Arkadaşlar bu bir siyasi konu değil, zira belki de 50-60-70 yıllık bir konu. O yüzden başlık altında siyasi herhangi bir mesaj yazmamanızı temenni ediyorum lütfen.
Sadece kendimize öz eleştiri yapalım. Acaba biz, kendimiz Türkler olarak nerede bir hata yapıyoruz?
Sene 2013 ya da 2014 o zamanlar üniversite sınavlarına hazırlanıyorum, benimle birlikte gelecek hayali kuran onlarca arkadaşlarım var tabi. Aramızdan bazıları ben de dahil astsubaylık hayalleri kuruyorlardı ve bunun için mülakatlara çağırıldılar, ne tesadüf ama hepsi de 'senin kolun çap, senin kulağın çap, senin kolundaki kıl yan duruyor, senin dişlerin 1 derece yamuk' benzeri sudan sebeplerle 'bilerek ya da bilmeyerek' mülakatlarda elendiler.
Okul bitti falan derken arkadaşlarla falan birbirimizden ayrıldık tabi, mühendislik fakültelerini bitirenler; öğretmenlik fakültelerini bitirenler şu anda büyük bir kısım olarak asgari ücretle çalışıyorlar.
Bir iş yerine girmek istediğimizde bize sorulan 2 yer vardı; birincisi tanıdığınız var mı ikincisi ise çalışma saatlerimiz çok esnek(Yani burada iş ağır demek istiyor) ve verebileceğimiz maaş bu kadar.
Peki bizi böyle şeylere sürükleyen sebep neydi?
Sene 2015 oldu okuduğum üniversiteyi bırakıp başka bir ülkede hazırlık okumaya başladım. Haftanın 3 günü dil okuluna gidiyordum geri kalan zamanlarda da kimseye muhtaç olmamak için bizim Türkler ile çalışmaya başladım ayda birkaç gün.
Sigorta falan hak getire, yeterli dil bilgim olmadığı için diğer işlerde çalışamıyordum ve tek şansım buydu. Yoksa maddi olarak okula devam etme şansım yoktu.
Sigortasız çalıştığımız yetmezmiş gibi sabah 5'te yola çıkıp akşam 6:30-7:00 gibi geliyorduk ve paramızı 1-2 ay sonra yarım yamalak ancak alabiliyorduk.
Evet başka bir ülke olsa bile bizim gerçekten büyük sorunlarımız var maalesef. Bu arada merak ettiyseniz bizi sigortasız çalıştırmaya zorlayan ve paramızı 1-2 ay sonra doğru düzgün bile alamadığımız insanları hayırlı Cuma günleri namaz kılarken görüyorduk. Yanlış anlaşılmasın bu kısım, Yaradan yapılan haksızlıkları görmüyor mu? Hesabını sormayacak mı hayırlı Cuma namazına gittin diye?
Herneyse bunlar sadece bir örnek, biz öz eleştiri kısmına gelelim. Doktora gidiyoruz asık suratlı insanlar, bisikletçiye gidiyoruz asık suratlı esnaflar, iş yerine gidiyoruz suratsız patronlar, trafiğe çıkıyoruz suratsız sürücüler ben artık yeminle usandım. İş asıl soruyu burda sormak lazım, bizim derdimiz ne?
En basitinden deliler gibi ders çalışan arkadaşlarımız vardı, peki neredeler şimdi? Sadece birkaçı kendini kurtarabildi, geri kalanlar ben de dahil bölümüzle alakalı hiçbir işte çalışamadık henüz. Her zaman sevmediğim işlerde çalışmak zorunda kaldım.
Geçmişte çok başarılı olduğumuz zamanlar oldu, şuanda çok başarılı olduğumuz zamanlar da var ama bu kadar haksızlığın bir sebebi olmalı değil mi?
Acaba nerede yanlış yapıyoruz acaba? Hadi biraz öz eleştiri yapalım lütfen.
Sadece kendimize öz eleştiri yapalım. Acaba biz, kendimiz Türkler olarak nerede bir hata yapıyoruz?
Sene 2013 ya da 2014 o zamanlar üniversite sınavlarına hazırlanıyorum, benimle birlikte gelecek hayali kuran onlarca arkadaşlarım var tabi. Aramızdan bazıları ben de dahil astsubaylık hayalleri kuruyorlardı ve bunun için mülakatlara çağırıldılar, ne tesadüf ama hepsi de 'senin kolun çap, senin kulağın çap, senin kolundaki kıl yan duruyor, senin dişlerin 1 derece yamuk' benzeri sudan sebeplerle 'bilerek ya da bilmeyerek' mülakatlarda elendiler.
Okul bitti falan derken arkadaşlarla falan birbirimizden ayrıldık tabi, mühendislik fakültelerini bitirenler; öğretmenlik fakültelerini bitirenler şu anda büyük bir kısım olarak asgari ücretle çalışıyorlar.
Bir iş yerine girmek istediğimizde bize sorulan 2 yer vardı; birincisi tanıdığınız var mı ikincisi ise çalışma saatlerimiz çok esnek(Yani burada iş ağır demek istiyor) ve verebileceğimiz maaş bu kadar.
Peki bizi böyle şeylere sürükleyen sebep neydi?
Sene 2015 oldu okuduğum üniversiteyi bırakıp başka bir ülkede hazırlık okumaya başladım. Haftanın 3 günü dil okuluna gidiyordum geri kalan zamanlarda da kimseye muhtaç olmamak için bizim Türkler ile çalışmaya başladım ayda birkaç gün.
Sigorta falan hak getire, yeterli dil bilgim olmadığı için diğer işlerde çalışamıyordum ve tek şansım buydu. Yoksa maddi olarak okula devam etme şansım yoktu.
Sigortasız çalıştığımız yetmezmiş gibi sabah 5'te yola çıkıp akşam 6:30-7:00 gibi geliyorduk ve paramızı 1-2 ay sonra yarım yamalak ancak alabiliyorduk.
Evet başka bir ülke olsa bile bizim gerçekten büyük sorunlarımız var maalesef. Bu arada merak ettiyseniz bizi sigortasız çalıştırmaya zorlayan ve paramızı 1-2 ay sonra doğru düzgün bile alamadığımız insanları hayırlı Cuma günleri namaz kılarken görüyorduk. Yanlış anlaşılmasın bu kısım, Yaradan yapılan haksızlıkları görmüyor mu? Hesabını sormayacak mı hayırlı Cuma namazına gittin diye?
Herneyse bunlar sadece bir örnek, biz öz eleştiri kısmına gelelim. Doktora gidiyoruz asık suratlı insanlar, bisikletçiye gidiyoruz asık suratlı esnaflar, iş yerine gidiyoruz suratsız patronlar, trafiğe çıkıyoruz suratsız sürücüler ben artık yeminle usandım. İş asıl soruyu burda sormak lazım, bizim derdimiz ne?
En basitinden deliler gibi ders çalışan arkadaşlarımız vardı, peki neredeler şimdi? Sadece birkaçı kendini kurtarabildi, geri kalanlar ben de dahil bölümüzle alakalı hiçbir işte çalışamadık henüz. Her zaman sevmediğim işlerde çalışmak zorunda kaldım.
Geçmişte çok başarılı olduğumuz zamanlar oldu, şuanda çok başarılı olduğumuz zamanlar da var ama bu kadar haksızlığın bir sebebi olmalı değil mi?
Acaba nerede yanlış yapıyoruz acaba? Hadi biraz öz eleştiri yapalım lütfen.