Scudo Sports

Fixed Gear ile 100+ turlarım!

Ali Kılıç 35.5

Çılgın Fixieci (fren yok, vites yok, kural yok)
Kayıt
10 Mart 2015
Mesaj
1.302
Tepki
3.868
Şehir
İzmir
İsim
Ali Kılıç
Başlangıç
2015—16
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Fixed Gear
FIXED GEAR GRAN FONDO 1!

Fixed gear bir bisiklet ile 100+ bir tur düzenlenebilir mi? Kafamda bu deli soruyla yaklaşık olarak bir yıl fixieyle dolaştım. Bunu nasıl yapabileceğim üzerine etraflıca düşündüm. Bedenimin buna hazır olup olmadığı konusunda şüphelerim vardı. Fixed gear bisikletlerle uzun uzun turların, yarışların yapıldığı dönemler yaklaşık olarak yüz yıl önce sona ermişti. Çağdışı bir kafa yapısına sahip olduğum kesin. Fakat bedenim de kafam kadar çağdışı mıydı? Onu anlamak için öncelikle yol bisikletim ile uzun bir tur yapmam gerekiyordu. Yaptım. Yol bisikletim ile 200+ birkaç tur yaptıktan sonra bedenimin buna hazır olduğuna kesin kanaat getirdim.

Bu yılki 15 tatilde İzmir'in yağmurlu olmasından da güç alarak şehir içindeki ulaşım maceralarımda her türlü zor şarta karşı benimle birlikte mukavemet eden sevgili fixed gear bisikletim Revolver ile ilk gran fondomu yapmaya karar verdim. Bu amacımı gerçekleştirmek için pek çok rota çalışması yaptım. Çeşitli rota çalışmaları yaptıktan sonra bunun çok zor olmayacağını düşünüyordum. Oysa kazın ayağı öyle değilmiş. Bu sefer evdeki hesap çarşıya uymadı. Bütün hesaplamalarımı yükseklik bakımından en uygun rota üzerine yapmıştım. Tırmanması en az olan yoldan gidecektim ve 100+ kilometreyi tamamlayacaktım.

Yağmur için hazırlıklı gelmiştim. Yağmurlu havalarda bisiklet sürdüğümde yaşadığım en büyük sorun arka tekerden sıçrayan çamur olurdu. Uzun bir çamurluk ile bu sorunu çözdüm. Ama fırtına bütün rota planlarımı altüst etti. Bakınız rüzgâr demiyorum. Rüzgâr çok başka bir şey. Bir anlamda İzmir'in alamet-i farikasıdır rüzgâr. İzmirli bisikletçiler için rüzgâr olağan bir doğa olayı. Alıştık gari! Rüzgârsız günü o kadar az ki İzmir'in, biz de bütün tur planlarımızı turun başından sonuna kadar kafa rüzgârıyla mücadele edecekmiş gibi planlamaya özen gösteriyoruz. Rüzgârı da hesaplamıştım; fakat bu bir rüzgar değildi, fırtınaydı! Anladım ki Antalya'daki hortumun esintisi İzmir'de fırtına yaratmış!

Otobüsten indiğim anda nasıl bir cehennem azabı ile karşı karşıya olduğumu anladım. O anda gran fondo hesaplarım suya düştü. Rüzgârın estiği yönü gördükten sonra eve bisikletle sağ salim ulaşabilmenin bile büyük bir başarı olacağına kanaat getirerek eve en kısa rotadan ulaşmaya karar verdim. En kısa yol ise tırmanması en fazla olan yoldu. Yapacak bir şey yoktu artık. 60 kilometre kafa fırtınasına karşı savaşarak sağ salim eve ulaşacaktım. Eve gidip karnımı doyurup temizlenip paklandıktan sonra, eğer hâlâ kendimde pedal basacak güç bulabilirsem kuru ve temiz kıyafetler ile kilometreyi 100'e tamamlayacaktım.

