Kulaktan dolma bilgileri bir de çarpıtarak kullanıp ideolojik tutum geliştirdiğini sanmak bazen gülünç olabilir.
Türkçe yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dil, yani sesçildir. Bundan "o hâlde okuduğum gibi yazıyorum, herkes de anlıyor ne dediğimi, ne var bunda, rahat bırakın sevenleri uleyn" tadında bir yorum çıkmaz. Sesçil dilden meram, harflerin sesleri öğrenildiğinde okumanın da bu sesler sayesinde mümkün hâle gelmesidir. Lakin burada püf noktası, harflerin seslerinin doğru öğrenilmesi ve bunların doğru çatılmasıdır. Harfleri doğru çatamıyorsanız hecelere, kelimelere ve kelime öbeklerine edeceğiniz zulümle despotların despotu olacağınızdan kimse şüphe etmesin. Burada kendi tembelliğini ve kabalığını itiraf etmek yerine suçu eğitim sisteminin ideolojik tandanslarına ve militanlarına atmak işin kolayına kaçmaktan başka anlam taşımıyor.
Birincisi, Türkçe sadece yazıldığı gibi okunan değil, aynı zamanda okunduğu gibi yazılan da bir dildir. Sesleri doğru okuyorsanız, okuduğunuz gibi yazmanızda hiçbir sakınca bulunmaz. Lakin bazı okunuşlar yazılışlarından farklıdır, yani Türkçe kuraldışı kelimeler de barındırır. Mesela "ğ" harfinin kelime içindeki varlığı, okunuşu "yazıldığı gibi" ilkesinden uzaklaştırır. Ne olur, peki?
"ğ"nin önünde ve ardında bulunan /a/ ve /ı/ sesleri söyleyişte "ğ"nin yitirilmesiyle yanyana kalarak önce ünlü kayması oluştururlar, sonra /a/ sesi daha zayıf olan /ı/ sesini kendisine benzeterek bir uzun /a/ sesine dönüşür.
Örneğin; ağız > /a:z/, ağır > /a:r/, dağıt- > /da:t-/, çağır- > /ça:r-/
Yani "yapacağız" kelimesi "yapıcaz" ya da "dağıtacağız" kelimesi "daıtıcaz" şeklinde okunur. Şimdi bu kuraldışı durumdan doğan sesleri tekrar yazıya dökerken "Türkçe okunduğu gibi yazılan bir dildir." ilkesini bodoslamadan kullanırsanız, kendinizi forumlarda, sosyal medya ortamlarında sabahtan akşamaca "yapıcam edicem daıtırım uleyn" tadında yazarkan bulursunuz. Yanlış yapıyorsun, o yol seni felakete götürür, geri dön, diyenlere karşı da, kulaktan dolma bilgilerle ideolojik martavallar okumaya kalkıp militanca tepkiler geliştirirsiniz. Beyhude çaba, lütfen gülünç olmayınız.
Sözcüğün içsesinde aynı nitelikli ünlüler arasında, sözcüğün sonsesinde bir ünlüden sonra ve önünde bir ünlü ardında bir ünsüz varken söyleyişte yitirilen "ğ", ünlülerin uzamasına neden olur.
Örneğin; uğur > /u:r/, dağ > /da:/, yağmur > /ya:mur/
Görüldüğü üzere, kuraldışı durumlar tek tük de değil, araştırdıkça yenilerini de fark etmek mümkün. "Türkçe yazıldığı gibi okunur." kuralının dışında okunuş durumları vardır ve bu okunuşlar tekrar yazıya aktarılırken "Türkçe okunduğu gibi yazılır." kuralına "harfiyen" uyulmaz, zira kuraldışı okunan kelimeler kuraldışı yazılmaz. "Yaamur yaadırcak" yazıp "herkes dediğimi anladı işte, ne var bunda" demek abestir. Türkçe böyle kullanılan bir dil değildir, bu kullanım tarzının tek işlevi dilin içine etmektir.
Eğer birlikte bulunduğu ünlüler düz öndil ünlüleriyse /y/ sesine dönüşebilir. Yarı ünlü sayılan /y/ sesinin çıkış yeri /i/ ünlüsüne çok yakın olduğu için sözde ünlü kayması ortaya çıkar.
