@Anonim
Doğru söylüyorsunuz, Türkiye'nin ilk krizi değil bu. (evet bu bir kriz) Ben 38 yaşındayım, daha berbat krizler de gördüm. Ancak ilk kez yaşanan ekonomik darboğazı bu kadar görmezden gelen, sırf siyasi pozisyonu korumak adına bu denli müdahalede yetersiz, bu kadar halının artına süpürmeye çalışan bir yönetim anlayışı görüyorum, ki bu inanılmaz.
Yalnız bir yanlışınız var. Birikim yapmamak veya aşırı harcama, ülkede ekonomik krize sebep olmaz. Sonuçta bir iç piyasa ekonomisi var ve insanların para harcıyor olması (devletin merkez bankasında karşılığı olduğu sürece) krize değil, tam tersine ekonomik büyümeye sebep olur. Daha çok harcama = daha çok üretim = daha çok kazanç = daha çok harcama. Dışa açık serbest bir piyasa ekonomisinde, eğer üretim gücünüze güveniyorsanız, vatandaşlarınızın kime nasıl hava attığı, ithal giyim kalemleri falan devlet olarak umrunuzda olmaz. Bunların olmaması resesyona sebep olur, ki bir devlet için bundan daha kötüsü olamaz. (zira para harcama oranı düşerse, istihdam düşer, direkt vergi azalır) Ha keza, şu an yaşadığımız krizin de adı bu; aşırı artan fiyatlar karşısında insanlar alımlarını kestiler, buna mukabil üretim düştü, zaten darda olan üreticiler çalışan çıkartmaya başladı, işsizlik fırladı, devlet resesyonu engellemek için direkt vergilerden kesintiye gidiyor (gene sizin benim cebimizden çıkacak dip toplamda), manavcılığa falan başlıyor! "Cari açık azaldı" diye başarı goygoyu yapılıyor, oysa cari açığın tek başına azalması değil başarı olan, sizin üretimi arttırarak cari açığı azaltmanız. İthalat kalemleri insanların fakirliği yüzünden azaldı diye cari açık azalınca başarı değil, felaket oluyor.
@Anonim
Tekrar aynı yere geliyorum. Bu söylediklerinize katılmamak imkansız. Evet eğitim sistemimiz rezil, evet kitap okumuyoruz, evet futbol camiası pislik içinde, evet risk almıyoruz, evet göçebe toplum genlerimizi hala üstümüzden atamadığımız için, rant sevdasıyla 2000 yıllık İstanbul şehrinin ırzına geçmekte en ufak beis görmediğimiz gibi hala suçlusu biz değilmişiz gibi yapıyoruz vesaire.
Ama tüm bunların istediğimiz bir bisikleti alamayacak kadar fakirleşmemizle alakası yok. Türk parası sadece geçen 3 sene içinde amerikan dolarına karşı %100 değer kaybetmesinin kitap okumayla, holiganizmle alakası yok. Yönetim zihniyeti ile alakası var. O şehrin o hale gelmesine izin veren, futbolu bu şekilde yöneten, eğitimi yapboza çeviren yöneticiler, devletin para politikasını yönetince de böyle oluyor işte.
Not: Google Maps'te zoomlayıp baktığınız New York'un oldukça eğitimli ve okumuş nüfusunun yanında, yanına yaklaşamaya tırsacağınız bir insan kitlesi de vardır. Gökdelenlerle dolu ve blok blok birbirini dik kesen binaların olduğu Manhattan'ı pislik götürür, ara sokakları bildiğiniz çiş kokar; Bronx'a akşam vakti girmek için Türk esmerliği bile fazla "beyaz"dır, metrolarında delisi, aidslisi (adam elinde aids belgesiyle dilenir), kafası dumanlısı eksik olmaz. Ama sizin Google Maps'ten görüp şok olduğunuz o görüntü, insanların değil, bir yönetim anlayışının eseri. Demek istediğim bu.