Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Ukrayna - Polonya - Almanya - Çekya Bisiklet Turu (27.08.2018-14.09.2018) | Gezgin Kızanlar

Yayınladığın videolar süper, rota da çok iyi. Valla böyle hayran hayran izliyorum ☺️☺️ Eşimi bisiklet almaya ikna ettim. Bisikletleri aldık. Şimdi sırada böyle bir tur kaldı:))

Bizim geçen yıldan kiralık bisikletler ile yaptığımız Edirne - Yunanistan Bulgaristan turu var. Onun videolardan bir kısmı YouTube da An Ordinary Man kanalında yüklü ama onları benim de senin gibi düzenlemem lazım.
 
  • Beğen
Tepkiler: mariokaldato
Scudo
@Anonim Evet 2019 yılı içinde yeni tur planlarımız var. İstanbul'da gittiğimiz bisikletçide jant değiştirmeyi konuştuk. Sizin de dediğiniz gibi daha ucuz. İlk seçenek o gibi duruyor. Malum bisiklet fiyatları aldı başını gidiyor. Teşekkür ederiz.

@DayKnight Evet, rotamız çok güzeldi. Ne kadar güzel bir haber. Umarım en kısa zamanda sizi de yollarda görürüz. Dediğiniz kanalı arattım ama videolarınız bulamadım. Teşekkür ederiz.
 
  • Beğen
Tepkiler: mariokaldato
@Barış Çavuş


Kanalin adresi: (link)
Isim secerken siradan bir insan manasina gelen An ordinay man sectim ama sanssizligima ayni isimde birde dizi varmis.
 
  • Beğen
Tepkiler: Barış Çavuş
@Barış Çavuş

:harika::harika: Carol'un bu sözünü çerçeveletip asmak lazım, “Eğer sen benim ülkeme geldiysen ben sana yardımcı olmalıyım." Evet, biz orda misafiriz sonuçta, buraya gelenler de bizim misafirlerimiz, dediğiniz gibi Türk halkı büyük çoğunluğu misafirperver, o konuda sıkıntı yok, ama daha iyisini de yapabiliriz, ne de olsa geri dönüşünü alıyoruz sizin yaşadıklarınız gibi :)

@Barış Çavuş

Aaah ah, kanayan yaramız... Oralarda elbette her şey günlük gülistanlık değil, onların da başka problemleri var, ama iyi yaptıkları şeyleri örnek alarak neden ülkemizi daha güzel, yaşanılır hale getirmeye çalışmayalım? Ben de Avusturya - Slovakya arasında gidip gelirken en çok dikkatimi çeken şeylerden biri buydu; bütün bahçelerin, evlerin çok düzenli, tertipli, temiz ve güzel olmaları... Biz de kırsala, köylere doğru gittiğimizde en çok karşılaşacağımız manzara şunlar olur (çöp konusuna hiç girmeyelim zaten, yaşam enerjim bir anda sıfırlanıyor onları düşününce :snzdglsn:); bir kenara dökülmüş moloz, bir evin bahçesinde bir kenara atılmış tahta-inşaat malzemesi yığını, bahçenin yarısı toprak, yarısını ot kaplamış, bir kenarda eski lastikler, hurdaya çıkmış eski arabalar, tarlalarda bir yerde saman yığını, hele her yerde bitmemiş, yarım kalmış, her yerinden demirler çıkan inşaatlar, vs. vs.
Ama oralarda adamlar bahçesi küçük olsun büyük olsun özenle çimlendirmiş, bir kenara küçük bir havuz düzenlemesi yapmış, saksılar içerisinde çiçekler, küçüklü büyüklü heykeller, yel değirmeni benzeri süsler, taşlarla oluşturulmuş yürüme yolları, vs. vs. Yaptıkları her işte olduğu gibi evlerinde, bahçelerinde, hatta tarlalarında disiplin, düzen, temizlik, estetik her zaman ön planda...
Neyse, zamanla biz de onlar gibi olacağız, hatta geçeceğiz onları, biz görmeyiz heralde ama belki çocuklarımız görür :rolleyes:
 