Menderes-Gümüldür yolundaki Ovacık'a tırmanan yokuşun başına kadar geçen 40 kilometrede herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Yine kafadan esen fırtınaya karşı mukavemet ediyordum; fakat yine de direniyordum. Yokuşun başına geldiğimde ise hem eğim hem de fırtına ile mücadele etmem gerektiğini anladım. En azından dağların fırtınayı bir miktar azaltacağını düşünmüştüm. Öyle olmadı. O notaya kadar yer yer rüzgârı yandan yiyerek yol aldığım fırtına yokuşa geldiğimde yolun tam karşısından esmeye başlamıştı. Fixieciliğin altın kurallarından biri olan "duruma göre konum al" anlayışına uyarak duruma göre konum aldım. Tehlikeli ama etkili bir rampa çıkma yöntemi olan yolda S çizme taktiğini izleyecektim. Yolun sakin olmasından yararlandım. S çize çize yokuşu emniyetle tamamladım.

İşin en zor kısmı buradan sonrasında başlıyordu. Fren tertibatı olmayan bir bisiklet ile 380 metreden deniz seviyesine kadar inen, eğimi yer yer %9'lara varan bir yokuşu inecektim. Bu noktada korktuğum başıma gelmedi. Hattâ hattâ yokuş aşağı inerken bile beni pedal basmak zorunda bırakan bir fırtına sayesinde hiç skid yapmadan yokuştan aşağı inmeyi başardım. Sadece yanal rüzgârlarda bisikleti tek çizgi üzerinde tutmak çok zor oldu. Yer yer çizgimi kaybettim. Gidon hakimiyeti konusundaki psikopatolojik takıntım yüzünden bu konuda da büyük bir sorun yaşamadım. Fixiede pedal hakimiyeti ve gidon hakimiyeti her şeydir. Fixiede bu ikisinin hakimiyetini yitiren her şeyini yitirir.

Yokuşu indikten sonra hızla eve gittim. Karnımı doyurdum. Fırtına daha da şiddetlenmişti; fakat bu beni yıldırmadı. Turun kalan kısmını eğlenceli bir sahil gezintisi formatında tamamladım. Denizler tanrısı Poseidon'u her kim kızdırdıysa artık ortalığı fırtına ve dalgalar mahvetmişti. Özdere sahil yolundaki dalgalar yer yer bisiklet yoluna kadar ulaşmaya başlamıştı. Manzaranın seyrine daldım. İç Anadolu'da mahrum kaldığım deniz kokusunu denizden esen rüzgâr sayesinde derin derin içime çektim. Gönül rahatlığı içinde 100+ turu tamamladım.

Neymiş? Fixed gear bir bisiklet ile 100+ bir tur yapılabiliyormuş. Tüm olumsuzluklara rağmen yılmadan, pes etmeden bir fixie uzun turu yapmak da mümkünmüş. Bir sonraki hedef 150+ bir tur yapabilmek!!! Haydi bakalım, hayırlısı...

186654 186655

Şuraya Strava linkini de atalım. Havada kalmasın yazıp söylediklerimiz. Kanıtlı destekli olsun.

Check out my activity on Strava: (link)
 
Scudo
Emeğinize sağlık, anlattığınız kadarı ile güzel ve zorlayıcı bir tur olmuş. Siz yanlış hatırlamıyorsam Trans Anatolia bike race yarışına da katılacaktınız. Hatta o konuda da fixed bisikleti muhabbeti olmuştu. Bu turlar ona bir ön hazırlık mı yoksa ?
 
@MakRo

Doğrudur. Hazırlık turları yapacağımı ve duruma göre konum alacağımı söylemiştim. Hava muhalefeti nedeniyle 200+ bir tur yaparak İzmir-Fethiye simülasyonu yapmam mümkün olmayacak. Ancak yarın bir 150+ denemesi yapacağım. Ondan sonraki duruma da bakacağım.

Transanatolia yarışına ise birtakım güncellemeler ile yine fixed gear ile katılacağım. Sadece bisikletin kadrosu ve dişli oranı değişecek. Bisiklet 8.5 kiloya indirilecek. Dişli oranı da 42/20 olacak.
 
Emeğinize sağlık. Bu arada fotoğraflar çok güzel olmuş diyebilirim. Eğer daha varsa öyle çektiğiniz, paylaşırsanız çok güzel olur. Yoksa da önemli değil ama güzel. Fixed gear ile 100+ gerçekten takdir edilesidir. Bu türe hiç öyle pek tecrübem yok. Bu yüzden fixed gear kullanıcılarına imreniyorum ve takdir ediyorum. Hele şu yokuş aşağı inenler, gerçekten emek ister ki, %9'luk bir eğimle bunu yaşamışsınız. Bir de İzmir artık anladığım kadarıyla Londra gibi falan; bol rüzgarlı, fırtınalı, kasvetli, yağmurlu... Tekrar tebrikler.
 
Bir fixie kullanıcısı olaraktan sizi canı gönülden tebrik ederim. Bugünlerde fixie mi şehir değişikliği nedeniyle satsam mı diye düşünürken böyle durumla karşılamak beni tekrardan motive etti:) Gördüm ki insan istedikten sonra imkansız diye birşey kalmıyor. Nice uzun turlara...
 
@Anonim

Teşekkür ederim. ???

@mehmetsunu

Bunlar hep fıkaralıktan ?????

@Hamzaaltunbas

Teşekkür ederim. ?????
Gerekli ön hazırlık ve bilimsel antrenman yaptıktan sonra her türlü bisiklet ile uzun yol yapılabilir. Meselâ ben bu turdan şunu anladım. Fixed Gear ile 200+ için çok erken. Vazgeçmeyin. Sizden çok başarılı bir fixieci çıkacak. Buna inanıyorum.

@Saburié

Bu arkadaşı da takdir ediyorum tabii ki.
Fakat fixed gear bir bisiklette kesinlikle fren tertibatı olmaz.
Bu konuda derin tartışmalar var, biliyorum.
İlk 10 bin km için fren açıklanabilir bir olgu.
Fakat yıllarca fixieye binip de hâlâ frende takılıp kalanları safkan fixieci olarak benimseyemiyorum.
Tabii ki saygı duyuyorum kendilerine.
Ancak benim görüşüme göre Ferrari'ye tüp takılmaz, fixieye de fren takılmaz.

Bu akşam 150+ 2. uzun turun kaydını atıyorum foruma. Bizi izlemeye devam ediniz. ?????

FİXED GEAR İLE 150+ TUR!

Yağmursuz bir günü uzun bir turla degerlendirmekten daha güzel ne olabilir? Tabiî ki hiçbir şey! Fixed gear ile ilk uzun turumdaki rüzgâr ve yağmurdan kaynaklanan hayal kırıklığımı 150+ kilometrelik bir tur yaparak atma isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Hava durumunda sıcaklığın 15 derecelerde seyrettiğini, yer yer güneşli ve parçalı bulutlu olduğunu da görünce artık beni kimse tutamazdı. Daha önceden planlamış olduğum, Gümüldür'den başlayarak Seferihisar üzerinden Alsancak şehir merkezine ulaşan, oradan da Gaziemir, Menderes, Ahmetbeyli, Özdere istikametini takip ederek tekrar Gümüldür'ün kutsal topraklarına ulaşan küçük bir çember çizerek turumu tamamlayacaktım.

