- Kayıt
- 26 Haziran 2016
- Mesaj
- 589
- Tepki
- 5.585
- Şehir
- Samsun
- İsim
- Serhat C
Köy yollarında, yağmurda çamurda, karda, uzun mesafeler bisiklet sürmeyi sevdiğim için bu fiziki şartlarda yol bisikleti hem bana hem ona işkence oluyordu. MTB'yi ise uzun mesafelerde, çoğunluğu düzgün zemin olan yerlerde hamallık olarak görüyordum.
İkisinin arasında bir bisiklet gerekiyordu. Yol bisikletimi gözden çıkarmıştım fakat onu satamadan böyle bir bisiklet alma durumunda kaldığım için bütçe kısıtlı kaldı. Bu yüzden RC500'e yöneldim; sıfırının Decathlon'un sitesinde patır patır tükendiğini görünce bulduğum tek sıfıra yakın ikinci el bisikletin sahibiyle anlaştım. Bisikleti görmemiş olsam da ulaştığım kısıtlı kaynaklarda beklentilerimi karşılayacağını anladım ve kaporayı gönderip 3 hafta sonra Istanbul'dan geçerken teslim aldım.
315 kilometre yaptığım bu bisikletle ilgili, izninizle donanımı listeleyip donanım hakkındaki fikirlerimi, Çanakkale'de yaptığım ilk sürüş izlenimimi, lastikleri değiştirdikten sonraki izlenimlerimi aktarayım:
- Grupset: Shimano SORA R3000
- Ruble: 11/32, aynakol kompakt 50/34
- Frenler: PROMAX DSK-300R mekanik disk fren
- Lastikler: 28mm Triban Resist+ 410 gram
- Ağırlık: 10.6 kilogram
- Daha fazla teknik detay için: (link)
Yol bisikletinde 105, Ultegra karışımı kullanan birisi olarak Sora'nın çalışma kararlılığından son derece pozitif yönde etkilendim. Vites geçişleri oldukça başarılı.
Yıllarca 11/25-53/39 kullanmış birisi olarak 11/32 ve 50/34'e geçmek ilginç oldu tabii. Tırmanışlar çok çok daha rahat; ve böyle de olması gerekiyor kezâ yol bisikletimden 2 kilo kadar ağır olması tırmanış yaparken "ben buradayım haci" diyor.
Frenleri bisikletin üzerine ilk bindiğimde de araziye ilk çıktığımda da müthiş güven verdi. Hatta disk freni MTB dışında ilk defa tecrübe eden birisi olarak ağzım kulaklarıma vardı ve satın alma aşamasında "tamam, bunu kesinlikle alıyorum" dedirten şey frenler oldu. Mekanik olmasına rağmen şaşırtıcı bir şekilde hidrolik hissine çok yakın. Sanırım bunda üzerinde gelen balatalar ve disklerin uyumu da büyük rol oynuyor.
Bu arada, fren/vites kolları her ne kadar şık görünse de malzeme kalitesi olarak 105 kadar tok değil doğal olarak; yani daha plastik tadı alıyorsunuz fakat sürüş konforunu azaltacak bir etkisi yok.
Istanbul'dan bisikleti alıp Çanakkale'de kardeşimin evini kapatmaya gittiğimizde haritadan bakarak yaptığım 63 kilometreli rota bu bisikletle ilk sürüş deneyimim olacaktı ve şansıma rotanın büyük çoğunluğu bisikletin doğasına uygun toz toprak çakıldan oluşan köy yollarından meydana gelmekteydi. Bakınız: (link)
Bu yollarda zangır zangır titremeden, ilk defa frene güvenerek gitmek çok farklı ve mutluluk vericiydi. Gönül rahatlığıyla en sevdiğim şeyi yapabilecektim: Bisikleti toza bulamak
Yol bisikletinde 23'ten 25mm'ye geçerken artan konfor şaşırtıcıydı. Şimdi 28mm sürüyor olmak daha da şaşırtıcı seviyede konforluydu. Lastiklerin griye bürünmesini keyif alarak yapmak keyif vericiydi fakat zeminin çok gevşediği yerlerde lastiklerin silik olmasından dolayı tutunma direncinin olmaması hem tırmanışta kaymalara, hem de inişte güvensizliğe sebep oluyordu. Reçete basitti; bisikleti alırken siparişini verdiğim tırtıklı gravel lastikler.
