hashus1099
Deprem Dede
- Kayıt
- 13 Haziran 2011
- Mesaj
- 815
- Tepki
- 1.396
- Şehir
- istanbul/beşiktaş
- İsim
- hashus1099
- Bisiklet
- Canyon
güzel konu, benim de aklımdan geçiyordu bu. verilen örneklerin kaçı, kamplı bisiklet turu için uygun? malum fedakarlık edilebilecek her parça yükü geride bırakıyoruz da.
geçen yaz yaptığım turda başımdan geçeni anlatayım.
bir önceki yılda yaptığım gibi isanlarla dolu yerlerde, kamp alanlarında daha az kalacağım bir tur planladım. yaz içinde günübirlik, yol bisikletiyle istanbul-edremit yapmıştım bandırma üzerinden, ziyaret ettiğim can dostum ayazma'dan bahsetmişti. kazdağları'nın kuzeyinde, güzel bir doğa bölgesiymiş. internetten de baktım, bayağı hoşuma gitti. orman'ın da tesisi olduğuna güvenerek birkaç gün kalabileceğimi düşündüm, yola koyuldum. karşıdan sert rüzgar yiye yiye alana vardım ki, milli parkta çadır kurmanın yasak olduğunu ve parkın 9'da kapandığını; o saatte orada kimsenin kalmasına izin verilmeyeceğini söylediler.
doğal olarak ateş yakmak da yasak, yazın sıcağında bir yangına sebebiyet vermemek istediğimden zaten kesinlikle ateş yakmazdım. ateş seçeneği kafadan gidiyor zaten.
girişin hemen yanında dümdüz bir arazi vardı, yaklaşık 1 futbol sahası büyüklüğünde. oranın sahibi geceliği 10 liraya mı ne, çadır kurulmasına izin veriyormuş. köpekleri de vardı orada, tesisin tuvaletini de (tuvalet dediğime bakmayın, karanlık, hijyeni olmayan bir yer. bölgede elektrik yok ve telefon çekmiyor) işletiyorlarmış. o yorgunlukla aşağı inmek de istemedim, beklediğim ortamı bulamasam da geceyi geçirmeye karar verdim.
alana inen rampanın öteki tarafında, görüş alanımın dışında 2 çadırda 3 kişi vardı gözlemlediğim kadarıyla. çadırı öteki tarafa kurdum, yükseklerdeki şelalecikte yüzüp kıyafetleri yıkadım. güneş batmaya yakın yemeğimi de yapıp erkenden uyudum. güneş doğmadan 1.5-2 saat önce ay batacaktı ve hedefim samanyolu fotoğrafları çekmekti. ışık ve hava kirliliği olmadığından ideal yerde olduğumu düşünüyordum.
yorgunluktan uyumuştum ki, akşam 21-22 arasında öteki çadırdaki çocukların tırsaki şekilde milli parkın girişindeki adama doğru gittiklerini duyup uyandım. konuştuklarına göre kurt gelmiş, tabi bekleyen kişinin köpekleri de inanılmaz bir şekilde havlıyorlardı. ulan ben tek kalmışım orada, ne yapacağımı bilemedim, yatmaya devam ettim. ama ara ara kafamın kenarına geliyor köpekler, bir yerlere havlıyorlar. önce tırsıp uyanıyorum, sonra bakıyorum başka yere havlıyorlar "oh lan bizimkilermiş" deyip uyuyorum tekrar.
bu sırada kafamı çıkardığımda görüş alanındaki her yeri görebiliyorum, çünkü güzel bir ışığı var ayın.
batma saatine kurduğum alarmla kalkıyor, dışarı çıkmaya cesaret dahi edemiyorum doğal olarak.
elimde ne vardı? biber gazı, çakı ve kuvvetli ışığı olan bisiklet farım.
o zamandan beri düşünüyorum, kurt veya ayı gelse ne yapabilirdim? hadi kurt denen hayvan kış haricinde yiyecek bulma sorunu pek yaşamıyor, ayı gelse yapacağım ne var?
