Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Var mı imlâ konusunda benden sağlam kaynak?

Scudo
misal sen bin yıldır kullandığın hakim kelimesini at çöpe yerine yargıç kelimesini koy.
kelimenin kökü yar (neyi yarıyoruz anlayabilmiş değilim) yani alakasız.
kullandığımız dilin adı Türkçe olmaktan çoktan çıkmış uydurukça olmuş.
sen bu uyduruk kelimelerin imla hatalarını düzeltsen kime faydası var.
balığın başı çoktan kokmuş.
dilde kelime azaltmak marifet değil bilakis cinayettir.
gramer denilen şey (kelime hazinesi) bir dilin en önemli yapıtaşıdır.
dilin sahip olduğu kelime hazinesi ne kadar zengin ise zihinlerde beliren düşüncelerin cümleler halinde muhataplarımıza anlatılması o kadar hızlı o kadar kolay ve o kadar etkili olur.
insan kelimeler ile düşünür...

ne demiş üstat.
bize bir nazar oldu
cumamız pazar oldu
bize her ne oldu ise
hep azar azar oldu...
 
Bende biraz bu konularda hassasım ama şu noktada durmak lazım ; Birisi istemeden bir şeyi yanlış yaptı veya doğru şeklini bilmiyordu diye o kişiye " cahil,eğitimsiz vs. " gibi şeyler söyleyenlerden nefret ederim. İşte asıl onlar cahil takımına girer.
 
Bir sorum var?

300 yıl öce İZMİR'DE İSTANBUL'DA AMASYA'DA hangi dil konuşuluyordu?

Yanıt: TÜRKÇE
 
@emre önen

Yargı sözcüğünün kökenine baktınız mı?

yargu "karar, hüküm" [ Divan-i Lugat-it Türk (1070) ] ----> Bak daha Anadolu'ya girmeden 1 yıl önce.

Kelime Kökeni
Eski Türkçe yarğu sözcüğünden evrilmiştir. Eski Türkçe sözcük Eski Türkçe yar- "kesmek, karar vermek" fiilinden +gU sonekiyle türetilmiş olabilir; ancak bu kesin değildir. Daha fazla bilgi için (link) maddesine bakınız.

Ek Açıklamalar
Anlam evrimi için karş. Latince decidere (1. yarmak, bıçakla vurup ayırmak, 2. hüküm vermek); #psq (yarmak) > pisāq (karar, hüküm). Moğolca cargu (yargı, mahkeme) Türkçeden alıntıdır. || Yeni Türkçe yargıç sözcüğünde +Iç ekinin işlevi belirsizdir. Belki yargı adının kökü olduğu varsayılan Eski Türkçe yar- fiilinden türev yapılmıştır.

Ben çok mu bilgiliydim yargı nereden geliyor ? Hayır. Siz yazınca merak ettim, sonra google araması ve sonuç. Fikir beyanından önce iki üç kelam okumakta fayda var, sonra bütün tezinizi yanlış bir önerme üzerine kuruyorsunuz.

Son olarak : "Kelime hazinesi" değil, "kelime haznesi" (hazne, dağarcık). Ha o da dediğin gibi gramer demek değildir.
 
@luneris
Tam ben yazayım bir seyler diyordum, siz cevaplamissiniz, elinize saglik :D :D
 
Milli değer olarak elimizde kala kala bir güzel Türkçe'miz kaldı bari ona sahip çıkalım. Necmiye Alpay'ın "Türkçe Sorunları Kılavuzu" adlı kitabını almanızı ve bol bol kitap okumanızı önereceğim. Bu kılavuz Türkçe'de en fazla yapılan hataları içeren gerçekten çok güzel bir eser.

Sağlam yazarlar, iyi çeviriler okuyun. "Üç Kemaller" olarak bilinen Yaşar Kemal, Orhan Kemal ve Kemal Tahir'i mutlaka okuyun. Şairlerden Orhan Veli'yi, Tevfik Fikret'i, Attila İlhan'ı, Cemal Süreya'yı, Mehmet Akif'i ve adını sayamayacağım onlarca şairimizi mutlaka okuyun, anlamaya çalışın.