Rezerve yapalim :(
 
  • Beğen
Tepkiler: Barış Çavuş
@Barış Çavuş Aga nerden gelinüz bea :D gezgin kızanlar ismi nereden çıktı ? bunu çok merak ediyorum internet sitenizde hakkımızda sayfasında göremedim sizi takip ediyorum güzel fotoğraflar paylaşıyorsunuz sizleri tebrik ediyorum...;):):)
 
  • Beğen
Tepkiler: Barış Çavuş
@Devenez ce que Uzgunum ama 1000 sene de gecse biz hic bir zaman onlar gibi olmayacagiz. Romanya gibi Gurcistan gibi en dandik, ekonomik olarak geri kalmis ulkelere bile gittigimizde bir medeniyete geldik hissi, bir ferahlik hissi olusuyorsa bi dusunmek lazim acaba neden.
 
@DayKnight Kanalını gördüm ama videolarını seninde dediğin gibi düzenlemen gerek. En azından sırasıyla bir video içerisine koymalısın bence.

@Devenez ce que Carol'un kurduğu cümle beni çok etkilemişti. Çevremizde Avrupalıların soğuk insanlar olduğunu, mesafeli olduğunu duymayan yoktur. Ama burada bisiklet yolcuğu devreye giriyor. Küçük köylerden, kasabalardan, şehirlerden geçip farklı hayatlara dokunuyorsun. Bu dokunuşlar duyduklarını tecrübelerinle değiştiriyor. İyi ve kötü insanlar her yerde var. Ama iyiler daha fazla. Yaşam alanları hakkında dediklerinize tam tamına katılıyorum, çok güzel açıklamışsınız. Yaşam alanlarımıza gereken önemi vermiyoruz. Yaşam alanlarımızda planlama, düzen ve temizlik eksik ama bunlar da yavaş yavaş düzelecek ve ilerleyeceğiz.

@mariokaldato Hoş geldiniz. :)

@Yoldakiyabani Aga Edirne'den gelüüüüz beya. İkimiz de Edirneliyiz. Doğduğumuz topraklardan bizi tanımlayan, bizden olan bir ismimiz olsun istedik. Beğenmenize sevindik, teşekkür ederiz.

@hgercek Ama enseyi karartmamak gerek. Karamsar olmak bize hiç bir fayda sağlamayacak.
 
Keyifle yazdiklarinizi ve videolarinizi izledim. Gercekten cok eglenceli gorunuyor. Polonya'da bir sene yasamis birisi olarak yurtdisinda bisiklet turu yapmayi dusunursem sanirim Polonya listemde ilk siralarda olacak gibi gorunuyor.

Jant teli kirilmasi sorununu merak ettim dogrusu. Bu ne kadar siklikta insanlarin basina geliyor onu da merak ettim. Kendi yapacagim uzun tur icin notumu aldim bu konuda.
 
  • Beğen
Tepkiler: Barış Çavuş
@erdemalp Turumuz çok güzel geçti. Bizde Polonya’yı çok sevdik. Yollar ve insanlar çok güzeldi. Paramızda (Euro ile kıyaslandığında) çok değersiz sayılmaz. Bir daha farklı bir bölgesinde turlayabiliriz. Eşimin bisikletinde hiç jant teli kırılmadı ama benim bisikletimde her turda değişken sayıda jant teli kırıldı. Kendim onarmayı bilmiyorum, Bisikletçide yaptırıyorum. Benim her turda başıma gelen bir durum.
 
  • Beğen
Tepkiler: erdemalp
@Barış Çavuş Demek ki jantlarla alakali bir sorun var. Polonya'yi ufak ufak arastirmaya basladim bile. Tabi ilk Turkiye turumu yaptiktan sonra. Gezinin devamini da merakla bekliyorum. Emeklerinize saglik. :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Barış Çavuş
4. Gün Lancut-Debica (30.08.2018)

