@Candan Biberci
bu halk çaresiz kılınmış,tüm çalışanların hakkını hukukunu koruyacak çok güçlü ,işçi, memur ,çiftçi sendikaları lazım,bu partilerin ve iş adamlarının ve banka sahiplerinin ve de yerli gelişmemiş poposunu ithal mala dayamış montaj sanayicilerin en büyük korkusu örgütlenmiş emekçi ordusudur,bunlar bir kenetlenirse öyle bir dayak yerlerki ,
şimdi bu bursa belediyesinin bu tavrı karşısında devreye örgütlü işçi,memur sendikalar girecek ,diyecekki hop hemşerim ne oluyoruz,
işte mücadele diye buna derim,
(link)
http://media.dunyabulteni.net/haber/2016/05/21/fransa.jpg
(link)
Fransa’da işçi eylemleri giderek radikalleşiyor
ALİ RIZA TAŞDELEN / PARİS
Fransa 2016 baharına eylemlerle girdi: Avrupa’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara karşılık, Rusya’nın da Avrupa’nın et ve süt ürünlerine koyduğu ambargo ile sarsılan Fransız çiftçisi yürüyor; yüz yıllık kazanılmış haklarını kaybetmemek için işçiler yürüyor; geleceğinden endişeli üniversiteli gençler, liseliler yürüyor; yıllardır işini kaybetmiş ve yoksulluk sınırında yaşayan işsizler yürüyor; evsiz barksız sokakta yaşayanlar, mülteciler, kağıtsız yabancılar yürüyor. Hatta eylemcilere saldıran, gazlıyan polisler bile yürüyor.
Ağır bir ekonomik kriz yaşayan Fransa’da kayıtlı işsiz sayısı 3 milyonu geçmiş, bir o kadar da asgari ücretin çok altında bir gelirle yarım yamalak çalışanlar sitemin en yakıcı sorunu durumunda. Yatırımların dibe vurduğu, istihdam yaratamayan, bütçesi açık veren ve yüzde 96 iç ve dış borca sahip Fransa.
Sosyal demorkat hümetin bulduğu çare mi? İşçi sınıfının yüz yıllık mücadelesiyle kazanılmış haklarına saldırmak; iş yasasının altı oymak. Öyle ki sağ hükümetlerin cesaret edemediği “reformları” dayatmak. Dayatmak diyorum çünkü iki aydır direnen halkın mücadelesine kulağını kapatan hükümet, Meclis’i de hiçe sayarak yeni iş yasasını yasalaştırmak istiyor.
İŞÇİLER KARARLI
1995’de Sosyal Sigortalar “reformu”na karşı yapılan ve iki ay süren eylemlerden bu yana ilk defa Fransız işçi sınıfı ve öğrenciler kesintisiz iki ayı aşan bir mücadelenin içindeler.
31 Mart’ta İşçi ve öğrenci sendikalarının düzenlediği grev ve yürüyüşlere 1,5 milyon kişi katılmıştı. O günden bu yana hafta da bir gün grev ve yürüyüşler, üniversite ve liseli gençlerin Republique Meydanı’nda başlattığı “Gece Ayakta” eylemiyle de hergün devam ediyor.
Geçen hafta başlayan kamyoncuların eylemi ve petrol rafinerilerinin işgali ve üretimin durdululması mücadeleyi giderek radikalleştirdi. Benzin istasyonlarının tankerleri boşaldı. Valilikler rezevrleri olan istasyonların benzin ve mazot satışına sınırlama getirildi. Polisin ve jandarma araçlarının, ambulansların yakıt ihtiyacı için bir çok benzin istasyonuna el kondu.
Hükümet petrol rafinerilerin işgalinde direnen işçilerin üzerine polis gönderme kararı aldı. Sendikalar ise kararlı “gelecekleri varsa görecekleri vardır”. İki aydır yürüyen işçi ve öğrencilere orantısız ölçüde saldıran polis, bu kez rafinerileri tutan işçilere saldırmaya hazırlanıyor.
DİLLERDE GENEL GREV
Eylemler işçileri ve gençleri giderek politikleştiriyor; anti-kapitalist söylem yaygınlaşıyor. Öyle haftada birgün grev değil ancak bir genel grevle hükümete geri adım atırılacağı fikri öne çıkıyor. Başta CGT, FO, Solidaires ve FSU olmak üzere 7 sendika başından beri birliğini korudu. Hükümet yanlısı CFTD ise eylemlere katılmıyor. 26 Mayıs’ta sendikalar 9. kez ulusal çapta grev ve eylem kararı aldı.
Fransız Komünist Partisi ve Sol Parti eylemleri destekliyor ama reformist programlara sahip bu partilerin kaygıları işçileri savunmaktan çok önümüzdeki yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için oy potansiyeli yarattmak. Seçmenine ihanet eden Sosyalist Partinin dibe vurmasını fırsata çevirmek istiyorlar.
