@Aytaç Biber
Burada, dar kafalı, beyinsiz tüccarlar, müşterinin parayı ödemesi ve tüccarın malı o müşteriye vermesi ile ticaret aktivitesinin son bulduğu düşünür. Bunun haricinde müşteriden gelen tüm talepler, direk para karşılığı olmayacaksa isteksizce karşılanır ve hatta aldım verdim hesabı yapılarak geri çevrilir. Yanlış mal gönderilmiş, mal bozuk veya kırık çıkmış gibi durumlarda son derece ağırkanlı davranırlar. Hele ki müşteri fikrini değiştirmiş ve mali iade etmek istemiş gibi konularda öfkeyle karşı çıkarak, "bana ne.. almasaydın, alırken iyi düşünseydin, satılan mal geri alınmaz..." gibi ilkel ve vahşi davranışlar sergilerler. Bu gibi tüccarların, çoğunlukla, sağında solunda da kendisi gibi olanlar vardır. Bunlar için, müşteri elinden parası alınıp yollanacak, ne istediğini tam bilmeyen, aslında hiçbirşey bilmeyen, biraz konuşursan herşeyi satabileceğin saf, gerzek birşeydir. Memnun olması falan da gerekmez. Bu zavallılar kendilerini çok zeki ve kurnaz avcılar gibi görürler.
Daha gelişmiş toplumlarda, malın tesliminden sonra, tüccar müşteri memnuniyetini de görmek ister. Bunun için elinden geleni yapar. Bunu göremezse kendi işinin tehlikeye gireceğinden ve en sonunda bu durumlar çoğalırsa işini tamamen kaybedeceğinden korkar. Çünkü, çevrede müşteriyi memnun etmeye çalışan birçok rakip olduğunu bilir. Malı üreten firmalar, "Mal Garantisi" gibi bir kavram ortaya koymuştur. Sırf, kendi hatalarından dolayı müşteriyi kaçırmamak için. Bir şirketin müşterisi, o şirketin, çok hassas, çok kolay kaybedilebilen, elzem-hayati bir parçası olarak görülür.
Ticarette kazanılması gereken iki ayrılmaz şeyin; para ve yanında memnun kalan mutlu müşteriler olduğunu düşünen ve buna çalışan tüccar gerçekten kazanan tüccardır.