Sabah Lancut’taki hotelimizde uyanıyoruz. Eşyalarımızı dün gece hotelde yıkamıştık. Bir çoğu kurumuş. Çantalarımızın büyük bir kısmı hazır sayılır. Yanımızda kahvaltılık malzememiz de olduğuna göre odamızda kahvaltı yapabiliriz. Merve kahvaltı hazırlarken bende bugünkü rotamıza bakıyorum. Rota kadar konaklama yeri de önemli. Tahmini planımıza göre hedefimiz Debica şehri. Yakınlarında bir kamp alanı gözüküyor fakat işimizi bu kez şansa bırakmamalıyız. Kamp alanın açık olduğunu ve fiyatını öğrenmeliyim. Kahvaltıyı güzelce midemize indirdikten sonra artık yola çıkma vaktimiz geliyor. Hotelden çıkış işlemlerini yaptıktan sonra bisikletleri hotelin önüne getirip çantaları yüklemeye başlıyoruz. Bu sırada yanımıza yaşlı bir amca geliyor. Lehçe bir şeyler söylüyor ama biz anlamıyoruz. Sonra Almanca biliyor musun diyor ona da hayır diyoruz. İngilizce bildiğimizi söylüyoruz. Nereden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz sorularının ardından Türkiye’ye birkaç defa geldiğini Türkiye’yi çok sevdiğini söylüyor. Ayrıca üzerine bir de dünyada hangi üç şehirde en çok Türk yaşar diye soruyor ve kendisi cevaplıyor: İstanbul - Ankara - Berlin. Bu cevabın ardından birlikte güzel bir kahkaha atıyoruz. Sonra kamp alanını arayıp arayamayacağını soruyorum. Arıyor ve açık olduğunu öğreniyor, çok seviniyoruz ve teşekkür edip artık vedalaşıyoruz. Yolcu yolunda gerek.

94-numarali-yolda-bisikletle.png

94 numaralı yol

Bugün yolumuzun büyük bir kısmında 94 numaralı yolu takip edeceğiz. Hotelden ayrılıp ilk 94 numaralı yola döndüğümüzde yanlış yöne sapıp bir kaç kilometre ilerliyoruz. Neyse ki hatamızı kısa sürede anlayıp tekrar gittiğimiz mesafeyi dönüp doğru yönde ilerlemeye başlıyoruz. Yol çok güzel Türkiye’deki duble yollara benziyor. Yanında zaman zaman geniş alan veya bisikletin kullanabileceği yan yol bulunuyor. Ayrıca evlerin bulunduğu bölgelerde kenarlarında kocaman ses duvarları var. Yan yoldan sürdüğümüzde neredeyse hiç araç sesi duymadan ilerliyoruz. Yaklaşık 20 km pedallamanın sonunda Rzeszow şehrine giriş yapıyoruz. Hemen bisiklet yolları başlıyor ve Wislok Nehri üzerinden geçip merkeze doğru yol alıyoruz. Öncelikli işimiz döviz bürosu bulup para bozdurmak. Şehir içinde ilerlerken alışveriş merkezi olduğunu düşündüğümüz bir binanın önünde duruyoruz. Evet tam tahmin ettiğimiz gibi burası bir alışveriş merkezi. Merve bisikletlerin başında bekliyor ben de içeride para bozduruyorum. Şimdi sırada yemek yemek ve bisikletçi aramak var.

wislok-nehri-bisiklet.png

Wislok Nehri kıyısında bisiklet yolu

Genelde Avrupa şehir ve kasabalarında meydanı yada merkezi belirten bir katedral veya kilise olur. Fakat burada biz göremedik. Öncelikle bisikletçi bulup benim jant telimi yaptırmaya karar veriyoruz. Haritada işaretli bisikletçiye doğru giderken sabit, küçük bir kıyafet pazarına benzer bir yerden geçiyoruz. Merve’nin daha Przemysl de gördüğü ve bundan yemeliyiz dediği yiyeceği sokakta herkesin elinde görüyoruz. Az ileride bu yiyeceği alanların bir dükkandan çıktığını gördüğümüzde hemen oraya doğru yöneliyoruz ve yiyeceğin isminin Zapiekanki olduğunu öğreniyoruz. Burası salaş ve yoğun bir yer. Zapiekanki büyük bir baget ekmeğin yarısının üzerine sebzelerin ve kaşarın fırına atılmasıyla yapılmış lezzetli mi lezzetli bir yiyecek. (Daha sonraki günlerde etli olanlarında olduğunu gördük.) Aslında baget ekmek üzerine pizza gibi. Evet merak edilen yiyecek yenildiğine göre yola çıkmadan önce şehirdeki son işimizi halletme zamanı geliyor.