Bir de ucuz market kitaplarından uzak durun. Örnek verecek olursak; 1800 sayfalık "Savaş ve Barış" kırpılıp 100 sayfaya indirilmiş, oldukça kötü bir çeviri olarak piyasaya sürülmüş. Hiç yoktan iyidir denecek bir yanı da yok ki alın okuyun diyeyim.

Tüm yaşamımda iki binin üzerinde kitap okudum, binin üzerinde kitabım halen kütüphanemde ve bunun yaklaşık yüz ellisi okunmayı bekliyor. Beş yüzün üzerinde de e-kitabım var ve bunların da yaklaşık dört yüzü okunmayı bekliyor. Binin üzerinde kitabımı çocuklara ve gençlere hediye ettim ve okuyup okumadıklarını da elimden geldiğince takip ettim. Ömrüm ve sağlığım izin verdiği sürece de okumaya devam edeceğim.Yazılmış tek bir şiirim, makalem, öyküm yok; sadece okurum. Aranızdan biri çıkar da, "Sen kimsin de bize böyle akıllar veriyorsun" der diye bu son açıklamayı yapmak ihtiyacı hissettim. Bir de bunca okumama ve bilgi birikimime rağmen ben de hatalar yapabiliyor, imlâmı düzeltmek için çabalıyorum. Belki şu yazdığım satırlar da bile gözümden kaçan hatalar vardır.

Ezbere dayalı olan eğitim sistemimiz ne yazık ki güzel ve saf bir Türkçe öğretilebilmesi için yeterli altyapıya sahip değil. Bu açığı okuyarak, okutarak ve çocuklara okuma alışkanlığı kazandırarak kapatmaktan başka çaremiz de yoktur.
 
@luneris
ben 1000 yıldır hakim kelimesini kullanıyorduk çöpe atıp yargı kelimesini aldık dedim sen bana kelimenin kökeni araştırıp ispat çabasına girmişsin.
dedim ya balık baştan kokmuş bir kişi hakkında karar kesilmez bu ifade yanlıştır. hüküm et yada ekmek mi ki onu yaralım yada keselim.
dilin zenginliği kelime hazinesinin genişliğinde yatıyor. sen farklı cümleler içerisinde aynı kelimeleri kullandıkça muhatap aldığın kişiler zaman zaman seni anlamakta güçlük çekecekler. yani adam seni anlamaya çalışırken acaba bu kelimeyi hangi manada kullanmış olabilir gibi gereksiz yere zihnini meşgul edecek. bu da dilin öğrenilmesinin zorlaştıracaktır.
hakim kelimesi arapca dilimizdeki arapca kelimelerin yok edilmesi hezeyanından nasibini almış kasıtlı yapılan işler bunlar.
ayrıca haznesi değil kelime hazinesi olmalıdır. hazne aynı zamanda içine bir şeyler doldurulacak nesne manasına da gelir (tas ,kap , kutu vs..) kelimeler cisim mi ki onu bir haznenin içine dolduruyoruz?
senin kadim kelimelerin arapca düşmanlığı neticesinde çöpe gidiyor mesele bu
şimdi bana arap sevici yaftalarını yapıştıranları duyar gibi oluyorum. bunlara cevap vermeyeceğim.
gramer yalnızca dil bilgisi manasında kullanılan bir kelime değil ki bununla ilgili bir ekran görüntüsü paylaşayım.

başka cevabım olmayacak...

gramer.jpg

Bu arada kendime de bir düzeltme yapayım.
ekran görüntüsü paylaşılmaz paylaşmak yarısı sana yarısı bana manasında bir kelime
Bunun gibi ne cinayetler işliyoruz türkçe konuşacağız diye.
 
@emre önen Dilden kelime azaltmak ile ilgili fikirlerinize katılıyorum ki zaten ilk mesajımda bununla ilgili bir itirazım olmamıştı.