Gravel lastikler gelene kadar testler devam etti tabii. 0'dan 1250 metrelere çıkıldı; tırmanışın yol bisikletinden daha yavaş ve yorucu olduğu görüldü. Fakat inişlerdeki disk fren konforu bu yoruculuğu unutturdu.
Bu sırada tel girmesinden dolayı bir defa lastik de patladı. Böylelikle bisikleti konforlu sürdüğüm lastik basıncının 60 PSI olduğunu öğrendim. 100 PSI'da asfaltta yol bisikleti gibi gidebiliyorsunuz fakat araziye girdiğinizde tıpkı yol bisikletinde olduğu gibi sekmeler/darbeler başlıyor. Yani burada lastik ve lastik basıncının önemi bir kez daha gün gibi ortaya çıkıyor.
Samsun'a dönünce şehiriçindeki işlerime gitmeye de başlıyorum ve bildiğim yollara girip yol bisikletiyle karşılaştırma yapmak daha isabetli oluyor. Kaldırımlara, tümseklere, mazgallara vs girmek keyifli hâle gelmeye başlıyor; hem de MTB'nin hamallığını yapmadan Bu bisikletin yapabileceklerini keşfettikçe "bisikletimi buldum" diyorum sürekli kendi kendime...
Derken lastikler wiggle'dan geliyor, önce merakımdan MTB için aldığım 29x2.25'leri deniyorum. Nasıl görüneceğini merak ediyorum; sığıyor fakat lastikler dönmüyor. Resmi sitesinde 36mm'ye kadar diyor fakat çamur vs payı bırakarak sanırım bu rakamı vermişler zira 40'a kadar yolu olduğunu düşünüyorum.
Daha sonra bu bisiklet için biçilmiş kaftan olan Schwalbe X-One Allround Peformance'ları taktırıp tubeless yaptırıyorum. Lastikler 28x1.30 (33mm).
Bu lastiklerle yaptığım sürüş keyfime daha da keyif katıyor. Asfaltta işim yok ama belli başlı yerlere giderken mecburen geçeceğim için "belki asfaltta yorar, yavaşlatır" düşüncesi yok olup gidiyor. Daha bunun sevinci bitmemişken araziye giriyorum ve zevkten dört köşe oluyorum. Neredeyse MTB kadar konforlu, güvenli ve yumuşak bir sürüş deneyimi. Yeni mıcır dökülmüş yol sıcak asfalt gibi geliyor; kent ormanındaki toprak inişlerde sanki amortisör varmış gibi yumuşak bir iniş yapılabiliyor; çıkışta yol lastiğinin anında kayacağı yerde ayakta abanıyorum bana mısın demiyor. Ağız kulaklarda
Uzun lafın kısası, hayâller Canyon Grail, gerçekler Triban RC500. Önemli olan hakkını verip keyif alabilmekte.
Gönül isterdi ki GRX setli olsun, sokma milli olsun fakat piyasa almış başını gitmiş...
Bisikletin sıfır fiyatı 4500 TL ve her ne kadar Avrupa'da giriş seviyesi olarak çoğu kişi tarafından işe git gel bisikleti olarak alınsa da şuan İngiltere, İspanya sitelerindek fiyatından daha ucuz ve vaat ettikleri hayâl gücünüzle sınırlı. İkinci elini bulamazsanız sıfır olarak da bazı mağazalarda olduğu söyleniyor. Gidip bakmak size kalmış.