merve-zapiekanki.png

Merve ve zapiekanki :)

Haritadan en yakındaki bisikletçiyi işaretlemiştim. Yemek yediğimiz dar sokaktan büyük caddeye çıktığımızda haritaya göre bu bisikletçi pazar yerinin içinde yer alıyor. Bisikletlerimiz elimizde pazar yerine dalıyoruz. Bir anda pazar yerindeki tüm satıcıların bakışları bize doğru yöneliyor. Ukrayna bayrağını gören kadın nereli olduğumuzu soruyor. Kendisi Kievliymiş Polonya’ya çalışmaya gelmiş. Pazar yerinin içerisinde ilerliyoruz fakat bisikletçi etrafta gözükmüyor. Uygulamadan baktığımızda hemen yanı başımızda. Pazar yerinden çıkıp diğer bisikletçi için rotayı oluştururken yanımıza bir kişi geliyor, Lehçe bir şeyler söyleyerek bir salkım muz veriyor. Bende teşekkür edip ona bisikletçi aradığımızı söylüyorum. Arkasından başka bir arkadaşı geliyor. Sonra bir kişi daha geliyor ve son gelen kişi bizim onları anlamadığımızı görünce,
-Nerelisiniz?
-Türkiyedeniz. Sen?
-Bende Yunanistan. Beni takip edin.
Böyle bir anda ne yapılır bilemeden adamları takip etmeye başlıyoruz. Bisikletlerimizle pazar yerinin arkasında bulunan bir yoldan ilerliyoruz. Kısa bir süre sonra bisikletleri bırakacağımız yeri gösteriyor. Sonra küçük dükkanının yanındaki sandalyelerde oturup başlıyoruz konuşmaya. İlk soru frappe içer misiniz? Frappeleri hazırlarken bir yandan tura nereden başladınız, nerelere gittiniz, nerelere gideceksiniz gibi sorularla muhabbet koyulaşıyor.

panagiotis-dukkan.jpg

Yunanistanlı Panagiotis'ın dükkanı

-Bisikletimle ilgili bir problem var. Haritada burada bisikletçi olduğu gözüküyor ama biz bulamadık. Bize yardımcı olabilir misin?
-Tabi bisikletçi pazarın hemen içerisinde. Frappeni ve bisikletini al gidelim. Merve burada hem bisiklete hem de dükkana baksın.
-Tamamdır, hadi gidelim.
Bisikletçi pazar yerinin ortasında yer alan kapalı bir pasaj gibi alanda bulunuyormuş. Bisikletçi yaşlı adam arka jant telinin arka taraftan koptuğunu görünce biraz huzursuzlandı fakat Panagiotis konuşup bu durumu çözdü, bisikletimi tamir edecek. Hatta pazarlık bile yaptı 25 Zloty’e anlaştık. 1 saat sonra bisikleti almak için gideceğimizi söyledi ve bana kısa bir pazar turu attırdı. Henüz yaklaşık 8 aydır pazarda olmasına rağmen burada çok popüler biri. Herkes ona “Greko” diye sesleniyor. Selamlaşmadığı ve şakalaşmadığı neredeyse kimse yok. Turun ardından Merve’nin yanına gidiyoruz. Panagiotis Yunanistan’dan zeytinyağı, beyaz peynir, zeytin, kekik gibi Egeli ürünler getiriyor ve Polonya’da satıyor. Eşi Polonyalı bir doktormuş ve iki çocuğu varmış. Arkadaşları geliyor bizimle muhabbet ediyor. Bir arkadaşı da bize bir poşet domates hediye ediyor. Sonra bisikleti almaya gidiyoruz. Bisikletçi adam çok ağır çalışıyor. Bir jant teli toplamda bize iki saate mal oluyor. Bisikleti alıp dükkanın oraya doğru gidiyoruz. Ona her şey için teşekkür ediyorum.

