Arkadaşlar merhaba
Tura başlayalı tam 6 gün oldu ve henüz fırsat bulup yazmaya yeni başlayabildik.
05.10.2015 Pazartesi günü saat 23.30 Kamilkoç Çanakkale otobüsüne Aşti'den bindik. İlk önce Pamukkaleyle gitmeyi tercih etmiştik ama bizi almadılar malasef
Kamilkoç'a buradan bir kez daha teşekkürlerimizi iletiyoruz
06.10.2015 08.30 gibi Çanakkale otogara indik. Otobüs boş olduğu için bisikletin sadece gidon ve ön tekerini sökmüştük. İner inmez onları monte etmeye başladık.
https://www.bisikletforum.com/dosyalar/ydxj0204-jpg.38713/?temp_hash=45ca50be5e2312c89276ab3cb9ddc99e
Karnımız baya bir acıkmıştı, Ankaradan yanımıza getirdiğimiz yollukları, otogarın çayhanesinde bir güzel mideye indirip kendimize gelmeye çalıştık
https://www.bisikletforum.com/dosyalar/ydxj0212-jpg.38714/?temp_hash=45ca50be5e2312c89276ab3cb9ddc99e
1. Gün hedefemiz Çanakkale Tavaklı'ya varmaktı. O yüzden biran evvel yola koyulalım diye başladık pedallamaya. Tabi ki şehir girişinde ki tabelada pozumuzu vermeyi de unutmadık
Çanakkale merkeze vardığımız da sahil şeridinde bi yandan gezip bi yandan da rotamıza uymaya çalışıyorduk. Küçük foto çekme araları verip yine de pedallamaya fazla ara vermeden devam edip yolculuğun havasına kapılmaya çalışıp, zevk almaya çalışıyorduk ki benim arka teker şehir merkezinin çıkışında patlak verdi
Dakika 1 gol 1 dedikleri böyle olsa gerek
Eyvah eyvaaaah Zırhlı lastiklerden neden almadınız kardeşim dediğinizi duyar gibiyim
Rubbena Flash Zırhlı lastiklerden almak istemiştik fakat bütçemiz suyunu o kadar çekmişti ki nerdeyse tura çıkamayacak hale gelmiştik. O yüzden bisikletlerimizin orjinal lastiklerine güvenip yola koyulmak zorunda kalmıştık.
Neyse bir şekilde arka lastiği heybeler yüzünden zar zorda olsa sökmüş ve yedek şamyeli hemen takıp yolumuza devam etmeye başlamıştık yaklaşık 10 dk zamanımızı almıştı bu işlem.
Şehir merkezinden çıkışta yokuşlar merhaba demeye başlarken vücud ısımız da yokuşlarla doğru orantılı olarak yükselmeye başlamıştı. Salihte pek bir terleme problemi bulunumazken ben adeta su gibi ter atıp, sulukları bir bir boşaltmaya başlamıştım
Çanakkale çıkışında büyükce bir yokuşu çıkarken tam ortada bi yerde güzel bir cep bulup manzaranın tadını çıkarıp, biraz da soluklanalım istedik ve karşımıza şöyle bir foto çıktı bu arada
Manzara pek bi güzeldi, keyfimizde yerine gelmişti lakin çıkılacak yokuşlar ve tepede ki güneş yolumuza devam etmemiz için bizi bekliyorlardı.
Yolumuza devam ederken filmlere konu olmuş tarihi Troya antik kentinin tabelasını görüp göz göze geldik Salihle ve 5 km bu yolu gitmeye karar verdik.
https://www.bisikletforum.com/dosyalar/troya-png.38720/?temp_hash=45ca50be5e2312c89276ab3cb9ddc99e
İnişli-çıkışlı bu yolu gittikten sonra giriş ücretlerini 20'şer TL'den 40 TL olması bize pek mantıklı ve cazip gelmedi ne yazık ki
Ülkemizde ki güzellikleri yabancı turistlere emanet etmek zorunda kalıp tekrar geri dönüş yoluna koyulduk ve karşımıza çıkan mısır tarlasından göz hakkımız olan mısırları ilk kamp gecemizde közlemek üzere yanımıza yoldaş aldık
https://www.bisikletforum.com/dosyalar/ydxj0386-jpg.38721/?temp_hash=45ca50be5e2312c89276ab3cb9ddc99e
Troya macerası bize ekstradan 10 km yola ve 1.30 saat'e mal olmuştu. Tekrar geldiğimiz yolu geri dönüp Ezine tabelasına doğru devam etmeye başlamıştık. Yollar kaliteli asfalt olunca ve bir de düzlük ise 30-35 km ortalama ile gidiyorduk fakat büyük yokuşlar adeta kabusumuz olmuştu bu yolculuk sırasında.
