Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

yerli malı yurdun malı sorusu?

a firması amerikalı yaa bide pahalı üstelik te b frimasınıın aynı kadrosunuda ömür boyu garanti veriyor b friması ucuz üstelil türk ve de kadroya 3-5-7 sen ganti veriyor burada hemen bi bakıyoruz ooo ömür boyuu ibaresi bizi bizden alıyor ve ürüne kalitelidir damgasını vuruyoruz b firması bu rekabette para kazanamıyor ve zamanla küçülüp kapanabiliyor. işte marka yı marka yapan bizleriz yani b markasından ürün alsaydık üstelik te aynı mal b firmasıda para kazansaydı a markası ne sunuyorsa aynısını sunabilirdi şimdi b markası kötümü yoksa bbizlermi cahiliz burada bi durup düşünmek gerek
üzerlerindeki süslü stiker ve donanımlarına bakıp bisikleti iyi yada kötü demek gerek
salcano en pahalı mtb si 6000 lira ve donanımını diğer pahalı bisikletlerle kıyaslarsanız daha açıklacı olabilir
satış sonrası hizmet; birçok firma crm ve müşteri hizmetlerine ve geri dönüşler dikkat ediyor bu dandik dedğimiz şirketler bile yapıyor çünkü müşteri maduriyeti para kaybetmesine neden olacağı için bunu göze alamıyorlar
diyeceksinziki benim kadrom kırıldı bana kadro vermediler vb....
budada kişinin kulanımı ve amacının dışında kullandığı gerçekliği orataya çıkıyor(defolu ürünler haricinde)
adam xtr seti almış çok para harcamış eeee ama adam düz yolda kullanıyor diğeri tourneyle aynı yolda kullanıyor arasında ansıl bi fark var pekii uzuzn ömür hafiflik vb pekiii aradaki farka değermi aynı amacla kullnılan setlerde takdir kullanıcının
deorenin ayna kolu 100 lira xtr nin ki 1000 lira yani 10 tane deoare ayna kol alabilirsiniz xtr ayna kolu kulanacağınız süre 10 tane deore ayna kulunun örüne eşitmi yani denkleme bakmak ve değerlendirmeyi kulanıcıya bırakmak gerek. (prof kulanan ve mtb ci olan kişiler sakın alınmasın adamlar ağır şartlarda kullnıyor ve dayanıklılık gerekmektedir)
 
Scudo
türk mallarına bakrsak eğer sedona geotech kron salcano firmaları muadil ürünlerinde inanılmaz fiyatla aralıklaraı var ben şaşırıyorum birisinde 700 tl diğerinde 500 tl aralığa bakarsanız inanlımaz bir rakam
bu durumda ürünlerin aynı yerden geldiğine bakacak olursak şayet birileri zengin oluyor çünkü aradaki 200 tl beni tırmalıyor
benim politikam bu yerlilerin açgözlülüğü arasında değişiyor no name ama aynı yerlerde üretilmiş ürünleri kendim topluyorum.çok daha ucuza geliyor. ve markanın bir önemide kalamış oluyor çünkü markalar ne yapyıyorsa be de aynısın yapıyorum zaten bu durumda markalar bana cazip gelmiyor belli bir ekonomik freh seviyesine geldiğimde durumlar değişkenlik gösterebilir.
 
@tuturuk

yahu hala markayı marka yapan bizleriz diyorsunuz, Türk firmalarındaki 3-5-7 senelik garanti olayıda hikaye, kırılıyor kadro arıyosun bayiiyi, gönder değişim ücreti hemen yollayalım yeni kadro, ben değişim ücreti ödedikten sonra ne anlamı kaldı garantinin, ama bahsettiğiniz a firmaları kargo ücretine kadar kendi ödüyor, üstelik aldığınız model serinin en alt modelide olsa size en üst model olarak geri dönüyor. sırf prestiji için kullanım hatasından olsa bile kırılan çatlayan kadroları hiç bir ücrete tabii tutmadan yada herhangi bir ücret istemeden değiştiriyor. markayı marka yapan budur. birde sadece garanti kısmı bu. kadro kalitesine değinmeye bile gerek duymuyorum, Türkiyede profesyonel kullanıma uygun kadro üreten firma sayısı yok denecek kadar az.

ayrıca parça seçimide kullanıcının zevkine ve bütçesine bağlı bişey, bütçesi düşük olan tourney acera kullanır, düz yolda kullanır. bütçesi yüksek olan xx de kullanır xtr da kullanır. 14 kiloluk bisiklete bineceğine 9 kiloluk bisiklete biniyor daha az yorulup daha fazla yol katediyor, yokuşları daha rahat tırmanıyor. parası olan adam ne diye fazla yük taşısın.
 
