C.Biberci
Tulpar
- Kayıt
- 1 Kasım 2015
- Mesaj
- 1.864
- Tepki
- 5.283
- Yaş
- 44
- Şehir
- Bursa
- İsim
- Alp Tigin
- Başlangıç
- 1991—92
- Bisiklet
- Trek
- Bisiklet türü
- Triathlon
Muhammed Ali yaşadığı rahatsızlık sonucunda 74 yaşında hayata gözlerini yumdu. Uzun süredir Parkinson rahatsızlığı bulunan ve solunum yollarındaki rahatsızlık nedeniyle dün hastaneye kaldırılan Muhammed Ali'nin tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiği açıklandı. NBC News kanalına konuşan aile sözcüsü Bob Gunnell, efsanevi boksör Muhammed Ali'nin hayatını kaybettiğini açıkladı.
Chicago'da üretilen Schwinn bisikletleri, her çocuğun rüyasını süslerdi. 1895 yılında, bir Alman göçmen olan Ignaz Schwinn tarafından üretilen bisikletlerin çoğu da çocukların hayâllerinde kalırdı. Son derece pahalı olan bu bisikletleri yoksul ailelerin oturduğu semtlerin sokaklarında görmek olanaksızdı.
1942 yılının 17 Ocak günü, tabelacı Marsellus' un bir oğlu gelir dünyaya... Çocuğa " Cassius" adı koyulur. Marsellus kılı kırk yararak kazanmaktadır geçim parasını. Eşi Odessa çalışmamaktadır. Çok geçmeden, Schwinn bisikletleri Cassius'un da hayâl dünyasındaki tahtına oturur. Tabelacı Marsellus, 12 yaşına giren oğluna aldığı armağan ile evlerinin bulunduğu sokağa girdiğinde, o sırada sokakta oynayan çocuklar da ardına takılır. Çünkü, Cassius'un armağanı bir Schwinn bisikletidir!
Kentucky'de, yoksulların yaşadığı semtte bir Schwinn bisikletinin ömrü çok olamaz. Cassius'u karakolda gözyaşları içinde görürüz!.. Bisikletinin çalındığını anlattığı polis memuru Joe Martin' e şunları söyler, hıçkırıklara boğularak: " Eğer o hırsızı yakalarsam kimse elimden alamayacak... Onu sabaha kadar kırbaçlayacağım..."
Joe Martin, çocuğun hayatını değiştirecek bir teklif sunar: " Bak evlat, benim bir boks salonum var. Oraya git ve boks öğren. Hırsızı yakalayınca da kırbaçlamak yerine bir güzel pataklarsın."
1960 yılında, Roma Olimpiyatları'na katılacak ABD boks takımı seçmelerinde görürüz, 18 yaşındaki Cassius'u... Olimpiyat takımına seçilse de buna sevinemez. Çünkü, Cassius uçaktan çok ama çok korkmaktadır. Hayatının bu en önemli spor organizasyonuna katılmak istese de uçak korkusu onu nakavt eder ve takımdan çekilir. Ne var ki, onun dünyanın en iyi boksörü olacağına inanan antrenörleri sabah akşam dil dökerler kapısında. Sonunda Cassius, uçağa binmeye ikna edilir... Ama bir şartı vardır!..
Amerika Birleşik Devletleri boks takımını Roma'ya götüren uçakta tüm sporcuları koltuklarını arkaya yatırmış, kimini kitap okurken, kimini de uyurken görürüz. İçlerinde biri var ki, uçağa bindiği ilk an gibi dimdik oturmakta ve kaskatı kesilmiş bir şekilde ileriye bakmaktadır. Şartı gerçekleşen Cassius'tur elbette bu yolcunun adı. Genç boksörün sırtında uçağa binmek için ortaya sürdüğü şart, yani paraşüt takılıdır!..
Roma'dan altın madalyayla dönen Cassius, 1964 yılında hayatının en önemli maçlarından birine daha çıkar. Rakibi, Dünya Ağırsıklet Boks Şampiyonu Sony Liston' dur. Bu maçı da kazanan Cassius Clay , 1975 yılında Müslüman olmaya karar verir ve adını Muhammed Ali olarak değiştirir. Ne gariptir ki, uçaktan çok korkan, sırtına paraşüt takmadan uçağa binmeyen Muhammed Ali Clay, ringdeki halini uçan iki hayvana benzeterek şu açıklamayı yapar : "Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım..."
Bir Amerikan askeri olarak Vietnam'a gitmeye karşı çıkan Muhammed Ali'nin elinden unvanı alınarak hapse atıldığında yer yerinden oynar. Protestolar karşısında çaresiz kalan Amerika geri adım atmak zorunda kalır. Bu olay, Dünya Barışı adına Muhammed Ali'nin kazandığı en önemli maçtır. Ne yazık ki, onun bu tavrını Amerika'nın Irak işgali sırasında anımsayan çok azdır. Kentucky'nin bir kenar semtinden Schwinn marka o bisikleti çalan hırsız, 12 yaşındaki Cassius'a Dünya Ağırsıklet Boks Şampiyonluğu'nun yolunu açtığını elbette bilemezdi.
