Bu konuda kişisel bir yorumum olacak; İşletmeler ve üretimin içinde olduğum için, sokma göbek mili ve diğer bir kaç Bisiklet parçası hakkında.
Daha öncede yazmıştim bu konuya benzer bir konuda. Malesef bisiklet sektöründe degisik bir algı oluşturulmuş durumda. Abartılan bazı komponentler ederinin çok ama çok üzeri fiyatlar ile satılıyor. Mesela en basit örneği bu sokma milleri ve bunlara uygun Kadro, göbek, dişliler. Şimdiki gibi basit civatalı yada qr denen miller ile üretim maliyeti açısından, çok çok küçük farklar olmasina rağmen sanki Dünyayı degistirircesine fiyat farkı mevcut arada. Göbekler, Kadrolardada aynı sekilde. Maliyet ve fiyat farkı oranı çok fazla.
Bir diğeride Rulmanlar, Rulmanlı pedal, göbek. Bir basit rulman var diye bilyalı sistemin üzerine tabiri caiz ise araba parası istiyorlar

Bilmesem inanın yazmayacagim, o rulmanın maliyeti kaç para??
Başkabir makine yada sistem parçasi olarak alsaniz 1 liraya alacaginiz ayni malzemeyi söz konusu bisiklet olunca 5 liraya satiyorlar, gecmiste uzun yillar motosiklet tecrubem olduğu için bazen parca fiyatlarini, parcalardaki kullanilan malzeme ve iscilik maliyetini yuvarlak hesaplayip karsilastiriyorum, yine iş Bisiklete gelince olay pavyon hesabina dönüyor
Kadrolardada durum öyle hepsi 6061 Aluminyumdan yapiliyor, degerli külcenin kilogram fiyati belli, kadroda kullanilan malzeme miktari belli, kaynaklar ayni sistem, boya biraz farkedebilir cok degil ama, iscilik, sekillendirme ve tasarim neredeyse ayni, belli tasarimlar var zaten. Sonucta spor bir motosiklet sasi si degil. Yük ve güce o kadar maruz kalmayacak, yuksek suratlere cikmayacak, burulma direnci, yanal pozisyonlarda tasima kapasitesi çok ince hesaplanmayacak..
Alüminyum kadrolarda bile markaya gore cok cok fiyat farki var yukarida yazdigim çoğu şey ayni olmasina rağmen.
Sonuçta, sektörü şişirip, insanlara oynayarak, ederinin çok uzerinde fiyata bisiklet komponenti pompaliyorlar. Yoksa bisiklet basit bir arac, ucuz bir aractir. Derinlemesine Arge ve Test maliyeti yoktur ( Yine Uluslar arasi sampiyonalar, profesyonel sporcularin kullandigi bisikletler, Markalarin sidik yaristirdigi spesyal modelleri tenzih ediyorum.) Bu ucuz araçları ve komponentleri fais fiyata satiyorlar, bisiklet lastikleride buna dahil ki o kisim daha da facia, kac kilo yuk gorecek, kac karisim hamur var, kac km/h hiz gorecek, ne kadar guce tutunma saglayacak, yanal yatis acilarinda ve yanal acilarda uygulanan guclerde tepkileri nasil... Bunlarin hic biri bisiklet lastiklerinde neredeyse yok ama istenen fiyatlara bak.
Öncelikle selamlar,
işletmeler ve üretimin içerisinde olduğunuzu ifade etmişsiniz ama "o rulmanın maliyeti kaç para" dediğinizde, kafamda bir anda cafede çay içip esnaf bir çaya 15 tl dediğinde " bir bardak çayın maliyeti kaç para yeaa" diye feryat eden tipler canlandı.
İşletmelerin içerisindeyseniz bu maliyet-fiyat-karlılık mekanizmasının nasıl hesaplandığınızı az çok biliyor olmanız lazım.
Öncelikle maliyet ve satış fiyatı arasındaki fark, o ürünün yılda kaç adet satıldığı ile alakalıdır.
Yani bir motosiklet lastiği üreticisi yılda 2 milyon adet satarken bisiklet lastiği üreten firma yılda 5bin lastik satıyorsa ciro/maliyet oranı çok daha yükseklere çıkıyor.
Ayrıca evet alu kadrolar hepsi 6061 aluminyumdur ama alt seviye lokal markalar çıkma aluminyumu eritip kadro yaparken üst segment global markalar cevher aluminyum kullanır. Millet bu sebeplerle carraro mosso vs kadroları bırakıp global amrkalara geçiş yapmaya çalışıyor.
Ve yerel ucuz markaların kadrolarıyla global markaların kadroları birbirinden çok farklı tekniklerle kaynaklanır. O yüzden insanlar aynı hatta daha düşük komponentli Specialized'e, Scott'a, Trek'e, Cannondale'e daha yüksek fiyatlar ödüyorlar ve sonuçlarını da gayet de güzel alıyorlar.
O yüksek fiyatlı dediğiniz jantlar ise aerodinami, hafiflik, sağlamlık, akıcılık felsefesiyle üretiliyor. Ve bu sporu yapan kişiler bunları gayet de hakkını vererek kullanıyor, ve fiyatlarından da çok da şikayetçi değiller, çünkü hakkını veriyorlar.
Motorsiklet ile bisiklet teknolojilerini karşılaştırmak ise elma ile çay tabağını kıyaslamaktan farksız. Motorsikleti kullanan kişinin erkekliği genellikle altındaki aletin beygir gücüyle ölçülürken tek beygir gücünde bile olmayan bisiklet kullanıcısının erkekliği rampayı çıkmakla, bastığı watt ile, yaptığı ortalama hız ile ölçülür.