elimde kendimi savunabileceğim bir şey olmadığı için sabah bölgeyi terk ettim.
bir daha benzer bir yere gidersem muhtemelen elektroşok aleti bulundururum yanımda, aklıma başka bir şey gelmiyor.
geçen yaz yaptığım turda başımdan geçeni anlatayım.
bir önceki yılda yaptığım gibi isanlarla dolu yerlerde, kamp alanlarında daha az kalacağım bir tur planladım. yaz içinde günübirlik, yol bisikletiyle istanbul-edremit yapmıştım bandırma üzerinden, ziyaret ettiğim can dostum ayazma'dan bahsetmişti. kazdağları'nın kuzeyinde, güzel bir doğa bölgesiymiş. internetten de baktım, bayağı hoşuma gitti. orman'ın da tesisi olduğuna güvenerek birkaç gün kalabileceğimi düşündüm, yola koyuldum. karşıdan sert rüzgar yiye yiye alana vardım ki, milli parkta çadır kurmanın yasak olduğunu ve parkın 9'da kapandığını; o saatte orada kimsenin kalmasına izin verilmeyeceğini söylediler.
doğal olarak ateş yakmak da yasak, yazın sıcağında bir yangına sebebiyet vermemek istediğimden zaten kesinlikle ateş yakmazdım. ateş seçeneği kafadan gidiyor zaten.
girişin hemen yanında dümdüz bir arazi vardı, yaklaşık 1 futbol sahası büyüklüğünde. oranın sahibi geceliği 10 liraya mı ne, çadır kurulmasına izin veriyormuş. köpekleri de vardı orada, tesisin tuvaletini de (tuvalet dediğime bakmayın, karanlık, hijyeni olmayan bir yer. bölgede elektrik yok ve telefon çekmiyor) işletiyorlarmış. o yorgunlukla aşağı inmek de istemedim, beklediğim ortamı bulamasam da geceyi geçirmeye karar verdim.
alana inen rampanın öteki tarafında, görüş alanımın dışında 2 çadırda 3 kişi vardı gözlemlediğim kadarıyla. çadırı öteki tarafa kurdum, yükseklerdeki şelalecikte yüzüp kıyafetleri yıkadım. güneş batmaya yakın yemeğimi de yapıp erkenden uyudum. güneş doğmadan 1.5-2 saat önce ay batacaktı ve hedefim samanyolu fotoğrafları çekmekti. ışık ve hava kirliliği olmadığından ideal yerde olduğumu düşünüyordum.
yorgunluktan uyumuştum ki, akşam 21-22 arasında öteki çadırdaki çocukların tırsaki şekilde milli parkın girişindeki adama doğru gittiklerini duyup uyandım. konuştuklarına göre kurt gelmiş, tabi bekleyen kişinin köpekleri de inanılmaz bir şekilde havlıyorlardı. ulan ben tek kalmışım orada, ne yapacağımı bilemedim, yatmaya devam ettim. ama ara ara kafamın kenarına geliyor köpekler, bir yerlere havlıyorlar. önce tırsıp uyanıyorum, sonra bakıyorum başka yere havlıyorlar "oh lan bizimkilermiş" deyip uyuyorum tekrar.
bu sırada kafamı çıkardığımda görüş alanındaki her yeri görebiliyorum, çünkü güzel bir ışığı var ayın.
batma saatine kurduğum alarmla kalkıyor, dışarı çıkmaya cesaret dahi edemiyorum doğal olarak.
elimde ne vardı? biber gazı, çakı ve kuvvetli ışığı olan bisiklet farım.
o zamandan beri düşünüyorum, kurt veya ayı gelse ne yapabilirdim? hadi kurt denen hayvan kış haricinde yiyecek bulma sorunu pek yaşamıyor, ayı gelse yapacağım ne var?
elimde kendimi savunabileceğim bir şey olmadığı için sabah bölgeyi terk ettim.
bir daha benzer bir yere gidersem muhtemelen elektroşok aleti bulundururum yanımda, aklıma başka bir şey gelmiyor.