Belirtmek istediğim husus, "yargı" Türkçe bir kelime olduğu halde, biz onu kullanmıyorduk demekteki hata. Bakın latincede de karar ve kesmek aynı kökenden geliyor.Dilin tarhisel bir evrimi söz konusu. Eğer dilden kelime azaltmayacaksak hakim ve yargıç beraber dilimizde kalsın. Yok eğer azaltacaksak Türkçe kökenli olanı Arapça kökenli olana tercih etmeliyiz.

Hazne/hazine meselesinde de bir aydınlanma yaşadım. Orta öğretimde Türkçe öğretmenimiz bunun üzerinde çok durarak hazne sözcüğünün dağarcık anlamına geldiğini ve hazine ile karıştırılmaması gerektiğini söylemişti. TDK' nın bunun doğrusu için hazine kullandığını öğrenmiş oldum.

Gramer kelime hazinesini de içine alan bir yapıdır, tek başına kelime hazinesine eşit değildir. İlk mesajınızda eş anlamlı gibi kullandığınız için düzeltme ihtiyacı duydum.

Bununla beraber, başka cevaplarınız da olsun. Bakın ne güzel yeni bir şey öğrendim.

Not: Ekran görüntüsü (bilgi) için "paylaşmak" fiili kullanmakta bence bir sıkıntı yok. Yumurta yarısı sana yarısı bana paylaşılabilir ama bilgi paylaşılınca azalmaz ve her paydaş sahip olabilir.
 
  • Beğen
Tepkiler: Özcan
Bu topraklarda çok uzun süredir Türkçe konuşulmakta. Çok merak eden arkadaşlar Aşıkpaşaoğlu Tarihini açıp okuyabilirler. Öyle kulaktan dolma bilgilerle Türkçe hakkında hatalı tespitlerde bulunmayın. İsteyenlere kısa ve Nihal Atsız tarafından sadeleştirilmiş bir bölüm alıntılıyorum. Aşağıya alıntılayacağım metin 14 yüzyıla aittir ve Atsız tarafından biraz sadeleştirilmiştir.

İnegöl’de Aya Nikola derler bir kâfir vardı. Osman Gazi yaylaya ve kışlaya gittiği vakit onun göç eşyasına rahatsızlık verirdi. Osman Gazi, Bilecik tekfuruna bundan şikâyet etti. Bilecik tekfuruna dedi ki: "Sizden dileğimiz budur ki bizim göç eşyamızı, yaylaya göçtüğümüzde sizde emanet bırakalım". O da kabul etti. Ne vakit Osman Gazi yaylaya gitse bütün eşyalarını öküzlere yükletirlerdi. Birkaç hatun kişiyle gönderirlerdi. Kaleye bırakırlardı. Ne zaman yayladan gelseler armağan olarak peynir, halı, kilim ve kuzu iletirlerdi. Emanetlerini yine alırlar, giderlerdi. Bu kâfirler bunlara gayet güvenirdi. Ancak İnegöl kâfirleri Osman'dan çekinirlerdi Bunlar da onlardan çekinirdi. Bir gün Osman Gazi yetmiş kişiyle Ermeni Beli’nden, geceleyin İnegöl’ü ateşe vermek için geldi. Bu kâfirlerin casusu vardı. Pusu kurdular. Osman Gazi'nin Aratun adında bir casusu vardı. Geldi, haber getirdi: "Ermeni Beli'nin tükendiği yerde pusu kurdular" dedi. Gaziler de Hakka sığındılar. Doğru pusuya yürüdüler. Hepsi yaya idi. Kâfirler çoktu. Büyük savaş oldu. Osman Gazi'nin kardeşi Saru Yatı'nın oğlu şehid oldu ki o Bay Koca'dır. Ermeni Beli'nin tükendiği yerde Hamza Beğ köyünün civarındadır. Ziyaretgâhının yanında bir harapça kervansaray vardır. Oradan döndüler. Osman geri geldi, yaylaya gitti.
 
Sanırım alfabe ile dil karıştırılıyor.:confused:
 
@M.A.Y. Sorunuzun cevabı bu soruda :Sizce hangi tarihten beri Anadolu'da Türkçe konuşuluyor?
 
