Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Tadım bar içinde ne var?

Susamlı çıbık krakerlerde de var şeker, hani tuzlu diye satılanlarda.
Kalp krizleri artınca amariganyada zamanında, krizi yapan yağ deyip yağlı ne varsa içlerinden yağı çıkarmışlar. Ortaya çıkan yavan posaya da basmışlar şekeri. Durum bu.
 
Scudo
Glikoz şurubu ve maltodekstrin performans için doğrudan karışan karbonhidratlar. Bunlar da bir sakınca yok tâ ki yağlı kuruyemişlerle beraber tüketilinceye kadar. Yağ ve karbonhidratların beraber tüketimi, palm, ayçiçek, mısır gibi yağların tüketimi kalp ve damar hastalıklarının başlıca sebepleri.

Bunun için önce muz gibi bir karbonhidrat tükettiysem 5-10 dk kadar sonra kuruyemişleri tüketiyorum. Karb-yağ-proteinin aynı anda alınması sindirimi zorlaştırabilir:


"Avoid eating protein and carbs together before working out is because the body can not efficiently breaks down these energy sources at the same time."


Ayrıca früktoz kas glikojen depolarınızı değil; karaciğerinizi ve muhtemelen göbeğinizi doldurur. Bunun için olgunlaşmamış nişasta formunda muz ve %100 üzüm suyu her zaman favorim. Yulafı ben sevmiyorum; yalnız spor öncesi duvara tırmandırıyor.


"Now, when it comes down to the muscle glycogen, those carbohydrates that are stored are used only whenever we're exerting energy for activity. For example, if you were to break into a sprint and you needed energy, you'd pull it from the muscle tissue, but if you just needed regular blood glucose levels to be elevated for traditional life, you'd pull it from the liver. What ends up happening is, once we burn through all the liver glycogen, all the carbs that are stored in the liver, our body has the ability to produce ketones."
 
Yaklasik 5 6 aydir icerisinde seker glukoz fruktoz surubu olan hicbirsey yemiyorum icmiyorum inanin markette alinabilecek seyler o kadar sinirli ki dikkat eden kisiler fark etmislerdir herseyin icine giriyor bu meretler , cizi peynirli krakerde bile var gerisini siz dusunun , kendimce birkac urun buldum onlarla takiliyorum cokta iyi odu boyle ,etinin yulafli kuru yemisli kuru meyveli bir bari vardi yanlis hatirlamiyorsam icerisinda da surup seker falan yok ,icindekilerden anladigim kadariyla bar halinde tutmak icin hurma elma puresi gibi bisey kullanmislar tadlari da fena degil ille de bar kullanicam diyen varsa bi deneyebilir
 
@Watts Per Kilo #Froome

@Watts Per Kilo #Froome "işliyoruz"u açın biraz madem bu kadar işin içindesiniz. İyi niyetli olduğunuzu sanmıyorum bu tartışmaya girerken ama yine de şansımı deneyeceğim :harika:
 
@Serkan Mıstınoğlu Arkadaşlarımı, toplumumuzu çok seviyorum ve gıda sektörünün bazen tehlike teşkil ettiğini biliyorum. Şundan emin olabilirsiniz; sade sütler ve çoğu süt ürünü marketlerde bulabileceğiniz en az işlem görmüş ürünlerdir.
 
  • Beğen
Tepkiler: Cenk Akbulut
@Watts Per Kilo #Froome işliyoruzun detayını neden vermiyorsunuz :( Bilmememiz gereken şeyler mi

Sanırım vermeyeceksiniz, belki de daha sonra vereceksiniz, malum saat geç oldu. Ben çıkış noktamın sebebini yazayım, market raflarındaki sütün çöp olduğunu düşünme sebebimi yazayım :harika: Siz de daha sonra, neden çöp olmadığını ve nerelerde yanıldığımı belirtirsiniz, bu şekilde ilerleriz :harika:

Sadece bir tek kaynaktan alıntılama yapacağım, fazlasına gerek yok zaten; Birkaç adet araştırmanın sonucu da veriliyor olacak bu alıntılamalarda.
(link)

Bugün süt, içindeki doğal enzimleri yok eden ve nâzik proteinleri değiştiren pastörizasyonun her yerde uygulanması yüzünden, daha da sindirilemez hâle gelmiştir.
Çiğ süt, sütün sindirimini sağlayan laktaz ve lipaz aktif enzimlerine sahiptir. Canlılığını yitirmiş laktazı ve diğer aktif enzimleri içeren pastörize süt, yetişkin mideler tarafından gerektiği gibi sindirilemez. Enzimlerin eksikliğinin ve hayâtî proteinlerin değişmesinin, sütteki kalsiyumu ve mineral elementleri erittiği de kuşku götürmez.

