Bu konu hakkında çok yanılgıya düşülen bir gerçeği bildirmek istiyorum.
Oruç, tutabilene farzdır. Zaruri durumlarda orucu peygamber bile bozmuşken, sırf Allaha ayıp olur hissiyle orucunu bozmayan veya zorla tutan müslümanlarımız var. Orucuda buna benzer zihniyet ile ciddi derecede eziyet çeke çeke, günün yarısına varmadan ağır baş ağrılarıyla, kemik sızlamalarıyla veya beyin fonksiyonlarında ağır yavaşlama - iş gücünden kayıp ile (Kendi kendine bakabilme mecburiyetinden mahrum kalma) tutuyorsanız; ibadet yapıyorum derken belkide günah işliyorsunuz. Ha yok orucu tuttuğunuzda herşey rağmen son saatler kala zorlanma başlıyor, zararı yok denecek kadar azsa veya "Ben tutabiliyorum, sıkıntı olmuyor." diyorsanız zaten o size farz oluyor.
Bkz: 'Denildi ki: “Ya Rasûlallah, oruçlu olmak insanlara çok zor geliyor; yalnız onlar, senin nasıl yaptığına bakıyorlar. Senin ne yapacağını bekliyorlar.” Bunun üzerine Rasûlullah, bir bardak su getirilmesini emretti. Suyu getirdiler. Bardağı kaldırıp insanların gözleri önünde içti. Bunun üzerine bazıları oruçlarını devam ettirdiler. Bazıları bozdular...” '
(link)
Bunu yazmamın sebebi ülkemizdeki din anlayışıyla gerçek din anlayışı arasında büyük farklar olması ve ülkemizdeki din anlayışının içine tonlarca kültürel, duygusal metaforların girmiş olması. Bilgilendirmek istedim.