Milbert Hofen
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 14 Eylül 2013
- Mesaj
- 832
- Tepki
- 1.541
- Şehir
- Münih
- Bisiklet
- Canyon
Nerden başlasam bilemiyorum. Hayal ettiğim rotadan çok farklı bir tur oldu. Biliyordum kışın zor olduğunu ama bu kadarını beklemiyordum. Sorun havanın soğukluğundan çok, rüzgarın etkisi ve gün süresinin kısalığıydı. 50 km/h hıza ulaşan rüzgarda bisiklet sürmek bir yana, kendime sahip çıkamıyordum. Neyse ki fırtına kısa sürdü. Yalnız rüzgarın taşıdığı soğuk her daim peşimdeydi.
Tabii ki rüzgar sadece soğuk hava taşımıyordu. İnsanın belleğinde iz bırakacak bütün kodları da beraberinde getiriyordu. Nedendir bilmem ben soğuğu, kışı, karı ve bunların içinde olmayı çok severim. Soğuk havalarda yaşadıklarım his dünyamda kaybolmayacak bir yer bulur. Daha fazla hissederim, daha fazla koklarım kışın. Herkes camın arkasında sıcak evindeyken, sen camın çok ötesindesindir. Ne güzel de yağıyor dediğim karın, üzerime düşmesini, arada sırada yüzüme çarpmasını, ayakkabımın altında bıraktığı sesi, kısacası karla ilgili, kışla ilgili her şeyi çok severim; bir şey hariç. O da bende kalsın.
Maalesef bu turumda kar yoktu, hava beklediğim kadar soğuk olmadı, planlarım ise daha ilk günden allak bullak oldu. Nasıl bir tur yazısı yazsam diye düşünüyorum. Hissettiklerimi mi yazsam yoksa sadece rapor gibi gün gün kağıda mı döksem. En iyisi kısa bir giriş yapıp, altına fotoğrafları koymak.
Amacım Interlaken civarlarına kadar bisikletle gidip, o çevrede hiking yapmaktı. Defalarca izlediğim ''Kuzey yamacı'' filminin de etkisiyle kalbim ve kafam tamamen o bölgedeki dağlara kilitlenmişti. Zaten filmin konusu bile bavyeralı dağcıların hikayesini içeriyordu. Onlarda o bölgeye kadar bisikletle gitmişler ve tırmanış için hazırlık yapmaya başlamışlardı. Tabii ki benim amacım, onların tırmanırken binbir zorluk çektiği kuzey yamacını canlı gözle görmek hatta mümkünse dokunmaktı. Onların azminin ve cesaretinin binde biri bende olmasa bile onlar 2 kişiydi, ben ise tek.
Tek olmak, tek başına yürümek gerçekten çok zormuş. Bu biraz da benim karakterimle ilgili galiba. Fazla duygusalım ve bisiklet üzerindeki amacım; şehirlerin, coğrafyaların gözümün önünden film şeridi gibi hızlıca geçmesinden öte bir şey. Ben de o karenin içinde olmalıyım, biraz bile olsa oradaki insanlar gibi yaşamalıyım ve en önemlisi hissettiklerimi biriyle paylaşmalıyım. (Buradan, tek başına dünya turu yapan bütün güçlü insanlara selam ederim.)
Ben bu düşüncelerle yol alırken lastiğim isviçrenin küçük bir köyünde patladı. Yok yok schwalbe lastiklerim değil(2000 km-0 patlak), bizzat kendi motivasyonum beni yarı yolda bıraktı. Tek başıma sürmem gereken 3 günlük yol gözümde iyice büyüdü. Kesinlikle yorgun değildim ama zihnim, ufuk çizgisine tek başıma bakmaktan, gözümün önündeki bütün güzellikleri kimseyle paylaşamamaktan yorulmuştu. İşte tam bu sırada internetten bulduğum 50 yaşlarındaki çiftin köy evinde kendimi bambaşka bir dünyada buldum. Her ne kadar refah seviyesi yüksek bir ülkede yaşamanın getirdiği ayrıcalıklara sahip olsalar da, para aşkından ve dünyaya sıkı sıkıya tutunma hırsından uzak bu iki insanla harika 2 gün geçirdim. Ayrıntılarla sizleri boğmak istemiyorum. Yaptığımız yemekler, sohbetler, doğa turları ve diğer her şey bana çok şey kattı. İsteyerek, planlayarak bu tecrübelerin hiçbirine sahip olamazdım.
Evet, tek başıma yaptığım son hiking'den sonra bu güzel köyden ve muhteşem insanlardan ayrılmak zorunda kaldım. Ren nehriyle beraber kuzeye aktım ve evime döndüm.