Bu konularda beni rahatsız eden bir yanlışlığı paylaşmak isterim: Zaman zaman sahibinden.com daki bisiklet ilanlarına bakıyorum ve şu hatanın o kadar sık yapıldığına şahit oldum ki neredeyse standart haline gelecek, o da şu: "yaklaşık " yerine "ortalama" kelimesini kullanmak...Adam ilana yazmış ortalama 1000 km kullanılmıştır, neyin ortalaması ulan bu?Bir ortalamadan bahsediyorsan bunun periyodu olmalı, bir zaman dilimi...Mesela aylık ortalama 1000 km kullanılmıştır gibi.Halbuki adam bu kelimeyi "yaklaşık" anlamında kullanıyor. Dilin yanlış kullanımına bir başka örnek de benim "apaçi nezaketi" demeyi uygun gördüğüm şu ifade:" Pencereyi açma şansımız olabilir mi?" Ne şansı ulan! Bunun şansla ne ilgisi var angut!"Pencereyi açar mısınız lütfen? " demek sana çok mu sıradan çok mu banal göründü ki mabadından nezaket uyduruyorsun?
 
İnsanımız kullandığı hatalı kelimeleri ve sürekli yaptığı gramer hatalarını bir süre sonra kanıksayıp doğrusunun o olduğunu zannetmeye başlıyor. Konunun başlarındaki mesajımda da bundan bahsetmek istemiştim. Forumlarda yapılan yanlışlar ağırlıklı olarak aynı şeyler. "h" harfinin okunuşunun "haş" olduğunun zannedilmesi gibi.. Bir süre sonra bunun hata olmadığı düşünülmeye başlanıyor.
Burası her ne kadar dil bilim forumu olmasa da sıkça yazışılan ve Türkçenin oldukça yoğun kullanıldığı bir platform ve bu forumlarda yapılan yanlışların maalesef dilimizde kalıcı yaralar açması kaçınılmaz.
Böyle bir konuda tartışmak çok güzel ancak bana göre tartışmanın asıl bu temelde gitmesi gerekiyor.

GT-I9300 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
@M.A.Y. Yunus Emre var, duymuş olmalısınız.
800 yıl kadar önce yaşamış.

Bu bir ispat olabilir mi acaba?
 
  • Beğen
Tepkiler: Keyif adamı
Türk dili yazıldıği gibi okunan hatta neredeyse sıfır imlalar ve yazım hatalarına rağmen kolayca anlaşılan bir dil. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte apar topar mabaddan uydurulmuş kuralları ben pek sallamıyorum kimse kusura bakmasın. Hayatım boyunca "Cehalete , yobazlığa karşı çagdaş eğitim " martavalları okuyan egitim sistemi ve onun despot egitimcilerinin zulmune uğrasamda bildiğimi okuyacağım...
 
Kulaktan dolma bilgileri bir de çarpıtarak kullanıp ideolojik tutum geliştirdiğini sanmak bazen gülünç olabilir.

Türkçe yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dil, yani sesçildir. Bundan "o hâlde okuduğum gibi yazıyorum, herkes de anlıyor ne dediğimi, ne var bunda, rahat bırakın sevenleri uleyn" tadında bir yorum çıkmaz. Sesçil dilden meram, harflerin sesleri öğrenildiğinde okumanın da bu sesler sayesinde mümkün hâle gelmesidir. Lakin burada püf noktası, harflerin seslerinin doğru öğrenilmesi ve bunların doğru çatılmasıdır. Harfleri doğru çatamıyorsanız hecelere, kelimelere ve kelime öbeklerine edeceğiniz zulümle despotların despotu olacağınızdan kimse şüphe etmesin. Burada kendi tembelliğini ve kabalığını itiraf etmek yerine suçu eğitim sisteminin ideolojik tandanslarına ve militanlarına atmak işin kolayına kaçmaktan başka anlam taşımıyor.

Birincisi, Türkçe sadece yazıldığı gibi okunan değil, aynı zamanda okunduğu gibi yazılan da bir dildir. Sesleri doğru okuyorsanız, okuduğunuz gibi yazmanızda hiçbir sakınca bulunmaz. Lakin bazı okunuşlar yazılışlarından farklıdır, yani Türkçe kuraldışı kelimeler de barındırır. Mesela "ğ" harfinin kelime içindeki varlığı, okunuşu "yazıldığı gibi" ilkesinden uzaklaştırır. Ne olur, peki?