(link)
Muhammed Ali denildimi aklıma ilk gelen bokstaki muhteşem başarılarından çok savaş karşıtı olup vatandaşı olmak zorunda kaldığı emperyalist Amerika'yı karşısına alan o yürekli adamdır. Allah rahmet eylesin. Güle güle yürekli adam sen her zaman hatırlanacak ve kalbimizde yaşayacaksın.
Chicago'da üretilen Schwinn bisikletleri, her çocuğun rüyasını süslerdi. 1895 yılında, bir Alman göçmen olan Ignaz Schwinn tarafından üretilen bisikletlerin çoğu da çocukların hayâllerinde kalırdı. Son derece pahalı olan bu bisikletleri yoksul ailelerin oturduğu semtlerin sokaklarında görmek olanaksızdı.
1942 yılının 17 Ocak günü, tabelacı Marsellus' un bir oğlu gelir dünyaya... Çocuğa " Cassius" adı koyulur. Marsellus kılı kırk yararak kazanmaktadır geçim parasını. Eşi Odessa çalışmamaktadır. Çok geçmeden, Schwinn bisikletleri Cassius'un da hayâl dünyasındaki tahtına oturur. Tabelacı Marsellus, 12 yaşına giren oğluna aldığı armağan ile evlerinin bulunduğu sokağa girdiğinde, o sırada sokakta oynayan çocuklar da ardına takılır. Çünkü, Cassius'un armağanı bir Schwinn bisikletidir!
Kentucky'de, yoksulların yaşadığı semtte bir Schwinn bisikletinin ömrü çok olamaz. Cassius'u karakolda gözyaşları içinde görürüz!.. Bisikletinin çalındığını anlattığı polis memuru Joe Martin' e şunları söyler, hıçkırıklara boğularak: " Eğer o hırsızı yakalarsam kimse elimden alamayacak... Onu sabaha kadar kırbaçlayacağım..."
Joe Martin, çocuğun hayatını değiştirecek bir teklif sunar: " Bak evlat, benim bir boks salonum var. Oraya git ve boks öğren. Hırsızı yakalayınca da kırbaçlamak yerine bir güzel pataklarsın."
1960 yılında, Roma Olimpiyatları'na katılacak ABD boks takımı seçmelerinde görürüz, 18 yaşındaki Cassius'u... Olimpiyat takımına seçilse de buna sevinemez. Çünkü, Cassius uçaktan çok ama çok korkmaktadır. Hayatının bu en önemli spor organizasyonuna katılmak istese de uçak korkusu onu nakavt eder ve takımdan çekilir. Ne var ki, onun dünyanın en iyi boksörü olacağına inanan antrenörleri sabah akşam dil dökerler kapısında. Sonunda Cassius, uçağa binmeye ikna edilir... Ama bir şartı vardır!..
Amerika Birleşik Devletleri boks takımını Roma'ya götüren uçakta tüm sporcuları koltuklarını arkaya yatırmış, kimini kitap okurken, kimini de uyurken görürüz. İçlerinde biri var ki, uçağa bindiği ilk an gibi dimdik oturmakta ve kaskatı kesilmiş bir şekilde ileriye bakmaktadır. Şartı gerçekleşen Cassius'tur elbette bu yolcunun adı. Genç boksörün sırtında uçağa binmek için ortaya sürdüğü şart, yani paraşüt takılıdır!..
Roma'dan altın madalyayla dönen Cassius, 1964 yılında hayatının en önemli maçlarından birine daha çıkar. Rakibi, Dünya Ağırsıklet Boks Şampiyonu Sony Liston' dur. Bu maçı da kazanan Cassius Clay , 1975 yılında Müslüman olmaya karar verir ve adını Muhammed Ali olarak değiştirir. Ne gariptir ki, uçaktan çok korkan, sırtına paraşüt takmadan uçağa binmeyen Muhammed Ali Clay, ringdeki halini uçan iki hayvana benzeterek şu açıklamayı yapar : "Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım..."
Bir Amerikan askeri olarak Vietnam'a gitmeye karşı çıkan Muhammed Ali'nin elinden unvanı alınarak hapse atıldığında yer yerinden oynar. Protestolar karşısında çaresiz kalan Amerika geri adım atmak zorunda kalır. Bu olay, Dünya Barışı adına Muhammed Ali'nin kazandığı en önemli maçtır. Ne yazık ki, onun bu tavrını Amerika'nın Irak işgali sırasında anımsayan çok azdır. Kentucky'nin bir kenar semtinden Schwinn marka o bisikleti çalan hırsız, 12 yaşındaki Cassius'a Dünya Ağırsıklet Boks Şampiyonluğu'nun yolunu açtığını elbette bilemezdi.
(link)
Muhammed Ali denildimi aklıma ilk gelen bokstaki muhteşem başarılarından çok savaş karşıtı olup vatandaşı olmak zorunda kaldığı emperyalist Amerika'yı karşısına alan o yürekli adamdır. Allah rahmet eylesin. Güle güle yürekli adam sen her zaman hatırlanacak ve kalbimizde yaşayacaksın.