rzeszow-panagiotis.jpg

Panagiotis ile birlikte hatıra fotoğrafı

Rzeszow’dan saat öğlen ikiyi geçerken ayrılıyoruz. Kamp alanına kadar 53 km yolumuz var. Yine 94 numaralı yolu takip ediyoruz. Yolumuzu inişli çıkışlı da olsa yol kalitemiz güzel. Bir yerden sonra yol demir bariyerlerle ayrıldı hatta bisiklet yasak bile yazıyordu. Ama alternatif bir yol göremedik. Daha küçük köy yollarında girersek kamp alanımıza çok geç ulaşacaktık. 94 numaralı yol günün başında böyle değildi. Neyse biz 15 km kadar bu yoldan devam ettik. Hatta bir adam bizi uyardı. En yakın çıkıştan yoldan ayrıldık.

94-numarali-yolda.png

94 numaralı yol otobana dönüştüğünde

Sonra girdiğimiz yeni yolda yol çalışması var. Ayrıca gerçek otobana bağlantı yolu olduğu için çok yoğun. Bu yolda bisikletle ilerlerken arkamızda tırlar bizi bekliyor. Arkamızdaki tırları görünce biraz daha tempoyu artırıyorum. Küçük bir cepte Merve’yi beklerken onun arkasında 6-7 tır gördüğümde hem şaşırıyorum hem de heyecanlanıyorum. Merve’de benim yanıma geldiğinde geçen tır sürücüleri bize korna çalıp el sallıyorlar. Uygulamanın çizdiği rotaya göre sola dönmeliyiz. Fakat solda da yolun başında bir metal levhada bir şeyler yazıyor. Sanırım yol kapalı. Başka nasıl gideceğimize bakarken o yola bir araç giriş yapıyor. Bende “ araba geçiyorsa biz de geçeriz.” diyorum. Burada da alt yapı çalışması var. Her yer inanılmaz tozlu. Ancak buraya doğru döndükten sonra bisikletli sayısında gözle görülür bir artış başlıyor. Diğer yola çıktığımızda gördüğümüz ilk marketten akşam yemeği için alışveriş yapıyoruz. Sonra Kozlow yakınlarında yer alan Jalowce Camping’e doğru devam ediyoruz.

bisikletle-tozlu-yollar.png

Tozlu yollardan devam

Buradan sonrası sanki bir sahil beldesi gibi. Camping yolu üzerinde harika bir gün batımına şahit oluyoruz ve bu anın tadını çıkarıyoruz.

(link) Gün batımı ve bisikletlerimiz

(link)
Gün batımında Merve

Kamp alanına saat 7 gibi giriş yapıyoruz ve resepsiyondaki kadın iki kişi bir gece ve bir çadır için 30 Zloty ödeme yapmam gerektiğini ayrıca duşların jetonla çalıştığını ve onundan 6 Zloty olduğunu söylüyor. Ben duş almaktan vazgeçiyorum. Kamp alanı için ödemeyi yapıp sadece Merve’ye jeton alıyorum. 30 Zloty kamp alanına veriyorken 6 Zloty duşa vermek çok saçma geliyor. Kaldığımız kamp alanı küçük bir gölün kıyısında bulunuyor. Görünüşe göre sezonda burası deniz gibi kullanılıyor. Etrafta deniz bisikletleri ve şezlonglar var. Kamp kuracağımız yer resepsiyondan uzak. Çadırımızı duşların tam karşısında bulunan büyük bir çadırın altına kurmaya karar veriyoruz. En azından çadır daha az nemlenir ve hemen yanında piknik masaları var. Ama bizden başka kamp atan kimse yok. Merve bu durumu hiç sevmiyor. Yakınımızda bir araba var, içinde iki tane genç kadın var ama pek tekin değiller.

jalowece-camping.jpg

Jalowce Camping

Ben çadırı ve masayı hazırlarken Merve duştan suyun soğuk geldiğini söyleyerek geliyor. Beraber yemek yiyip yarın için rotamıza bakıyoruz. Bulaşıklar yıkandıktan sonra artık dinlenme zamanı…

Bugün yaşadıklarımızla ilgili hazırladığımız videomuzu aşağıdan izleyebilirsiniz.