"ğ"nin önünde ve ardında bulunan /a/ ve /ı/ sesleri söyleyişte "ğ"nin yitirilmesiyle yanyana kalarak önce ünlü kayması oluştururlar, sonra /a/ sesi daha zayıf olan /ı/ sesini kendisine benzeterek bir uzun /a/ sesine dönüşür.

Örneğin; ağız > /a:z/, ağır > /a:r/, dağıt- > /da:t-/, çağır- > /ça:r-/

Yani "yapacağız" kelimesi "yapıcaz" ya da "dağıtacağız" kelimesi "daıtıcaz" şeklinde okunur. Şimdi bu kuraldışı durumdan doğan sesleri tekrar yazıya dökerken "Türkçe okunduğu gibi yazılan bir dildir." ilkesini bodoslamadan kullanırsanız, kendinizi forumlarda, sosyal medya ortamlarında sabahtan akşamaca "yapıcam edicem daıtırım uleyn" tadında yazarkan bulursunuz. Yanlış yapıyorsun, o yol seni felakete götürür, geri dön, diyenlere karşı da, kulaktan dolma bilgilerle ideolojik martavallar okumaya kalkıp militanca tepkiler geliştirirsiniz. Beyhude çaba, lütfen gülünç olmayınız.

Sözcüğün içsesinde aynı nitelikli ünlüler arasında, sözcüğün sonsesinde bir ünlüden sonra ve önünde bir ünlü ardında bir ünsüz varken söyleyişte yitirilen "ğ", ünlülerin uzamasına neden olur.

Örneğin; uğur > /u:r/, dağ > /da:/, yağmur > /ya:mur/

Görüldüğü üzere, kuraldışı durumlar tek tük de değil, araştırdıkça yenilerini de fark etmek mümkün. "Türkçe yazıldığı gibi okunur." kuralının dışında okunuş durumları vardır ve bu okunuşlar tekrar yazıya aktarılırken "Türkçe okunduğu gibi yazılır." kuralına "harfiyen" uyulmaz, zira kuraldışı okunan kelimeler kuraldışı yazılmaz. "Yaamur yaadırcak" yazıp "herkes dediğimi anladı işte, ne var bunda" demek abestir. Türkçe böyle kullanılan bir dil değildir, bu kullanım tarzının tek işlevi dilin içine etmektir.

Eğer birlikte bulunduğu ünlüler düz öndil ünlüleriyse /y/ sesine dönüşebilir. Yarı ünlü sayılan /y/ sesinin çıkış yeri /i/ ünlüsüne çok yakın olduğu için sözde ünlü kayması ortaya çıkar.

Örneğin; eğitim > eyitim > e:itim, eğlence > eylence > e:ilence

Nasıl, tanıdık geldi, değil mi? Allah'ın her gününde, sabahında akşamında, forumlarda feysbuklarda tivıtırlarda instegramlarda bir emojiden diğerine zıplaya zıpala yazdığımız kelimeleri hatırlatmıyor mu size de? Çok eylenceli deyil mi? Bunlar hep eyitim sisteminin halt yemesi zaten deyil mi?

Sizi üzmek ya da rencide etmek değil amacım, ama bilip bilmeden konuşup sağa sola veryansın edilince istemeden de olsa biraz ders anlatmak kaçınılmaz oluyor. Kızmayın, gücenmeyin, aktarılan bilgileri hayatınıza katıp yola onlarla devam edin. Ben de bir-iki kuraldışı durumu daha aktarmaya devam edeyim:

De-: di - y - en / de- eylem kökü di-'ye dönüşür, bu yazıda da gösterilir.
Ye-: yi - y - en / ye- eylem kökü yi-'ye dönüşür, bu yazıda da gösterilir.

- Bununla birlikte bu birkaç sözcük dışında "-y-" ünsüzünün etkisiyle darlaşan ünlüler sadece söyleyişte kalır, yazıda gösterilmez.

