Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Kara Pazartesi Notları

Kayıt
6 Haziran 2007
Mesaj
53
Tepki
250
Şehir
istanbul
Pazartesi ne zaman hayırlı bir gün oldu ki, son pazartesi öyle olsun. Eski şampiyon Johan Museeuw o fotoğrafı gördüğünde milyonlarca bisikletseverin aklından geçen ama dillendirmek istemediği şeyi düşünmüştü zaten : "Görüntü Casartelli'nin yerdeki haline o kadar benziyordu ki, durumun çok ciddi olduğunu anladım..." Fabio Casartelli, henüz 25 yaşındayken 1995 Fransa Turu'nda Col de Portet d'Aspet'de geçirdiği bir kaza sonucunda hayatını kaybetmişti. Wouter Weylandt yine aynı yaşlarda, yine bir yokuş inişinde yine benzer bir görüntüyle yerde yatıyordu. Canlı yayın kamerasının bir ara 'kazaen' verdiği o görüntüde kafasından kan akıyordu. Televizyonu kapattım. Ne olacağını tahmin etmek - ne yazık ki- güç değildi. Museeuw'un gördüğü kare aynı Casartelli'nin göründüğü kareydi. Bir tek farkla: Fabio'nun kafasında kask yoktu. (O günden beri tartışılır: Acaba kask kullanımı zorunlu olsaydı, Fabio hayatta kalır mıydı? Bu sorunun cevabını sadece Tanrı bilir.)

Ama görünen o ki, kask bu kez Weylandt'a yardım etmedi. Yol bisikletlerinin lastikleri yaklaşık 2 cm'lik bir genişliğe sahiptir. Ama yerle temas eden kısım 1 cm. kadardır. Tam bir bıçaksırtı anlayacağınız... 1 cm'in üstünde üç haneli hızlara ulaşmak başlıbaşına bir risk... Ne var ki bu spor böyle yapılıyor ve belli ki belli bir eşikten sonra kask olsa da kâr etmiyor. Casartelli'nin kaybından üç gün sonra, Motorolo'dan takım arkadaşı Lance Armstrong ona ithaf etttiği bir zafer kazandı. Fabio'nunkaza yapan bisikleti ise İtalya'daki ünlü bisiklet müzesi Madonna del Ghisallo Chapel'de duruyor. (Adından da anlayacağınız gibi burası bir kilise, daha doğrusu şapel... Google'dan bulabilirsiniz...

Hadi bir de tüyo. Yakında yayına başlayacak Türkçe bir bisiklet programında müzenin çekimlerini göreceksiniz.) Casartelli'nin kaza yaptığı sene bisiklet yayınları Türkçe anlatılmıyordu. O korkunç anı dinlemek zorunda kaldığımız isim David Duffield idi. Ve ben o anı canlı izledim. Weylandt'ın korkunç anını yaşamak ve aktarmak zorunda kalan isim ise Caner Eler oldu. Caner'in stüdyoda yaşadığı şok o kadar belliydi ki, Tanrı kimsenin başına vermesin demekten başka birşey gelmiyor aklıma. Ertesi gün koşulan etap, bir saygı etabı oldu. Takımlar , devrimcilerin şehri Livorno'daki finişe sırayla girdiler. Weylandt'ın çiçeği burnunda takımı Leopard Trek en öndeydi. Aralarına Türkiye Turu'nda da yarışan Tyler Farrar'ı da almışlardı. Aynı gün yarışa veda eden bu ekip için, Cyclingnews'in başlığı durumun en sade özetiydi: Brothers in Arms
 
Scudo
Bu güzel sporun, yarışın içinde keşke böyle bir olay yaşanmasaydı.. Çok üzüldüm..

Hasta ve yaşlı bir insanı kaybetmek bile sevdiklerinin içine acı salarken,
ne şekilde ve hangi nedenle olursa olsun genç bir insanı apansız kaybetmenin acısını,
ancak bu ateşin düştüğü ocaklar, bu acıyı yaşayanlar çok daha iyi anlar..
Çünkü; “ ateş düştüğü yeri yakıyor “.
.
.
 
  • Beğen
Tepkiler: akdenizlim2005
Söylenecek sözlerin yetersiz kaldığı anlardır; bu anlar. Ne yaşanılan şok ne de duyulan acı tarif edilemez. Bir de garip bir şaşkınlık hali oluşur ; gerçek mi, değil mi ?
Caner Eler, anlattığı her bisiklet yarışında kaybedilen bisikletçileri anar, anlatır. O anlatırken hüzünleniriz, saygıyla hiç tanımadığımız bu sporcular için içimiz acır. Ama bu sefer gördük...bir garip şaşkınlık, şok anı ve tarif edilemez acı...

Sevgiler sana Wouter Weylandt ! Saygılar !!!
Unutulmayacaklar arasına , böyle girmek , hiç olmadı genç adam !!!
 
Ne acılar ve ne konular varmış...
 
Geri