Piyasadaki ünlü bisiklet kadrolarının çoğu şu anda Asyada, bir çoğu Giant tarafından üretilmekte ancak bu markalar kendi ülkelerinde yaptıkları ve geliştirdikleri kadrolarla piyasaya girdiler. Daha sonra üretimelerini Asya'ya kaydırdılar ve halen üst düzey bazı kadrolarını kendi ülkelerinde üretmeye devam ediyorlar. Bu ünlü markaların hepsinin kendine has karakterisitik özellikleri vardır. Yıllar içinde modeller değişir ama o kendine has özellik değişmez. Fabrikadan kadroyu alıp boyayıp satmak ayrı şey, kendi kadronu fabrikaya ürettirmek ayrı. Tabi bu yanlış anlaşılmasın, kadro boyayıp satmakta sonuçta bir ticari faaliyettir, eleştirmiyorum. Tüketiciler de bunun farkında, alıp almamak kendi ellerinde
 
benim verdiklerim birer örnek ayrıca, forumları okursanız kadrosunu değiştirememiş onlarca arkadaş olduğunu görürsünüz ve kullanıcı hatası denilen bir ibare olduğunuda düşünürsek, gerisi artık firmayla şahıs arasında kalır kırılan kadronu üst yada alt model olması bir şeyide değiştirmez.
ayrıca türkiyede kadro üretimi yok en azında son yılarda özellikle hobi binicileri ve üstü kullanıcıları dikkatte alırsak hangisi markaının kadrosu yerli üretimi?
dediğim gibi marka ile üretimi biribirine karıştırmamak lazım şimdi geotech yada salcano yada sedona hangisi kadrosunu türkiye üretiyor? hiçbirisi ......taiwan veya çinden gelen malı montajlıyor. Karıştırmayınız lütfen
Ayrıca sırf cevap verebilmek adına alıntı yapıp cewap yazmayın, bende aynı şeylerden bahsediyorum yani söylediklerimiz aynı, kişinin kendi özgürlüğü konusunda takdir kullanıcıda demişim....
Parası olan adamlar yada olamayan adamlar beni ilgilendirmez lakin benim söylediklerim genel, kişisel tespitlerdir. Birbaşkasının düşüncesi beni alaka etmez çünkü bir başkası benim kadar bu iş ile iştigal olup olmadığını buradan copy paste mantığıyla anlayamam bu yüzden doğrular kişiseldir ve doğruları ancak kişi belirler bu durumda yanlış yoktur ve sadece farklı bakış açıları vardır.
Hafiflik yada ağırlık meselesinde yine bir problem vardır hafiflik ile sağlamlık doğru orantılı değillerdir. Bu gün halen cro moly kadrolar üretilir ve amerikada fix ve tura yönelik kullanıcılar halen ısrarla tercih ederler. Bu turcular cro moly kadroları olan bisikletlerini eşek yükü gibi doldururlar ( ortalam bisikletleri 15 kg) binlerce km giderler ve adamların bekletileri hafiflik üzerine değildir yani hafiflik ile alacağın yolda doğru oarantılı değildir. Ayrıca ben bisiklete kar kış demeden 7gün 24saat ulaşım aracı olaraka kullanıyorum ve 15 kg lik bisikletin sağladıgı sağlamlık ve yol tutuşu ile 10 kg lık bir bisikletin bana sağlayacagı yada sağlayamayacağı noktaları biliyorum ve tercihim ağır olana kayıyor eğerki ben de mtb yarışlarına katılsaydım yada düz yol yarışlarına katılsaydım işte tamda oarada hafiflik dewreye girebilirdi. Bundan sonrası yani bu ağırlık hikayeleri bana hiçte hitap etmiyor ayakları havada kalıyor ve yeterli biligisi olmayan herkes bisikletini sırf arkadaşına hava atmak için bir araç olduğunu bile düşümeye başlıyorum.
Ayrıca 15 kg lik bisikletimle saate ortalama 30 km lik bir hızla max hız 65km olduğunu da düşünürsek eğer, birde senelerdir kondisyonluyum sigarada içmiyorum bu bilgiler ışığında yolda gidiyorum yaylı 20 kg lik bir amatör kullanıcı demir bisikletli üstelikte ağzında sigara, yetişemiyorum eee demekki ağırlık burada önemi olmuyor ama şunuda göz ardı etmemek gerek ağırlık hiç bir öenemide yok demiyorum artık burada para , ego, kulanıcı beklentileri ve kişinin şımarıklığına bakan bir durum
 
ben bunu bisiklet sporlarında kullanılan bisikletler ile ulaşım amaçlı kullanılan bisikletler olarak ikiye ayırıyorum. böyle olunca sorun ortadan kalkıyor. sonuçta beklentiler, ihtiyaçlar ve bütçeler farklı farklı
 
bence bisikletçiler bisikletleri yüksek marjla satıyorlar fiyatların yüksek olmasının sebebi budur. biraz da haklılar sezonluk bi meslek gibi duruyor
 
