Daha iki hafta önce Kamil Koç ile gidiş geliş olmak üzere iki tane bisikleti koyduk ve geri getirdik. Alma konusunda bir zorluk çıkarmadılar ama ikisinde de müthiş çiziklerim oldu. Bisikleti hiç düşürmeden, düşmeden, duvara bile yaslamadan hatrı sayılır temiz çiziklerim var artık. İlkinde lastiği söktüm, diğer arkadaşın lastiğine yardımcı olmaya çalışırken adam haldır huldur salladı içeri bisikleti. Lan, dur! demeden zaten ön maşa içten dıştan çizilmişti. Dönüşte hesapta tecrübeliyiz ya, "dur kardeş, sen elleşme, ben hallederim" dedim, ki adamın da canına minnet, güzelce yerleştirdim bisikletleri. Yolculuk bitince de hemen bagaja koştum, ki kimse atlamadan ben kendim indireyim. Bagaj kapağı açılınca gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalakaldım. Bizim bisikletler otobüs içinde yolculuk yapmış. Muavin pişmiş kelle sırıtışıyla gelip, sonradan binenlerin bagajlarına yer kalmadığından kendince bi ayar verdiğinden bahsetti. Ve sonuç olarak arka taraflar sağlı sollu güzelce çizik bir şekilde bisikletimi alabildim.
Yani şimdi her şey bittikten sonra diyorum ki; keşke benim bisikleti de almasalarmış!..