Bisiklet üreticilerinin direkt satış yapabilmesi için o ülkede bir bisiklet kültürünün ve bilgisinin oturmuş olması gerekiyor.
Ben bir bisiklet mağazasında çalışıyorum. Mağazaya gelen müşterilerin çoğu bisiklet almaya geliyor ama ne alacağını bilmiyor. Yönlendirmemizi istiyorlar, biz de önce beklentilerini öğreniyor ve ona göre uygun kadro boyunu belirleyerek satışımızı yapıyoruz.
Bisiklet satışının yanısıra, kask, ışık, matara ve matara kafesi vs gibi ürünleri de ihtiyaçları ve bütçeleri doğrultusunda yapıyoruz.
Bunların yanı sıra bisiklet kullanımı ve teknik detaylar konusunda da bilgilendiriyoruz. Tlf numaralarımızı müşterilerimizle de paylaşıyoruz ve bisiklet ile ilgili her türlü detay konusunda sürekli iletişim halinde olarak yardımcı oluyoruz.
İnternet satışımız konusunda da sürekli telefonla destek veriyoruz. Kullanıcıların doğru ürünü alması önemli çünkü memnun kaldıkları sürece ticaret de sürekli oluyor.
Bunlarla üretici firma uğraşamaz. Çünkü o adamların işi üretmek, sevk etmek ve gelecek yılı planlamak. Her ne kadar call center'ları olsa da ulusal boyutta bir müşteri kitlesi ile uğraşmaları mümkün değil.
Dolayısıyla bu işleri bayilerine paslamış oluyorlar. Bayiilerin de bu işten elbete bir kazançları var.
Ayrıca bisan, carraro, kron gibi firmalar birçok aksesuar markasının da tr distribütörlüğünü yapıyorlar. Bayiilerine bu ürünleri de gönderiyorlar. Bisikletleri bu bayiilere vermezlerse, diğer yan ürünlerini de veremezler, çünkü verecek adam bulamazlar.
Rose gibi, canyon gibi firmalar bu işin istisnasıdır. Bunlar bilinçli tüketiciye hizmet eden premium markalar. Türkiyede bu bilncin oturması çok uzun olacak gibi görünüyor, biz göremeyiz.
Bisiklet konusunda ülkemiz büyüyen bir pazar ve büyüme yeterli seviyeye ulaştıktan sonra direkt satış yapan firmalar çıkacaktır. Ama şu an bizim için çok çok erken. Bisikletler uzun bir süre daha ikili ilişkilerle satılmaya devam edecek.