Dostlar, iyi niyetli yazıyorsunuz ama belli ki çoğunuzun bisiklet ticaretiyle ve hatta ticaretle hiç ilgisi yok.

Önce şu kar marjlarına ve dükkan meselesine bakınalım. Bisiklette kâr marjları yüksek değil. Ortalama bir dükkanın 365 bisiklet satması mantıklı bir örnek olabilir. Ancak ortalama satılan bir bisikletin 1000 lira olması hayalci. Siz onu 300-400 lira aralığına çekin. Çünkü 6000 liralık bisiklet 1-2 tane satılır. 2000 lirarıl 5-10 tane. 1000 liralıklar da bilemedim 50 tane olsun. Geri kalan 300 bisiklet 300-400 lira aralığındadır ve doğal olarak ortalamayı dibe çekerler.

Yine aynı bağlamda karlılık da yanlış hesaplanmış. Belki brüt olarak doğrudur. Ama işin netine bakmak lazım. Bugün İstanbul gibi bir yerde becerikli bir işçi (usta demiyorum) bulundurmak minumum 1500 lira gider demek (yemek sigorta vs.. dahil). Buna kirayı da ekleyin. Vergiler vs... Yani masraf çok.

Zaten yüksek kar rakamları olsa, elit dükkanları mumla aramazdık, Sıtarbaks gibi her köşede olurlardı. Ben geçmişte bir mağaza açtım. Battı. Para kazansa batmazdı.

Peki ya toptancılar? Evet dışardan bakınca kârlı gibi gönebilir. Ama bu ekmek fırını gibi bir şey değil. Yani peşin para durumu çok acıklı. Bugün düzgün bir distribütör Ağustos-Eylül aylarında siparişini verir. Kasım-Ocak gibi de mal yola çıkar. Ön ödemeli bu ürünlerin tüm ödemesi mal çıkmadan yapılmıştır. Düşünün ki Eylülde bir kısmını, Aralıkda da gerisini ödediniz. Var sayıyorum malın tamamı satıldı (ki satılmaz), bayi ne zaman geri öder? Ortalama Temmuz vadesiyle. İşin acıklı yanı da budur. Eylülde ödediğiniz malın parasını en iyi ihtimalle Temmuzda tahsil edersiniz. Hadi ortalama alalım, yaklaşık 7-8 ay gibi bir tahsilat vadesi eder. Gidin bankalara sorun baklalım, ortalama ödemesi 8 ay olan bir kredinin ne kadar faizi varmış. Tabi bu toptancının, yarı yıl çalışan bir sezonda tüm yıl boyu adam isdihdam etmesini, büyük depo masraflarını da unutmamak gerek.

Peki nedir bunun sonucu herkes zarar mı ediyor? Yok elbette değil. Ama mağazalardan da zengin olmak pek mümkün değil. Ben üst düzey mağazaların çoğunun sahibini çok iyi tanırım, bir kısmının evine girmişliğim var. Hiç biri de köşeyi dönmüş değil. Zira toptancılar da, büyük ithalatlar yapmış da olsalar çok büyük para kazanmıyorlar. Haa fakir de değiller tabi.

Gelelim yerli üretimlere. Evet haklısınız, ne yazıkki ülkemizde üretilen ne kadro var ne vites takımı ne de amortisör var. Evet hi-ten çelik kadro üreten çok, ama üst kalite aluminyum yada karbon üreten yok. İşin garip yanı yurdumuz aluminyumdan yana zengindir. Ve dahası Dünyanın önde gelen karbon elyafı üreticilerinden biri de Türkiyededir. Ancak kadro üretimi için yatırım yok. Vites ve amortisör ise tüm dünyada kısır zaten. Tüm dünyada Viteste 3 firma, amortisörde de 4 firma düzgün üretim yapabiliyor. Yani sadece bizim değil tüm dünyanın sorunu bu. Yerli üreticiler için geriye bir tek şey kalıyor. Kadroyu iyi bir imalatçıya fason ürettirmek ve parçaları toparlama (Shimano, Sram, Suntour, RS, Fox vs...).