Bu fiyata sizi pişman etmeyecek bir bisiklet. Kadro, gidon ve gidon boğazında ömür boyu, maşa ve donanımda 2 yıl garantili olması ise bir artı.
7 Ekim 2020 tarihli inceleme videosu:
4 Ocak 2021, 1000 KM sonra uzun dönem inceleme videosu:
İkisinin arasında bir bisiklet gerekiyordu. Yol bisikletimi gözden çıkarmıştım fakat onu satamadan böyle bir bisiklet alma durumunda kaldığım için bütçe kısıtlı kaldı. Bu yüzden RC500'e yöneldim; sıfırının Decathlon'un sitesinde patır patır tükendiğini görünce bulduğum tek sıfıra yakın ikinci el bisikletin sahibiyle anlaştım. Bisikleti görmemiş olsam da ulaştığım kısıtlı kaynaklarda beklentilerimi karşılayacağını anladım ve kaporayı gönderip 3 hafta sonra Istanbul'dan geçerken teslim aldım.
315 kilometre yaptığım bu bisikletle ilgili, izninizle donanımı listeleyip donanım hakkındaki fikirlerimi, Çanakkale'de yaptığım ilk sürüş izlenimimi, lastikleri değiştirdikten sonraki izlenimlerimi aktarayım:
- Grupset: Shimano SORA R3000
- Ruble: 11/32, aynakol kompakt 50/34
- Frenler: PROMAX DSK-300R mekanik disk fren
- Lastikler: 28mm Triban Resist+ 410 gram
- Ağırlık: 10.6 kilogram
- Daha fazla teknik detay için: (link)
Yol bisikletinde 105, Ultegra karışımı kullanan birisi olarak Sora'nın çalışma kararlılığından son derece pozitif yönde etkilendim. Vites geçişleri oldukça başarılı.
Yıllarca 11/25-53/39 kullanmış birisi olarak 11/32 ve 50/34'e geçmek ilginç oldu tabii. Tırmanışlar çok çok daha rahat; ve böyle de olması gerekiyor kezâ yol bisikletimden 2 kilo kadar ağır olması tırmanış yaparken "ben buradayım haci" diyor.
Frenleri bisikletin üzerine ilk bindiğimde de araziye ilk çıktığımda da müthiş güven verdi. Hatta disk freni MTB dışında ilk defa tecrübe eden birisi olarak ağzım kulaklarıma vardı ve satın alma aşamasında "tamam, bunu kesinlikle alıyorum" dedirten şey frenler oldu. Mekanik olmasına rağmen şaşırtıcı bir şekilde hidrolik hissine çok yakın. Sanırım bunda üzerinde gelen balatalar ve disklerin uyumu da büyük rol oynuyor.
Bu arada, fren/vites kolları her ne kadar şık görünse de malzeme kalitesi olarak 105 kadar tok değil doğal olarak; yani daha plastik tadı alıyorsunuz fakat sürüş konforunu azaltacak bir etkisi yok.
Istanbul'dan bisikleti alıp Çanakkale'de kardeşimin evini kapatmaya gittiğimizde haritadan bakarak yaptığım 63 kilometreli rota bu bisikletle ilk sürüş deneyimim olacaktı ve şansıma rotanın büyük çoğunluğu bisikletin doğasına uygun toz toprak çakıldan oluşan köy yollarından meydana gelmekteydi. Bakınız: (link)
Bu yollarda zangır zangır titremeden, ilk defa frene güvenerek gitmek çok farklı ve mutluluk vericiydi. Gönül rahatlığıyla en sevdiğim şeyi yapabilecektim: Bisikleti toza bulamak
Yol bisikletinde 23'ten 25mm'ye geçerken artan konfor şaşırtıcıydı. Şimdi 28mm sürüyor olmak daha da şaşırtıcı seviyede konforluydu. Lastiklerin griye bürünmesini keyif alarak yapmak keyif vericiydi fakat zeminin çok gevşediği yerlerde lastiklerin silik olmasından dolayı tutunma direncinin olmaması hem tırmanışta kaymalara, hem de inişte güvensizliğe sebep oluyordu. Reçete basitti; bisikleti alırken siparişini verdiğim tırtıklı gravel lastikler.