Ayrıca özellikle pandemiden sonra yedek parça sıkıntısı çok arttı ve ne shimano'da, ne diğer markalarda aradığın ürünü ne ülkemizde, ne de yurt dışı sitelerde bulmak artık çok zor. Arz olmayınca fiyat da artıyor, çünkü talep hep var. Shimano dediğimiz firma yılda bir kez ülkeye ürün getiriyor, dağıtıyor elindeki malı bayiilere, ondan sonra ara da bul bulabilirsen.
Bu arada bisiklet asla ucuz ve basit bir araç değildir. Bizim kafamızdaki karne hediyesi algısı hep ucuz ürünlere yönlendiriyor ama ulaşım amaçlı her gün kullanacaksan, spor ve performans yapacaksan, uzun turlar yapacaksan bisiklet dünyanın bütün ülkelerinde pahalıdır, bir alman için de pahalıdır, bir amerikalı için de pahalıdır, ingiliz için de pahalıdır. İyi olan her zaman her yerde pahalıdır. Ve iyi bir şey alıp da bu hedeflerini gerçekleştirmek isteyen kişi de bu pavyon hesabını seve seve öder. Zaten bisiklet firmaları kaliteli ürün üretirken tur yapacak, performans yapacak kişilerin ihtiyacına yönelik ürün üretirler. Asya kıtasını yalnız başına baştan sonra geçmeyi hedefleyen bir turcu schwalbe'nin en üst seviye marathon lastiğini kullanır, shimanonun xt'sini kullanır, çantanın Ortlieb marka olanını kullanır, bagajını Tubus marka alır, montunu giysisini Northface'den, columbia'dan alır, çadırı bilmemnesi vesaire işte. Bu rakamlar batmaz adama. Evet bunlar yurtdışında da pahalı. Onun için "pavyon" asya steplerinde yalnız başına geçireceği bol yıldızlı gecelerdir, gobi çölüdür, kırgız yaylalarıdır, kazak bozkırlarıdır, o pavyon hesabını da seve seve öder. Şikayet de etmez.
Derinlemesine arge ve test maliyeti vardır evet. Kadro geometrisi denen kavram sürekli olarak üzerinde geliştirmeler yapılan ve inovasyona açık bir alandır. Bildiğimiz global markalar sürekli olarak inovasyonlar ile ayakta kalmaya çalışıyorlar, çünkü bunu yapmazlarsa ayakta duramayacaklarını biliyorlar.
Bisiklet lastiklerindeki kalite unsuru kaç kilo yük görecek oldukları değildir. Yanal yatış açıları diye bir kavram mtb ve gravel lastikleri harici yoktur. Evet motorsiklet lastiklerindeki kriterler bisiklet lastiklerinde yok, çünkü farklı şeyler. Biri güce karşı koyuyor, diğeri kullanıcının gücünü maksimum oranda kullanmasını sağlıyor. Elma ile çay tabağı durumu.
Bu sektördeki ilerlemeler markaların birbiriyle yarıştırdığı "sidik" sayesinde bir yerlere geliyor. Siz sidik demişsiniz ama, ben rekabet demeyi daha uygun buluyorum, zira teknoloji bu denli gelişirken, dünya ve iletişim ufacık bir alet vasıtasıyla cebimize sığmışken, bundan bisiklet sektörünün nasiplenmemesi imkansız olurdu, zira firmalar rekabet edebilmek için inovasyon yaratmak durumundalar, bu da değer demek, fiyat demek.
Kimse kimseyi, XT kullan diye zorlamıyor, Xtr pedal al demiyor, çantanın taytın formanın kaskın en pahalısını al demiyor. Piyasada ucuzu da var, pahalısı da. Sokma mil, evet pahalıdır, yaygınlaşana kadar da pahalı olacaktır. Aynı Shimano'nun 8li 9lu sistemlerinin ilk çıktığı yıllarda ne kadar pahalı olduğu gibi. Ben 8'li ultegra bile gördüm, şimdi ultegra 12'li.
Sonuçta herkes kesesine göre ürün aradığında bir şekilde bulabiliyor. Ama yeni teknolojiler hep pahalıdır, bu her şeyde böyledir. Ama bisikletin ucuz olması gerekliliği kadar da saçma bir kavram yoktur, ucuz etin yahnisi pek güzel olmaz.
Yani o sokma milin esnemezliğinden faydalanmak istiyorsan o paraları ödeyeceksin, aktarıcım Xtr olsun, ultegra olsun diyorsan ödeyeceksin, jantım çok dönsün, sular seller gibi aksın gitsin diyorsan o rulmanlı janta o parayı ödeyeceksin. Kimse sana zorla satmıyor bunları. Ama bunları istiyorsan ödeyeceksin. Bu kadar basit bu konu.
Ben işe gidip gelirken bile şehir bisikletiyle yılda yaklaşık 6000 km yapıyorum, boş günlerimde road bike uzun sürüşler yapıyorum, yağmur çamur olunca mtb ile orman yapıyorum, yani yıllık 15bin kilometreleri çok rahat görüyorum. Komponent farklarını çok iyi analiz edebiliyorum. Ayrıca kendim bisiklet sektörünün içerisindeyim ve üreticilerin maliyet yapılarına da oldukça hakimim. 1985 yılından beri bisiklet kullanıyorum ve ilk yol bisikletimi 1991 senesinde aldım. Bu işin teknolojisinin son 30 yılına fazlasıyla hakimim diyebilirim. Gözle görülür değişme ve gelişmeleri oldukça net bir şekilde gözlemleme imkanına sahibim.
Evet sektör gelişiyor büyüyor, büyüme hedefledikçe daha profesyonel kadrolarla çalışılıyor, daha çok arge yapılıyor, üretim ekipmanları güncelleniyor, ve tüm bunlara istinaden fiyatlar artıyor. Bu da gayet normal.