Rüzgârsız bir havada Gümüldür'den yola çıktım. Ürkmez'e kadar hafif bir tempoda ısınacak biçimde rahat bir pozisyonda yol aldım. Fırsat düştükçe bol bol denizin seyrine de dalarak havayı kokladım. Havanın kokusu Serefihisar'dan Güzelbahçe'ye kadar rüzgârı arkadan alacağımı söylüyordu. Öyle de oldu. Bir önceki uzun turda fırtınalarla cebelleştikten sonra rüzgâra karşı aşılanmış sayılırım. O mesele değil de yağmur yağar mı yağmaz mı diye uzun uzun havayı koklamaya devam ettim. İyi haber, akşama kadar yağmur yağmayacaktı. Kötü haber ile dönüş yolundaki 75 kilometre kafa rüzgârına karşı mücadele ile geçecekti. En sevdiğim rüzgâr, aralıksız esen kafa rüzgârıdır. En azından rüzgâr döner mi, ne zaman döner kaygısı olmadan basar gidersin.

Seferihisar'a doğru giderken önümdeki bir adet sıkı yokuş dışında yolun dümdüz olduğunu bilerek pedallıyorum. Denizden ileriye doğru döndüğüm andan itibaren rüzgârı arkama aldığımı biliyorum; ama sık orman yüzünden bunun etkisini pek hissetmiyorum. Karakoç çıkışındaki yokuşu tırmandıktan sonra Seferihisar'a kadar iniş var. Yokuşun dikliğine bakarak inişin dikliği hakkında bir fikir ediniyorum. Frensiz bir fixie ile iniş zor olacak yine. İnişteki ortalama hızımı 35'in üzerine çıkarmamak için pedal kontrolünü mutlak surette elimde tutmak zorundayım. Sonuç olarak yokuşu aheste aheste iniyorum. Sorun çıkmıyor. Bundan sonra Güzelbahçe'ye kadar çok az bir tırmanma dışında dik olmayan tatlı bir iniş beni bekliyor. Çemberin ilk kısmı sorunsuz bitmiş sayılır.

Güzelbahçe'de Alican Kebap'ta ayak paçayı gövdeye ilâve ettikten sonra sahil yolundan Alsancak'a doğru seyr-ü sefer eyledim. Balçova-Üçkuyular arası tam bir işkence idi. Kafa rüzgârı bir yana trafik mahvediyor adamı. Yol çok dar, şehir içi trafik. Mithatpaşa Caddesi tam bir bisikletçi soykırımı mekânı. Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Ulaşım amaçlı olarak bu yolu kullanan bisikletçilere Allah sabır versin Üçkuyular'dan itibaren sahildeki bisiklet yoluna çıkıyorum. Bu bisiklet yolunun buraya yapılmasında emeği olan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu bisiklet yolunu yapacak sosyal bilince ulaşmış belediye başkanından başlayarak park ve bahçelerin işçilerine kadar herkesin emeğine sağlık. Bisiklet yolu nasıl olur görmek isteyen belediye başkanı İzmir'e gelsin de görsün diyorum. Daha da bir şey demiyorum.

Alsancak'a kadar bisiklet yolundan devam ediyorum. Denizin seyrine doyum olmuyor. Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde bir aşağı bir yukarı piyasa yaptıktan sonra Starbucks'a oturuyorum, filtre kahvemi zevkle yudumluyorum. Çemberin geriye kalan kısmında beni telef etmeye hazırlanan kafa rüzgârının şiddetini kendimce hesaplıyorum. Bu seneki tatilde bütün hesaplamalarımın alt üst olmasından hareketle bu hesapların da suya düşeceğini biliyordum. Ama yine de planlama yapmaktan geri durmuyordum. "Taktik maktik yok; bam, bam, bam!" olayını çıkaran arkadaşı burada rahmetle anıyorum. Her ihtimâle karşı yine de dolu mide her zaman iyidir mantığına uyarak Gaziemir'de bir yemek molası veriyorum. Burger King'de karnımı bi iyice doyurduktan sonra gövdeye bir büyük boy ayran iki tane de Beypazarı sodası indirerek yolun kalan kısmına hazır olduğum hissine ulaşıyorum.