1930'larda Dr. Francis M. Pottenger, pastörize ve çiğ sütle beslenmenin 900 kedi üzerindeki etkilerine ilişkin 10 yıllık bir çalışma yürüttü. Bir grup yalnızca çiğ süt alırken, diğer grup aynı kaynaktan alınan pastörize sütle beslendi.
Çiğ süt içen grup kuvvet bularak büyüdü, hayatı boyunca sağlıklı, aktif ve canlı kaldı ama pastörize sütle beslenen grup kısa süre sonra durgun, sersem ve normalde insanlarla ilişkilendirilen kalp krizi, böbrek yetmezliği, tiroit bozukluğu, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı, kemik zayıflığı, karaciğer iltihabı gibi kronik yozlaştırıcı rahatsızlıklara karşı savunmasız hâle geldi.
Ama Dr. Pottenger'in en çok dikkatini çeken ikinci ve üçüncü nesillere olanlardı. Pastörize sütle beslenen grubun yavrularının hepsi pastörize sütten kalsiyum emiliminin olmadığını gösteren zayıf ve küçük dişler, kalsiyum eksikliğinin açık ifadesi olan güçsüz kemiklerle doğdular.
Çiğ sütle beslenen grubun yavruları ebeveynleri gibi sağlıklı kaldı. Pastörize sütle beslenen grubun üçüncü kuşak yavrularının birçoğu ölü doğarken, kurtulanlar ise kısırdılar ve üreyemiyorlardı. Çiğ sütle beslenen grup soyunu sürdürürken, pastörize sütle beslenen grupta dördüncü nesil olmadığı için deney bitmek durumunda kaldı.
Eğer bunlar pastörize sütün zararlı etkilerinin yeterli kanıtı değilse, ticârî süt endüstrisinin kabul etmekten tiksindiği, kendi annelerinden alınan pastörize sütle beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü gerçeğini dikkate alın.
Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış süt, insan ömrünü uzatmada hiçbir fayda göstermezken; sütü pastörize etmek raf ömrünü uzattığından süt endüstrisi için daha kârlıdır. Dahası, pastörizasyon hepsini olmasa da bazı tehlikeli mikropları öldürerek sıhhî olmayan mandıralardaki hasta ineklerden alınan sütü göreceli olarak "zararsız" hâle getirir ve bu da süt endüstrisinin mâliyetlerini azaltır.
Dr. Pottenger'in pastörize sütle beslenmiş kedilerinin kısırlaşması ve gücünü yitirmesi için yalnızca üç kuşak geçmesi yeterli olmuştur. Amerikalıların ve Avrupalıların neredeyse aynı sayıdaki kuşağı pastörize sütle beslenmiştir. Bugün, kısırlık Amerikan çiftleri için başta gelen sorunlardan biriyken; kalsiyum eksikliği de öyle yayılmıştır ki, Amerikalı çocukların yüzde doksanı kronik diş çürümesi sorunuyla karşı karşıyadır. İşin daha kötüsü, şimdilerde kaymağının ayrılmasını önlemek için süt "homojenize" ediliyor. Bu, yağ moleküllerinin sütün geri kalanından ayrılmayacağı noktaya kadar mayalanmasını ve öğütülmesini gerektiriyor. Ama aynı zamanda bu durum, süt yağının küçük parçacıklarının ince bağırsağın duvarından kolayca geçmesine izin vererek, doğal niteliğini kaybetmiş yağ ve kolesterolün vücut tarafından emilme miktarını büyük oranda arttırıyor.
Büyük miktarlarda pastörize süt ürünleri tüketen Amerikalı kadınlar, dünyanın en yüksek sayıdaki kemik erimesi vakalarına sahiptirler.

Yetişkinler harika bir besin olan çiğ sütü temin edemedikleri sürece, günlük diyetlerinde yer alan sütü yeniden gözden geçirmelidirler.
Çocuklara "güçlü ve sağlıklı" büyüsünler diye pastörize sütü tıka basa içirtmek düpedüz deliliktir, çünkü en basitinden, bu sütler içlerindeki besin öğelerini sindiremezler. Aslında, doğal niteliğini yitirmiş süt ürünleri, bağırsakları tabaka tabaka balçık gibi çamurla tıkayarak organik besinlerin emilimine engel olduğundan erkekler, kadınlar ve çocuklar diyetlerindeki tüm pastörize süt ürünlerini çıkarmalıdırlar.

