doyasıya içtik ve arkasından 3-5 lokma bişeyler daha yedikten sonra suluklarımızı doldurarak Aksu’ya doğru inişe geçtik. 3-4 kilometrelik inişin daha ilk 500 ncü metresinde önümüze, arkasında odun yüklü bir nine rastgeldi. Hızımız saatte 60-65 km kadardı. Dede ile ben Mesut Abi'nin 300 metre kadar önünde idik. Alaettin Abi yavaşladı ve ninenim fotoğrafını çektikten sonra yola deva etti. Ben de o hızla arkama dönerek Mesut Abi’nin, ninenin fotoğrafını çekmesi için işaret ettim. Gözüm bir anda ninenin o iki büklüm beli ile yükten dolayı çapraz yürüyen ayaklarının haline takıldı. 60 km hızla giderken bisikletimin frenleri V frenden Disk frene dönüştü sanki. Bir anda bisikletimi yavaşlatıp beni geriye çeviren bir güç vardı sanki. Ninenin yanına geldim… ve bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordum. Ninem beni ilk anda anlamadı ve cevaben:”Ocakta yakmak için topladım guzum…” dedi…ağlamaklı, korkak ve bittmişş bir ses tonuyla…. Konuşmaya bile mecali yoktu. Tekrar sordum… “Yok ninem!...ben onu sormadım… İstediğin bişey var mı? dedim. O da bana "Yok guzum" dedi....başı önde.... Doğal olarak başı önde.. çünkü çektiği çile ve dertler belini ve boynunu o denli bükmüş ki...
http://i295.photobucket.com/albums/mm134/mygirgic/anta117.jpg
doğrulamıyordu cevap vermek için. Yorgunluktan, susuzluktan ve çilelerden bıkmış… Tabii sırtındaki o koca yükün de etkisi yok değildi.... Su içer misin ninem? diye sordum.."İçerim guzum" dedi cansız ve titrek sesiyle... Yeni doldurmuş olduğum suluğun kapağını açarak uzattım. O yanık toprak rengi elleri ile suluğa uzandı ve bana baktı. Gözlerinde dünyanın tüm dertlerini ve çilelerini gördüm...sanki bir büyücünün sihirli küreden dünyaya bakması ve görmesi gibi (teşbihte hata varsa affola). Ve sanki mezarın, taze ölüyü beklediği gibi, ninem de ölümü bekler gibiydi…. Gözlerinin akı, karasına karışmış; bu dünyaya ait hiçbirşeyi görmek istemezmiş gibiydi. Uzattığım suluğun yarısını 1 yudumda içiverdi. ve arkasından öyle bir "ooohhh" dedi ki...Bu "ohhh" alışılagelmiş "ohh"lardan değildi. 80-90 senenin verdiği sıkıntı ve çilesi idi bu ses belki de… Unutmuştu kim bilir “ohhh” demeyi ninem... Bir "ooohhh" bu kadar acılı, hüzünlü, bıkmış… ve… taaaa ciğerden söylenebilir miydi? Var mıydı böyle bir "ooohhh" yeryüzünde.... Ya da "ooohhh" kelimesi yolunu mu şaşırmıştı?...Ya da ninemin ağzından yanlışlıkla “Ahh” yerine “Ohh” mu çıkmıştı? Neyse.... bir daha sordum... Ninem....bişeyler yemek ister misin? Kuruyemiş vereyim mi" diye (Alaettin Abimin hızlı kuruyemişlerinden)… Mesut Abim de Nineye ; “dişlerinin olup olmadığını” sordu. Ben, daha nine cevabı vermeden…. ninemin dişlerinin olması için...İçimden dua ettim…..”