thomisus lx
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 25 Haziran 2007
- Mesaj
- 2.909
- Tepki
- 2.024
1995 yılında sürücü ehliyeti için gittiğim kursta verilen kitapta, hindistanda trafik kuralı olmadığını; Türkiye'nin 10 katı kadar trafikte araç, 20 katına yakın nüfus olduğunu ama trafik kazasının ise Türkiye'dekinin 10da biri olduğu yazıyordu. o kitaptan aklımda kalan tek ayrıntı bu o kadar uyduruk bir kitaptaki bu belkide tamamen yanlış bilgi gülümsetmişti beni. 1992 den beri İzmir ve Ankara trafiğnde bisiklet sürüyorum. bu forumdaki pekçok kişinin yaşından fazla bir süre ediyor. bisiklette edindiğim deneyim, sonraki yıllarda otomobil kullanırken çok işime yaradı.
trafikte yaya diye birşey yok; yayanlar var. motorlu araç sürücüsü ise bulanık mantıkla, yazılımı tam olgunlaşmamış, yarı insansı robotlardan oluşuyor. bisikletli ise bu değişkenler arasındaki cambaz.
yayalar, bisikletliyi kaale almıyor. ortalama 22-30 km hızla kaptırmış geliyorsunuz. yol ile kaldırı/banket arasındaki 50 cmlik alan bisikletlinin yaşam alanı. bizim yayanlar kaldırımda beklemez. illa ki o yola inecek. halbuki, kaldırımdan yola adım atması yarım saniyelik hadise ama yok yazılımında böyle bir bilgi. üstelik sizin geldiğinizi görür yine de bisikletlinin önüne atlar. yaya(n)lara azami dikkat edin. hele hele çocuklara. annelerinin ellerinden kurtulunca, hiperaktivitenin verdiği enerji ile fizik kurallarına aykırı tavırlar sergileyebilirler. yayalara sağlam bir newton fiziği bilgisi vermek gerekiyor. momentum denilen birşeyden, enerjinin korunumundan falan haberleri yok. ben bir kaçına çarparak öğretmiş oldum ama benim de canım yandı; hem fiziken hem vicdanen. ama benim bireysel verdiğim eğitim sınırlı tabii ki. yani kaç yayaya ulaşabildim ki? çok çok 5-6.
taksi şoförlerinden hiç çekinmeyin. onlar çok gıcık otomobil sürüyor olabilirler ama bisikletle gezdiğim 22 yıl boyunca; o iki büyücek şehirde hiç sıkıntı çıkarmadılar. yol verirler ve temkinlidirler. çünkü başları derde girsin istemezler. derde giren başları taksilerinin çalışmasını engeller bu da para kaybı demektir.
Allah cümlemizi belediye otobüsü ve minibüs şoförlerinin şerrinden korusun. aniden önünüze kırarlar. yoldan yüksekte oldukları için, alıcıları yolda bekleyen potansiyel yolculardan ve trafik polislerinden başkasını görmez. hep aynı güzergahta gidip geldikleri için minik heyecanlar peşinde koşarlar ve bisikletlilerle yarışmaya bayılırlar. tabii ki, onlaı geçerseniz intikamları acı olur.
lütfen hanımefendi sürücüler alınmasın ama, tüylerimi diken diken eden yegane sürücülersiniz. direksiyona o kadar yaklaşıyorlar ki, dikiz aynaları geride kalıyor. zaten pek çoğunu kırmızı ışıklarda dikiz aynalarında makyaj kontrolünde yakalamışlığım var. o aynaların asıl amacı farklı. sinyalleri de şaşırtmalı vermekte üstlerine yok. sağa sinyal verip sola dönmeleri çok eğlenceli, tam tersi de öyle.
şehirler arası yolda tır şoförleri de, yolun tekdüzeliğini, yanınızdan geçerken havalı kornalarına asılarak bozuyorlar. insanın tüm iç organları ve varsa böbrek taşları rahatsız oluyor.
ama tüm bu detayları ve gariplikleri görmemi sağladığı için trafikte bisiklet sürmeyi çok seviyorum yine de.
trafikte yaya diye birşey yok; yayanlar var. motorlu araç sürücüsü ise bulanık mantıkla, yazılımı tam olgunlaşmamış, yarı insansı robotlardan oluşuyor. bisikletli ise bu değişkenler arasındaki cambaz.
yayalar, bisikletliyi kaale almıyor. ortalama 22-30 km hızla kaptırmış geliyorsunuz. yol ile kaldırı/banket arasındaki 50 cmlik alan bisikletlinin yaşam alanı. bizim yayanlar kaldırımda beklemez. illa ki o yola inecek. halbuki, kaldırımdan yola adım atması yarım saniyelik hadise ama yok yazılımında böyle bir bilgi. üstelik sizin geldiğinizi görür yine de bisikletlinin önüne atlar. yaya(n)lara azami dikkat edin. hele hele çocuklara. annelerinin ellerinden kurtulunca, hiperaktivitenin verdiği enerji ile fizik kurallarına aykırı tavırlar sergileyebilirler. yayalara sağlam bir newton fiziği bilgisi vermek gerekiyor. momentum denilen birşeyden, enerjinin korunumundan falan haberleri yok. ben bir kaçına çarparak öğretmiş oldum ama benim de canım yandı; hem fiziken hem vicdanen. ama benim bireysel verdiğim eğitim sınırlı tabii ki. yani kaç yayaya ulaşabildim ki? çok çok 5-6.
taksi şoförlerinden hiç çekinmeyin. onlar çok gıcık otomobil sürüyor olabilirler ama bisikletle gezdiğim 22 yıl boyunca; o iki büyücek şehirde hiç sıkıntı çıkarmadılar. yol verirler ve temkinlidirler. çünkü başları derde girsin istemezler. derde giren başları taksilerinin çalışmasını engeller bu da para kaybı demektir.
Allah cümlemizi belediye otobüsü ve minibüs şoförlerinin şerrinden korusun. aniden önünüze kırarlar. yoldan yüksekte oldukları için, alıcıları yolda bekleyen potansiyel yolculardan ve trafik polislerinden başkasını görmez. hep aynı güzergahta gidip geldikleri için minik heyecanlar peşinde koşarlar ve bisikletlilerle yarışmaya bayılırlar. tabii ki, onlaı geçerseniz intikamları acı olur.
lütfen hanımefendi sürücüler alınmasın ama, tüylerimi diken diken eden yegane sürücülersiniz. direksiyona o kadar yaklaşıyorlar ki, dikiz aynaları geride kalıyor. zaten pek çoğunu kırmızı ışıklarda dikiz aynalarında makyaj kontrolünde yakalamışlığım var. o aynaların asıl amacı farklı. sinyalleri de şaşırtmalı vermekte üstlerine yok. sağa sinyal verip sola dönmeleri çok eğlenceli, tam tersi de öyle.
şehirler arası yolda tır şoförleri de, yolun tekdüzeliğini, yanınızdan geçerken havalı kornalarına asılarak bozuyorlar. insanın tüm iç organları ve varsa böbrek taşları rahatsız oluyor.
ama tüm bu detayları ve gariplikleri görmemi sağladığı için trafikte bisiklet sürmeyi çok seviyorum yine de.