İrili ufaklı bir çok yokuşu çıkmış ara ara benziliklerde mola vermeye başlamıştık. Hem abur cubur yiyip şeker ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyorduk hem de su ihtiyacımızı. Saatlerimiz hızla akıp geçmiş ama biz daha hedefimize varılacak yolu nerdeyse ancak yarılamıştık.
Pedallamaya devam ederken yol yapım'dan dolayı tek şeride düşen yolda bisikletli olmanın avantajını kullanıp, yapım aşamasında ki yoldan gitmeye karar vermiştik. Sanki koca şehirlerarası yolu bizim için trafiğe kapamışlar hissiyle bir güzel pedallarken birden foto çekip bu anı ölümsüzleştirmek istedik
Bu anında tadı damağımız da kalacak şekilde hızlı hızlı toparlanıp yola koyulduk tekrardan. Yorgunluk seviyesinde değildik kesinlikle ama ilk günden hedefimize varamama başarısızlığını kesinlikle yaşamak istemediğimizden bir tedirginlik başlamıştı bizde.
Son yokuşları gün batımının kızıllığı hafih hafif çökerken pedallıyorduk. Suluklarımız boşalmış bir şekilde Ezineye vardık. Güzel ve meşhur Ezine peynirinden 2 gün içinde bozulmayacak kadar aldıktan sonra Tavaklı köyüne ulaşım için nereden gidiceğimizi yolda gördüklerimize soruyoduk.Bir yandanda google mapsten bize yardımcı olmasını umuyorduk
Derkeeeen Ezine çıkışına geldik.
Şimdi burada biraz duralım ve soluklanalım
Çünkü buna gerçekten ihtiyacımız var
İnsan bu hayatta pek çok yanlış karar verebilir, hata yapabilir ama bizim ki GPS noktasının yerimizi doğru göstermemesiyle alakalı kıl payı gerçekletirilmiş büyük bir hataydı
Mavi ok ile gösterdiğim geniş, asfalt, en az 15-20 km daha kısa ve en önemlisi düzlük yoldan gitmemiz gerekirken, yeşil ok ile gösterdiğim; dar, mıcır, uzun, yollarında elektriğin, evlerin olmadığı ıssız ve en kötüsü bir çok dağ tepesinin yokuşunu barındıran yoldan girmiştik farkında olmadan
Ve tam bu ayrım noktasında güneş 15-20 dk içinde tamamen batacak konumda tan yeri kararmaya başlamaş üzereydi. Üşürüz niyetiyle yağmurluk ve bufflarımızı giydik, bir gün öncesinden kullandığımız ama sarj etmeyi unuttuğumuz lambalarımızı taktık ve bismillah deyip benim meskenim dağlardır dağlar diyerek yola koyulduk
Yokuşlar çık çık bitmek bilmiyordu, lambalarımızın şarjı bitti bitecek, köy yollarında bizim ne zaman biticeğini bilmediğimiz ışığımızdan başka ışık yoktu, hatta Salihin ışığının sarjı biteli 1-2 dk olmuştu
30-40 içinde varırız diye tahmin ettiğimiz Tavaklı yerine 1 saatin sonunda ancak yukarda haritada gördüğünüz "Yavaşlar" köyüne varabilmiştik.Köy kahvesi ve camisinin bulduğu alana allahın selamını vererek girmiş belli belirsiz, gönüllü gönülsüz selamımıza karşılık almıştık.
Neyse deyip bisikletlerimizi köy camisinin duvarına yasladık eceli gelen köpek misali
Ben: Emmi bu köyün muhtarı nerededir ?
Emmi: Burada değil, gelir birazdan?
Oturduk, kahvehane de sığıntı gibi bir köşeye bu sırada nerden geliyosunuz nereye gidiyosunuz diyerek soru soruyolar bizde cevap veriyorduk. Üstümü değiştirmem elzemdi çünkü suya girip çıkmış derecede terlemiştim. Hemen caminin şadırvanında üstümü değiştirdim. O sırada da köy muhtarı beyaz lüks arazi aracı ile kahve önüne doğru yanaştı.
