Bilmiyorum kaçıncı gündü artık . yorgunluğun yavaş yavaş hissedildiği yakıcı güneşin en tepede ,yediğimizin yemeklerin tadını alamıyor, içtiğimiz sıvıların sıcak mı soğuk mu olduğunu seçemiyorduk. Güneş yine en tepelerdeydi. Rüzgarın esmesiyle yer değiştiren kızılcık otları bile bizden hızlı ilerliyor insanı bir an onların yerinde olup bu durumdan kurtulası geliyordu.
Bir heyecanla çıkılan bu yolculukta şimdi heyecan yerini hayat mücadelesine bırakmış patlak bisiklet tekeri çatırdamaya başlayan bi kadro ve gittikçe ağırlaşmakta olan bisikleti artık sürüklemeye başlamıştık.. yok yok bisiklet bizi sürüklüyor desek daha doğru olacak rampanın sonununa bi türlü varamamış çıkıp çıkıp aşağıya kayıyorduk.
Rüya olması için ne kadar çok dua ettiğimi bile hatırlamıyorum.. birbirimizi o kadar çok tokatlamamıza rağmen hala uyanamamıştık..
Nihayet akşam olmuş sıcak yerini soğuğa bırakmış… gündüz deliklerine saklanmış olan börtü böceklerin hepsi bizi av olarak görmeye başlamışlardı bile… sırt çantamızda sakladığımız son bisküvileri onlara vermekten başka çaremizin olmadığı biliyorduk. Bisküvileri ufalayacak dermanımız bile yoktu…
başım dönüyor …. Ateşimde çıkıyor…. Doktor olmalı şimdi… yok annem olmalı öpmeli ve iyileştirmeli beni.. annemle çıkmalıydım ben bu yolculuğa. herkes kendi derdinde. Ben de bi pompa bulsam tekerimi şişirip basıcam belki onları beklemicem ama yapamam gücüm kalmadı….
Yola çıkarken ne kadar çok gülmüştü güzel bi hafta olacaktı bildiğimiz yollardan gideceğiz… sık sık mola verecektik.. uyanıklık edip tüm bisiklet malzelerini de Sedat’a yüklemiştik.. o da tamam demişti zaten o hiç bir şeye itiraz etmezdi.. bisiklet olsun yeterki…
İlk gün gayet güzeldi.. hafif yokuşlu yollardan gölgelerden su kenarlarından güle oynaya geçmiştik…. Ama akşam üzeri murat'ın düşüp bileğini inciltmesi her şeyi bozmuştu… biz kararlıydık murat kalmalı biz devam etmeliydik… hepimiz işlerimizden zar zor izin almıştık zaten…
Sedat onu geri götürebilirdi bizde yola devam edebilirdik… dedim ya Sedat itiraz etmez… offf offf Sedat bi kere itraz etsen ne olurdu ki … şimdi buralarda böyle kalmazdık…
.........
.........
devam edecek........
Bir heyecanla çıkılan bu yolculukta şimdi heyecan yerini hayat mücadelesine bırakmış patlak bisiklet tekeri çatırdamaya başlayan bi kadro ve gittikçe ağırlaşmakta olan bisikleti artık sürüklemeye başlamıştık.. yok yok bisiklet bizi sürüklüyor desek daha doğru olacak rampanın sonununa bi türlü varamamış çıkıp çıkıp aşağıya kayıyorduk.
Rüya olması için ne kadar çok dua ettiğimi bile hatırlamıyorum.. birbirimizi o kadar çok tokatlamamıza rağmen hala uyanamamıştık..
Nihayet akşam olmuş sıcak yerini soğuğa bırakmış… gündüz deliklerine saklanmış olan börtü böceklerin hepsi bizi av olarak görmeye başlamışlardı bile… sırt çantamızda sakladığımız son bisküvileri onlara vermekten başka çaremizin olmadığı biliyorduk. Bisküvileri ufalayacak dermanımız bile yoktu…
başım dönüyor …. Ateşimde çıkıyor…. Doktor olmalı şimdi… yok annem olmalı öpmeli ve iyileştirmeli beni.. annemle çıkmalıydım ben bu yolculuğa. herkes kendi derdinde. Ben de bi pompa bulsam tekerimi şişirip basıcam belki onları beklemicem ama yapamam gücüm kalmadı….
Yola çıkarken ne kadar çok gülmüştü güzel bi hafta olacaktı bildiğimiz yollardan gideceğiz… sık sık mola verecektik.. uyanıklık edip tüm bisiklet malzelerini de Sedat’a yüklemiştik.. o da tamam demişti zaten o hiç bir şeye itiraz etmezdi.. bisiklet olsun yeterki…
İlk gün gayet güzeldi.. hafif yokuşlu yollardan gölgelerden su kenarlarından güle oynaya geçmiştik…. Ama akşam üzeri murat'ın düşüp bileğini inciltmesi her şeyi bozmuştu… biz kararlıydık murat kalmalı biz devam etmeliydik… hepimiz işlerimizden zar zor izin almıştık zaten…
Sedat onu geri götürebilirdi bizde yola devam edebilirdik… dedim ya Sedat itiraz etmez… offf offf Sedat bi kere itraz etsen ne olurdu ki … şimdi buralarda böyle kalmazdık…
.........
.........
devam edecek........