Anne ineğin pastörize sütü ile beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü bilimsel olarak belgelenmiştir ki, bu da pastörize inek sütünün buzağı için olduğu gibi, insan için de sağlığa yararlı ve hayat veren bir besin olmadığını gösterir. Buna rağmen, yetişkin insanlar doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu salgıyı hem bebeklerine içirirler hem de kendileri tüketirler.

İnek sütü, insan sütünün 4 katı protein ve sadece yarısı kadar karbonhidrat içerir. Pastörizasyon, inek sütünün içinde bulunan yoğun proteinin sindirilmesini sağlayan doğal enzimleri yok eder. Böylece; bu fazla süt proteini, bağırsakları çamurla tıkayarak, insanın sindirim yolunda çürür.

Bu çamurun bir kısmı kana sızar. Süt ürünlerinin günlük tüketimleriyle bu kokuşmuş çamur biriktikçe, vücut çamurun bir kısmını deriden (sivilce, leke ile) ve ciğerlerden (nezle ile) dışarı atarken kalanı içeride iltihaplanır, enfeksiyonlara sebep olan mukoz oluşturur, alerjik tepkilere yol açar, eklemleri kalsiyum tortularıyla sertleştirir. Kronik astım, alerji, kulak enfeksiyonları ve sivilceler çoğu kez pastörize süt ürünlerini diyetten çıkarmakla kolayca iyileştirilebilir.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

İlk yorumumda da söylediğim gibi; Market raflarındaki süt, süt değil :tskler:
Sizin yorumunuzu da merak ediyorum, işin endüstriyel tarafındaki biri olarak.
 
Naçizane tavsiyem;
"Paketlenmiş gıda tüketimini minimize etmeye çalışın"
ve
"ÇOK mecbur kalmadıkça hiçbir ilacı kullanmayın (gıda takviyeleri ve bitkisel olanlar dahil)"
İlaç ve gıda sanayiilerinde durumun terör boyutunda olduğunu düşünüyorum.
Paramızla bize zehir satıyorlar...
 
her bisiklet turunda 1 yada 2 tane yer fıstıklı tadım bar yerim..
bunların yanında ise, evde yapıp termos bardağımda taşıdığım filtre kahvemi içerim..

hadi kahve yapması kolay da, şu barların evde yapımını anlatan videolar var ama feci üşeniyorum..
 
İlaç sektöründe çalışanları dinledikçe geçmişte içtiğim ilaçlar için , yeni nesil çocuklar için üzülüyorum . Maalesef sağlıksız bir nesil yetişiyor.

Her türlü hazır gıda tüketimini azaltmak gerekiyor sözün özü ...

Lenovo K53a48 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
  • Beğen
Tepkiler: Erensoy
Tadımı bilmem de etinin çıkardığı müsli barlar çok başarılı...
 
  • Beğen
Tepkiler: furkanbr
Katılır mısınız bilmem ama, Canan Karatay pakete giren hiçbir şeye güvenmeyin demişti. Malum, raf ömrünü uzatmak için konulan maddeler insan sağlığına zararlı. Gözü kör olası kapitalizm... Hurma, muz, fındık, ceviz, çiğ badem daha tercih edilebilir alternatifler benim için. Fakat kuruyemişlerin de depolarda bekletilirken haşere ve farelere karşı ilaçlandığı dolayısıyla bunların da pek sağlıklı olmadığını söyleyenler var. Ne yapsak bilemedim ki?
 
ben eti'nin lifalit'ini yemeye başladım...
şeker ilavesiz, doğal lif kaynağı olarak yazmışlar...
içeriği de şöyle yazıyor paket üzerinde; Yulaf ezmesi (%36), Yer fıstığı (%17.3), zeytinyağı, fındık (%9.1), tam buğday gevreği, hurma özü, elma suyu konsantresi, badem (%4), tereyağı (süt ürünü), tuz.. (Gluten içerir, eser miktarda yumurta içerebilir)

Bana diğerlerine göre biraz daha iyi gibi geldi...
bir de meyve kuruları içeren değişik barlar buldum, hepsinin içerikleri, porsiyon başına enerji, yağ, protein, karbonhidrat içeriklerini karşılaştıran bir tablo hazırladım. Akşam eve geçtiğimde onu da paylaşayım...

Spor öncesi, esnasında ve sonrası hangileri daha uygun olur tartışabiliriz..
 