Büyük yerli üreticilerde her türlü imkan var aslında, boya atölyesi, kaynak vs... Ama belli bir kapasite ve aluminyum modeller düşünülünce uzak doğu ile mücade etmek için uzak doğu ile işbirliği yapmak gerekiyor. Başka çare yok.

Peki yabancı üreticiler ne yapıyor? İşin açıkcası marka olabilmiş gerçek üretici sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Bunların en önemlileri Giant ve Merida'dır (Kapasite düşünülünce Ideal de bunlara eklenebilir). Kendi teknolojisini geliştiren ve üreten firmalar bu kadar. Diğerleri genellikle bu firmalarla işbirliği yapıyor. Küçük bir örnek verelim. Centurion, bir alman markasıdır ancak hiç bir üretim fabrikası yoktur. Kaynak, boya ve montaj tamamen Merida fabrikalarında yapılır ve Almanyaya gönderilir. Böyle çok örnek var. Hatta bazılarımızın, (tabir yerindeyse) taptığı bazı markaların da fabrikası yok. Sadece araştırma geliştirme yapıyorlar sonrası bir üretici ile işbirliği. Peki fabrikası olmaması dezavantaj mı?

Elbette avantaj değil. Geçmişte örnekleri var, kimi fabrikasız markalar belli oranda hisseyi yada isim hakkının tamamını fason üreticiye kaptırmış durumdalar. Bir açıdan da avantaj, onca fabrika yatırımı yapmadan bir marka olmuş ve tüm dünyada satmaktadırlar.

Dünyada üreticilerin ne halde olduğunu görmek için şu yazıya göz atın: (link)

İyi tamam da ne olacak?

Biz bisiklet severlerin ülkemizdeki bisikletle ilgili her şeyi desteklememiz lazım ki bu iş gelişsin. Bu aranızın iyi olduğu bir dükkanı ziyaret etmek ve ufak tefek birşeyler satınalmak olabilir. Yerli bir markaya binmek olabilir. Yurtdışından almaktansa ülkemize resmi olarak ithal edilmiş (vergileri ödenmiş) bir yabancı ürünü almak olabilir. Bütüm bu ithalatçı yada üreticilerin eksiklerini gediklerini kendilerine bildirip çeki düzen vermelerini sağlamak olabilir. İzlemek için bile olsa bisiklet yarışlarına gitmek olabilir. TV de yayınlandıysa izlemek olabilir. Haliniz yerinde ise bir sporcuya yada bir çocuğa bisiklet almak olabilir. Varsa bisiklet kulüp derneklerine üye olmak da olur. Hiç biri elinizden gelmiyorsa bir dilekçe yazıp belediyeden bisiklet yolu istemek olur.

Bunlar olursa, bisikletçilik genişler, modeller artar, hacim artar, fiyatlar da düşer.
 
@gurol

çok doğru. ben de bir katkı yapmak istiyorum.

bisikletin yaygınlaşması için halka ulaşması lazım
yani makul fiyatlı olması lazım
makul fiyatlı bisiklet ancak yurtiçindeki imalatla gerçekleşebilir. gümrük vergileri
halk bisiklete binmeye başlarsa bisiklet yoluda olur yarışda

o zaman bisiklet camiasında güvenilen kişiler ve bisikletseverler yurtiçinde üretilmiş bisikletleri desteklemeliler. buda torpil yapıp kötü olana iyi deyip tüketiciyi madur etmek değildir. doğruyu söylemek yeter yani

"mükemmel değil ama amatör bir bisikletçinin işini rahat görür"

yerli bisiklete yaramaz kalitesiz diyen zihniyete sesleniyorum. size lance amstrongun bisikletini versek. Lance'de Türkiye'de montajlanmış bir bisiklet versek; yarışta yiyeceğiniz fark normal durumda 4 saat ken acaba 3 saat 58 dakikaya düşermi? :)
 
@erdinc34

Bir çok ürün yurt dışına yollanıyor, bir örnek de ben vereyim "Ramsey" adlı marka İngiltere'ye gönderiliyor, üretim yeri Karabük yakınlarında bir yer. Mağaza fiyatı ile fabrika arasındaki fark 150 tl :)

Benim önemli bir sorun olacaktı ! Peki biz bu ürünleri Türkiye'de üretemez miyiz?? O kadar becerikli değil miyiz ? (Hiç sanmıyorum).

Umarım 1-2 sene sonra benim kafamdan insanlarla birlik kendi ürünlerimizi tasarlayacak duruma geliriz . En büyük hayallerimden birisidir bu.
 
Geri