Gravel lastikler gelene kadar testler devam etti tabii. 0'dan 1250 metrelere çıkıldı; tırmanışın yol bisikletinden daha yavaş ve yorucu olduğu görüldü. Fakat inişlerdeki disk fren konforu bu yoruculuğu unutturdu.
Bu sırada tel girmesinden dolayı bir defa lastik de patladı. Böylelikle bisikleti konforlu sürdüğüm lastik basıncının 60 PSI olduğunu öğrendim. 100 PSI'da asfaltta yol bisikleti gibi gidebiliyorsunuz fakat araziye girdiğinizde tıpkı yol bisikletinde olduğu gibi sekmeler/darbeler başlıyor. Yani burada lastik ve lastik basıncının önemi bir kez daha gün gibi ortaya çıkıyor.
Samsun'a dönünce şehiriçindeki işlerime gitmeye de başlıyorum ve bildiğim yollara girip yol bisikletiyle karşılaştırma yapmak daha isabetli oluyor. Kaldırımlara, tümseklere, mazgallara vs girmek keyifli hâle gelmeye başlıyor; hem de MTB'nin hamallığını yapmadan Bu bisikletin yapabileceklerini keşfettikçe "bisikletimi buldum" diyorum sürekli kendi kendime...
Derken lastikler wiggle'dan geliyor, önce merakımdan MTB için aldığım 29x2.25'leri deniyorum. Nasıl görüneceğini merak ediyorum; sığıyor fakat lastikler dönmüyor. Resmi sitesinde 36mm'ye kadar diyor fakat çamur vs payı bırakarak sanırım bu rakamı vermişler zira 40'a kadar yolu olduğunu düşünüyorum.
Daha sonra bu bisiklet için biçilmiş kaftan olan Schwalbe X-One Allround Peformance'ları taktırıp tubeless yaptırıyorum. Lastikler 28x1.30 (33mm).
Bu lastiklerle yaptığım sürüş keyfime daha da keyif katıyor. Asfaltta işim yok ama belli başlı yerlere giderken mecburen geçeceğim için "belki asfaltta yorar, yavaşlatır" düşüncesi yok olup gidiyor. Daha bunun sevinci bitmemişken araziye giriyorum ve zevkten dört köşe oluyorum. Neredeyse MTB kadar konforlu, güvenli ve yumuşak bir sürüş deneyimi. Yeni mıcır dökülmüş yol sıcak asfalt gibi geliyor; kent ormanındaki toprak inişlerde sanki amortisör varmış gibi yumuşak bir iniş yapılabiliyor; çıkışta yol lastiğinin anında kayacağı yerde ayakta abanıyorum bana mısın demiyor. Ağız kulaklarda
Uzun lafın kısası, hayâller Canyon Grail, gerçekler Triban RC500. Önemli olan hakkını verip keyif alabilmekte.
Gönül isterdi ki GRX setli olsun, sokma milli olsun fakat piyasa almış başını gitmiş...
Bisikletin sıfır fiyatı 4500 TL ve her ne kadar Avrupa'da giriş seviyesi olarak çoğu kişi tarafından işe git gel bisikleti olarak alınsa da şuan İngiltere, İspanya sitelerindek fiyatından daha ucuz ve vaat ettikleri hayâl gücünüzle sınırlı. İkinci elini bulamazsanız sıfır olarak da bazı mağazalarda olduğu söyleniyor. Gidip bakmak size kalmış.
Bu fiyata sizi pişman etmeyecek bir bisiklet. Kadro, gidon ve gidon boğazında ömür boyu, maşa ve donanımda 2 yıl garantili olması ise bir artı.
7 Ekim 2020 tarihli inceleme videosu:
4 Ocak 2021, 1000 KM sonra uzun dönem inceleme videosu:
Son düzenleme: