@dichter
Selamlar,
Mesleğim gereki Türkiye'deki demir-çelik ve alüminyum sektörünü az çok tanıyorum. Hatta Çin, Almanya, Amerika pazarını da az çok biliyorum.
Türkiye'de eğer ki çelik sektöründe direk döküm sonrası haddelenmiş levha almak isterseniz, Erdemir vs. gibi yüksek tonajlı, hiç bir sıkıntı yok istediğiniz çeliği alırsınız hatta mekanik mikroyapı sertlik analizlerini dahi istersiniz sorun olmaz istesğiniz ürün gelir. Şayet ki İMES DES vs. gibi sanayi sitelerinde usta işi "abi bana 2000x3000x20 ST52 levha ver" derseniz o levhanın hurdadan imal edilmiş olma ihtimali de var ST37 yada ST44 çıkma ihtilali de var. O yüzden bilindik tedarikçilerden mal almakta fayda var.
Tam tersine alüminyum sektörü daha bilinçli. Çünkü alüminyum çeliğe göre çok daha illet ve zor bir malzeme hem şekillendirebilirlik hem ısıl işlem açısından. Dolayısıyla bir alüminyum ekstrüzyoncusu imal ettiği borunun/profilin tam kodunu ve ısıl işlem mertebesini bilir ve bilmek zorundadır da. Çünkü malzeme ekstrude edildikten sonra atmosferik ordamda soğutulursa kontrolsüz yaşlanma gerçekleşir. Malzeme form aldıktan sonra bu yaşlanma işlemini kontrollü yapmak gerekir. Mesela dikkat edin bizim sportivelerin janları üzerinde 6063-T5 yazıyor. Burada 6063 alüminyumun numarası (alaşım açısından) T5 ise ısıl işlem mertebesidir. Dolayısıyla çok merdiven altı imalatcılarla çalışmadığınız sürece doğru malzemeyi alırsınız.
Çin malzemeleri aman allah tam bir facia (yada benim bu güne kadar karşılaştıklarım öyle) Çin'den bir seri malzeme almıştık malzeme kendi içinde karışık geldi. AR-GE çalışmaları yapıyoruz malzemeler üzerinde soğuk şekillendirme üzerine, 3-5 parça oluyor aradan 1 parça olmuyor, makina parametleri aynı olmasına rağmen. O yüzden şahsi olaran direk Çin malzemesine güvenmem. Ama atıyorum Alman kontrolünde ise sıkıntı olmuyor zaten denetimlerini Alman'lar yapıyor. iPhone imalatı gibi düşünün Deigned in California Made in China ama alatler canavar çünkü apple denetliyor gibi gibi.
Tabi bir de kadro sağlamlığı illaki malzeme ile de alakalı değil. Kadro tasarımı da çok önemli. Mesela kadro sağlamdır kırılmaz ama çok esnektir rijit değildir yük altında fazla deplase olur yani her pedala basışınızda esner. Bu da demek oluyor ki pedal gücünüzü tekerleğe oradan yola aktaramıyorsunuz bir kısmını bisikletin kadrosunu esnetmede harcıyorsunuz demek oluyor. O yüzden her anlamda optimize edilmiş bir kadro en önemlisi.
Benim bisikletler hakkındaki tecrübem çok az ama tabi hepimiz gibi ben de bisikletimi almadan önce araştırdım. Sedona Merida ve Carraro markaları arasında kaldım. Her 3 markada da birbirnin eşdeğeri bisikletler var. Kıstasım şuydu; Sedona ve Meridalar evet Carroradan daha pahalı bisikletler dedim tamam fiyat çok da önemli değil. Dedim ki Carraro 15kg civarı, eğer Sedona yada meridadaki eşdeğer bisiklet 12-13kg civarındaysa ve yeterli rijitlikteyse, sedona yada meridadan bir model seçecektim. Ama o bisikletlerde 14küsür kg civarında geliordu yaklaşık dedim o zaman o kadar parayı isim için vermem carraro alırım dedim. Diğer markaların fiyatlı olmasının sebebi ithal ürünler olması. Sonuç olarak ben de 225 modelini aldım. Gayet de memnunum yaklaşık 2 ay kadar oldu bir problem göstermedi şükür yaklaşık 300km yol yaptım şu ana kadar.
Biraz uzunca yazdım ama.
Konu ilgimi çekinde yazayım dedim bende.