187028187028187029187030Yolun geriye kalan kısmı için söylenecek çok da bir şey yok aslında. Özetle şiddetli kafa rüzgârına karşı 75 km, son 15 kilometrede sol yandan yanağıma muttasıl darbeler indiren sağanak yağmur, son 20 kilometrede in çık, in çık testere gibi bir yol güzergâhı... İki kere gevşeyen zincirin atması da cabası... Ama olsun. Olumsuzluklar bizi yıldıramaz. Fixieci olmayı göze aldıysan her türlü olumsuzluğa karşı da yılmadan mücadele etmeyi de göze alacaksın. Fixie, bisikletle kendi bedenine ve doğaya karşı bir meydan okuma sanatından başka bir şey değil sonuçta.

Neymiş? Üzerinde fren tertibatı olmayan fixed gear bir bisikletle, Türkiye'nin en büyük 3. şehrinin içinden geçen, sağ salim bir biçimde tamamlanabilen 150+ kilometrelik bir uzun tur yapmak mümkünmüş. Şair burada tam olarak bunu demek istemiş. Bir sonraki fixed gear uzun turda buluşmak üzere hoşça kalın, esen kalın sevgili dostlar.

Şuraya Strava kaydını da atalım.

Check out my activity on Strava: (link)
 
İmkansız bir şey yoktur tamam ama fixie ile 100 km yapılmasına şaşırdım derken Trans Anatolia'ya da fixed ile katılacağınızı öğrenince şoka girdim resmen!! Şapka çıkartıyorum önünüzde :) Sorunsuz bir şekilde finish çizgisini geçmenizi can-ı gönülden dilerim. Ama bu epey ses getirecek bir olay bence, daha çok duyurmak lazım, haberlere filan çıkmalısınız, fixie nedir tanıtmalısınız.
Not: Yazım tarzınız da çok keyifli :harika: Yarış sonrası bu tarz bir yazı bekliyorum.
 
Reklam olayları bana biraz ters.
Zamanında Baudrillard'ın Gösteri Toplumu kitabını okumuş olmanın zararları diyelim.
O yarışı tamamlamış olmak bile benim için büyük bir motivasyon kaynağı olacak.
Ama öncelikle fixie ile 200+km ve 2000mt. birkaç tur yapmam lâzım.
Maceracılıktan hiç hazzetmem. Yapacağım bu antrenman sürüşlerinde bedenimin buna hazır olmadığını görürsem yarışa fixie ile katılma konusunda diretmem. Şimdilik bu konuda bir netlik söz konusu değil. Akıl ve bilim bana doğru yolu gösterecek.

Motive edici mesajınız için ayrıca çok teşekkür ediyorum.
Umuyorum ki fixie ileride daha geniş kitleler tarafından kabul görür.
 
@Ali Kılıç 35.5 yeniden emeğinize sağlık vallahi bravo. Bir şey merak ediyorum sele biraz önde mi yoksa kadro tam değildi de siz mi öne aldınız ? Birde uzun sürüşlerde gidonun flat bar veya drop bara göre avantajı yada dezavantajı oluyor mu ?
Uzun zamandır bende fixie-single speed (flip flop göbekli) bir bisiklet toplamayı düşünüyorum işe gidip gelmeye ve kullanmaya ama bir türlü bana göre bir kadro boyu bulamadım. Bulduklarımda biraz tuzlu oluyor.
 
Öncelikle teşekkür ediyorum. Şimdi ise kısaca sorularınıza yanıt vermeye çalışayım.

1. Selenin önde olması konusundaki tespitiniz doğru. Kadro boyu bana uygun değil, uzanma mesafesi de çok uzun. Bir şekilde ayarlama yaptım. Sele değiştikçe sele ve gidon ayarını da değiştirmek zorunda kalıyorum. 3 kere sele değiştirdim. Her seferinde selenin ve gidonun konumunu da değiştirmek zorunda kaldım.

