Bu konuda geçenler bana ortaokul 1. sınıftaki ilk fen bilgisi dersini hatırlattı (1979). O gün, bir soru üzerine biz de çok sallamıştık. Fakat bir arkadaşımız tek bir "rakam" ile hocanın takdirini kazanmıştı...
"Hangi Maden Suyu?" sorusunu yıllar içinde ben de pekçok defa sordum. Ve nihayet son "1" saatte (yine sordum).
İlk olarak başka bir forumda geçen şu haber notu ((link) denk geldim.
Ardından Kızılay Maden Suyu iletişim sayfasına 10 yıl öncesindeki bu gazete haberini (ki, hiç olmazsa 1946 tarihli değildi) hatırlattım.
Aradan yarım saat geçmeden Kızılay Maden Suları´ndan Gıda Mühendisi Sn. Tuğrul Uçar, ağıdaki notu tarafıma iletti:
Sayın Mesut DEMİRHAN,
Öncelikle ürünümüze ve markamıza göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı size teşekkür ederiz. Ürün ve marka kalitemizin her zaman en iyiye doğru ilerlemesi için siz değerli tüketicilerimizin eleştirileri ve soruları bizler için çok önem taşımaktadır.
Söz konusu olan internetteki bilgi 18 Ocak 1999 tarihinde (link) adresinde yayımlanan yazıdır. Yazının içeriği incelendiğinde çok fazla bilimsel olmayan bir yazı olduğu da kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Yazıda belirtilen nitrit, amonyak vb. parametrelerde birim (mg/l) dahi belirtilmemiş, oran olarak yazılmıştır. Bu kapsamda bilginin bilimsellikten oldukça uzak olduğu görülmektedir.
Şu an işletmemizin de tabi olduğu Sağlık Bakanlığı'nın Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik gereği yılda 4 kez kontrol izleme ve 1 kez denetim izleme analizleri için işletmemizden sağlık müdürlüğü personeli tarafından numuneler alınarak Hıfzıssıhha laboratuarlarında analizler yapılmaktadır. Dolayısı ile şuanda işletmemizde böyle bir problem bulunmamaktadır. Talebiniz doğrultusunda size 2009 yılı analiz sonuçlarını size faksla da gönderebiliriz. Nitritle ilgili olarak, suya uygulanan herhangi bir teknolojik veya filtrasyon gibi önlem bulunmamaktadır.
Ürünümüzle ilgili her türlü olumlu ve olumsuz tenkitler, ürün ve hizmet kalitemizin artması için temel nitelikte olduğu için her türlü şikayetinize ve sorunuza cevap vermekten mutluluk duyarız.
..................
Yukarıda biri "siyah şişe Kızılay" demiş. Şişede ve siyah (sanırım kahverengi) konusunda bence de haklı.
(Hatta, birkaç yıl önce büromun işhanındaki çay ocağından gelen depozitolu şişelerdeki suyun tadı ile marketten aldığım depozitosuz suyun tadı arasında fark olduğunu hissetmiş ve o zaman da Kızılay Maden Suları´na bu durumu yazmıştım. Sanırım o zaman da yukarıdaki gıda müh bey, benzer bir teminat cevabı göndermişti).
"Su" konusu -coğrafya/hidroloji başlığında- benim de çalışma alanımın bir kısmını teşkil etmesine rağmen, bir konuda elde "veri" yoksa kimin ne olduğunun hiçbir önemi yoktur. Özellikle de yukarıda bir başkasının aktardığı MTA raporu da ilginçti. Fakat hidrojeoloji çok çetrefilli bir alandır ve Anadolu´nun tamamındaki kaçınılmaz nitrit/nitrat kirlenmelerini de hesaba kattığımda bugün (özellikle de son 30 yılda) muhtemelen pekçok şey değişmiştir (tabi bu da yine bir tahmin...).
Esasen bunları sadece "maden suyu" bahsi bakımından değil, aynı zamanda, diyar ülkesinde "bisiklet camiası"nın yıllardır aşılamayan malum, "nitelik"ten ibaret (nicelikleşemeyip "sallama" kalan) yönleriyle bağlantılandırmak için aktardım.
Elbette, "damak tadı" vs. "su içimi" de bir başka birikim alanı.
Fakat kimsenin elinde "veri "yok.
Tıpkı yanıbaşınızda asılmaya hazırlanan adamın o anda damarlarında neler olup olmadığı hakkında ortada hiçbir şey olmadığı halde herkesin herşeyi sallamasında olduğu gibi.
Kısacası, artık, -bisiklet de dahil- zevkleri daha sağlam zeminlere oturtmak zamanı geldi de bir 30-40 yıl kadar geçti bile...
Diyarın sallama bisiklet sporunda "kara düzen"in nasılda hüzün verici bir yer ve geleneğe sahip olduğu malum. Fakat sporlusu /sporsuzu bu ülkede yaşayan herkes, analiz tablolarındaki herşey arasında "nitrit"i gerçekten çok daha iyi tartmalı.