Birazda onunla sohbet edip, bize köy kahvesinde veya cami avlusunda çadırlık bir yer verin, mahsur kaldık derkeeeen Jandarma arabası köy meydanına son sürat giriş yaptı acı fren sesi eşliğinde
Komutan araçtan indi bi anda tüm kahve ayaklandı, ortaya bir selam verdikten sonra muhtarla nasılsın muhtar diye selamlaştı.
Sonra arkasında uzman cavuşla beraber geldi karşımıza oturdu ayak ayak üstüne attı elinde sigarası bir yandan onu içerken dertli dertli bir yandan başladı sorguya!
-Nerden geliyorsunuz?
-Nerde yaşıyorsunuz?
-Nerden tanışıyorsunuz?
-Ne okudunuz? vs vs. Biz cevap verdikçe o ardı ardına sıralıyordu sorularını sadece sigara içerken duraksıyordu.
Ben en son dayanamayıp sordum;
Ben: Komutanım hayırdır bir durum mu var bizi böyle sorguya çekiyorsunuz?
Komutan: 1 haftadır sen eşgallerinde biri civar köylerde ki motorları çalıyor onu arıyoruz.
Ben: Heeeee durum şimdi anlaşıldı. Ben de diyorum bu köylü neden böyle soğuk neden meşhur anadolu misafirperverliği yok diye. İsterseniz vereyim kimliğimi kontrol edin GBT sorgulayın hatta Kasımda inş bende askerim zaten.
Komutan: Yok yok aradığım kişi sizler değilsiniz o kesin
Bu konuşmadan sonra içim rahatladı köylünün üstünde ki soğukluğunu atacağını düşünerek. Komutan köy muhtarına bize bir yer versinler diye ikna konuşması yapmaya başlad bu sefer 3 metre ötemizde fısır fısır. 2 dk sonra yanlarına köyün kenafir gözlü imamıda dahil oldu. Konuşmaları 10-15 dk sürdü biz onları bekledik bi yandan da köylüyle sohbet ediyorduk.
Ben daha fazla dayanamayıp sordum;
-Ben: Muhtar koca köyde bize çadırımızı koyacak bir yer vermiyor musun?
-Muhtar: Yerimiz yok oğlum!
-Ben: Şu allahın evi caminin avlusunda da mı yeriniz yok?
-İmam: Orası olmaz!
-Ben: Kaç haneli köysünüz 2 kişiyi size yük olmayacağı halde misafir edemiyorsanız bunun utancı size yeter de artar! ( Sonra imama dönerek )
Sen de kamu malı olan, allahın evini bizden esirgiyorsunuz ya bunun da vebali sana yeter elbet öte ki tarafta karşılaşırız!
Ben hızımı alamamış saydırıyorken Salih ışıksız, yorgun, moralsiz kalan 20 km'lik yolu o ıssız tenha yollarda nasıl gideceğimizi düşünmeye başlamıştı.
-Komutan: Sizin bisikletler bizim araca sığarsa kendi bölgem olmamasına rağmen sizi Geyikliye kadar atarım.
-Ben: Salih heybeleri sökelim, ön tekeri çıkaralım, gidonu gevşetelim. ( Diğer iki uzman cavuşlara yaşdaş olduğumuzun güveni ile ) Kardeş sizde bir el atın zahmet.
Neyse 10 dk içinde araca yükledik bisikletleri, köyü tamamiyle arkamızda bırakarak yola koyulduk. Ahmet komutan ve iki cavuş sağolsun bize çok yardımcı oldular geyikli merkezde bizi bıraktılar
İndirip bisikletleri tekrar kurdu saatlerimiz 22.00 civarıydı. Açık bir marketten bir paket makarna aldık ve 3 km mesafade ki iskeleye doğru pedalladık. Balıkçılar belediyeye ait bir araziyi gösterdi bize bizde hemen çadırımızı kurup, ocağımızı yaktık artık açlıktan ve yorgunluktan bayılmak üzereydik.
Karnımızı doyurduktan sonra bisikletleri hemen çadırın önünde ki ağaca dayayıp, heybeleri güvene alıp çadırın içine çekildik.
İlk gün bu maceralar eşliğinde son buldu
Belki de olabilecek bir çok aksilik ilk günden başımıza gelmişti ama yine de şükür ettik
Çadırda ufak ufak sohbet ederken Salihde, bende yorgunluktan bayılıp kalmıştık zaten
THE END...