İktidar hedefi olmayan irili ufaklı Troçkist parti ve gruplar da aynı durumdalar. Soru şu: geçek anlamda bir sol oluşumun olmadığı Fransa’da işçi eylemleri bu reformcu sendika ve partilerle nereye kadar gider? Yeni oluşumlar ortaya çıkar mı?
bu halk çaresiz kılınmış,tüm çalışanların hakkını hukukunu koruyacak çok güçlü ,işçi, memur ,çiftçi sendikaları lazım,bu partilerin ve iş adamlarının ve banka sahiplerinin ve de yerli gelişmemiş poposunu ithal mala dayamış montaj sanayicilerin en büyük korkusu örgütlenmiş emekçi ordusudur,bunlar bir kenetlenirse öyle bir dayak yerlerki ,
şimdi bu bursa belediyesinin bu tavrı karşısında devreye örgütlü işçi,memur sendikalar girecek ,diyecekki hop hemşerim ne oluyoruz,
işte mücadele diye buna derim,
(link)
http://media.dunyabulteni.net/haber/2016/05/21/fransa.jpg
(link)
Fransa’da işçi eylemleri giderek radikalleşiyor
ALİ RIZA TAŞDELEN / PARİS
Fransa 2016 baharına eylemlerle girdi: Avrupa’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara karşılık, Rusya’nın da Avrupa’nın et ve süt ürünlerine koyduğu ambargo ile sarsılan Fransız çiftçisi yürüyor; yüz yıllık kazanılmış haklarını kaybetmemek için işçiler yürüyor; geleceğinden endişeli üniversiteli gençler, liseliler yürüyor; yıllardır işini kaybetmiş ve yoksulluk sınırında yaşayan işsizler yürüyor; evsiz barksız sokakta yaşayanlar, mülteciler, kağıtsız yabancılar yürüyor. Hatta eylemcilere saldıran, gazlıyan polisler bile yürüyor.
Ağır bir ekonomik kriz yaşayan Fransa’da kayıtlı işsiz sayısı 3 milyonu geçmiş, bir o kadar da asgari ücretin çok altında bir gelirle yarım yamalak çalışanlar sitemin en yakıcı sorunu durumunda. Yatırımların dibe vurduğu, istihdam yaratamayan, bütçesi açık veren ve yüzde 96 iç ve dış borca sahip Fransa.
Sosyal demorkat hümetin bulduğu çare mi? İşçi sınıfının yüz yıllık mücadelesiyle kazanılmış haklarına saldırmak; iş yasasının altı oymak. Öyle ki sağ hükümetlerin cesaret edemediği “reformları” dayatmak. Dayatmak diyorum çünkü iki aydır direnen halkın mücadelesine kulağını kapatan hükümet, Meclis’i de hiçe sayarak yeni iş yasasını yasalaştırmak istiyor.
İŞÇİLER KARARLI
1995’de Sosyal Sigortalar “reformu”na karşı yapılan ve iki ay süren eylemlerden bu yana ilk defa Fransız işçi sınıfı ve öğrenciler kesintisiz iki ayı aşan bir mücadelenin içindeler.
31 Mart’ta İşçi ve öğrenci sendikalarının düzenlediği grev ve yürüyüşlere 1,5 milyon kişi katılmıştı. O günden bu yana hafta da bir gün grev ve yürüyüşler, üniversite ve liseli gençlerin Republique Meydanı’nda başlattığı “Gece Ayakta” eylemiyle de hergün devam ediyor.
Geçen hafta başlayan kamyoncuların eylemi ve petrol rafinerilerinin işgali ve üretimin durdululması mücadeleyi giderek radikalleştirdi. Benzin istasyonlarının tankerleri boşaldı. Valilikler rezevrleri olan istasyonların benzin ve mazot satışına sınırlama getirildi. Polisin ve jandarma araçlarının, ambulansların yakıt ihtiyacı için bir çok benzin istasyonuna el kondu.
Hükümet petrol rafinerilerin işgalinde direnen işçilerin üzerine polis gönderme kararı aldı. Sendikalar ise kararlı “gelecekleri varsa görecekleri vardır”. İki aydır yürüyen işçi ve öğrencilere orantısız ölçüde saldıran polis, bu kez rafinerileri tutan işçilere saldırmaya hazırlanıyor.
DİLLERDE GENEL GREV
Eylemler işçileri ve gençleri giderek politikleştiriyor; anti-kapitalist söylem yaygınlaşıyor. Öyle haftada birgün grev değil ancak bir genel grevle hükümete geri adım atırılacağı fikri öne çıkıyor. Başta CGT, FO, Solidaires ve FSU olmak üzere 7 sendika başından beri birliğini korudu. Hükümet yanlısı CFTD ise eylemlere katılmıyor. 26 Mayıs’ta sendikalar 9. kez ulusal çapta grev ve eylem kararı aldı.
Fransız Komünist Partisi ve Sol Parti eylemleri destekliyor ama reformist programlara sahip bu partilerin kaygıları işçileri savunmaktan çok önümüzdeki yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için oy potansiyeli yarattmak. Seçmenine ihanet eden Sosyalist Partinin dibe vurmasını fırsata çevirmek istiyorlar.
İktidar hedefi olmayan irili ufaklı Troçkist parti ve gruplar da aynı durumdalar. Soru şu: geçek anlamda bir sol oluşumun olmadığı Fransa’da işçi eylemleri bu reformcu sendika ve partilerle nereye kadar gider? Yeni oluşumlar ortaya çıkar mı?