Okuduğunuz ve izlediğiniz için teşekkürler :)

Günlük yol bilgileri: Lancut-Jalowce Camping 70 KM
 
Biz de sanıyoruz ki Barış sular seller gibi ingilizce konuşuyor. Türkiye ortalamasındaymış! Artık avrupa bölgesi konforundan ayrılıp bu tecrübe ile bir afrika ya da asya yapmalısnız(tozlu yoldan ilham aldım) , ışıltılar saçan avrupa kıtası diğer yerlerin güzelliğini gizliyor gibi.
 
  • Beğen
Tepkiler: Barış Çavuş
@waafy Ahh nerde keşke sular seller gibi konuşabilsem. Her geçen gün geliştirmek için çaba gösteriyorum. Yaklaşık bir aydır sabah bir saat erken kalkıp İngilizce çalışıyorum. Umarım gelecekte daha iyi olacak. Ama ortalama veya daha az İngilizce ile bile yurt dışında tur yapılabilir. Biz yaptık :) Gelecekte planlarımız arasında Asya var. Ama bu yıl mı olur daha sonraki yıllar mı olur göreceğiz.

@tMisagi Amin. Çok teşekkürler. :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Devenez ce que
@hgercek

medeni bir toplum değiliz, farklı ülkelerde geçirdiğim zamanlardan edindiğim tecrübe bu yönde. orta asya göçebesi hissiyatımızın sonucu olsa gerek. henüz yerleşik hayata yeterince adapte olamamış bir milletiz.
bu nedenle yakın çevremizde ki sscb ülkelerine gittiğimizde opera bale ve tiyatro binalarını görüyoruz. romanya ve gürcistan için söyledim.
 
@Barış Çavuş

Diğer konuyu çok fazla dağıtmamak için buraya yazayım dedim. Ev için hayırlı olsun, güle güle oturun, yine Avrupa yakasında mısınız, yoksa geçtiniz mi bizim tarafa? :) Hastalık için de geçmiş olsun; herkes bir tur hastalık atlatıyor bu aralar, ben de bir geçirdim. Biz de bu aralar five abinin turunu okuyorduk, o da sonlara yaklaştı gibi... İsabet oldu, o bitince sizinkini okumaya devam ederiz, tur yazısız kalmamış oluruz böylece :D
 
  • Beğen
Tepkiler: Barış Çavuş
@Devenez ce que Evet yine Avrupa yakasındayız. Taşınmadan önce bel ağrısı başladı. Herhalde hazırlık aşamalarında biraz fazla yüklendim. Tam taşınmadan üç gün önce çok şiddetlendi, 1 hafta istirahat etmek zorunda kaldım. Fıtık vardı daha da ilerlemiş. Üzerine bide grip gelince tam oldu. Hala belim tam iyileşmiş değil. Evet five abinin yazılarını bende takip ediyorum. Bu hafta yayınlarım dedim ama henüz bir şeyler hazırlayamadım. :( Yazmış olmak için yazıp geçiştirmek istemiyorum. Elimden geldiğince düzenli ve içten yazılar ve videolar hazırlamaya çalışıyorum. İnşallah yayınlamaya başlayınca bu arayı kapatacağız.

Yazıların devamını bekleyenler için çok üzgünüm. Kusura bakmayın.
 
  • Beğen
Tepkiler: Devenez ce que
@aalemdar

Medeniyetsizlik gocebelikten Turklukten falan kaynaklanmiyor. Bu yonden bakarsaniz Macarlar da Finler de gocebe millet. Var mi onlarda ayni medeniyetsizlik? Demek ki deve sidigi icenle icmeyen bir olmuyor. Sorun Turklukte degil, carpiliriz diye toz konduramadigimiz baska seylerde.
 