Örneğin; eğitim > eyitim > e:itim, eğlence > eylence > e:ilence
Nasıl, tanıdık geldi, değil mi? Allah'ın her gününde, sabahında akşamında, forumlarda feysbuklarda tivıtırlarda instegramlarda bir emojiden diğerine zıplaya zıpala yazdığımız kelimeleri hatırlatmıyor mu size de? Çok eylenceli deyil mi? Bunlar hep eyitim sisteminin halt yemesi zaten deyil mi?
Sizi üzmek ya da rencide etmek değil amacım, ama bilip bilmeden konuşup sağa sola veryansın edilince istemeden de olsa biraz ders anlatmak kaçınılmaz oluyor. Kızmayın, gücenmeyin, aktarılan bilgileri hayatınıza katıp yola onlarla devam edin. Ben de bir-iki kuraldışı durumu daha aktarmaya devam edeyim:
De-: di - y - en / de- eylem kökü di-'ye dönüşür, bu yazıda da gösterilir.
Ye-: yi - y - en / ye- eylem kökü yi-'ye dönüşür, bu yazıda da gösterilir.
- Bununla birlikte bu birkaç sözcük dışında "-y-" ünsüzünün etkisiyle darlaşan ünlüler sadece söyleyişte kalır, yazıda gösterilmez.
Örneğin;
Başla-: Başla - y - an (yazıda), başlı - y - an (söyleyişte)
Taşla-: Taşla - y - an (yazıda), taşlı - y - an (söyleyişte)
Bir başka kuraldışı durum:
"-yor" ekindeki "y" sesinin de darlaştırıcı özelliği bulunmaktadır; fakat bu değişim hem söyleyişte hem de yazıda kendini gösterir.
Örneğin;
Başla-: Başlı - yor (hem yazıda hem söyleyişte)
Taşla-: Taşlı - yor (hem yazıda hem söyleyişte)
Hay Allah, bitmedi mi, daha var mı?
"-ecek, -acak" gelecek zaman ekleri -(i)cek, -(ı)cak, -(u)cak, -(ü)cek biçiminde söylenir.
Örneğin;
Gel-: Gel - ecek (yazılır) / gel - icek (söylenir)
Sor-: Sor - acak (yazılır) / sor - ucak (söylenir)
E yeter artık, bi' son ver şu işkenceye, martaval okuma bize, nayır nolamaz bizi çağdaşlaştıramazsın.
Eylem kökü ünlü ile bittiği zaman araya "y" sesi getirilir. Bu durumda "y" sesinin darlaştırıcı özelliğinden dolayı, kendisinden önceki ünlü daralır, kendisinden sonraki ünlü ise düşer.
Örneğin;
Söyle-: Söyle - y - ecek (yazılır) / söyli - y - cek (söylenir)
Yürü-: Yürü - y - ecek (yazılır) / yürü - y - cek (söylenir)
Burda bitiyor kuraldışı durum örnekleri. Belki başka örnekler de vardır, hatırlamadığım, bilmediğim, fark etmediğim; ben bir şekilde öğrendiğim ve uyduğum bu kuraldışı durumları Anadolu Üniversitesi'nde okutulan "Sözlü Anlatım (Konuşma)" kitabından alıntıladım. Verilen örneklerin tümü günlük konuşma dilinde yaygın olarak rastlanan okunma durumlarını gösteriyor ve bize Türkçenin her zaman yazıldığı gibi okunmadığını, kuraldışı okuyuşların ise tekrar yazıya aktarılırken "okunduğu gibi yazılmayacağını" anlatıyor.
Ha siz buraya kadar okuyup hâlâ çağdaşlık ve despotluk masalları anlatmaya, cehalet ve yobazlığı beslemeye devam edecekseniz de, hakkaten Allah yardımcınız olsun, çocuklarınızı da bildiğiniz gibi yetiştirirsiniz artık, okula falan da yollamayın zaten. Hem akademide ne kadar çağdaşlık masalcısı hoca varsa hepsi terörist, onlara mı emanet edeceğiz çocuklarımızı, gençlerimizi, atarız hepsini okullardan, üniversitelerden, oh mis gibi olur memleket, sen sağ ben selamet.
Kaynağı eklemeyi unutmuşum:
(link)