Örneğin;

Başla-: Başla - y - an (yazıda), başlı - y - an (söyleyişte)
Taşla-: Taşla - y - an (yazıda), taşlı - y - an (söyleyişte)

Bir başka kuraldışı durum:

"-yor" ekindeki "y" sesinin de darlaştırıcı özelliği bulunmaktadır; fakat bu değişim hem söyleyişte hem de yazıda kendini gösterir.

Örneğin;

Başla-: Başlı - yor (hem yazıda hem söyleyişte)
Taşla-: Taşlı - yor (hem yazıda hem söyleyişte)

Hay Allah, bitmedi mi, daha var mı?

"-ecek, -acak" gelecek zaman ekleri -(i)cek, -(ı)cak, -(u)cak, -(ü)cek biçiminde söylenir.

Örneğin;

Gel-: Gel - ecek (yazılır) / gel - icek (söylenir)
Sor-: Sor - acak (yazılır) / sor - ucak (söylenir)

E yeter artık, bi' son ver şu işkenceye, martaval okuma bize, nayır nolamaz bizi çağdaşlaştıramazsın.

Eylem kökü ünlü ile bittiği zaman araya "y" sesi getirilir. Bu durumda "y" sesinin darlaştırıcı özelliğinden dolayı, kendisinden önceki ünlü daralır, kendisinden sonraki ünlü ise düşer.

Örneğin;

Söyle-: Söyle - y - ecek (yazılır) / söyli - y - cek (söylenir)
Yürü-: Yürü - y - ecek (yazılır) / yürü - y - cek (söylenir)

Burda bitiyor kuraldışı durum örnekleri. Belki başka örnekler de vardır, hatırlamadığım, bilmediğim, fark etmediğim; ben bir şekilde öğrendiğim ve uyduğum bu kuraldışı durumları Anadolu Üniversitesi'nde okutulan "Sözlü Anlatım (Konuşma)" kitabından alıntıladım. Verilen örneklerin tümü günlük konuşma dilinde yaygın olarak rastlanan okunma durumlarını gösteriyor ve bize Türkçenin her zaman yazıldığı gibi okunmadığını, kuraldışı okuyuşların ise tekrar yazıya aktarılırken "okunduğu gibi yazılmayacağını" anlatıyor.

Ha siz buraya kadar okuyup hâlâ çağdaşlık ve despotluk masalları anlatmaya, cehalet ve yobazlığı beslemeye devam edecekseniz de, hakkaten Allah yardımcınız olsun, çocuklarınızı da bildiğiniz gibi yetiştirirsiniz artık, okula falan da yollamayın zaten. Hem akademide ne kadar çağdaşlık masalcısı hoca varsa hepsi terörist, onlara mı emanet edeceğiz çocuklarımızı, gençlerimizi, atarız hepsini okullardan, üniversitelerden, oh mis gibi olur memleket, sen sağ ben selamet.

Kaynağı eklemeyi unutmuşum:

(link)
 
@cahitakin Verdigin bilgiler icin tesekkur ederim. Ama olayi siyasete cekerek beni militan ilan etmeniz sizinde az cok o bahsettigim sisteme ve sadece zandan ibaret olan o palavra bilgilere ve çakma modernizm palavralarina nasilda gönülden bağli oldugunuzun gostergesi oluyor ağabey.
Bansettigin dil bilgisi kurallarini zaten okulda gordum ben. Ve ayni okullarda sizin gbi sadece yaftalandim ve anarsist ilan edildim. Nedeni sadece bu cakma duzenj red etmemdi abi. Sabaha kadar dil bilgisi dersi versende sizin gbi dusunmedigim icin beni militan ilan eden digerleri gibi olmaktan öte gidemezsiniz. Once ilk yapmaniz gereken sey bence insanlari bi kaliba sokarak yaftalamaktan vazgecmektir

@cahitakin
Aha aynen bu damgalari yedim yillarca . Bu gri sistemi ölesiye savunmaktan vazgecin artik. Cunku ölüyoruz zaten bir gün
 
  • Beğen
Tepkiler: el_Aksa_1903
Geri