Süt konusunda yapılabilecek pek birşey yok. Market raflarındaki süt, hiç olmayan sütten iyidir.
Lojistik bir sorun bu. Pastörize edilmemiş süt 1-2 saat içinde bozulur daha şehir içindeki müşteriye yetişmeden ekşir.(bazı hain sokak sütçüleri ekşimesin diye antibiyotik katabiliyor!)
Büyük şehirlerde herkesin işlenmemiş süt içebilmesi için her mahalle köşesine bir ahır koymak gerek.
 
  • Beğen
Tepkiler: Punctum
Daha önce de yazılmış, maltodekstrin kötü bir şey değil. Hatta muhtemelen uzun ve yüksek yoğunluklu spor sırasında harcadığınız enerjiyi yerine koymanın en etkin gıda maddesi. Profesyonel bisikletçilerin yarış sırasında kullandıkları enerji jelleri arasında maltodekstrin oranı %50 civarında olanlar var.

Fındık, fıstık gibi yüksek yağ oranlı gıdaların sindirimi zordur, özellikle de yüksek efor harcıyorsanız. Gezi tadındaki uzun sürüşlerde karnınız acıkmasın, mideniz kazınmasın diye yiyorsanız işe yarar. Fakat amacınız performans ise, yağlı değil karbonhidratlı gıdaları tercih etmeniz gerekir. Hem doğal olsun, hem de spor sırasında enerji versin istiyorsanız kuru meyveleri tavsiye ederim; özellikle incir ve hurma, ama üzüm ve kayısı da iş görür.
 
bu konudaki en iyi markalardan biri wasa dır. ama ben hiçbir antremanımda bunlardan kullanmadım.

cereals_almond_cranberry_tr_pack-350x243.jpg

içindekiler

Yulaf gevreği %19,8, tam buğday unu %16,5, tahıl gevrekleri %11,2 (pirinç unu, buğday unu, glukoz şurubu buğday maltı, buğday gluteni, tuz, aroma vericiler, emülgatör:soya lesitini), badem %9,5, çözünür lif: oligofruktoz, tatlandırılmış kurutulmuş kızılcık %7,7 (şeker, parçalanmış kızılcık %44, bütün halde kızılcık %3,4, ayçiçek yağı), glukoz şurubu, invert şeker şurubu, ayçiçek yağı, şeker, fındık, nem verici:gliserol, dondurulmuş kurutulmuş çilek, emülgatör:soya lesitini, aroma verici, tuz, asitlik düzenleyici: sitrik asit. Eser miktarda yumurta, süt, yer fıstığı ve diğer kabuklu yemişler içerir. Gluten içerir.
 
Paket sütlerin hepsi gerçekten süt ise tamam :D Yani pastörize sütten daha beter durumlar ortada.
 
@Serkan Mıstınoğlu Pastörizasyon sıcaklığı sütün deniz seviyesindeki “kaynama” sıcaklığından daha düşüktür. O yüzden protein denatürasyonu evde sütü kaynattığınızda daha fazladır.

Hiç ısıl işlem uygulanmamış çiğ sütün ise mikrobiyolojik aktivitesi çok fazla olduğu için; ölmek veya hasta olmak istiyorsanız içebilirsiniz.

Homojenizasyonda da korkulacak bir şey yok. Sütü hızlıca püskürterek, birleşip büyük parçalar halinde toplanan, yağ globüllerini ayırmaya yarıyor.
 

Dosyalar

  • 40CAA76D-9C2F-4EE5-81A2-6583D52A5806.jpeg
    40CAA76D-9C2F-4EE5-81A2-6583D52A5806.jpeg
    63,6 KB · Okunma: 76
@Watts Per Kilo #Froome Peki Ege Bey kaynatılıp içilen evde annelerimizin hazırladığı sütçüden alınan süt mü ? Yoksa pastörize süt mü?
 
@Watts Per Kilo #Froome

Teşekkürler :harika:

@Watts Per Kilo #Froome

Çiğ süt kaynatılır, bilginiz olsun. Olayı diploma paylaşımına kadar getirmeniz, 2 önceki yorumumdaki kaygılarımın doğru çıktığını gösterdi malesef :(

Dr. Francis M. Pottenger'in 900 kedi ile yaptığı ve "hiçbir bilimsel kaynağı olmayan" deneyinin ufak bir özeti PDF;
(link)
Benzer şekilde, ""hiçbir bilimsel kaynağı olmayan" kitabının satış linki
(link)

Bu da benim lise karnem, hodrimeydan diyorum :eek:

470853_279656838775731_1328295174_o.jpg
 
Geri