İnşaallah vardır….inşaallah vardır…” diye…. Nihayet beklediğim cevap geldi nineden…."Var guzum dişim" dedi… Bolca kuruyemiş ve kuru üzüm verdik nineye. Şalvarının içine sıkıştırdı kuruyemişleri. Şalvarının cebi bile yoktu…. Aynı cepsiz kefen gibi…. Yaşarken giymişti zaten kefenini garip ninem…Tek farkı…..siyah olmasıydı…. Ben bir daha su isteyip istemediğini sordum. Çünkü hava çok sıcaktı ve önünde 2 km kadar daha yol vardı ve ileride hiç su emmaresi de yoktu. Ayrıca….ağzından çıkan "oohh"’un... gerçek ohh olmadığını da biliyordum... İçindeki çile ve dert ateşi o kadarcık suyla sönmezdi…. O da cevaben "Bi daha içeyim guzum" dedi.. Kalan suyun dibinde bir yudum su kalıncaya kadar yine aynı hararetle ve şiddetle içti… ve yine o dehşet… evet evet .... insanı dehşete düşüren bir "ooohhh " daha çekti. ve arkasından .... belki de beni ve arkadaşlarımın buralara kadar gelmesine, gelebilmesine vesile olan şu duayı etti....:
belki de beni ve arkadaşlarımın buralara kadar gelmesine, gelebilmesine vesile olan şu duayı etti....:
DÜNYA DÖNDÜKSIRA (DÖNDÜKÇE); ALLAH, NE MURADINIZ VARSA VERSİN GUZUUUM....
ve suluğu tekrar geri uzattı bana.... İşte bu noktada; yani transtoros gezimizin 200 üncü km.sinde benim için gezi, gezi olmaktan çıktı… Anladım ki yaptığımız bu gezi, sadece kendimize değil; daha nice insanlara hayırlar getirecekti. Az da olsa, bir insana faydamız olabildi ise…. Her ne kadar… ACI da olsa…. “Ooohh” dedirtebildi isek, ne mutlu bizlere… Mesut Abim ile ninemizden müsaade alarak yanından ayrıldık. Suluğun dibinde kalan o 1 yudum dualı suyu dökmedim yere. İlk çeşmede üzerini doldurup çoğalttım... bitmeye yakın olduğu zamanlarda yine doldurdum ve yine çoğalttım o suyu... O su, benim için kutsal bir su olup çıktı birden. O sudan içtikçe güç buldum kendimde... O sudan içtikçe edilen duaya sevindim çocuklar gibi.... O sudan içtikçe... Rahmetli babam... Sanki bana; "Aferin oğlum... Ne iyi yaptınız o nineye yardım etmekle..." deyip başımı okşuyordu sanki... ve.. gerçekten ne iyi yapmışız... "BİR GÖREN...." olmakla... Bu gezimizde her nereye gitsek işimiz rast gitti. Hep izzet-ikram gördük, hep saygı gördük....
Ne demiş atalarımız..? iyilik yap, denize at... Balık bilmez ise Hâlık (Allah) bilir...
Hepinizi seviyorum pedal dostlarım... Çünkü hepinizin yüreği... güzellikler için atıyor, ....Dünya ile eşdeğer dönüyor aynakollarımız….. Güzeli görmek için, güzeli sevmek için, güzel yaşamak ve güzel ölmek için... Rabbim, herkese güzel yaşamayı ve ölmeyi nasip etsin. Mesut Abime ve Alaeddin Abim'e buradan tekrar tekrar şükranlarımı sunuyorum. Benimle birlikte aynı güzellikleri paylaştıkları için... Eğer onlar olmasalar idi bu gezide.... pardon....SEFER'de....Bu gördüklerimin ve yaşadığım ibret olaylarının ağırlığını tek başıma kaldıramaz ve altında ezilirdim herhalde. İyi ki de varlar...ve iyi ki de aynı pedala ayak basıyorlar benimle.....
http://i295.photobucket.com/albums/mm134/mygirgic/anta112.jpg
Allah, bizleri bir çift pedalda kocatsın… Amin. Hoşçakalın.
http://i295.photobucket.com/albums/mm134/mygirgic/anta40.jpg
__________________