Yola çıkarken km saatimi unutmuşum, iyiki de unutmuşum. Ben sadece sürdüm ve bilinç altımdaki dünyaya kavuştum. Her şeye rağmen Eiger, mönch ve Jungfrau dağlarına gitme hayalim devam ediyor. Tabii ki de kışın
Teknik bilgileri ayrıca yorum olarak atabilirim (isteyen olursa). Az fotoğraf koyuyorum, konuyu okuyanları yormayalım
Hatalarımız varsa affola, sağlıcakla kalın.
Soner
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Tabii ki rüzgar sadece soğuk hava taşımıyordu. İnsanın belleğinde iz bırakacak bütün kodları da beraberinde getiriyordu. Nedendir bilmem ben soğuğu, kışı, karı ve bunların içinde olmayı çok severim. Soğuk havalarda yaşadıklarım his dünyamda kaybolmayacak bir yer bulur. Daha fazla hissederim, daha fazla koklarım kışın. Herkes camın arkasında sıcak evindeyken, sen camın çok ötesindesindir. Ne güzel de yağıyor dediğim karın, üzerime düşmesini, arada sırada yüzüme çarpmasını, ayakkabımın altında bıraktığı sesi, kısacası karla ilgili, kışla ilgili her şeyi çok severim; bir şey hariç. O da bende kalsın.
Maalesef bu turumda kar yoktu, hava beklediğim kadar soğuk olmadı, planlarım ise daha ilk günden allak bullak oldu. Nasıl bir tur yazısı yazsam diye düşünüyorum. Hissettiklerimi mi yazsam yoksa sadece rapor gibi gün gün kağıda mı döksem. En iyisi kısa bir giriş yapıp, altına fotoğrafları koymak.
Amacım Interlaken civarlarına kadar bisikletle gidip, o çevrede hiking yapmaktı. Defalarca izlediğim ''Kuzey yamacı'' filminin de etkisiyle kalbim ve kafam tamamen o bölgedeki dağlara kilitlenmişti. Zaten filmin konusu bile bavyeralı dağcıların hikayesini içeriyordu. Onlarda o bölgeye kadar bisikletle gitmişler ve tırmanış için hazırlık yapmaya başlamışlardı. Tabii ki benim amacım, onların tırmanırken binbir zorluk çektiği kuzey yamacını canlı gözle görmek hatta mümkünse dokunmaktı. Onların azminin ve cesaretinin binde biri bende olmasa bile onlar 2 kişiydi, ben ise tek.
Tek olmak, tek başına yürümek gerçekten çok zormuş. Bu biraz da benim karakterimle ilgili galiba. Fazla duygusalım ve bisiklet üzerindeki amacım; şehirlerin, coğrafyaların gözümün önünden film şeridi gibi hızlıca geçmesinden öte bir şey. Ben de o karenin içinde olmalıyım, biraz bile olsa oradaki insanlar gibi yaşamalıyım ve en önemlisi hissettiklerimi biriyle paylaşmalıyım. (Buradan, tek başına dünya turu yapan bütün güçlü insanlara selam ederim.)
Ben bu düşüncelerle yol alırken lastiğim isviçrenin küçük bir köyünde patladı. Yok yok schwalbe lastiklerim değil(2000 km-0 patlak), bizzat kendi motivasyonum beni yarı yolda bıraktı. Tek başıma sürmem gereken 3 günlük yol gözümde iyice büyüdü. Kesinlikle yorgun değildim ama zihnim, ufuk çizgisine tek başıma bakmaktan, gözümün önündeki bütün güzellikleri kimseyle paylaşamamaktan yorulmuştu. İşte tam bu sırada internetten bulduğum 50 yaşlarındaki çiftin köy evinde kendimi bambaşka bir dünyada buldum. Her ne kadar refah seviyesi yüksek bir ülkede yaşamanın getirdiği ayrıcalıklara sahip olsalar da, para aşkından ve dünyaya sıkı sıkıya tutunma hırsından uzak bu iki insanla harika 2 gün geçirdim. Ayrıntılarla sizleri boğmak istemiyorum. Yaptığımız yemekler, sohbetler, doğa turları ve diğer her şey bana çok şey kattı. İsteyerek, planlayarak bu tecrübelerin hiçbirine sahip olamazdım.
Evet, tek başıma yaptığım son hiking'den sonra bu güzel köyden ve muhteşem insanlardan ayrılmak zorunda kaldım. Ren nehriyle beraber kuzeye aktım ve evime döndüm.
Yola çıkarken km saatimi unutmuşum, iyiki de unutmuşum. Ben sadece sürdüm ve bilinç altımdaki dünyaya kavuştum. Her şeye rağmen Eiger, mönch ve Jungfrau dağlarına gitme hayalim devam ediyor. Tabii ki de kışın
Teknik bilgileri ayrıca yorum olarak atabilirim (isteyen olursa). Az fotoğraf koyuyorum, konuyu okuyanları yormayalım
Hatalarımız varsa affola, sağlıcakla kalın.
Soner
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)