  • Beğen
Tepkiler: Üye Adı
5. Gün Debica-Brzesko (26-27.08.2018)
Dün gece çok iyi uyuyamadık. Kamp kurduğumuz büyük çadır altında her şey o kadar çok yankı yapıyor ki her seste etrafımıza birileri geliyor sandık. Bayraklarınımızın dalgalanması bile yankıdan dolayı çok fazla ses çıkardı. Küçük ağaçlardan sürekli düşen meşe palamutları sanki birinin yakınlarımızda yürümesi gibi ses çıkarıyordu. Birlikte çok huzursuz bir gece geçirdik. Hatta bir ara ben yanımdaki bıçağı alıp dışarı baktım. Bayrakları izleyince sesin yankıdan dolayı bu kadar fazla olduğunu anladım. Ama uykumuz bölünmüştü. Ben sabah 06.15 civarında uyandım. Merve benden yarım saat sonra uyandı.

jalowce-camping-1-1024x768.jpg

Jalowce Camping'te çadır kurduğumuz yer

Sabah Merve uykusuz ve huzursuz bir gece geçirmesi sebebiyle Krakow’a trenle geçmeyi oradan sonra tekrar değerlendirme yapmayı teklif ediyor. Bende ona yolda olmanın iyi yanlarının yanında kötü yanları olabileceğini anlatıyorum. Tabi aramızdaki bu durum bir tartışmaya dönmeden güzelce konuşularak hallediliyor. Biz bunları konuşurken zaman su gibi akıp geçiyor. Çadırımız ve eşyalarımızı toparlayıp saat 08.00 gibi yola çıkıyoruz.

jalowce-camping-2-1024x768.jpg

Jalowce Camping

Bugünkü planımız Polonya’nın Brezesko şehrine varmak. Debica şehrinin dışında bir süpermarketin yanında bulunan otobüs durağında kahvaltı yapmak için duruyoruz. Yolda olmanın bu yanını çok seviyorum. Heryerde yemek yiyebiliriz. Tura başlamadan önce rotamızın tamamını taslak olarak belirledik. Ama her gün o plan dahilinde gideceğiz anlamına gelmiyor. Biraz önceden plan biraz da anlık kararlarla günlük rotalarımızı şekillendiriyoruz. Süpermarketten kahvaltılık alışverişinden sonra sandalyelerimizi çıkarıyoruz. Güzel bir kahvaltı üzerine bir de Türk kahvesi değmeyin keyfimize.

gezginkizanlar-kahvalti-1024x768.jpg

Otobüs durağında kahvaltı

Kahvaltının sonrasında yolumuza devam ediyoruz. Bugün araç yoğunluğunun biraz daha az olduğunu düşündüğümüz yollardan geçeceğiz. Yoldayken "İyi ki bu yolu tercih etmişiz" diyoruz çünkü gerçekten güzel kasabalar ve ormanlık alanlardan geçiyoruz. Kasabalardan birinden geçerken okul çıkış saatine rastlıyoruz. Yaklaşık 15 çocuk bisikletleriyle okuldan çıkıyor ve tek sıra halinde yolun karşısına geçiyor. Tabi hemen kıyaslamalar değerlendirmeler havada uçuşuyor.

orman-yolu-1024x768.jpg

Orman yolu

Bu yol bize çok iyi geliyor, dün geceyi ve sabahı unutturuyor.

gezginkizanlar-orman-yolu-1024x768.jpg

Yeşillikler arasında

Tarnow’a geldiğimiz de Merve “Polonya’da olduğumu hatırlattı.” diyor. Tarnow güzel bir şehir. Yürüyüş yolunda güzel ve bakımlı binaları var. Karnımız acıktı ne yiyelim diye dolanırken bir pizzacıyı gözümüze kestiyoruz. İçerisi çok güzel tasarlanmış ve çalışanların tamamı kadın. Doğru yeri seçtiğimizi yediğimiz lezzetli pizzalardan sonra onaylıyoruz. Hazır böyle bir yer bulmuşken biraz da geçirdiğimiz eski günler hakkında video çekiyoruz.

tarnow-1024x768.jpg

Tarnow

Yemeğin üzerine yolda gördüğümüz bir çok kişinin elinde olan kocaman dondurmanın kaynağına da yakın olduğumuzu fark ediyoruz. Karnımız doydu şimdi dondurma zamanı :)

gezginkizanlar-dondurma-768x1024.jpg

Merve dondurmayı kaptı :)

Bisikletlerimiz elimizde yavaş yavaş yürüyüş yolunda devam ederken Tarnow şehrinin logosu dikkatimizi çekliyor. Mavi zemin üzerine sarı ay yıldız. (Daha sonra araştırma yaptık ama ülkemizle ilgili bir bağlantı bulamadık.)