2. Bulhorn gidonu tercih etmemin nedeni uzun turlarda sağladığı avantajdan çok skid konusunda rahatlık sağlamasıdır, ileri doğru uzanma mesafesini arttırarak arka teker üzerindeki basıncı azaltıyor böylece arka teker daha kolay kilitleniyor. Uzun mesafelerde farklı gidon tutuş açıları sayesinde bir miktar rahatlık da sağlıyor ama öyle ahım şahım bir fark yaratmıyor.

3. Fixie için dropbar ya da flatbar önermiyorum. Yokuş çıkarken bunlardan güç alamıyorum. Tabii ki sizde farklı olabilir. Bende durumlar böyle oldu. Yokuş çıkarken bulhornun ileri uçlarından tutup çekerek bir miktar güç alıyorum. İşe yarıyor. Bunun yokuş çıkarkenki performansa kaç watt kattığı konusunda ise hiçbir fikrim yok. Bilimsel bir ölçüm yapmadım. Tamamen kişisel hissiyatıma dayanarak söylüyorum bunu.

Umuyorum ki en kısa zamanda bedeninize uygun bir fixie kadrosu bulabilirsiniz. Ancak şunu da söylemek lâzım ki eski yol bisikleti kadrosundan dönüşüm yapacaksanız Türkiye'de 54 kadro altında bir şey bulmak mümkün değil. Ben bulamadım. Sonuçta da selesi ileride, gidonu umulandan daha yukarıda ucubemsi bir şey çıktı ortaya.
 
Şöyle bir kadro buldum ama ne kadar sağlam veya ağırlığı ne bilgim yok. Giriş seviyesi bir kadro ama iş görür diye düşünüyorum. Alü kadro ,Çelik maşa 50 kadro boyu da var. Türkiye'ye gönderim yapıyor. 69 dolar +30 dolar kargo +%18 vergi dersek bugünün dolar kuruna göre (5,22) = 582 TL'ye geliyor. Gerçi diğer jant seti ve ek malzemeler ile gene 1.000 tl yi bulur.
(link)
 
  • Beğen
Tepkiler: Ali Kılıç 35.5
Kadro 1600 gr ile 1800 gr arasında bir ağırlık tutar. Çelik maşa 1kg tutar muhtemelen.
Ancak site bana güvenilir bir yer gibi gelmedi. Fotolar da ayrıntılı değil. Alın diyemem.
 
@Ali Kılıç 35.5

Siz öyle deyince kısa bir araştırma yaptım da hakılısınız. Pek güvenli değil.
(link)
Yorum yapanların çoğu internet sitesinden sipariş vermeyin demiş :)
 
@Ali Kılıç 35.5 sizin gibi düşünüp tura çıkan birisine denk geldim bugün. Tabi yarış vs. olmuyorken çok sıkıntı olmayabilir ama yine de güzel bir deneyim olmuştur. Şöyle düşününce bisiklet ile ilgili çıkabilecek sıkıntı sayısı neredeyse yok. Sonuçta fren, vites vs. yok.
(link)
 

Dosyalar

  • Keirin-Berlin-Mo-Graham-Fixed-Gear_1.jpg
    Keirin-Berlin-Mo-Graham-Fixed-Gear_1.jpg
    376,8 KB · Okunma: 20
Fixie bisikletimi işten eve ulaşımda ve şehir içi gezmede kullansam da arada 50 km'yi bulan gezilere çıktığımda oluyor. Bacaklara kazandırdığı disiplini özellikle yol bisikleti için faydalı görüyorum.
 
@Ali Kılıç 35.5
Güzel kardeşim kesin kayıtları takip ediyor musun...? senin adını göremedim... :)
 
@Süper Dede

Şimdi kayıt oldum. Sistemde görünmüyor mu?
 
Geri