@emrahozkan
Gerçekten çok doğru bir tespit. İki yıl öncesine kadar benim durum buna benziyordu. Atilla bisiklet takımındaydım. Hafta içi bisiklet sürmüyor ama hafta sonu gelince adeta bunun acısını çıkartmak için Cumartesi-Pazar 200 km civarı yol yapıyordum. Tabii bünye alt üst oluyordu. O dönemlerde Tarık Gül'ün beni uyardığını hatırlıyorum: "Abi, senin motor zaten rektifiye görmüş, hafta boyunca rölantide tutup hafta sonu tam gaz gitmeye kalkıyorsun; araba olsa dayanmaz perti çıkar" demişti.
2015'in Ocak ayından itibaren aldığım karar şu olmuştu: Hafta sonları kendimi tüketecek kadar sürmeyeceğim ama hafta içi de en az 2 kez süreceğim. Bu yöntemi uygulayınca çok faydasını gördüm. Aslında bu işin üstadları şöyle diyor: "en iyi antrenman, kendini tüketmeden yaptığın antrenmandır". Yani antrenmanı bitirdiğinde halen sprint atacak gücün kalmalı, eve pertin çıkmış, bayılacak şekilde gitmemelisin.
2015 yılı sonundan itibaren hafta içi de formumu korumak için spor salonuna kayıt yaptırıp hafta içi 4 gün koşu/ağırlık/spin bike antrenmanları yapmaya başladım. Bu sayede bugün uzun turlara çıkmam gerekse zorlanmayla karşılaşmayacağım. Nereden biliyorum? Çünkü geçen yıl antrenmanlarımın hemen hepsi 100 km'in altındaydı. Kasım ayında İstanbul-Ankara turu yaptık. İlk gün 205 km'lik mesafeyi 29 ortalamayla bitirdiğimde dahi kendimi iyi hissediyordum ((link)). Bana göre altın kural sık ama çok zorlamadan antrenman yapmak. Joe Friel'ın deyimiyle "Train Moderately"