tarnow-logo-1024x1024.png


Yemek ve dondurma yenildi, şehir merkezinde de biraz turladığımıza göre artık yolcu yolunda gerek. Gün içerisinde bazen birlikte fotoğraf çektirmeyi unutuyoruz. :) Bugünden ikimizinde bulunduğu tek fotoğraf var.

gezginkizanlar-tarnow-768x1024.jpg

Tarnow

Brezesko’ya kadar 30 km yolumuz var. Tarnow’dan bisiklet yollarını takip ederek kolayca çıkıyoruz. Şehrin dışına bile çıktığımızda bisiklet yollarının devam etmesi bizi şaşırtıyor. Bir çok kez otobanın altından, üstünden ve yanından geçerek bisiklet yolunda sürmenin keyfini çıkarıyoruz. Bazı yerlerde araçlarla birlikte de gitsek pek fazla araç yoğunluğu olmadığı için pek etkilenmiyoruz.

brezesko-yolu-1024x768.jpg

Otobanın kenarında bisiklet yolu

Booking’ten Brezesko yakınlarındaki baktığımız hotele doğru gidiyoruz. Hotelimize yerleşip biraz dinlenip keyif yaparız diye planlarken baktığımız konumda hotel olmadığını görünce büyük bir hayal kırıklığına uğruyoruz. Ana yoldan ayrılıp içeri de girmiş olduk. Artık geri dönsek daha fazla zaman kaybetmiş olacağız. İlk bulduğumuz marketten yiyecek bişeyler almalıyız. Tam markete gelmenden önce müstakil evlerden birinden“selamın aleyküm” diye bir ses geliyor. Sesi sadece benim duyduğumu düşünerek markete doğru yöneliyorum. Merve’de biri “selamın aleyküm” dedi diyor. Hemen evin oraya gidiyorum. Adamla İngilizce konuşmaya başlıyoruz. Fakat adam “Türk Bayrağını görünce selam vermek istedim” gibi bişeyler diyor. Bende yakında hotel olup olmadığını soruyorum ve 6-7 km ileride bir hotel olduğunu öğrendikten sonra teşekkür edip Merve’nin yanına geri dönüyorum. Market alışverişinden birkaç km sonra kavşakta hotel tabelası karşımıza çıkıyor ve 2 km olduğu yazıyor.

Tabelayı takip edip kolay bir şekilde Zajozd Parobka isimli hoteli buluyoruz. Ben resepsiyonla görüşmeye gidiyorum. Merve beni dışarıda bekliyor. Resepsiyondaki görevli hiç İngilizce bilmiyor. Arka tarafta pizza hazırlayan kızı çağırıyor. İki kişilik bir odanın fiyatının 120 zltoy olduğunu söyleyince aklıma bir fikir geliyor. Ücreti karşılığında hotelin bahçesine uygun bir yere çadır atıp atamayacağımızı soruyorum. Oda telefonuyla şefine soruyor. Herhangi bir ücret ödemeden gösterdikleri yere çadır kurabileceğimizi söyleyince bende onlara kahve ısmarlayacağımı söylüyorum.

turk-kahvesi.jpg

Türk Kahvesi

Dışarı çıkıyoruz, Merve çadırda ücretsiz konaklayabileceğimizi duyunca epey şaşırıyor. Çadırımızı kurup yemek pişirmeden hemen kahveleri hazırlayıp iki görevliye götürüyorum. Çok şaşırıyorlar. İçmek için su istediğimizde de bir şişe bedava su veriyorlar. Konaklama için herhangi bir ücret ödememek bütçemiz için güzel bir artı. Artık yemek vakti çok acıktık. Merve menemen hazırlıyor. Bende çadırımızın içerisini toparlıyorum. Menemeni afiyetle midelerimize indirdikten sonra artık dinlenme zamanı.

Bugünle ilgili hazırladığımız videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz.


Günlük yol bilgileri: Jalowce Camping - Zajozd Parobka Hotel 81km

Okuduğunuz ve izlediğiniz için teşekkürler :)
 
Geri