Merhaba genç, yakışıklı, deli dolu arkadaşlarım (bu gruba MEHMETALİ abim de dahil, saygılar
)
Öncelikle, birbirinizi kırmadan yazdığınız için sizi tebrik ederim. Eminim bu başlıkta güzel tecrübeler paylaşılır, okula bisikletle gitmeyen genç arkadaşlarım biraz olsun cesaretlenirler. Ben de bir üniversitede çalışıp, ulaşımını bisikletle sağlayan biri olarak bir şeyler söyleyeyim.
Şimdi, nereden başlasam, ne desem bilemedim. Öncelikle, ben Elazığ'a geldiğimde kask takmadan bisiklet süren arkadaşlara sorum şu olmuştu:
"Kask takmadan sürüp, kafanı kaldırıma çarpıp felç olduğunda, altını günde iki kez kim temizleyecek? Kask taktığın için sana gülenler mi?"
İlk bakışta ne kadar da korkunç bir senaryo, değil mi? Ama öyle değil. Kask tak, komik görünse de -bence karizmatik görünüyor-, millet gülse de tak. Ben taktım. Ne oldu? Bir güldüler, iki güldüler, sonra alıştılar. Olay bu. İnsanları alıştırmak.
Kaza, tehlike her yerde, sen önlemini al:
Bahaneleriniz olabilir. Ne gibi mesela?
- Çalınır!
+ 5000 liralık bisikletinle hafta sonu gezersin genç arkadaşım! Al -ya da babana aldır- 100 liralık bir bisiklet, onunla git. Çalınırsa da "Helal olsun!" dersin.
- Millet güler!
+ Yuh ulan! Az evvel ne dedik? Onlara şöyle bir bacak gösterince de gülerler mi?
http://www.independent.co.uk/incoming/article8922370.ece/alternates/w620/AFP%20cyclist%20thighs.PNG
- Terlerim!
+ Tamam, ıslak koltukaltı kötü kokabilir. Düşük tempoda sür. Terleme. Bindiğin minibüste de terleyeceksin zaten. Bir de gece köfte-piyaz yapan dayılar var. Öfff, midem bulandı lan.
- Babam kızar!
+ Özelden mesaj atın, babanıza kendimi "öğretmeniniz" olarak tanıtayım (erkek öğretmen olur da, kadın öğretmende yalan söylediğim anlaşılır).
Ben başka bahane bulamıyorum. Bir senedir, bisiklet sürerek bahane düşündüm. Yok güzel kardeşim.
Şimdi çay koyup film izleyeyim. Öptüm hepinizi.
***
Tekrar baktım da, elemanların bacaklar sağlammış.